bugün

my name is ivan, solaris, stalker, the mirror gibi filmlerin, efsane rus yönetmeni.
filmleri insanı çok sıkar ancak anlatmak istedigini direk bi dille degilde başka yolardan anlatan ayna, solaris,nosthalgie... gibi filmleri olan çok ödül almış başarılı rus yönetmen.filmlerini izlemek isteyen izmirli varsa. http://www.desem.net
filmerinde görünmez bir elin bir çok sahnede çıkıp kapıları kapattığı, masadaki bardakları devirdiği, varlığını hisettirdiği yönetmen.. derviş
her sinema severin en az bir filmini izlemesi gerektiğini düşündüğüm yönetmen *
ingmar bergman ve alfred hitchcock'la beraber sinema sanatının en önemli üç yönetmeninden biridir. tarkovski sineması ve bakış açısı, en önemli yedinci sanat açılımlarından biridir. tarkovski'ye ve sinemanın neden yedinci sanat olarak algılandığının keşfine yeni başlayanlar için stalker, andrei rublev ve zerkalo* şiddetle tavsiye edilir, solaris'i de izlerlerse, ekmek kadayıfının üzerine kaymağı rica etmiş olurlar.

sovyetler döneminde, iktidarla ciddi anlaşmazlıklar yaşamış, önü kesilmeye çalışılmıştır. stalin kurbanı olmasına ramak kalmıştır, bunu büyük yeteneği engellemiştir. hatta tam tersine; bu otokontrol mekanizması, tarkovski'nin filmlerinde yeni açılımlar yakalamasına ve kendi sinema perspektifine devrimsel nitelikler kazandırmasına da yardımcı olmuştur. günümüz rusya'sındaki mirasçısı aleksander sokurov, ülkemizdeki en önemli takipçisi de nuri bilge ceylan'dır.
"Allah ı tanımak için kişiliğini değiştirmen gerekmiyor. Sen manevî gerekleri yerine getirmeye başlama kararı verdiğinde, hemen o an kendini gösteren adil ve ciddi bir bakışa sahip olacaksın."

sözünü söylemiş olan rus asıllı sinemacıdır.
"yönetmen filmi çeker gerisi izleyiciye kalmıştır herkes istediğini alır." demiştir kendisi. sinemanın önemli ismlerindendir. bir başkası için: (bkz: sergei eisenstein)
tanım:taşaklı rus yönetmen.
entel heyecanlı gençlerin daha imgelem nedir, altmetin nedir bilmeden izledikleri, muhtemelen birkaç çağrışım dışında hiç bi bok anlamadıkları ve feci sıkıldıkları gerçek sanat eseri filmler ortaya koymuş burhan öçal benzeri kişi.

tarkovsky yi burhan öçala benzeten santa için ise=dünyanın en yüzeysel adamı
Başrollerinde Tanrı'yı oynatan yönetmen.
Stalker adlı filmin her bir karesi profosyonel bir fotoğrafçı tarafından çekilmiş fotoları andırmaktadır.

Ayrıca Nuri Bilge Ceylan'ın örnek aldığı yönetmendir.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Andrey_Tarkovski
4 Nisan 1932 tarihinde, şu anda Beyaz Rusya sınırları içindeki Ivanono'nun Zavraje bölgesinde doğmüştur.

filmleri:

