tutunacak dal arayan adam
-137 (erman toroğlu)
on birinci nesil silik 7 takipçi 214.41 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    bu gece intihar edeceğim kendinize iyi bakın

    17.
  1. zaten bana inanıp da o tatlı canlarınızı üzmenizi istemezdim. siz bana hiçbir zaman inanmayın ve bizi kandırıp gitti bir yerlerde yaşıyor gözüyle bakın. ben olsam özel mesaj alımını kapatırdım diyen arkadaş için; ben özel mesaj alımını değil hesabımı kapatıyorum şimdi. benim yerime de mutlu olun ha.
    1 ...
  2. ailenin sana ne kadar uzak olduğunu anlamak

    1.
  3. üzen ve yalnız hissettiren bir durum. dünyada hiç bu kadar yalnız hissetmemiştim. adeta evladım gibi elimde büyüyen ufacık kardeşimin büyüyüp beni tersler, saygısızlık yapar olmasından tut abimin beni sürekli suçluymuşum gibi hissettirmesi. annemin ise en son 'küçükken yalancıydın sen' diyip beni bunları düşünmeye sevk etmesi. babam vefat etti. hiçbir zaman gerçek bir arkadaşım, dostum olmadı. benim değer verdiklerim de vefasızlar. karşı cinsle herhangi bir münasebetim de olmadı. anlaşılan bu gece yine bahis yapacağım. parayı bulduktan sonra hepsine bir miktar para bırakıp siktir olup gideceğim..
    2 ...
  4. arkadaşlar bugün benim doğum günüm de

    1.
  5. anladınız siz onu artık bir şeyler ayarlarsınız aranızda (benden duymuş olmayın) asdasdsa.

    doğum gününü bildirmek isteyen fakat bunu çok yanlış bir yerde yapan insan söylemi.
    4 ...
  6. başakşehir in gs ve fb den daha tehlikeli olması

    1.
  7. malum kişilerin desteğini esirgemediği başakşehir takımının, beşiktaş adına daha ciddi bir rakip olmasıdır. şaka maka şu an galatasaray kayda değer bir rakip değil fenerbahçenin ise orta saha ve forvet bölgeleri rezalet. trabzonspor bunlardan daha tehlikeli evet.
    2 ...
  8. sizi en iyi anlayan ve anlatan yazar

    1.
  9. lev nikolayeviç tolstoy'dur. nehludov ve prens andrey karakterlerinde kendimi görüyorum.
    sözlükten ise henüz beni anlayabilen yazar olmamıştır. çap meselesi.
    0 ...
  10. son dakika dursun özbek istifa etti

    1.
  11. dursun zaman dursun diyorsun da oyun değil ki yaşamak. kısacası öyle olmuyor arkadaşlar adam sizin gibi fetö yapılanmasının bulaştığı leş bir kulübe gelip finansal durumu toparlamaya çalışsın siz de onu istifaya davet edin öyle mi? olmaz o işler.
    2 ...
  12. günde kaç kişiyi arzuladığımızı itiraf ediyoruz

    1.
  13. dürüst sözlük yazarları için bir kampanya, bir oyun. bugün plajda 10'a yakın kızın benim olmasını istediğimi itiraf ederek başlıyorum ben. çok vurmayın olur mu? ayrıca yemeyin bizi söyleyin gitsin.
    0 ...
  14. ikram edilen sigarayı beğenmeyip atan arkadaş

    1.
  15. hadi boktan bir sigara olur anlarsın da... ulan yemin ediyorum geçen marlboro ikram ettim adama daha ilk fırtında 'bu ne ya bunda bir gariplik var kaçak olmasın sakın' diye ağlamaya başladı biraz içer gibi yaptı ve yarısına bile gelmeden 'kusra bakma içemeyeceğim' diyip attı. bir de gelip sigara isteyen kendisiydi. dış ses 'sıkıntı yok' , iç ses 'bir daha nah bulursun' der.
    3 ...
  16. instagram fotoğraflarınıza gelen ortalama beğeni

    1.
  17. benim 50'dir. gel gör ki bugün paylaştığım deniz, kitap, limonata 3'lüsünün bulunduğu fotoğraf 32 beğenide kaldı. demek ki millete artık samimiyetsiz geliyor.
    3 ...
  18. ensarcı hocamla gülhane gezintimiz 2017

