ön not: kızılbaş kökenli tengrici. türk. türkçüyüm.
önce mecburi tanım: camiye neden gitmedikleri saçma salak örneklerle açıklanan, içki içmeleri sorgulanan türklüğün günümüze kadar gelmesini sağlayan insanlardır. mallarca pers inancını yaşattıkları sanılan türk vatandaşlarıdır. öncelikle aleviler, türklerin din ve hidayet aşkıyla müslüman olduğu yalanına inananların suratlarına tokat gibi çarpılası katliamlar olan talkan katliamı, curcan katliamı, aleppo katliamı gibi katliamlar sonrasında, her türk ailesinin yaşadığı eve arap bir ailenin yerleştirilmesi, inanılmaz vergiler, talanlar, 20 kilometrelik yolda karşılıklı 40 bin darağacı ve idam edilen türkler sonucu müslüman olmayı kabul ederken eski inancını korumuş türk ailelerdir. selçuklu devleti ve hatta osmanlı imparatorluğu aleviler tarafından kurulmuş ve alevi töresi orhan bey dönemine kadar da yaşatılmıştır. daha sonra imperyal olmaya çalışan osmanlı imparatorluğu tarafından osmanlı kavramı benimsenerek 3. sınıf vatandaş sayılacak olan türklerdir. Buna rağmen yeniçeriler bektaşialevi kültürüyle yetiştirilmiş, ve hatta pers devleti sanılan azerbaycan türk devleti olan, osmanlı imparatorluğunda resmi dil arapça, farsça, osmanlıca, saray dili rumca, ermenice, kürtçe iken sınırları dahilinde türkçe'den başka dil konuşmak idam sebebi olan safevi devleti işgal edilip yavuz sultan selim tarafından katliamlar yapılınca tarih kitaplarında pek geçmeyen tebriz'de isyana yeltenmişlerdir. Selim'de bu durumdan dolayı pılını pırtısını toplayıp aldığı her yeri bırakıp istanbul'a geri dönmüştür.tengricilikte kutsal renkler vardır. kızıl bundan dolayı türkler'de başa sarılmaktadır. ve bu türkler kızıl başlıklı olduğu için kızılbaş olarak anılmaktadır.
şeklindedir. aleviler ya da (kızılbaşlar) bu kapılardan ibadetle ilgili olanını geçtiklerine inanırlar. çünkü ibadet allah'a yakın olmak içindir. diğer amaçla yapılanlar ise bünye için antreman olan şekiller bütünüdür. kızılbaşlar da tanrıya dünyanın, kainatın, ve her canlının yaptığı gibi dönerek (cemde semah) yakın olacaklarını düşündükleri için namaz kılmazlar. Ayrıca namaz putperest arapların en büyük putu olan al-ilah'a tapınırken yaptıkları ibadettir.
--spoiler--
bütün menfi yakıştırmalara rağmen onlar kızılbaş adıyla anılmaktan gururlanmışlar, ´kızılbaş´ sözünü bizzat kendilerini ifade etmek için iftiharla kullanmışlar, devletlerini (devlet-i kızılbaş), hükümdarlarını (padişah-ı kızılbaş) ve ülkelerini de (ülke-i kızılbaş) bu tabir ile vasıfladırmışlardır. (...) alevi türkmenler, kızılbaş adını, osmanlı devşirme idarecilerinin ahlak dışı anlamlarla kullanıp halka da yayması sonucunda bırakmak zorunda kalmışlar ki, bazı kesimler bir süre bektaşi adıyla anılmış, ii. mahmut´un, 1826 tarihinde yeniçeriliği lağvetmesi ile bektaşi adı da yasaklanmıştır. bundan sonra başlayan sürecin, tespit edebildiğimiz bir safhasından itibaren de, bunlara alevî denilmiş, kendileri de bu ismi benimsemiş ve kullanmaya başlamışlardır. halbuki alevî adı, tarihte hz. ali soyundan gelenleri yani yalnızca seyyidleri tanımlamak için kullanılmıştır. iranşiî literatüründe de alevî denilince hz. ali´nin soyundan gelenler anlaşılır."kızılbaş adının çıkış noktası, türkmenlerin, çok eski bir türk geleneğinin