Kurban Offret - Sacrificatio (1986)
Tempo di viaggio (1983)
Nostalji - Nostalghia (1983
iz Sürücü - Stalker (1979)
Ayna - Zerkalo (1975)
Solaris - Solyaris (1972)
Andrey Rublev - Andrei Rublyov (1969)
ivan'ın Çocukluğu - Ivanovo Detstvo (1962)
Silindir ve Keman - Katok i Skripka (1960)
Bugün Kimse işten Çıkarılmayacak - Segodnya uvolneniya ne budet (1959)
Konsantre - Kontsentrat (1958)
Katiller - Ubijtsi (1958)
Filmlerinin çoğu Sovyet makamları tarafından muhalif sayıldığı için italya'ya sürgüne gönderilen, anlaşılmaz, baygın filmlerin yönetmeni.
filmlerinde genelde kasvetli ve ağır bir hava hakimdir. bir defa izlemede anlaşılmayacak öğelerle doludur. sscb gibi bir ülkede film yapmasına ve zaman olarak bizden uzak olmasına rağmen, çok başarılı olmuştur.
nuri bilge ceylan ın en çok etkilendiği yönetmenlerin başında gelir. stalker gibi efsane ve devrim niteliğinde olan filmi öylesine zor şartlarda çekmiştir ki,filmin her dakikasına sanki bu hınca hınç yansımış gibidir. kendini spielberg gibi kitlesel film yapmamakla tanıtan bu dev, ardından sinemada dinmek bilmeyen bir fırtına bırakmıştır. bugün sinema hakkında konuşacaksan eğer,ozu ile birlikte andrei de anlaman lazım.
filmlerini ve onu anlamanın en iyi yolunun ''mühürlenmiş zaman'' adlı kitabının okunması gerektiğini söylerler bizim buralarda.
şiirsel bir uslupla çektiği/kaleme aldığı filmler ile takdir kazanmış yönetmen/şair.
arayış içinde olan yönetmenlerin büyük kaynağıdır.

benim görüşüme göre kesinlikle şiirsel bir anlatımı yoktur filmlerinin. şiirsel film derseniz benim aklıma kore ve japon sineması gelir.

şöyle bir sahne mesela tarkovski filmlerinin ana hatlarını gösterir,

--spoiler--
2 adam kırık dökük bir garın bekleme odasındaki masada karşılıklı oturup bir savaşın tam olarak ne zaman başladığını tartışmaktadırlar, dakikalarca konuşurlar konuşurlar konuşurlar, bu sırada kimilerinin dikkati dağılır, kimileri (özellikle ikinici defa aynı filmi izleyenler) savaşın başlama tarihinin çok önemli bişey olduğunu idrak ederler... velhasıl konuşmanın belkide ortasında bi yerlerde dışarıdaki tren canhıraş bir şekilde düdüğünü öttürür, ve gürültülü bir şekilde kalkış yapar, adamlar konuşmasına devam etmektedirler, lakn biz trenin sesinden ne konuştuklarını anlayamayız. trenin olay mahalini terketmesi de bir kaç dakika sürer.

herşey normale döndüğünde, adamlar masadan kalkarlar, dışarı çıkıp yürürler, adamlardan birisi elindeki kağıdı buruşturup çöpe atar, uzaklaşırlar gitgide, bi noktadan sonra konuştuklarını duyamayız, son tren kalkmış ve ölüm sessizliği vardır geride.

görüntü kararır, kilisenin bahcesinde bir köpeğin kameraya havlamasıyla yeni bir sahne başlar, bu arada uzaklardan bir tren gelmektedir.
--spoiler--
nuri bilge ceylan'ın izinden gitttiği rus yönetmen. fotoğraf ve durum sineması ustalarından.
fotografik sinematografyası ile sınıfının babası sayılan sanat adamı. bugün bir kieslowski varsa haneke varsa, lynch varsa bu adam filmlerinde kendini anlattığı için vardır.

avrupa sinemasının kilometre taşı.
kendi ifadesiyle, her filminde varoluşun anlamını keşif yönünde bir geziye çıkan sinemacı. tarkovski, mühürlenmiş zaman isimli eserinde şöyle der:

"Ne olursa olsun yalnız­ca bir mal olarak tüketilmek istenmeyen her türlü sa­natın amacı, hiç şüphesiz kendine ve çevresine, haya­tın ve insan varlığının anlamını açıklamak, yani insa­noğluna gezegenimizdeki varoluş nedenini ve amacını göstermek olmalıdır. Hatta belki de hiç açıklamaya kalkmadan onları bu soruyla karşı karşıya getirmelidir."
tarkovski sinemasına güzelinden bir bakış:
http://www.istanbulfilmho...page=ayinkonusu&id=67
cannes film festivali'nde ödül almaması için çok büyük çaba sarf edilmesine rağmen festivalin son günü sabah 4.00 gösterilmesine karşı ödül almayı başarmış usta yönetmen türk versiyonu nbc *
Andrei Tarkovsky, 1932 yılında Moskova'da dünyaya geldi. Babası ünlü şair Arseniy Tarkovsky'dir.