    1.
  19. okuduğunuz takdirde size bir şeyler katacak olan başlık. mesela ön yargılarınızdan kurtulacaksınız; çünkü ben söylenenlerin doğru olmadığını kanıtlamak için ensarcı hocamla koca bir gün ve gece geçirdim.

    lütfen beni yargılamayın. sizler gibi düşünmüyorum diye dışlamayın. çocukluğumun geçtiği ensar vakfı için kötü düşünmemi beklemeyin. yıllarımı, başlıkta bahsettiğim hocayla birlikte ensar vakfında geçirdim. bana dini hikayeler anlatacağı zaman önce beni kucağına oturtur, sonra şeker verir ve bir yandan o tatlı sesiyle okurken bir yandan da pamuk gibi elleriyle okşardı beni. bütün bunları odaklanıp, güzel bir dini eğitim almam için yaptığını biliyorum. şöyle de bir durum var ki; bazen nedenini bilmesem de tedirgin oluyordum hocamın kucağındayken. herhalde sıkıldığım içindir. çocukluk işte ne olacak..

    neyse işte gelelim gülhane parkı gezintimize. bu gezintinin amacı, çok yakın olduğumuz eski günleri yad etmek idi. gülhane'yi seçme sebebimiz ise orada öpüşüp, yiyişen çift bol olduğundan; bu kötü örnekleri görüp kendimize ders çıkarmak, dinin gerektirdiği şekilde kendilerine uyarılarda bulunmak ve toplumun ahlakının daha fazla bozulmasına müsaade etmemekti.

    bir kaç çifte denk geldik ve hocamla beraber gerekeni yaptık. sonra da biraz kendimize vakit ayıralım diyerekten gülhane çimenlerinde tıpkı eski günlerde olduğu gibi dip dibe, kucak kucağa adeta kardeşçesine dini sohbette bulunmanın keyfine vardık. gün içinde böyleydi. son olarak geceyi birlikte geçirmek için vakfa gittik.
    4 ...
  20. içinde seks hikayesi bulunan romanlar

    1.
  21. tolstoy'un diriliş'ini buna örnek verebilirim. okurken sevişmiş kadar oldum o derece yani. hizmetçi kızın beline dolamalardan tut kucaklayıp yatağa fırlatmalara kadar. hoş bu adamın her kitabında böyle ahlaksız sahneler yer alıyor. sanki kont vronski anne karenina'nın ağzına vermiyordu. filminde abarttıkları kadar olmasa da (filmde bildiğin dil atıyorlar birbirlerine) romanda da gizli kapaklı işler çevirip mercimeği fırına vermiyorlar mıydı? neyse beni daha fazla konuşturmayın. tolstoy'un damarında var biraz sapıklık. ben sapık değilim demiyorum ama yakışık almıyor hocam kitap okucaz diye geliyoruz aklımıza neler sokuyorsun. kusra bakma da azdıktan sonra nehludov'un iç dünyası hiç mi hiç umrumuzda olmuyor. bir an önce maslova'yı yesin istiyoruz.
    2 ...
  22. dua etmenin gereksizliği

    1.
  23. toplanın bilale anlatır gibi anlatacağım. önce einstein'in konu hakkındaki sözlerini koyuyorum ki meselenin ciddiyetini kavrayın.

    ''avuçlarımızı göğe her kaldırışımızda bize hizmet edeceğini düşündüğümüz bir tanrı mı? bu durumda dileklerimizin gerçekleşmesini; deprem ya da tsunami gibi felaketleri yaratan, her bir kanser hücresine hükmeden bir tanrı'dan bekliyor olmayacak mıyız?''

    einstein böyle kişileştirilmiş bir tanrı fikrini reddediyordu.

