Bir sevgidir bursa
Bir sevgili
yeşiliyle, tarihiyle,
deniziyle, karlı dağlarıyla,
Hele bir de meleğinizin yaşadığı yer ise
cennettir, cennetinizdir.
En güzel sevdaların şehridir;
Yazın güneşin gülen yüzüyle ısıttığı
Kışın bulutların gözyaşlarıyla ıslattığı sokaklarıyla
cennettir.
stillsoon 14/02/2009 18:35
not: ilk iki dize bursalılara tanıdık gelebilir. şiirin çıkış noktası o dizelerdir.
ben seni sevdim sen beni ittin
ben senin için tam bir ittim
kıymetbilmeze gönlünü verdin
ah be güzelim, sen bir ümittin
sevdiğin adam kıymet bilse
şu güzel gözleri bir görebilse
ulan orospu çocuğu bırak da gitsin
gözleri görsün bir beni sevsin
bırak be güzelim sen kim ben kim
ben kutup ayısı sense su perisi
bak bu gece de uykumu çaldın
bir altı ay daha bir sen varsın
hayallerimde, düşlerimde,
ama yoksun gerçeğimde.
oksijenimdin, ben seni sevdim
bir nefes aldım, kalbimi siktin.
sen beni görmez, ben sana deli.
bilmiyorum bunun sonu ne olacak.
ama bil ki içim her gün sen ile dolacak.
nasıl bir çelişki ise
gün geçtikçe büyüyorsun içimde..
içim mi?
en derin duyguları ile seni istemekte.
en büyük arzusu sensin arada,
karambol yaşayıp sorduğumda.
sen ile başlayıp
seninle bitiyor her bir cümlem.
konuşuyorum
susuyorum
sessizliği tercih ediyorum.
ilk gündeki saflığı anımsayıp senin seçimlerini hesaplıyorum.
sana gelmek uğruna silip attıklarımı,
o sildiklerimdeki kayıplarımı..
ben oluyorum
merak etme ben susuyorum.
sustukça biliyorum ki benliğimden kayıplar veriyorum
ancak ben sustukça derinlerde seni yaşıyorum.
sen..
tarifisiz anlamlar yüklü olan içimde
içime indikçe dipsiz bir kuyu!
hayır
hayır dibine atılmış bir kova değilim.
aslında tüm amacım seni bulmak derinlerde bir yerlerde içimde
seni buldukça çıkartmak gün yüzüne
fakat
ipim kopuyor karanlık derinlere doğru düşüyorum hızla.
sana koşuyorum görmüyormusun?
görmüyorsun
hızla çarpıcam sana
sen içimi acıt
beni acıt...
acıtacaksın düşerken çok iyi biliyorum
ama seçimlerim sen oluyorsun
en acıtıcı yaram olsanda!
derinlere doğru düşüyorum
şişşşşşş
ses etme
tüm şiddeti ile sana yol alıyorum..
berrak bir suyun yansımasında,
gümüş rengi balıklar
uçuşuyordu sanki;
seni görür gibi oldum
o balıkların gümüşsü zerafetinde,
ama sen yansımalardan bile uzaksın;
o balıklarsa belki de kendi
yansımalarım kendimi arayan...
Kutsal bir göreve adanmış ruhlarımız
Bedenlerimiz aracı olmuş
Bir vesile lazımdı bulamadık
Ben ağladım...
Sözlerim kifayetsiz kalırken
Adımlarına basarak yürümeye çalışıyorum
Kokunu ne kadar özlemişim
Sen üzme kendini, özleme beni
Ben ağladım...
Sancısız sevda olmazmış derler
Bütün vücudum esirin artık
Nefes alamaz olmuş dudaklarım
Ben ağladım...
Gökyüzünde bir yıldızsın gibi
Gözlerimi çevirdim gökyüzüne
Sana bakmak gözlerinde gökkuşağı olmak
Ben ağladım...
Bana bakmaya kalkma sakın
Sen yukarılarda bir yerde ol,
Rütbesi, şanı yüksek olsun aşkımızın
Ben ağladım...
Kavuşma hayalleri kurma sakın
Efsane olmak değil miydi istediğimiz?
Ramak kaldı dayan ve sen üzülme aşkım
Ben ağladım...
Yelken açamadığımız her mevsime inat
Baharda kaldı avuçlarım, ılık ve nemli
Her şeyi anımsattı vurduğun tokat
Ben ağladım...
Bir bahar akşamı rastlamıştım sana gene
Avuçlarında hala sıcaklığım vardı
O ağacın altını şimdi ben anıyorum
Ben ağladım...
Ruhum bedenimden ayrılır gibi
Sarılamıyorum, öpemiyorum bile seni
Sesin kulaklarımda çınlıyor, diyor ki;
Ben ağladım...
Biçimsiz kelimeler, anlamsız cümlelerim var
Ne anlattığına, ne ifade ettiğine bakmadığım
iki kelime kaldı aklımda senin söylediğin
Ben ağladım...
Gözlerimin ilkbaharında, gözlerini arıyorum
Bir ışık ver, renklensin gözyaşlarım
Çıksın gökkuşağımız, açılsın kollarımız
Ben ağladım.
