Hâlâ her hava olayı sözlükte yer bulan şehir demek.
Öyle çok kolay bi şeylere anlam yükleyen biri olmamama rağmen her düşündüğümde Ankara bende başka hisler uyandırıyor. Ankara. Ne bileyim... En zararsız hisler hücum ediyor.
atamızın ebedi istirahatgahı anıtkabir'in sınırları içerisinde bulunduğu, gün boyu hareketli ve iki yönde de yaya ve trafik akışının devam ettiği kızılay' ın merkezini oluşturduğu, kendine has lehçesi, tunus caddesi, aspava denilen yemek kültürü, renkli pavyonları ile dikkat çeken başkent.
Mustafa Kemal Ankara'nın jeopolitik, stratejik ve coğrafi durumu, demiryolunun buradan geçmesi, savaş alanlarına yakın olması, Ankara halkının ulusal hareketi gönülden desteklemesi ve oluşan Kuva-yı Milliye ruhu, istanbul'un siyasal ve toplumsal çevresine karşı duyulan güvensizlik nedenleriyle Ankara'yı başkent yaptı.
internetten alıntıdır.
Haziran-temmuz gibi bir nisan geçirmesinin ardından, mayısa soğuk bir geçiş yapmış olup geçen hafta üzerimde pardesüyle yanarken gün itibariyle üşüdüğüm, küresel ısınma ve iklim değişikliğinden muzdarip şehrim.
Bir zamanlar şu şarkıyla triplere girip özlediğim şehir. Hiç yaşamamama rağmen gidip geldikten sonra sanki hep orada yarım kalmış bir hikayem varmış gibi hissederdim. Vardı yarım kalan bir şeyler de, neyse. Hadi buyrun o zaman;
Haziran yağmuru kavramını biraz farklı bir dozda yaşatan şehir. Ayrıca Tam havalar çok güzel yarın bi piknik mi yapsak derken pışık yapıyo resmen bize…
Hayatımda 3 defa gittiğim şehir. en son geçen 29 Ekim'de gitmiştim. Yalnız çok uyuz olduğum bir olaya tanıklık etmiştim o da metronun kapısı açılır açılmaz bazı tiplerin inenleri hiç düşünmeden aniden içeriye dalış yapmasıydı. doğma büyüme istanbullu birisi olarak bana tuhaf gelmişti yani.