devam olarak ´kızıl börk´ giymelerine dayanıyor. kızıl başlık giymek, türklerin çok eski bir geleneği idi. yani safevi devletinin kuruluş sürecinde, şeyh haydar devrinde başlamış değildir. türkmenlerin milli-itikadi geleneklerince giydikleri kızıl börk´ten dolayı, siyasi olarak safevi yanlısı, iktisadî olarak da şiî anlamında kızılbaş diye anılması, xvi. yüzyılın başlarından itibaren görülmüştür."değerli araştırıcı nihat çetinkaya´nın kızılbaş ya da alevî türkler konusunu, sadece dinsel ve mezhepsel boyutlarıyla değil de, türk tarih ve etno-kültürel gelenekleri bağlamında da tarafsız bir şekilde tartışmayı amaçlayan kızılbaş türkler (tarihi, oluşumu ve gelişimi) adlı çalışması, çalışmanın sonunda yer alan kaynaklar listesinden de anlaşılacağı üzere, konu ile ilgili sağlam ve orijinal kaynaklara dayanarak hazırlanmıştır. son derece zor ve riskli bir konunun böyle kapsamlı ve başarılı bir şekilde ele alınması, değerlendirmelerde objektif bir tutum sergilenmesi, özellikle de konunun bir türk bakış açısıyla ele alıp değerlendirilmesi, sayın çetinkaya´nın çalışmasının önem ve değerini daha bir arttırmaktadır. alevî türklere, avrupa birliği tarafından "müslüman azınlık" sıfatının kazandırılmaya çalışıldığı günümüzde, böylesi bir çalışmanın hazırlanması, çok yerinde ve anlamlı olmuştur.böylesine zor ve hacimli bir konuyu bu derecede başarılı bir şekilde ele alan değerli araştırıcı nihat çetinkaya´dan kızılbaş türkler´in inanış ve düşünüş dünyasını yansıtan başka bir çalışmayı hazırlamasını, çalışmalarını bu doğrultuda devam ettirmesini beklemek bizlerin hakkı olsa gerektir.
türkler'in müslüman olması din ve tarih kitaplarında talas savaşı'nda türklerle arapların çinlilere karşı birleşmesinden sonra türklerin bu yeni gördükleri inanç sistemini inceledikten sonra kendi inanç ve tanrı sistemlerine uygun ve benzer olduğu için din, hidayet aşkıyla şeklinde anlatılır. gerçekler ise birbirinden çok farklıdır. türkler müslümanlıkla tanıştıktan 200 yıl kadar sonra yaklaşık 50 savaş yaparak, yüz binlerce insanı katledilerek zorla müslüman yapılmıştır. hatta türkler'in müslüman olma gibi bir durumu araplara göre olamaz. bilindiği üzere göçebe ve bedevi arap ekonomisi gazve adı verilen talan ve yağma düzenine bağlı idi. bu talan ve yağmanın önünü alamayan hz peygamber en azından yönünü değiştirmek için "gazâ" ismi ile gayri müslimlere karşı yapılmasını düşündü. buna göre gaza da elde edilen ganimetin yarısı yönetim tarafından tutulurken yarısı savaşçılar arasında pay edilecekti. gaza nın kutsallaştırılması ile de müslüman olmayan bedevilerin müslümanlaşması kolaylaştı.
bu dönemle ilgili en büyük yanlışlardan birisi de türkleri tek millet ve büyük bir devletmiş gibi hayal etmektir. çünkü türkler bu zamanlarda çin baskısından, kıtlıktan ve nüfus büyümesinden dolayı, boy boy ve kabile kabile göçmeye başlamışlardı. bu göç konar göçerlik şeklinde değil tek bir seferde uzun yollar katetmek şekline idi. dolayısı ile türkler dağınık ve düzensiz bir durumdaydı. araplar ise gazalarının yönünü bu sefer türklere çevirerek onlarla savaşmaya başlamışlardır. tarih sayfasında unutturulmaya çalışılan bu zinciri anlatmaya kalksam kitaplar sürecektir. o yüzden alta kitapları ve kaynaklarını veriyorum...