    ''yoksa evrim kuramının gerçekleşmesini sağlamak üzere evreni kurgulamış bir tanrı mı? akıllı tasarımı dolayısıyla parmağımıza batan iğneden ya da kilo almamızdan sorumlu olmayan bir tanrı, mutluluğumuzu da borçlu olmayacağımız bir tanrı değil midir?''

    gelelim benim pek de kıymetli olmayan sözlerime.

    dua etmek, hiç değilse iyi hissettiriyor diyenler terk etsin burayı çünkü iyi hissettirebilecek onca şey varken bir işe yaramadığını bile bile bunu yapmak mantığa aykırıdır. öncelikle tanrının dünyaya müdahale etmediği gerçeğini ele alalım. eğer etseydi tecavüz edilip, yakılan kızın içinden 'allah'ım kurtar beni' diye geçirdiği sırada etmesi gerekmez miydi? bunun yerine 'allah'ım bisiklet istiyorum' diyen şımarık veledin duasını mı kabul edecek? siz de buna her şeyin en iyisini bilen odur şeklinde bir bahane mi öne süreceksiniz? sikimsonik bir bisiklet isteği kabul edilecek ama öteki edilmeyecek. hayır yok öyle bir şey. bu durumda tanrı kötü demektir. tanrının kötü olduğunu kabul etmek istemiyor musunuz? o zaman da duanın işe yaramayacağını, tanrının hiçbir şekilde dünyaya müdahale etmeyeceğini kabul etmek zorunda kalıyorsunuz. işte bu ikilem arasında sıkışıp kalmıştır müslümanlar. ya tanrı kötüdür ya da dünyaya müdahale etmiyordur. seçin bakalım, sizce hangisi?

    sırf eş cinsel oldukları için helak edilen topluluk olmuş geçmişte güya, peki şimdi türlü sapkınlıkların kol gezdiği ve bunların bu kadar açık bir şekilde gün yüzünde olduğu bir zamanda neden kimse helak edilmiyor? bir kıza tecavüz edip sonra da onu yakan biri mi daha aşağılıktır yoksa eş cinsel olan mı?affedersiniz eş cinsellerin aşağılık olduğunu söylemiyorum sadece mevcut algıya göre konuşuyorum, eş cinsellik kötüdür algısı. gece gece eyyorlamam bu kadardır.

    ek olarak: ''tanrı nedir? gözlerini kaparsın ve en çok istediğin şeyi söylersin. işte onu yerine getirmeyendir.''
    2 ...
  24. hüzünlenmediğim tek bir lanet gece bile yoksa

    1.
  25. evdekiler yataklarında mışıl mışıl uyurken, ben yine kaçınılmaz yalnızlığımla baş başayım. bu satırları yazarken vazgeç gönül dinliyorum, neyden ve neden vazgeçmek istediğimi tam olarak bilemesem de.

    tanrının geceyi yaratma amacının tolstoylara dostoyevskilere ve daha nicelerine olanak sağlamak olduğunu biliyor muydunuz? düşünmeleri için. ben de onlar kadar olmasa da düşünüyorum işte.. şu an karadayı ıslık müziğine geçiş yaptım. hüzünlüyüm, tıpkı john coffey gibi. ve aynı onun söylediği gibi, sanki bir şeyler beynime saplanıp duruyor. tıpkı onun gibi karanlıktan korkuyorum; çünkü karanlıkta, yalnızlığı olanca kasvetiyle hissediyorum. ben artık yazamayacağım bundan sonrasını o söylesin.

    Bu dünyada öyle şeyler oluyor ki, Tanrı’nın neden izin verdiğini merak ediyorum.

    “ Yoruldum, patron.
    Yollarda yağmurdaki bir serçe kadar yalnız olmaktan yoruldum.
    Yanımda hiç arkadaş olmamasından bıktım. Nereye gideceğimizi, nereden geldiğimizi söyleyecek biri..
    insanların birbirine kötü davranmasından bıktım.
    Her gün dünyada hissettiğim ve duyduğum acılardan bıktım.
    Çok fazla var, sanki her an için kafama cam parçaları batıyor.
    Anlıyor musun? ”

    hüzünlenmediğim tek bir lanet gece bile yoksa, ben bir mahkumum demektir. öyle çok özgürlüğüme düşkün falan olduğumdan değil de; boğuluyorum allah'ım, bu yüzdendir yakınmam.
    2 ...
  26. allah lı rüya görmek

    1.
  27. hayatımda tek bir defa olan hadise. son uykumda başıma geldi. hiçbir detayı hatırlamıyorum. var mıdır bu durumu yaşayan?
    0 ...
  28. boğazınızda bir şeyleri düğümleyen filmler

    1.
  29. başlığın aslı şöyledir: izlerken boğazınızda bir şeylerin düğümlendiğini hissettiğiniz filmler, diziler ve bunlarda yer alan o sahneler.

