günümüzde overrated bir duygudur. çünkü hoşlanılan kişinin ilk yakışıklılığı/ güzelliği, düz karnı/ kasları dikkatimizi çeker. kimse iç güzellikten bahsetmesin zerre inanmam. öyle olsaydı gayet kültürlü biri olarak güzel ve kültürlü bir sevgilim olurdu. ama o güzel ve kültürlü sevgili kime bakıyor ? yakışıklı surat ve uzun boya ! hiç şaşmaz !
mütefekkir salih mirzabeyoğu tilki günlüğü 2. ciltte aşkın tanımına değinir.
''aşk, ışıktır...
aşk, vermek, karşılıksız vermek, karşılığında kendini kaybetmek ve bu kaybetmekte tarifsiz olan benini bulmaktır...
aşkı bilmek lazım; bilmek başka, bildiğini sandığını bilmek başka!..''
ve çok eskilere dair hafızada kalan, aşka dair....
-aşk, beyninde fırtınalarla yaşanabiliyorsa aşktır.
bir sonbahar akşamı şemsiyesiz yolda yürürken, aniden yağmura yakalandığında içinde oluşan o mutluluk, çocuklar gibi şen olmak, bir an durup yaşadığını idrak etmek. yağmuru sevmeyenler içinse yük, o kadar derdin arasında bir de ıslanmaya ne gerek vardı hissi. ama kesinlikle hazırlıksız yakalanmak.
sikişle uzaktan yakından alâkası yoktur diyen andavalların bulunduğu s*ktir boktan bir başlık.
aşk denilen olgu, özünde karşı cins, ve beraberinde de s*kiş arzusundan ibarettir. hormonlarla yönetilip, beyninizde ki nöral ağlarınızla da pekiştirilir. hormonlarınız üreme içgüdülerinizi tetikleyip o kişiye arzu duymanızı sağlarken, nöronlarınız da o kişiyi bunlara dayanarak daha yoğun bir ağ örmekle meşguldür. böylelikle de karşı cins arzusu, yani manipülasyon kurbanları tarafından da "aşk" olarak lanse edilen hayali bir oluşum ortaya çıkmış olur. o kişiyle aniden ayrılırsanız ne olur? örülen o ağlarla kalakaldığınız için adı "aşk acısı" olur.
aşk'ın sikişle gram alâkası yoqqqqqturrr ula diyenler de yeni nesil romantizm pazarlama stratejilerine manipüle olmaktadır. "romantizm" denilen çağdaş dünya sıçması oluşum da filmlerde ıvırlarda zıvırlarda o kadar iyi bir şekilde yansıtılır ki, insanların dopamin seviyesini sanki uyuşturucu almışçasına arşa çıkarır. bu da ne yazık ki insanları marıl marıl manipüle ettiği için, insan böyle bir şeyin varlığına kendini inandırır. bu çok kötü bir durum olmakla birlikte sadece kişinin kendi psikolojisine zarar vermesi bir kenara dursun, bu yükü maalesef ilişkisine de taşır. bu tip hayali şeyleri ilişkisinde bulamayınca da "sen aşıq değilsin, sen beni sevmiyooooon, sen beni önemsemiyyyyoooom" gibi siktir boktan sözler sarf eder. sana cinsel ilgi duyabilmem için illaha da aşk'a inanmak zorunda mıyım? aşk'a inanmıyorum diye benim hormonlarım, üreme içgüdülerim yok mudur yani ne boktan bir algıdır bu?
aşk denen şey hormonsal, nöralsal ve elektriksel bir olaydır. yani insanların doğasında ki psikolojiyi bambaşka yönlere çekmek, pazarlamak ve türevleri için "insanlar" tarafından icat edilmiştir.
Sikişle yakından uzaktan alakası yoktur. Hatta aklınıza bile gelmez. Mastürbasyonu bile bıraktırır. Gece uyutmaz. Ama üzüntüden ya da olumsuz duygulardan değil, aşırı duygu yüklenmesinden. Mükemmel bir şeydir. Bi kere yaşayabildim sadece. Haksızlık yapıyormuşum gibi algılanmasın ama Gerisi bunun yanında tıraşşşşş. Zaten insan hayatı boyunca bi kere aşık olabildiyse kendini şanslı saymalıymış.