"şu da kıyamet alametlerinden. kıldan (keçe) ayakkabı giyen bir toplumla vuruşup öldüreşeceksiniz. geniş yüzlü, yüzleri kalkan gibi üst üste binmiş derili toplumla vuruşmanız öldürüşmeniz kıyamet alametlerindendir. biz (müslümanlar), küçük gözlü, kızıl yüzlü, basık burunlu, yüzleri kalkan gibi, derisi üst üste binmiş olan türklerle öldürüşmedikçe kıyamet kopmaz."
bu savaşlar o kadar kanlı olmuştur ki arapların bugün 40 km'ye denk gelen bir yola metrede bir karşılıklı darağacı dikerek müslüman olmayan türkleri astığı belgelerle sabittir. (kaynak kitaplarda bulunabilir)
karahanlılar'ın şahının müslümanlığı seçmesinden sonra türkler yavaş yavaş müslümanlığa geçmeye başlamışlardır. ancak bu geçiş yaşanan olaylardan dolayı tepkiyle, o zamanın halifeleri olan emevilere düşman olan şii inancının örnek alınarak olmaya başlamıştır. türklerde başlık ve börük rengi olarak kırmızı tarihte en çok görülen renktir. bunun sebebi kutsal göğün rengi olan maviye bakan başlığın üst kısmındaki renginde kutsal olması gerekliliğidir. bunlar da siyah ve kırmızı olabilirdi. bu ilgi devletlerin isimlerini etkileyecek kadar büyüktür. karakalpaklılar, akkalpaklılar gibi. uzun uzadıya veremediğim bu yazının kaynağı ise..
aleviler camiye hz. ali camide öldürüldüğü için gitmezler fikrini ifade edenler yanılmaktadır.
aleviler camiye hz hüseyin'in öldürülmesinden sonra camilerde hz. ali ve `ehlibeyte küfür ve hakaret edilmesinden dolayı gitmemektedirler. Hem ayrıca Allah'ın her yerde olduğunu iddia eden sünnilerin ibadet için bir noktaya sabitlenmesi mantıksızlıktır.
aleviler namaz kılmaz. kuranda namaz geçmemektedir, salat olarak geçmektedir, arapça salatın anlamı da dua demektir, belli bir şekli, şemali ve vakti yoktur. aleviler bunu bu şekilde yorumlar. Kainatın sürekli allaha ibadet ettiğini varsayarak ona ibadet için semah dönerler.
10 ekim 680 de hz. ali'nin oğlu ve hz. muhammet'in torunu hz. hüseyin ve sevenleri (toplam 72 kişi) kerbela'da acımasız bir şekilde katledildiler. aleviler bu acı olayı kınamak için, her yıl muharrem ayının onuncu gününden başlamak üzere, 12 gün oruç tutarak yas tutarlar. aleviler muharrem orucu ile hz. hüseyinin şahsındaehlibeyt`e bağlılıklarını dile getirirler ve ayni zamanda zalimin zulmünü lanetlerler .
muharrem orucunun bir diğer özelliği de insanin kendi iç benliğine yönelmesi, yanlışlarını-doğrularını, eksilerini-artılarını hesaplaması ve bütün bunların sonucunda daha iyiye, doğruya, güzele yönelmesidir. muharrem orucu, bütün bu özellikleriyle önemli bir ibadettir.
kurban bayramının 1. gününden başlayarak 20 gün sayılır. 20. günün akşamı muharrem orucu için niyet edilir ve oruç başlar. niyet edildikten sonra gün doğumu ile gün batimi arasındaki sürede hiç bir şey yenilmez ve içilmez. gün batimi ile iftar açılır.
oruc süresince (12 gün boyunca) düğün,nişan,sünnet ve benzer törenler/etkinlikler yapılmaz, kurban kesilmez, et yenilmez, kerbela şehitleri'nin çektikleri susuzluğu hissetmek için su içilmez (su saf olarak içilmemektedir. vücudun su ihtiyacı yenilen yemeklerden, çay,kahve,meşrubat,meyve suyu,ayran gibi sıvı içeceklerden karşılanır). Et, yumurta veya etli meyveler yenmez. gece 12 yıldız göğe çıkınca sahur, 12 yıldız çıkınca iftar yapılır.
muharrem orucunun on ikinci günü ise on iki imamlar 'in anısına on iki çeşit gıdadan oluşan aşure çorbası pişirilerek komşulara dağıtılır ve böylece o yılki muharrem orucu noktalanır.
Aleviler'de üçleme, beşleme, yedileme, on dörtleme vardır.