    the last of mohicans (son mohikan) filminde; sevdiği kadını kurtarmak için onlarcasına karşı tek başına çıkıp ölümüne dövüşen ve sonunda yenilgiye uğratılıp uçurumdan aşağı atılan adam ve onun peşinden aşağı bakıp atlayan kadın sahnesi. bu kadar soylu bir hareket olamaz. esir olsa da önünde yaşama ihtimali bulunan o kadın kendisi için canını veren adama borcunu bu şekilde ödedi.
    gerçekten bu kadar duygu yüklü bir sahne olamaz. arka fondan da müziği veriyorlar tabii. benim boğaz sen bir şiş, sen bir yutkunama görmen lazım. yapması gereken de oydu bence ve ben olsam ben de öyle yapardım! ayrıca buraya bir not düşeyim: adamın ona vurgun olduğu belliydi ama kadın daha kendi duygularını bilmiyor gibiydi yani adama aşık olmama ihtimali vardı işte buna rağmen atladı o. elemana da özenmedim değil keşke benim hayatımda da böyle bir sahne olsa yani 'yıkılmayan adam' gibi onlarca bıçak darbesi alsam da mücadele etmeye devam edeyim çünkü korumaya çalıştığım birisi var ve ben kendimi onun için kanımın son damlasına kadar feda ediyorum. sanırım filmdeki sahne benim hayal gücümde oluşturduğum sahnenin yanına bile yaklaşamaz.

    leyla ile mecnun dizisinde; hapise düşen yavuz uzun zaman boyunca (1 yıldı galiba) kendisine neden kimsenin ziyarete gelmediğini düşünüyor ve üzülüyordu. en iyi arkadaşları, dostları ismail abi ve mecnun bile gelmemişlerdi. sonra yavuz hapisten çıktıktan sonra mecnun'un peşine takılıyordu ve onu mezarlıkta dikizliyordu. mecnun mezarın başından kalktığı zaman mezar taşında yazan o ismi görüyordu 'leyla yılmaz'. o zaman yavuz her şeyi anlamış oluyordu ve bir anda mecnun kardeşini affetmeyi bırak onun haline acır oluyordu. ve tabii ki yine arkadan müziği koyarlar. ben şok ben iptal. sanki biri ağzıma vermiş gibi kötü hissetmiştim, boğazım düğümlenmişti.

    şimdilik bu ikisini bırakıyorum buraya, gerisini siz getirirsiniz.
    7 ...
  30. küçük bir çocuk ne kadar şerefsiz olabilir

    1.
  31. cevabı benim hikayemde saklı olan sorudur.

    yıllar önceydi, bir bayram sabahı başladı adilikler silsilem. 9-10 yaşlarında ufak bir çocuktum. her bayram olduğu gibi barış manço'nun bugün bayram şarkısını dinledik ve akabinde kahvaltı sofrasına kurulduk. oldum olası domates yiyemem ve küçükken hele her şeye mırın kırın ederdim. o güne dair hatırladığım tek kabahatim nimete 'ıyy bu ne bok gibi' dememdir. annemin sabrını epey bir zorlamışım herhalde ki bayram mayram demeden yüzümü yolup kan içinde bıraktı. tırnak izi hala durur yüzümde. yapılır mı be annem? daha bayram ziyaretlerine gidecektim. şimdi herkesin ne oldu yavrum sana sorularına maruz kalacaktım. kısacası kahvaltı da bayram da zehir olmuştu benim için.

