bugün

ben bu yazıyı sana yazdım

denize doğru giderken yağmur yağıyordu. berem başımın üçte birini kaplasa da, gözlerimi gizleyemiyordu. Yağmurlu havalar ve boş hıçkırıklar için bir gözlük olmalıydı diye geçirdim içimden. Kırmızı botlarım ilerideki ıslak kaldırımları işaret ettiler. Oturdum. Doğayla bütünleşmiş siluetime baktım uzaktan. ikimiz de ıslaktık.

bulunduğum yeri tırmandığın ağaç, o günden kalma senin 1 lira zannettiğin ama olmadığını anlayınca yere bıraktığın, benimse hiçbirinize çaktırmadan cebime attığım efes kapağı ve selam verdiğim isimsiz şair heykeli hariç kimse bilmiyordu.

Sen uyuyordun yatağında. insanlar uyuyordu. Dünya uyuyordu. Kainatla ben ağlıyorduk size çaktırmadan. Hiçbiriniz fark etmediniz. Edemediniz. Bunun için çok uğraş verdik. Üzülmeniz, bizimle bağlantılı olmasın diye.

Dürüstlüğün ve varlığın, benim gelgitlerimi kapatabilecek kadar büyüktü. bu yüzden hep mutluydum seninle, yanındayken. Düşüşlerim paylaşamayacağım kadar çok ve bir o kadar gerçeklikten uzaktı. Gerçekten uzak olan her şey, senden de uzak olan olduğundan, sustum yanında.

Senin aynan oldum.