Çok küçükken okuduğum kitap. Şimdi düşününce o kadar küçükken okuyuşuma anlam veremiyorum. Evdeki kitaplıkta bulmuştum, o kadar ilgimi çekmiş ki yıllar geçmesine rağmen bir çok şeyi hala hatırlıyorum. Bir de filmi varmış sanırım, başlığı aratınca gördüm.
iranlı biriyle evli Amerikalı bir kadının sadece 2 hafta sürecek baskısıyla gittikleri iran'da eşinin baskısıyla sürekli kalmaya mecbur bırakılması ve iran'dan kaçış hikayesini anlatan bir film.
Gerçek bir hikaye.
Çocukluktan beri farklı kültürden insanların evlenmesi bana hem riskli, hem gereksiz gelmiştir. Hep soğuktum, izledim daha da soğudum.
film sonunda biraz saksıyı çalıştırınca filmin konusu farklı kültürlerin çatışması değil de insan olmanın dayanılmaz kötülüğü olduğunu görüyoruz.
malumunuz ki hayvanlarda aile, sürü olma yaşamıyla insanlarda aile, sürü olma yaşamında benzerliklere bakıp bir değerlendirme veya özenme ya da kıyaslama yapamayız.
örnek: angut kuşunun tek eşliliğine imrenemeyiz. angut kuşunun eşini vuran avcı gidip erkek angut kuşunu eliyle yakalayabilir. ölen eşi başından angut kuşu ayrılmaz, doğal sebeplerle angut kuşunun eşi ölmüş olsa bile erkek angut kuşu eşinin başından ayrılmaz ve açlıktan ölene kadar eşinin başında bekler. eğer eşi yuva dışında ölmüş ise yuvasına gelmeyen eşi yüzünden angut kuşu başka eş bulmaz ölene kadar tek yaşar.
ya da kurt için aile-sürü hayatına, penguenlerin yavrularına karşı tutumlarına bakıp insanlarla kıyaslayamayız.
hayvanlar istemese bile böyle davranmak zorunda. onlar güdüsel olarak genetik kodlarına işlenmiş bu yaşam sürecinin gerekliliği-zorunluluğunu yaşar. ne bileyim onlarda asla sudan korkan yüzme bilmeyen-yüzemeyen bir ördek yavrusu ya da yükseklik korkusu yaşayan kartal göremezsiniz. hayvanlar davranışlarını ve değerlerini seçme ve değiştirme hakkı yoktur.
oysa insanların genetik hafızasında kodlarında böyle davranışlar işlenmemiştir. eşine çocuğuna aile ve topluma karşı yaşamın biçimlenmesi ve değer yargılarının oluşması genetik olarak iç güdüsel davranışla değil de din, ahlak, toplum, şartlar, yaslarlar ve kültür tarafından sonradan şekillendirilir. insanlar davranış ve değerlerini sonradan seçer ve değiştirir.
hele ki ortadoğu gibi insan çöplüğü haline gelmiş coğrafyalarda insan kötülüğünü din, kültür, kimlik, ırk diye kutsallaştırıp benimseyip savunmasıyla insanın aile ve sosyal yaşamı tam bir faciaya dönüşür.