Süzüldü gözlerimden bir damla yaş
Işığınla buluştu bir yerlerde
Gökkuşağı çıktı ortaya ve senin her rengin
Ben ağladım...
Sistemin çürümüş devreleri
El tutmaz,göz görmez laf yapar çeneleri
Kanlı para gördümü dayanamaz keneleri
Emer sömürür yoksul haneleri
Sistemin bitik pilleri
Doğru gibi gelir dilleri
Yapacaklarımız yaptıklarının katilleri
Hiç bakma boş halkın kileri
Sistemin yanmış sigortaları
Başta olmaları en büyük hataları
Kopmuş bu işin balataları
Üstün başın yalan içme şu zehirli mataraları
Kalacak sana ezilenlerin hatıraları
Çek git durma,alma bedduaları
Yıkacağız elbet bir gün bu duvarları
Senin olsun pis yarışının petrol kokan kulvarları
Yemeyiz artık kokmuş hileleri
Çektik bugüne kadar bütün çileleri
vakit dolmadan Koş yakalarsın belki son treni
Bu okuduğun şiir değil sosyalizm sireni
önce çok basitti herşey,bilindik.
bir kız vardı, bir adam.
adam istedi kız kaçtı önce.
sonra kafalar karıştı,
kız istedi adam kaçtı.
çarpıştılar en beklenmedik anda.
giysileri döküldü üstlerinden,
unuttular dünyayı.
kız büyüdü bir anda,
adam dizinde ağladı.
sonra uyandılar,
adam ayak oldu gitti, geri geri,
kız göz pınarı oldu, doldu taştı.
sonunda mı?
dost ol-düler...
gidemedim buralardan,
ah bu dalgalar kimbilir kaç kere yaladı
bir rusya'yı bir karadeniz'i.
deniz içindeki balık ne zaman ağlara takıldı?
ne zaman yakaladı martı balığı?
kimbilir...
gündemi neydi mesela bin gün öncesinin?
kim kazandı, kim kaybetti
ne farkeder?
ne kaldı elimizde "anı"lardan başka
aslında onlarda terketti.
zaman geçti, yenileri özlenir oldu...
hayatı morumsu yaşamak
mor renklerin mor peyzajlarında...
morumsu kahkahalar atmak
mor renklerin mor gülüşlerinde...
morumsu tutkular beslemek
mor renklerin mor zindanlarında...
morumsu bir tatlılığa aşık olmak
morumsu renklerin mor düşlerinde...
çamur damlalarının isli tadı gölgelerken sokakları,
karanlık ve karaltılı yorganından şikayetçi gibiydi sanki
uykusunda güneşi bekleyen yeni gün.
anlaşılan o ki,
tutulan sadece ay değildi...
ne tuhaf...
resmine bakıyorum şimdi ve kederliğimi soluyorum
ki hiç karşılaşmamak(da) vardı seninle
ki karşılaşmak(da),
dar bir sokakta, isteksiz(de) olsa
omuzlarımız birbirine temas edip,
birbirimize içten içe sövmek(de)
oysa sevişiyorum şimdi ben cansız suretinle...
Bir şarkı çalınıyor kulağıma
bilmediğim bir dilde
ama hissediyorum o sancıyı
sanki o dilde atmışım
ilk bebeklik çığlığımı
Kelimeler ufalanıyor ağzımda
kanatıyor dudaklarımı
bağırmak istiyorum
boşaltmak için sancılarımı
Bilmez terk edildiğin yürekler
hapsedildiğin…
reddedildiğin…
incitildiğin…
ağlatıldığın yürekler
ve bundan sonrada,kovulacağın yürekler
bilmez asla
içindeki bu yürek nereye kadar gider
EY Sevdalı arkadaş
Sende aynı dertten muzdaripsen
Sende aynı sokakta düştüysen
Söz ver Nazıma
Zaptedilecek bir güneş
var ufukta…
Başka dilde ya da
Aynı dilde
Haykırmak lazım
Yoksa vurulursun yolun başında
Gerçekleşmemiş hayeller bavulunda
batmadı hala güneş
parlıyor pırıl pırıl görmüyor musun
batsaydı sönerdi ateş
ışıksız sabahlara gebe kalırdı
zifir karanlıklar
oysa dimdik hayatım şimdi
sıkılı bir yumruk gibi
gökyüzüne ulaştı sevdalar
sen görmesen de apaydınlık gün
özlemler bile sana sevdalı
gün gelecek
kavuşacak beklemeler
bittiğinde susacak ağıtlar
halaylara durulacak
ve tek bir söz olacak dillerde
zafere koşulacak...
Sen, benim alfabemin ilk harfi,
Heceleyemediğim belki de tek kelime adın,
Kanatlarında kanlarım süzülen melek,
Noktalar arasında kaldım, yalvarırım yardım et.
Sen, içemediğim tek damla su,
Gözlerinden gözlerime bulaşmış bir damla yaşsın bazen,
Gamzelerinde aklımı hapseden bir yabancı,
Seller içinde kaldım, yalvarırım yardım et.
Sen, içime çekemediğim tek bir nefes,
Sigaramın son dumanısın belki de,
Rüzgarına kapıldığım bir sevda,
Fırtınanda kayboldum, yalvarırım yardım et.