Tarkovsky sinema eğitimini Moskova'da Devlet Sinema Okulunda aldı. "Yol Silindiri ve Keman", 1960 yılında Sinema Okulu için yaptığı diploma filmi aynı zamanda ilk filmi ve tamamen Sovyet topraklarında geçen tek filmidir Tarkovsky'nin. ilk konulu uzun filmine "ivan'ın ihtirasları" adıyla başlayan yönetmen, filmi 1961 yılında "ivan'ın Çocukluğu" ismiyle bitirmiştir. ivanın Çocukluğu Tarkovsky'nin uluslar arası arenada tanımasını sağladı. Bu film Venedik Film Festivalinde, Altın Arslan Ödülünü başka bir filmle paylaşır.

1966'da "Andrei Rublev"i çeken Tarkovsky, bu filmiyle o dönemki Rus yönetimin tepkisini çekti. Filmin SSCB'de gösterimine, 1967 Cannes Film Festivali'nde ödül kazandıktan 1 yıl sonra izin verildi.

Tarkovsky, 1972'de Stonislov Lem'in eserinden uyarlayarak çektiği ve kendi ifadesi ile bilim-düşlem olan "Solaris"adlı filminde hayatın anlamını araştıran yolculuğuna çıktı. Tarkovsky diğer filmlerinde olduğu gibi bu filminde de şiirsel öğelere yer vermişti ve Solaris gezegeninin sonsuz koridorlarında, sonluluk - sonsuzluk, varlık - yokluk gibi insanın varoluşsal gayelerine ilişkin sorularına cevaplar arıyordu.

Tarkovsky, 1975'te yönettiği "Ayna"da yansıma ve hafıza olgularını çıkış noktası yaparak, çocukluk ve ilk gençlik yıllarına, bilinç altı derinliklerine, düşlerine ışık tuttu. Filmde Tarkovsky'nin kahramanları, dünyayı kişisel kökenlerinde öğrenmeye başlıyorlar. Çocuklukları hatırlayamayacakları kadar sönük bir neşeyle geçmiş ve bu onları yetişkinliklerinde duygusal açıdan yetim bırakmış.

1979'da çektiği "Stalker - iz Sürücü" adlı filmi ise meteor düşen yasak bir bölgeye keşif yapan bir kılavuz, bir ressam ve bir edebiyatçının yolculuğunu konu ediyor. Tarkovsky'nin kahramanı ruhani bir yolculuğun içindedir. Kavrayışa, iletişime ulaşmak için yapılan bu yolculuklar zaman ve mekan içinde yapılır. Ayrıca bu yolculuklar Tarkovsky'nin iç alemine yaptığı yolculuklardır ve sürgünde geçirdiği yılları da hatırlatır. Yolculuğun sonunda doğru yoldan ulaşılmayan bölgenin merkezinde gerçek arzularımızın açığa çıkacağı ve gerçekleşeceği esrarengiz bir oda bulunur. 1982'de, "Nostaljiya"yı çekti. Son filmi "Kurban"ı, 1986'da isveç'te çekti. Yönetmen bu filmde bireyin kendi hayatıyla hesaplaşmasını anlatır.

Andrei Tarkovsky 29 Aralık 1986'da öldü. Ölümünün üzerinden geçen bu süre zarfında klasik statüsünü elde etti.
rus sinemasında minimalist akımın en önemli yönetmenleriden birisi.

kişisel kanatim filmlerinin bok gibi olduğu yönündedir. entelektüel geçinen gençlik yönetmenin filmlerini sevmek zorunda hissederler kendilerini, daha doğrusu abileri ablaları tarafınfan dikte edilir bu. eğer Tarkovski filmini beğenmediysen, sinema sanatından anlamıyorsundur, anlamadıysan ne demek istediğini senin anlaman kıttır. benim gariban gençliğimde kendisini kasarda kasar.

efenim misal, filmi izlerken sıkılmıştır, bunalmıştır lakin film nasıl diye sorduğunda mükemmeldi der*

ilginç tabi.

ayrıca tanım: fimlerinde kanımca netleme sorunu yaşayan yönetmen.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar