Bir eşleşme tavında (kültüründe) dövülmüş tutkudur. Kadın-erkek ilişkileri içerisine hapsedilmiş ve çağlar boyu böyle bir zırıltıyla da kafamız ütülenmiştir. Zihnen ve bedenen özgürleşmiş tutkularla yaşanan aşk tatlıdır, zengin ve faydalıdır. Mülkiyetçiler tarafından pazarlama ve satışı yapılan doğal bir üründür aynı zamanda.
bence saplantılı ve iradesiz iki insan birbirini sevince "bu ne kadar büyük bir aşk" dediğimiz hikayeler çıkıyor ortaya. birbirlerine olan sevgilerini saplantı haline getiriyorlar, birbirlerinden kopacak iradeden de yoksun oldukları için karşılıklı olarak her fedakarlığı yapıp her acıya katlanıyorlar.
yoksa bir insan o kadar gözünü karartamaz bence. ne bileyim. ya da biz öküzüz.
' Genç adamın kendisine yaklaşmadığını görerek, kendisi ona gitmişti. Aşkın ilk belirtisi genç erkekte çekingenlik olurken, genç kızlarda cüret olur. Bu şaşırtıcı belirti her iki cinsiyetin birbirlerinin niteliklerini edinmeleridir. Kız erkeğin cesaretine bürünür, erkek kadının çekingenliğini alır.
... O günden sonra, bu iki genç birbirlerini taparcasına sevmeye başladılar. ' (Sefiller, sayfa 351)
'... hayatta aşktan gerçek ve güzel başka şey yoktur.' (Sefiller, sayfa 444)
insan aşık olunca başkasına saygı duyarken kendine duyduğu saygıyı kaybediyor bence. Yani rahatsiz olduğunuz seylere rahatsizim diyemiyorsunuz. Hele ki platonikseniz. Size biseler anlatıyor hayatina giren çıkan kadinlardan bahsediyor. Sizde kocaman bir saygıyla dinliyorsunuz. Çünkü ne diyebilirsiniz ki. Onun hayatına ne kadar dahilsiniz. Deseniz de onu ne kadar ilgilendirir. ikinci üçüncü planda olmaya saygı duyuyorsunuz. Herkese on adım giderken size yarım adim dahi gelmemesine saygı duyuyorsunuz. işin kötüsü sicarlar bole işe diyemiyorsunuz. Ve kendinize olan saygınizi kaybediyorsunuz.
Eğer aşk dediginiz sey kocaman bir kara delikse sizi yutuyor. Arkadaslariniza anlatiyorsunuz sacmalama sen böyle biri degilsin diyorlar. Ve sizde boyle olmadiginizin farkinda olmaniza rağmen o kara deliğin sizi yutmasina izin veriyorsunuz.
Aşk kötü birşey dostlarim. Gelip gecici bir duyguysa eger gecene kadar ağzıniza siciyor zaten.
'şunu bil ki, benim sana sevgim tükenecek sevgilerden değil. Ben yaşadıkça yalnız sen olacaksın kalbimde.'
Moliere, cimri, 4. Sayfa
Kitabı okurken oldukça etkilemişti beni bu düşünce, aslında bu konuda ilham kaynağı olabilecek o cümle ilgili duygunun aitlik düzeyini büyük oranda açıklıyor fikrimce;
"Ben yaşadıkça yalnız sen olacaksın kalbimde." Birini hakiki sevmek bence böyle bir şey, anlık ve geçici olarak yükselen hisleri veya dışsal beğenileri insan aşık olma duygusu olarak değerlendirmemeli ve bu durumu basit, sıradan ve üstünkörü bir duygu olarak algılamamalı diye düşünüyorum. eğer bir insan sahiden ruha, karaktere değer veriyorsa ve birini gerçekten sevebilecek bir kişilik düzeyine ve birikime sahipse bu önemli duygunun alelade bir şey olamayacağının da farkındadır bence.
Bu konuyla alakalı bir başka sözü daha paylaşmak istiyorum;
' herkes birbirine çok yakın olanı sevebiliyor ancak. Fakat büyük kalplere göre, uzak olanlar da çok yakındır ama.. '
Maksim Gorki, ana, 83. Sayfa
Bu söz de beni oldukça etkilemişti, daha önce okuduğum kitapları karıştırırken denk geldiğim bir tespit. Bu önemli fikir aslında az çok açıklıyor günümüz dünyasını, insanların büyük çoğunluğu artık birini sevmeyi değer vermeyi o kişiye olan bedensel yakınlık ve beraber gezinmek, eğlenmek olarak algılıyorlar, oysa bu zihinlerinin onlara yaptığı bir kandırmacadan ibaret; en yakınlarında oldukları için doğru kişi o insanmış gibi geliyor onlara ya da sevme anlayışları incelik, gizem, derin hisler ve anlayış barındırmayacak kadar basitlik, değersizlik, ucuzluk ve düşüncesizlik içerdiğinden dolayı belki de içinde oldukları bu galiz durumun farkında değiller ve bunun farkında olmadıkları için de yaşamlarını o şekilde devam ettirmekten memnunlar. Fakat söylemek gerekir ki bu türden insanlar daha sonradan içinde bulundukları yanılgıyı anlayabilecekleri gibi, o durumda bu türden birliktelikler çok yüksek ihtimalle yolların ayrılması ile bitecektir.
Eğer kendiniz gibi birine çevrenizde denk gelmediyseniz çok üzülmeyin veya tasalanmayın, çünkü ruhu ve kişiliği ilerleten bir yalnızlık yanlış insanlarla olmaktan kat kat iyi bir durumdur fikrimce. Toplumda yaşadığımız hayatta yakınınızda ve çevrenizde olan yüzlerce binlerce kişi sizi anlayamazken ve karakter olarak bakış açısı olarak ilginizi çekemeyecek kadar size uzak ve antipatik gelerek sizin fikirlerinizde bir soğumaya ve istiskale sebep olabilirken, bedensel anlamda sizden çok uzaklardaki biri düşünce ve hislerinizi anlayabilir. bu daha çok sizin karakterinizle alakalı bir durumdur. Bu bahsettiğim şeyler de internette yaptığımız paylaşımlar sayesinde gerçekleşebiliyor aslında, yoksa uzaklardaki insanların da birbirinden haberdar olması olanaksızdı internet ve iletişim araçları olmasaydı, doğal olarak internette yazdıklarımız ve paylaştığımız şeyler bizim fikirlerimizi düşüncelerimizi anlatmak için bir vasıta aslında büyük oranda, tıpkı şu anda buraya yazdıklarımız gibi. ben bunu çok büyük bir şans olarak görüyorum.
hep sevmekten bahsediyoruz fakat buna nasıl karar verebileceğimizden bahsetmiyoruz ona da değinmek istiyorum kendi fikirlerime dayanarak; bence bir insan bir kişiyi gerçekten sevip sevmediğine emin değilse o kişinin dışında gördüklerini düşünüp onlardan birini onun yerine koyup koyamayacağını ona tercih edip edemeyeceğini sorgulamalı, eğer 'başkası olsa o da olur ondan da hoşlanabilirim benim için çok da fark etmez' şeklinde düşünüyorsa o halde bu fiziksel etkenlere bağlı geçici bir beğeniden ibarettir ve bu durumda derin, sahici ve yüksek bir sevdadan bahsetmek mümkün değildir. Esas meselenin birini gerçekten sevip sevmediğimizi anlayabilme meselesi olduğunu düşünüyorum, yoksa aşık oldum demekle aşık olmuş olunmaz o kişinin yerine kimseyi koyamamak ve bir ömür beraber geçirmeyi istemek gerekir birini gerçekten sevdiğini anlayabilmek için.
Ben genel olarak bu şekilde düşünüyorum...