Bunun sebebi sayılan kişilerin ehlibeyt olmasıdır.
hadis no : 4479
ravi: ibnu abbas
tanım: resulullah (sav) buyurdular ki: "nimetleriyle sizi beslediği için allah'ı sevin. beni de allah sevgisi için sevin. ehl-i beytimi de benim sevgim için sevin."
hadis no : 4480
ravi: sa'd ibnu ebi vakkas
tanım: şu ayet indiği zaman, (mealen): "sana bu ilim geldikten sonra, kim seninle bu hususta mücadele edecek olursa de ki: "gelin, çocuklarımızı ve çocuklarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendinizi ve kendimizi çağırıp toplanalım, sonra niyaz edelim ki, allah'ın laneti yalancılar üzerine olsun!" (al-i imran 61), resulullah (sav) ali'yi, fatıma'yı, hasan ve hüseyn (ra)'i çağırdı ve: "allah'ım, bunlar da benim ehlim (ailem)" buyurdu.
hadis no : 4481
ravi: ümmü seleme
tanım:ben resulullah (sav)'ın evinin kapısında iken şu ayet nazil oldu: "...ey peygamber ailesi! allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor..." (ahzab 33). evde resulullah (sav), ali, fatıma, hasan ve hüseyin vardı. onlara bir örtü bürüdü ve: "allahım, işte bunlar benim ehl-i beytimdir, bunlardan günahı gider ve bunları kirlerden tertemiz kıl" buyurdu. ben atılıp: "ey allah'ın resulü! ben ehl-i beytten değil miyim?" dedim. bana: "sen (yerinde dur, sen zaten) hayırdasın, sen resulullah'ın zevcesisin" diye cevap verdi.
hadis no : 4482
ravi: enes
tanım: şu ayet indiği zaman (mealen): "...ey peygamber ailesi! allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor" (ahzab 33), resulullah (sav) sabah namazına giderken, altı aya yakın bir müddette, hz. fatıma (ra)'nın kapısına uğrayıp: "namaz(a halkın) ey ehl'i beyt "allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor!" buyurdu.
hadis no : 4483
ravi: aişe
tanım:resulullah (sav), üzerinde siyah (yünden) nakışlı bir kumaş olduğu halde sabahleyin (evden) çıktı. o sırada hasan geldi, onu örtünün altına soktu. sonra hüseyin geldi onu da soktu, sonra fatıma geldi, onu da soktu. sonra ali geldi onu da örtünün altına soktu. sonra da: "ey ehl-i beyt allah günahlarınızı giderip sizi tertemiz yapmak istiyor" (ahzab 33) buyurdu.
hadis no : 4484
ravi: zeyd ibnu erkam
tanım: yezidibnu hayyan, zeyd ibnu erkam (ra)'tan naklen anlatıyor: "resulullah (sav) buyurdular ki: "haberiniz olsun! ben size iki ağırlık bırakıyorum. bunlardan biri allah teala'nın kitabı'dır. o, allah'ın (sema-arz arasına uzanmış) ipi olup, kim ona tutunursa hidayet üzere olur, kim de onu terkederse dalalete düşer. ikincisi itretim, ehl-i beytim'dir."
hakkında hz.alyi sevmek aleviliktir gibi bir yanılgı bulunan inanç bütünüdür,felsefedir. alevi olmak,ortaasyadan getirilen türk kültürüün temek şamanistik öğelerine iran üzerinden alınan müslümanlığın eklenmesiyle oluşmuştur. namaz kılmazlar,ramazanda oruç tutmazlar,arapça öğrenme ihtiyacı duymazlar. cem evlerinde kadın erkek birlikte,yanyana,el ele el hakk'a desturuyla ibadet ederler.Cem törenini dede denilen yarı şamanist bir kşi idare eder.dualar türkçedir(arapça ve 'acemce' tabirler bulunsa da).Dedelerin yanında bacılar vardır.onlar da dede ile birebir aynı özelliklere sahiptirler,topluma önderlik etmek,töreni idare etmek ve düzeni sağlamak gibi görevleri yerine getirirler. çağdaş anlamda kemalisttirler,cumhuriyete,atatürk'e ve demokrasiye bağlıdırlar.şiddete karşıdırlar*.
felsefeleri daha çok panteist bir temeldedir.tanrıyı,hiç bir nesneden ayrı olarak düşünmezler.onlar için tanrının özü her maddenin içindedir bu nedenle de yaratılan sevilir yaradandan ötürü.**
hz. ali ve ehlibeyt'e gönül vermiş. anne ve babası alevi olan bireylerdir. tarih boyunca hristiyanından tut sünnisinden de zulum görmüş. incinsen de incitme felsefesini benimsemiş. eline, beline ve diline hakim olan insanlardır. liderleri kalmamış densede bu gün ehlibeyt soyunun devam ettiğini kendimden biliyorum. bu bir liderlik mantalitesinde değil. tamamen kuran-ı kerim'in yazdığına göre uygulanan ve değiştirilemeyen islam anlayışıdır. uygulaması da ocaklar olarak devam eden. emevilerin ve türevlerinin anlayamacağı bir gönül bağı.