    kahvaltıdan sonra babam; abimle beni alacaktı ve baba tarafını ziyarete gidecektik. bu arada annem ve babamın ayrı olduğunu da belirteyim. ee tabii doğal olarak yüzümün halini gören babam da donakaldı noldu böyle dedi. her şey gün gibi açıktı yalan söylenecek bir durum yoktu ve yalan söyleme ihtimalim olsa dahi çocuk aklıyla bunu başaramazdım herhalde. annem yaptı dedim. delilik bizim kanımızda vardır o da delirdi ve bunu nasıl yapar diyip direksiyonu yumruklamaya başladı. buna tamamen hak veriyorum; fakat sonra hızını alamadı ve 'o orospu' dedi. bu satırları yazarken gerçekten zorlanıyorum. ikisini de çok seviyorum çünkü. her neyse işte, asıl mesele burada başlıyor. son derece hassas ve benden 2 yaş büyük olan abim (abi ama o da çocuk neticede) ağlıyor ve arabadan inip koşmaya başlıyor. pek sağlıklı bireyler olduğumuz söylenemez sorunlu insanlardık. ('şimdi de değişen pek bir şey yok ya'). zor zamanlar geçirdik. neyse devam edelim. babam koşup abimi durdurdu ve arabaya geri döndürdü. 'ee sen ne yapıyorsun,şerefsizlik demiştin şerefsizlik bunun neresinde?' diyeceksiniz. benim şerefsizliğim şuydu:
    küçücük bir çocuk olmama rağmen pis duygulara sahiptim ve annemin bunu hak ettiğini düşünerek susmuş,tepkisiz kalmıştım. oysa abim gibi yapmalıydım. onun kadar yürekli olamadım çünkü egolu bir veledin tekiydim, anneme nefret duyuyordum yaptığı hareketten dolayı. babam özür diledi ve bizi daha doğrusu abimi yatıştırdı. sonra ziyaretlere gittik falan işte. bitti mi? bitmedi şerefsizliğim; çünkü ben şerefsizin önde gideniyim.

    akşam eve döndüğümüz zaman daha kapıda ayakkabılarımızı çıkarırken annem 'babanız bir şey dedi mi' sorusunu sordu. annem ta sabahtan benim gönlümü almıştı olaydan hemen sonra. yani barışmış gibiydik en azından özür dileyip sarılmıştı bana. ben de her ne kadar şerefsiz biri olsam da adı üstünde çocuğum ve biraz masumluğa sahibim ya işte o yüzden affedivermiştim annemi(güya) ve akşam tekrar onunla konuşabilecek durumdaydım. sorusuna kafa sallayarak cevap verdim. bakın daha kapıda babamı ele veriyorum. kahpesin olum sen böylesin işte. içeri girdik ve annem beni 'ne dedi' diye zorladı. bence bunu yapması doğru değildi ama ayrılar ya onların da hassas olduğu bir konu bu yani. o şunu mu dedi diye soruyordu ben de cık yapıyordum.
    -şöyle mi dedi? -cık. peki böyle mi dedi? -çı. en sonunda -hiii yoksa orospu mu? ben de kafa salladım. kafam kopsaydı keşke de babamı gammazlamasaydım. bunun adı resmen gammazcılık, resmen şerefsizlik. öyle değil de ne söyleyin hadi ne? annem bunun üzerine babama bir mesaj çekmişti ne yazdığını bilmiyorum ama artık bu saatten sonra bir şey fark etmezdi de benim için. daha sonraları babamla tekrar görüştüğümüzde babama karşı çok utanç duyuyordum, yaptığımın affedilemez olduğunu düşünüyordum. oysa babam hiçbir şey olmamış gibi başımı okşadı. onlar bize kızamazlardı ki buna hakları da yoktu zaten. bizi ikilemde bırakma hakları yoktu! ayrılmış olsalar da bizi anne ve baba arasında seçim yapmak zorunda bırakmaya hakları yoktu! yoktu işte yoktu! artık babam da yok. annemle ise birbirimizi ne kadar sevsek de, böyle gelmiş böyle gider hesabı halen daha birbirimizi yemeye devam ediyoruz. koca adam oldum ama adam olamadım. ayrıca biliyorsunuz ben bir şerefsizim de aynı zamanda. hikayenin sonuna geldik. bu hikayenin şerefsiz çocuğu artık başka hikayelerde şerefini muhafaza etmeye çalışacak, bunun sözünü veriyor kendine ve sizlere..
    5 ...
  32. türkler en büyük atasını seçiyor anketi

    5.
  33. oha rte 1. inanamıyorum. meydanı bunlara bırakmasın kemalistler.
    0 ...
  34. taşak şeklindeki sırt çantası

    1.
  35. kılları koymasalarmış iyiymiş. almayın aman böyle şeyler.
    3 ...
  36. meyviş

