museviler özünde çingeneler, ezidiler, dürziler, aleviler kadar perişan ve hor görülmüş bi topluluk. tarih boyunca yüzlerce pogroma maruz kaldılar, malları defalarca kez yağmalandı. yine de hiçbir millet evreni yöneten şans algoritması kendileriyle beraber olmadığı için, varlıklarını sona erdiremedi.
bana tarihsel sürecin hiçbir noktasında allah'ın parmağı yok demeyin.
Dünya liderlerini ne ile susturuyor merak ettiğim ülke. Bu ülke ne yaparsa yapsın hepsi kuyruğunu kıstırıp oturuyor. Amerika bunun köpeği zaten. Neden ama tarihe geçmek varken hepsi köpekliği seçiyor.
sen sabah akşam müslümanım, sağcıyım, akp'liyim ben diye bağırıyorsun da noluyor?
sabahtan akşama kadar alın teri döküyorsun,
mütedeyyin patronun, zengin muhitlerde oturup seninle aynı inançları paylaşan bayan ve gençlerin herhangi biri sana saygı ve sevgi besliyor mu? seni ziyarete gelip, halini hatrını soruyor mu?
yahudi cemaati, orta ve alt sınıftan olan her bireye sahip çıkar, eğitir, giydirir, bakar, ve kalbur üstü aileler yaratır, bizde o da yok.
türkiye'de ne kardeşlik duygusu kaldı, ne de dayanışma ruhu, bizi ahlaken nitelikli kılan tüm medeni niteliklerimizi birer birer yitirdik.
bi ülkenin tarihine saygı duymamız için o ülkedeki milyonların bize taparcasına sevgi beslemesi gerekmiyor, alllah aşkına türkiye'de bile kaç kişi size saygı duyuyor, sevgi besliyor ki, bunu elin yahudisinden bekliyorsunuz, lol.
sokağa çıksanız, mahalledeki birkaç kişi hariç kimse size selam vermez. dönüp bi merhaba bile demezler. bulunduğunuz muhitte bile emin olun, kibirli, küstah, bencil, patavatsız milyonlar var.
sadece türkiye ve israil özelinde değil, dünyada bizi tanımayan milyarlarca insan var, ve birçoğu kültürümüzden, yaşam tarzımızdan ötürü bize saygı duymuyor, sempati beslemiyor, tunus, cezayir ve fas'tan, ispanya ve italyasından çin, japonya ve amerikasına kadar.
trump amerikası ve evangelistler bile islamcı kanaat önderlerine inanmıyor artık. sudan'a, lübnan'a, suriye'ye, ırak'a, pakistan'a, yemen'e ve müslümanlar arasında yaşanan savaştan ötürü yaşamını kaybeden yüz binlerce müslüman kadın ve çocuğa bakıyorlar ve biz bu adamlara besbelli ki insan yaşamına değer vermeyi öğretemeyeceğiz deyip, tüm bölgelerden çekiliyorlar.
Orta Doğu’daki çatışmalar, karmaşık ve acı dolu bir tablo sunuyor. Suriye, Sudan, Yemen ve Lübnan’daki savaşlar milyonlarca can aldı, ancak islam dünyasının dikkati, adeta tek bir noktada toplanmış durumda: Gazze. Bu durum, hem insan kayıplarının trajik ölçeğini hem de uluslararası algının seçici doğasını sorgulatıyor. Gazze’deki kayıpların önemli bir kısmının Hamas militanlarından oluştuğu ve 7 Ekim 2023’teki barbarca saldırılarla israilli sivillere, kadınlara ve çocuklara karşı işlenen suçlar göz önüne alındığında, bu çifte standardın daha net bir şekilde ele alınması gerekiyor.