Edit: böyle anlatınca çok hasiktir ordan geliyor farkındayım.
kelime cok sacma basit siradan benim icin.sizi bilemem belki sizin icin anlamli tarifini bildiginiz size uygun kullanmayi sevdiginiz bir kelime.
her zaman kafamin bir kosesinde insanlara soylemek istemedigim seyler olur.onlari butun her seyden ayri tutarim.kimse bilsin istemem. belki cok sarhos olurum agzimdan kacar biri duyar falan. bak adamin birinin basina su gelmis.bir yerlerde benden bahsedilir.anlatilan kisi beni tanimaz ben o anlatilan adam. ismi olmayan o adam.
ismim yok zaten. ben de defalarca asirlar once öldum.
tekrar tekrar ayni lanet his o hizla carpan kapi sesi.hic kipirdamadim oylece izledim. bir insan sana benziyorsa cok iyi biliyorsun yapacagi seyleri. yumruklarini sıkman nafile.ayni senin gibi cunku. bir adim oncesi biliyorsun. sana cok benziyor.kendini baska bir insanda gormek ve yapacaklarini onceden bilip engel olamamak cunku sen sana engel oldun mu ona da olamayacaksin.
biraktim her seyi butun telasim bitti isteklerim heyecanim bitti.en kotusu kendimle bas edemedim. orada oylece butun gun oturdum. o gunden beri otururum yasiyorum ama ne yasamak. bazi anlar geliyor ulan yine mi diyorum. razi olmayacaginiz bir cok seye razi oldum. ahlaksiz bulacaginiz bir cok seyi kabul ettim. al git hadi dedim. izin verdim.icinde hic gonderme istegi olmayan bir git. kosarak gitti suclamadim yargilamadim ben olsam ben de aynisini yapardim. kendimi yargilamadim. rahatlar belki dedim.hirsi gecer dedim. sakinlesir dedim. cunku ben de oyle yapiyordum.
ise yariyordu.
kucuk histeri krizleri tek farkimiz.demek ki bir kadin olsam tek farkim bu olacakti. bir insan kendinden korkar mi ben korktum birden tekrar gelecegimden bir yerden cikacagimdan. hazir miyim her zaman ama yine de tam da zamani.
hadi neyse sabah oldu.
hakikaten sabah oldu.
yasamak ne lanet bir his.
Sadece ve sadece ilk gençliğinde temiz yürekli olan erkeklerin hissettikleri muhteşemlik.
Kadınların hemen hepsi gönül işlerinde sadece çıkarına bakar. Menfaati yoksa çıkar temin edemeyeceğini görürse bir erkeğin suratına bile bakmaz anında siler.
Temiz yürekli genç erkekse hakikaten sevdiği kızın mutluluğunu iyiliğini isteyen yegane insan. Bundan dolayı da aslında o iyi niyetinin boşa çıkması reddedilmesi onu acı içinde kıvrandırır.
32 yaşındayım yüzlerce kadınla kızla muhatap oldum bir tane bile böyle bir acıyı çeken bir kız görmedim.
Temiz yürekli erkekler tek gerçek aşkı kendilerinin yaşadığını o sevdikleri kızla muhatap olup da gerçek yüzünü görünce nadir istisnalar haricinde kıl parçası kadar kıymetlerinin kalmayacağını bilsinler.
Ama ben gerçekten iyi yürekli saf ve temiz kızların hayatı yaşarken fark etmeden geçip gittiklerini gördüm hep. Zaten kendimi aciz biri olarak gördüğüm namus meselesinin de kan pahası olduğunu bildiğim için hiçbirine yaklaşmadım.
aşk, ışıktır... aşk, vermek, karşılıksız vermek, karşılığında kendini kaybetmek ve bu kaybetmekte tarifsiz olan benini bulmaktır...
aşkı bilmek lazım; bilmek başka, bildiğini sandığını bilmek başka!...