bugünlerde Alman disipliniyle koronayi hayli kısa zamanda yenmiş ve avrupanın nadide güçlü ülkesidir aynı zamanda çevresi düşmanla kaplı olup 2. dünya savaşında kaybetmesine rağmen çok daha güçlü cikmis olan sanayi ülkesidir.
Uluslarası bir organizasyonda üst düzey görevli olarak 2 yıldır çalıştığım ülke.
Hal böyleyken en objektif şekilde gözlemlediğimi eksileri ve artılarıyla gayet mantıklı değerlendirmeler yaptığımı düşünüyorum. (Başlık altındaki önceki entrylerime bakabilirsiniz)
Eğer Almanya hayaliyle yanıp tutuşuyorsanız bu satırları okumanız faydanıza olacaktır.
Almanya’ya yerleşmek istiyorsanız önünüzde üç yol var, ya bir almanla evleneceksiniz, ya uluslararası bir şirkette yazılımcı, mühendis vs olacaksınız ki pek çoğunuzda o potansiyel olduğunu düşünmüyorum o yüzden burayı siktir edelim ya da polisin aradığı bir terörist olacaksınız. 90’lı yıllarda pek çok Karadenizli “çürd olduğum için bana işgence edeyiler” deyip iltica etti. Ancak şu anda bu yol gerçek bir terörist olmadığınız sürece mümkün değil.
Peki geçici veya kalıcı olarak Almanya’ya geldiniz. Mutlu olacak mısınız? Hayır! Yılın 6 ayı durmaksızın yağmur yağan, beslenme alışkanlıklarınıza uygun olmayan, sosyal hayatın bok gibi olduğu, ufak detay gibi görülen binlerce şeyin melankolik bir ruh haline büründürdüğü bu ülkede yaşamak çok zor. Bakın bu durum dünya görüşünüzden bağımsız bir durumdur. Banane amk ya domuz eti felan yerim ben hep yemeyenler uyumsuz oluyo yea diyerek basitçe açıklanamayacak bir durumdur. Yea bira felan çok ucuz burada kasayla alıyoz diyenler olacaktır. Doğrudur da! Ancak o biranın yanında çerez tuzlu fıstık bulamayacaksınız. Cafelerde, publarda insanların biranın yanına çubuk krakeri meze yaptığını görüp dumura uğrayacaksınız. Çubuk kraker la bu orospu çocuu, sabi sıbyan gıdası, çubuk krakerle bira mı içilir pezevenk. Şahsen ben çubuk krakerle bira içen adama selam vermem.
Yea abi onlar da dert mi sıfır sıkıntı diyenlerdenseniz gurbetçi akrabalarınıza bakıp durumun vehametini idrak edin lan. Yarısı astım spreyiyle geziyor yarısı da yeşil reçeteli psikoloji ilaçlarıyla ayakta duran kafası göt olmuş tipler. Sokarım öyle memlekete amk!
2. dünya savaşı sonrası ülkelerini dişleriyle, tırnaklarıyla onarmışlar. şuan dünyanın sayılı en iyi ekonomisine sahip, ab'yi kurmuş en güçlü ülkelerden.
bu videodan, sıfırdan nasıl birlik içinde çalışarak ülkelerini kurduklarını izleyebilirsiniz.
halka dağıtılması planlanan yardımların durdurulduğunu söylemişler. türkiyedeki örneği görüp 'lan biz kerizmiyiz işsize, garibana para vericez, bak türkiye halkan para topluyormuş' diyerek yardımların geri istendiği ve halka iban numarası verileceği haberi geliyor.
panik durumlarında dahi sistemlerine güvenen bir ülke.
sistemler genelde olağan durumlar için kullanılırken, Almanya'da olağan dışı durumlarda da sistem çalışmaktadır. nerden mi biliyorum?
corona salgınında mortality rate'i en iyi olan ülkedir. bu da, olağan dışı durumlarda dahi bir sistemlerinin olduğunun en açık göstergelerinden biridir.
2 hafta içinde koronavirüsün tabiri caizse içinden geçeceği ülke.
Öncelikle hiçkimsenin acısıyla mutlu olmayacağımı belirtmek isterim. Sadece eldeki bilgi ve veriler ışığında olabilecek durumu belirtmek istiyorum. Perşembenin gelişi çarşambadan belli derler ya işte o hesap.
Bügün nrw eyaletinde sokağa çıkma yasağı ilan edip etmeyeceklerine dair bir toplantı yapacaklar. O yüzden Dün markete gittim. Alınabilecek herşeyi öncesinden almıştım. Meyve alıp çıktım.
Markette çokça yaşlı insan vardı. 6 şişe 1,5 lt suyun birlikte satıldığı vakumlu poşetler var. Yaşlı bir kadın bir paket 6’lı su alacak ama hepsini birden kaldıramıyor o yüzden poşeti yırtıp suları tek tek almaya çalışıyor. Bir an yardım etmeyi düşündüm ama Almanlar yardımseverliğe pek alışkın olmadıklarından ve yanlış anlaşılabileceğinden içim acıyarak vazgeçtim.
Bir başka yaşlı kadın büyüteçli market arabasıyla bir reçel kavanozunu inceliyordu(evet market arabasının tutulan yerinde sabitlenmiş büyüteç var yaşlılar alacağı şeyi onun altına tutup inceliyor) o an içimden lan karı kıyamet koptu kopacak o reçel çilekli olsa ne kaysılı olsa ne dedim kendi kendime.
Bir başka kadın niye köpek maması yok diye bir market çalışanına kızıyordu. Ulan evde ölsen 2 gün sonra o köpek yer la seni.
Allah bilir ama bu insanların hepsi ölecek. Çünkü hayatlarını idame ettirmeye yardımcı olacak bir yakınları yok. Çünkü alışmış oldukları klasik Alman hayatı kendilerince o kadar mükemmel(!) ki sistemin çarklarından biri işlemediğinde tüm sistem tamamen işlevsizleşiyor.
Ölecekler çünkü hijyen algıları yok. Sokakta dolaştıkları ayakkabılarla evde oturuyorlar. Yataklarının başucunda çıkarıyorlar, banyo etmiyorlar, ıslak bezle siliniyorlar. Tuvalet kağıtlarıyla kendilerinden daha çok köpeklerinin götünü siliyorlar.
Ölecekler çünkü yeterince kaliteli ve dengeli beslenemiyorlar. Hazır Konserve yemekleri ısıtarak besleniyorlar. Kendi yemeklerini kendileri yapamıyorlar. Tren istasyonu civarlarındaki ne idüğü belirsiz saçma sapan dönerleri ayıla bayıla yiyorlardı(evet yiyorlardı çünkü artık oralar da kapandı) artık yemek yapma gerçeğiyle karşı karşıya kaldılar ki bir Alman için yemek yapmak dünyanın en imkansız işidir.