genelde sünniler tarafından ezilen bir mezheptir. fakat toplumun aydınları, büyük şairleri, sanatçıları, okumuşları, adam olmuşları bu mezhepten çıkar.
bittabiki ırkçılık yapacak değilim. okumuş adamın, sanatçının, şairin mezhebi mi olurmuş?
hz. ali taraftarları olduğunu söyleyen ama uzaktan yakından hz. ali'nin taraftarlığı ile alakaları olmayan bir kitle. ayrıca bu kitle chp tarafından kullanıldıklarını bile bile , cellatına aşık olan mahkumlar gibi her seferinde chp nin peşinden seğirtir. din dersi düşmanı topluluktur aynı zamanda. hea samimi aleviler yok mu ben yok demiyorum ama parmakla gösterilecek kadardır. samimi olanların önünde saygı ve selam ile eğiliyorum.
bugüne kadar tanıdığım en insancıl cemaattir. cemaatten kastım bir oluşum, bir topluluk.
aleviler hakkında konuşulurken genellemenin dibine vurulduğu doğrudur. o da bizim insanımızın önyargısından kaynaklanır.
namaz kılan alevi arkadaşım da var, hem ramazanda hem de muharrem'de oruç tutan alevi arkadaşım da var, hiç ibadet etmeyen alevi arkadaşım da var. hiç ibadet etmeyen, zinanın dibine vuran sünniler olduğu gibi alevilerin içinde de böyle insanlar olması doğaldır.
özetle benden daha hoşgörülüdürler.
ayrıca bugüne kadar 1 kez aşık oldum. aşık olduğum kız da aleviydi. ondan çok şey öğrendim ve asla pişman olmadım onunla tanıştığıma. hala da seviyorum.
sonuç olarak biz bu aşkı kaldırdık da ailelerimiz kaldıramadı.
içlerinde çok farklı tarikatlara ayrılmış topluluk.bazı alevilerin(örn:Suriyede yaşayanların) namaz oruç gibi ibadetleri sünni mezhepteki insanlardan daha katı bağlı iken bazı alevi tarikatlarındaki insanların tamamen dinden soyut bi halde olması ilginç.
inandıkları şeylere kendileri bile inanmayan cemaat. yeni yetme kızılbaşlar tarafından islam'dan çıkarılıp ayrı bir din yapılan inanış.
insan ibadet(!) ettiği yere her yıl andıkları dersim olaylarını bastırmak için binlerde aleviyi öldürme emrini verenlerin partisini veya resmini hiç cemevine asarmı? (bkz: nasıl bir çelişkidir bu?)
aralarında tam bir görüş birliği bulunmasa da; ateisti de, sunni'yi de, budist'i de, hıristiyan'ı da aralarına kabul edebilen; kendi aralarında çok fikir ayrılığı yaşasa da, ortak özelliği farklı olana saygı göstermek olan; anadolu'nun en güzel dini inanışlarından birine sahip olan topluluk.
http://www.aleviweb.com/forum/ sitesini bir süre takip edince, hemen hemen her konuda çok fazla görüş ayrılığı yaşandığı net olarak anlaşılıyor. ancak yine de, kendi aralarında bu kadar tartışmalarının nedeni; sorgulamaya, düşünmeye, araştırmaya izin veren; dogmatizm'e diğer inançlara göre daha uzak olan öğretileri olduğunu anlıyorsunuz bir süre sonra. kimse kimseye çıkıp "üç hafta üst üste ceme gitmezsen dinden çıkarsın" demiyor, dese de kimse sallamıyor mesela...
hakem olayında olan ayrımda hz ali nin görüşlerini savunan ve hz ali nin yanında olanlardır. dillerinde hak-muhammed-ali olsa da gerici beyinsizler, alevilerin hz ali yi allah gibi gördüklerini savunurlar. halbuki ilk allah, sonra hz muhammed ve sonra da hz ali gelir ama nerde bunu anlayacak kafa yobazlarda.
bu dünyaya allah'ı, peygamberi ve kitab'ı, hazreti imam ali gibi seven, anlayan ve koruyan bir insan daha gelmediği için ali'den taraf olan insanları anlatan sıfat.
benim de adımın başına şerefle koyduğum bir sıfattır. hazreti imam ali'yi sevmek demek o'nun kişiliğinde yukarıda saydığım üç kutsal değeri sevmek demektir.