tutunamayanlar. tutunanlar.
hangisi gerçek,
hala muamma.
tekerlemedir hani,
dil üstünde kaydırmaca.
tutunamayanlar sek sek oyunu sanki,
birler üçler beşler.
kelimeler birer birer
tutunamayanların garında
sisler bulvarında,
gece yalnızlığı
gündüz mutsuzluğu.
bir aşk ki
tutabilene aşk olsun.
olric
susma ne olursun.
içinde atay'ın değindiği öyle bir şey var ki, çok doğru, çok gerçek...yeri geldiğinde, tekrarlarım ve ardından rahmetle anarım oğuz atay'ı. sanki erken gideceğini bilmiş de bu satırları eklemiş, ömründen uzun kitabına.
işte o satırlar:
--spoiler--
''Beni anlamalısın. Çünkü ben kitap değilim, çünkü ben öldükten sonra kimse beni okuyamaz, yaşarken anlaşılmaya mecburum...''
--spoiler--
bunu okuyacağınıza iki yasin okuyun iki tefsir okuyun bari bir şeye yarasın. gidiyorsunuz böyle böyle şeyleri okuyorsunuz sonra cari açık niye çok açık. yok efendim ihracatın ithalatı karşılama oranı niye bu kadar düşük ya bırakın ya...
--spoiler--
oysa, yüzünüze bakar bakmaz, gözlerinizin ifadesinden, size eziyet etmenin onlar için faydalı olacağını görüyorlar.
ne kadar gözlerinizi kaçırmaya çalışsanız fayda vermiyor, daha beter oluyor.
sizi ölü sanmaları gerekiyor önce; bizden bu dünya için ümitlerini kesmeleri gerekiyor.
bir ölüyü konuşturamayacaklarını bilirler ve vazgeçerler işkenceden.
haksızlığın insan ruhunu nasıl yıprattığını biliyorlar ve bunun için ısrar ediyorlar.
herkesin başına bir sorgu yargıcı dikiyorlar: neden bu sözü söylediniz?
neden mi? öyle istedi canım.
olmaz. bir sebep bulmalısınız.
mantık denen bir zehir aşılamışlar.
nedenini bulmak sorumluluğunu duyuyorsunuz.
canın cehenneme, diyemiyorsunuz.
hürriyet, gerçek hürriyet kalkıyor ortadan.
--spoiler--
her gencin okuması gereken kült bir kitaptır. insanın sorgulama, düşünme, analiz etme vb. yeteneklerini geliştiriyor ve insanın içindeki isyanı bir nebzede olsa gün ışığına çıkarıyor. ardından da aylak adam okunduğunda çok fena kafa yapıyor. benden söylemesi...
1970 li yıllarda okudum ilk çıktığında.
bir evde tutunmaya çalışıyordum firari.
kulağım kirişte, gözüm kitapta.
selim daha hayatta
turgut henüz hayta
o günler o kadar çoktular ki,
oğuz boşuna yazmadı
yedi yüz küsur sayfayı.
hiç bir yazar konuşmadı kendisiyle
olric kadar sevdalı.
kitabın realizmi
türkiye hadisesi
o zamanları yaşasaydınız
erken keşfederdiniz
atayı.
iyi kitap, güzel kitabdan ziyade ben bu önemli kitabımızı ''değişik'' buldum. Değişik demekten kastım şuydu ki bu eser daha önce okuduğum hiçbir kitaba benzemiyordu. Anlatım tarzı, olaylar kişiler hepsi bana diğerlerinden farklı geldi. Büyük bir ayrım yapmışım farkında olmadan diğerleri ve tutunamayanlar. insan içerisinde kendini sorguluyor. Belki bana öyle geldi kitabda az çok kendini görüyor. Yergi konusu ise ayrı bir konu. Kitabda en çok hoşuma gidenler farkına varabildiğim eleştirilerdi. Eminim birçoğunu da göremedim. Doğru söylemek gerekirse bazı kısımlarda sıkıldığım oldu. Bu okumamla kitaba sadece uzaktan bir el salladım gibime geliyor. ileride muhakkah tekrar okuyacağım kitap...
üslubu hafiften james joyce tan(sayfalarca noktalama işareti koymamak. bir kişiye gelişen olaylara göre yeniden isim vermek. önemli kişilere toplantı yaptırmak.) araklanmış olsa da konu itibariyle son derece orjinal ve kesinlikle okunması gereken kitap.
Oğuz Atay'ın popülerizm kültüre düşmeden okuduğum romanıdır, Facebook camia'sı Olric'i nereden duymuşsa ağzına sakız yapmıştır. Oğuz Atay'ı tanımayanların Olric'i tanımasını sağlayan hayali kahramana sahip romanda diyebiliriz.
alıntılarının sosyal ağlarda fazla paylaşılmasıyla can sıkmaya başlayan kitap.
bi yeter lan, bi durun hele. 1 yıldır bir bu kitaptan, bir de kaybedenler kulübünden bıktık ergenler yüzünden.