Rakamlarla Çatışmalar
Suriye: 2011’den bu yana süren iç savaşta, Suriye insan Hakları Gözlemevi’ne göre yaklaşık 528,500 kişi öldü (Ocak 2025 itibarıyla). Bunların 64,000’den fazlası rejim cezaevlerinde işkence ve kötü koşullardan dolayı hayatını kaybetti. 2014, 110,000 ölümle en kanlı yıldı.
Sudan: Nisan 2023’ten itibaren devam eden iç savaşta, Dünya Sağlık Örgütü ve BM verilerine göre en az 20,000 kişi öldü (Eylül 2024 itibarıyla). Bazı tahminler, özellikle Hartum’da, bu sayının 62,000’e ulaşabileceğini öne sürüyor.
Yemen: 2014’ten beri süren çatışmalarda, BM’ye göre 377,000 kişi hayatını kaybetti (2021 sonu). Bunların çoğu açlık ve sağlık hizmetlerinin çökmesi gibi dolaylı nedenlerden öldü, ancak 11,000’den fazla çocuk doğrudan çatışmalarda yaşamını yitirdi.
Lübnan: 2006 israil-Hizbullah savaşında yaklaşık 1,200 kişi öldü, çoğu sivil. 2023-2024 sınır çatışmalarında ise yüzlerce ölüm rapor edildi, ancak tam bir rakam mevcut değil.
Toplam: Bu dört ülkedeki çatışmalarda yaklaşık 926,700 kişi hayatını kaybetti. Bu rakam, eksik veriler nedeniyle muhtemelen daha yüksek.
Gazze’nin Farklı Dinamikleri
Gazze’deki çatışmalar, özellikle 7 Ekim 2023’te Hamas’ın israil’e düzenlediği vahşi saldırılarla bambaşka bir bağlama sahip. Hamas militanları, israilli sivilleri, kadınları ve çocukları hedef alarak 1,200’den fazla insanı katletti, 250’yi aşkın rehine aldı. israil’in misilleme operasyonlarında ölenlerin önemli bir kısmının Hamas militanları olduğu, israil Savunma Kuvvetleri (IDF) tarafından belirtiliyor. Gazze Sağlık Bakanlığı’nın verdiği 40,000’den fazla ölüm rakamı, Hamas’ın kontrolü altında olduğu için güvenilirliği tartışmalı; bu rakamlar, sivil ve militan ayrımı yapmadan sunuluyor. IDF’ye göre, ölenlerin en az %40’ı Hamas militanları. Bu, Gazze’deki kayıpların trajik olduğu gerçeğini değiştirmez, ancak çatışmanın doğasını anlamak için kritik.
islam Dünyasının Seçici Öfkesi
Suriye’de 528,500 ölüm, Yemen’de 377,000 kayıp, Sudan’da on binlerce ölüm ve Lübnan’daki çatışmalar islam dünyasında neden Gazze kadar yankı uyandırmıyor? Gazze’deki her kayıp, haklı olarak dikkat çekerken, neden Yemen’de açlıktan ölen çocuklar, Suriye’de rejim zindanlarında yok olan on binler ya da Sudan’da etnik çatışmalarda katledilenler aynı öfkeyi tetiklemiyor? Bu, açık bir çifte standart. Hamas’ın 7 Ekim’de israilli sivillere karşı işlediği vahşet, islam dünyasında nadiren kınanırken, israil’in kendini savunma hakkı sürekli sorgulanıyor. Müslüman liderler, milyarlarca dolarlık askeri harcamalara (2024’te küresel askeri harcama 2.7 trilyon dolar) devam ederken, bu diğer krizlere neden sessiz kalıyor?
israil, 7 Ekim gibi bir vahşetin tekrarlanmaması için Gazze’de operasyonlarını sürdürüyor. Hamas, sivil halkı canlı kalkan olarak kullanırken, israil’in hassas hedefleme çabaları uluslararası medyada çoğu zaman görmezden geliniyor. Suriye’de Esad rejimi kimyasal silah kullanırken, Yemen’de Husiler sivilleri hedef alırken, Sudan’da etnik temizlik iddiaları yükselirken, islam dünyasının bu krizlere sessiz kalması, ancak israil’e karşı yüksek sesle tepki vermesi düşündürücü. israil, kendi vatandaşlarını koruma hakkına sahip bir devlet olarak, Hamas gibi terörist gruplarla mücadele ederken yalnız bırakılıyor.
