bugün

patlıcan

avrupalının bir dönem pek tanımadığı, türkiye'den gidenlerin diyarda yaygınlaşmasıyla sık sık karşılaşmaya başladıkları, bugün artık kendillerine ait saydıkları sebze;

yunus saltuk patlıcanın kitabını da yazmıştı;

bir hollandalı aile merakla doğu pazarında gördüğü patlıcanı alır, eve getirir, et yapar tavada ve patlıcanı da diğer bir çok sebzeye yaptığı gibi, haşlar ve koyar tabağa etin yanına. sonuç: rezalet! tadı tad değil, görüntüsü görüntü... hayal kırıklığının bini bin para. komşusu türkiyeli aileye danışır, babacan egeli sorar:

- nasıl pişirdin onu?
- haşladım!
- tek başına mı?
- hanımla birlikte...
- nasıl yani?

kırık dökük hollandaca konuyu dağıtmıştır ama egeli durumu anlar sonunda ve bir gün komşusunu eve patlıcan ziyafetine çağırır: patlıcan kebabı, patlıcan musakka, imam bayıldı, karnıyarık, patlıcan salata, patlıcan ezme, patlıcan dolma, patlıcan turşusu, patlıcan tatlısı...

hollandalı aile o gün bu gündür patlıcan tutkunu. hem patlıcan kitabı var ellerinde hem de çeşme'de evleri. patlıcan dostluğu gelişerek devam ediyor yani...