    1.
  37. galiba sizin meybuz dediğinizin bizim bandırma'ya has olanı. pet bardakta sunulan aromalı buz ve 15 kuruşa satın alınabilen bir efsaneydi. ilginç olan şu ki bakkal dışında satan yerler de vardı mesela tuhafiyeci. kadın donlarının arasındaki buzdolabından çıkarıp bize verirdi. portakal, kola ve şeftalilisi mükemmeldi, ilk önce ters çevirip altını yalardık yoğun lezzet dibe çökerdi çünkü. meyveli buz diyemeyiz çünkü 15 kuruşa ne meyvesi olabilir ki içinde?
    1 ...
  38. biri size abi çekince mutlu olmak

    1.
  39. meğerse ben de artık o abi çektiklerimin seviyesine gelmişim. dün yolda galoş giymiş bir şekilde gidiyorum sebebini boşverin. pizzacı çocuk motoruyla yanımda durdu abi galoşları unutmuşsun dedi. ne dediğini anlamıştım ama 'abi' sözcüğünü algılayıp mutlu olduğumdan dolayı uzatmak maksadıyla anlamazdan geldim ve 'nasıl?' dedim. galoşlar dedi. farkındayım farkındayım diyip güldüm. tuhaf olan şu ki çocuk hiç de küçük değildi ve belki de benimle aynı yaştaydı. abi denmesi zaten hoşuma giderken bir de yaş farkı olmayan birinin abi demesi içimin yağlarını eritti. sebebi neydi ki 3 e vurdurduğum saçlar hafif psikopatlık mı kattı acaba? böyle de bir anımdır efendim.
    2 ...
  40. birbirinden farkını ayırt edemediğiniz kelimeler

    1.
  41. hezimet-hüsran-bozgun 3 lüsü ve mükemmel-harika-muhteşem 3 lüsüdür. hatta bu ikinci söylediğim gruba muazzam, harikulade, kusursuz, süper kelimeleri de eklenebilir. bu kelimelerin hepsi aynı anlam, görev ve yerde kullanılabiliyor ya da en azından birbirinin yerine kullanıldıklarında sırıtmıyor diyelim. beynimin almadığı bir husus.
    0 ...
  42. sevişmek istediğiniz roman karakterleri

    16.
  43. başlık sahibi sevişmek istemediği roman karakterlerini yazsa daha kolay olurmuş herhalde.
    3 ...
  44. essy mi izmir in kizlari mi

    1.
  45. bayanlar turnuvasını düzenlediğim zaman essy abla bana mesaj atıp 'beni bu dünkü bebeyle mi kıyaslıyorsun' demişti izmir in kizlari için. ben de izmirli bunu duysa kudurur diyerekten böyle bir başlık açmaya karar verdim. yiyin birbirinizi.

    taraf tutmuyorum ama bu karşılaşmanın sonucunda essy e dikiş, izmir in kizlarina da toprak atılır. bize de çiçek atmak düşer.
    6 ...
  46. kurtlar vadisi 15 temmuz

    1.
  47. (bkz: kurtlar vadisi vatan)

    darbe(!)den de bunlara ekmek çıktı baksanıza. yalamaya devam. çomarlar kaçırmasın müziği beni bile gaza getiriyorken o zekadaki insanları nasıl gaza getirmesin haklılar.
    2 ...
  48. uludağ erkekler sözlük şampiyonası 2017

    2.
  49. yapılsın mı yapılmasın mı oyunuzu kullanın ona göre hareket edelim.

    http://anket.uludagsozluk.com/s/14563/

    gece 12 ye kadar sürecek olan anket.

    edit: sapanlavurbeni turnuva katılımcılarından biri olmuştur. tibb aday adayı bir dursun bakalım pek sevmiyorum onu.
    1 ...
  50. uludağ sözlük moderatörlerine bedduam 2017

    7.
  51. içten gelen kötü dileklerin korkusuzca belirtildiği başlık. haksız yere silik attığı yetmezmiş gibi normal entrylerimi de silme saygısızlığında bulunan moderatöre tepkim. alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.
    0 ...
  52. gheddo

    1.
  53. yılda bir kaç kez aklıma gelen, çocukluğuma dair ufak tefek anıları yad etmek ve iyi hissetmek adına açıp dinlediğim ceza şarkısıdır. başlangıçtaki yağmur sesi çok hoştur.
    0 ...
  54. buraboskalsadaolur

    1.
  55. nasıl olur da nick altı boş olabilir bu yazarın? mantıklı konuşan yazar.
    2 ...
  56. © 2024 uludağ sözlük