Suriye, Sudan, Yemen ve Lübnan’daki yaklaşık 926,700 ölüm, insanlık için bir utanç. Ancak Gazze’deki çatışmalar, Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırıları ve sivil kayıpları gölgede bırakacak şekilde ele alındığında, adaletten bahsetmek zor. islam dünyası, tüm bu trajedilere eşit bir öfke ve çözüm arayışı göstermeli. Hamas’ın vahşetini kınamadan, israil’in güvenlik kaygılarını anlamadan yapılan her eleştiri, gerçek barışa zarar veriyor. Orta Doğu’nun kanayan yaraları, ancak dürüst bir diyalog ve tüm tarafların sorumluluk almasıyla iyileşebilir.
orta doğululara özgü karakteristik bazı özellikler var. ister yahudi, ister müslüman ve hristiyan olsunlar. o streotipi gördünüz mü tanırsınız!!!
ancak mizrahiler, müslüman araplardan 1000000000000000 kat daha medeni, akıllı, eğitimli kişilerdir.
şayet mizrahilere tahammül edemiyorsanız,
suriyeli arapların çıkardığı taşkınlıklara sabretmekte güçlük çekiyorsanız,
faslı ve mısırlı turistlerin eşinize ya da çocuklarınıza saygı duymadığını düşünüyorsanız,
filistinli bedevilerin suratına dahi bakmayacağınıza yemin edebilirim.
şu tatlı su solcusu bir nasipsiz kör dövüşçüsü sürekli şizofrenik ataklarla başlık açıyor. Teyze adam misali dedikodu nisbetinde boka konan sinek misali pusulasında debeleniyor.
mezmurlar (...)
rol ve mana özürlüsü işte. amerika'nın çöplüğünde, aç ama kuduz olduğundan dolayı sevgisizliğe ve açlığa mahkum bir yazar.
bit yeniği misali devrimcilerin kukla oynatanlar elinde kukla olduğu mücerretliği değişmez. filistin duruşları da tamamen haset, kıskançlıktan.
meksika'da 2006'da kartellere karşı başlatılan savaşta 460 binden fazla cinayet gerçekleşti! güney amerikalıların kendi günahlarını örtmek için filistin meselesine tutunması tesadüf değil anlaşılan.
meksika'da 2010-2023 arasında toplam 330 bin tecavüz vakası bildirildi. çocuklara ve kadınlara karşı.
kongo hükümeti ve isyancı gruplar (her ikisi de siyahi, hristiyan ) arasındaki iç savaşta ve sonrasındaki çatışmalarda 5.4 milyondan fazla insan vahşice katledildi, hayatını kaybetti. kadın, çocuk, yaşlı dahil!
hilafet için afrika'daki hristiyan ulusları parçalamayı amaçlayan sünni-selefi boko haram'ın yol açtığı çatışmalarda 40 bin kişi öldü. birçok afrika köyünün ortadan kalktığını hesaba katarsak, bu apaçık soykırım! etnik-dinsel temizlik!
ırak'ta ışid'in doğrudan sivillere yönelik saldırılarında en az 20 bin kişi öldü.
afganistandaki dini iç savaşta en az 20 bin kişi vahşice katledildi. sünni, şii, afgan, peştun, hazara v.s.
suudi arabistan yemen arasında yaşanan çatışmalarda doğrudan 150 bin, açlık, sefalet, hastalık vb. koşullardan dolayı da 380-400 bin insanın (kadın, çocuk, yaşlı ) vahşice öldüğü belirtiliyor.
