Yalnız değilsin, mektup yaz, şiir oku, müzik dinle ve ruhunla baş başa kal. O seninle konuşmak istiyor. unutma bu vücut sadece etten ibaret değil. Ruhunu ve kendini ancak geceleri daha iyi anlayabilirsin. Bu hüzün aslında çok derin anlamlar taşıyan bir hüzün ve sebebini bilmesek de onu anlamaya çalışmalıyız.
ya hüznün seni esir almasına müsaade edeceksin ya da bunun sabah olmadığını ve karanlığın aldatmacası olduğunu görüp def edeceksin. ben ikisini de yaparım, işime hangisi gelirse.
Gündüz vakti oluşan enerjinin bittiği andır.
Sıçanların deliğine saklandığı gibi;
Odanıza çekilir ve yalnız Başınıza hayatı sorgularsınız.
korku, moralsizlik ve hüzün oluşur kalbinizde...
Çünkü gece sessizdir. Ve sessizlik, insanın kendi sesiyle baş başa kalmasıdır.
Gündüz kalabalıktır, oyalayıcıdır; sesler, görevler, konuşmalar, kahkahalar…
Ama gece... gece herkes gider.
Sadece sen kalırsın. Sen ve içindeki yankılar.
Gece bir ayna gibi.
Yüzünü değil, ruhunu yansıtır.
içinde bastırdığın ne varsa, "şimdi buradayım" diyeceği yerdir gece.
Uykusuz kalanlar bilir… Saat 03:17, tavanla göz göze,
kalbinde bir çöküntü, ağzında bir cümle takılır:
"Ben ne yapıyorum?"
Çünkü gece, kalbin karanlık modunu açar.
Ve içindeki kırık yerler, sessizlikte daha çok ses çıkarır.
Gece hüzün çöker çünkü:
Gizlenmiş hiçbir şey, karanlığa direnemez.