filistin konusunda ağlayan müslümanların hiçbiri islam dünyasında yaşanan soykırım, katliamlarla ilgilenmemekte. çünkü bunları dillendirmenin siyasi bi getirisi yok!
birçok siyasinin tek derdi, yahudileri arap coğrafyasından çıkarmak. hilafet kurumunu yeniden inşa etmek ve küresel cihat. islam coğrafyasında halkın %80-90'ı perperişan, sersefil bi vaziyette yaşam kalım mücadelesi verirken, multi-milyarder muktedirlerin nelerle ilgilendiğini hepimiz görüyoruz.
türkiyede bile sokaklarda dilenen kimsesiz yaşlı ve çocuklarla karşılaşmamak imkansız hale geldi.
pakistan-bangladeş (hint kökenli müslüman etnik topluluk ) savaşında 1 milyona (bazı rakamlara göre 3 milyon! ) yakın bengal vahşice katledildi, en az 300-400 bin kadının da tecavüze uğradığı söyleniyor, olaya dair yüz binlerce kanıt, ve evrak var, yok olan yüzlerce köyle beraber!
2005'ten bu yana, el kaide, ttp gibi islamcı örgütlerle gerçekleşen çatışmalarda, 30 bin radikal müslüman öldürülmüş.
suriye iç savaşında, en az 500-600 bin insan yaşamını kaybetti. ezidilere yönelik korkunç bi soykırım uygulandı sünni mezhepçisi araplar tarafından. cariye pazarlarında satıldılar, hiçbir günahları olmadığı halde!
türkiye'de kürdistan adına özerklik isteyen pkk militanlarına karşı çok kanlı mücadeleler gerçekleşti. ve en az 50-60 bin pkk'lı kürdün öldürüldüğü tahmin ediliyor.
kafam zonkluyor savaşmamız lazım bir dakika ev sahibi arıyor yine allahsız vereceğiz işte kiranı sanki canını aldık. ne diyordum savaşmamız lazım bana bir deve ayarlayın bir de kılıç bulun yeter.
hezekiel 38:
Gog, Magog diyarının önderi, kuzeyin uzak topraklarından büyük bir orduyla gelir; kalkanları parıldayan, mızrakları hazır, atlı birlikleriyle israil topraklarına saldırmayı tasarlar. Ama o, Kudretli olan, halkının yanında durur; dağlar ve vadiler o'nun gücüyle korunur, şehirler güven içindedir. Gog ve ordusu üzerine gökten yargı iner, ateş ve kıvılcımlar onları sarar, çığlık ve sarsıntılarla bozguna uğrarlar. Halk korkudan kurtulur ve o'nun büyüklüğünü, kudretini bütün uluslar önünde görür; O’nun kutsallığı yüceltilir. o'nun adı yeryüzünde yücelir, halk huzur ve güven içinde yaşar, düşmanlar yok edilir ve adalet sağlanır; böylece o'nun iradesi yerine gelir ve israil’in kurtuluşu tüm dünyaya tanıtılır.
işte, düşmanların ayaklanıyor;
Senden nefret edenler başlarını kaldırdılar.
Halkına karşı kurnazca planlar kuruyorlar;
Sevdiklerine karşı birlikte danışıyorlar.
"Gelin, onları bir ulus olarak yok edelim;
israil'in adı bir daha anılmasın!" diyorlar.
Çünkü hep birlikte komplo kuruyorlar;
Sana karşı antlaşma yapıyorlar:
Edom çadırları ve ismailoğulları,
Moav ve Haceroğulları,
Gebal, Ammon ve Amalekliler,
Filistinliler ve Sur halkı;
Aşur da onlara katıldı;
Lut oğullarının güçlü kolu oldular.
(Mezmur 83:1-8)
israil'i ilk tanıyan ülke sovyetler birliği'dir.
türkiye ise müslüman çoğunluklu nüfus bakımından ilk tanıyan devlet oldu. (müslüman devlet demiyorum. müslüman çoğunluğun bulunduğu devlet)