mor ve ötesi'nin gece ile birlikte en güzel şarkısı. Gül Kendine albümlerinden. "Ve hayat her şey yolundayken dur dedi artık." cümlesi bitirir adamı...
hayvanların insanlardan daha vefakar olduğunu anlamış ve bunu kanıtlayacak bir çok davranışını görmüş olan insanların yaptıkları şey. inanılmaz gibi görünse de hayvan sizin derdiniz mi olduğunu yoksa neşeli mi olduğunuzu insanlardan daha kolay anlar. benzer şekilde onun yapmasından hoşlanmadığınız bir şeye kızdığınızda bunu anlayıp size karşı çıkabilir, itiraz edebilir. yaşanmıştır, artık şaşırtmamaktadır.
sözlüğü okusa "keyfimin kahyası mısın kardeşim?" demesi muhtemel olan kişidir. herkesin kendi zevki vardır, kimi kalkar gecenin bir yarısı nba izler, kimi kalkar sabahın köründe formula 1 avustralya gp'sini seyreder (bkz: ben) ,kimi bunları yaptıktan sonra akşama kadar uyur, kimi de bunları yapmaz sabah erkenden uyanır. bu davranışların hepsi insanların kendi seçimidir, bunları yapanları şaşkın veya malak olarak adlandırmak da ne kadar doğrudur, tartışılır...
(bkz: ruyada eski sevgiliyi görmek)
sonucunda bu cümleyi söylediğin kişilerin "keşke görmeseydin, başladık yine." yorumlarına maruz kalacak cümleciktir.
yeşil yol filminin başında ve sonunda çalan mükemmel şarkı. başında ne hoş şarkı diye düşünüp dinlerken filmin sonunda şarkının anlam kazanmasıyla gözyaşlarına boğulursunuz.
bunun bir üst seviyesi, sevgilinin msn kayıtlarını okumaktır. orada en yakın arkadaşlarıyla, ağabeyiyle konuşmalarını okuduktan sonra, bir anda sizi o kişiden buz gibi soğutabilir.
korkunç bir olaydır, insana dengesini kaybettirebilir. kendini bütün gün uyumaya zorlayarak aynı düşü görmeye çalışırsın, beceremezsin. inatla yeniden denersin. ertesi gün elektrik devreleri sınavın olması umrunda bile değildir. bu kadar çabanın karşılığını elektrikten 18 alarak alırsın.
sanguine; kan kırmızısı, kana susamış, kendine güvenli, iyimser gibi bir çok anlamı bir arada barındırmakta ve bu entrynin sahibini çok doğru bir şekilde yansıtmaktadır, bu nedenle nick olarak seçilmiştir. aynı zamanda yine entry sahibinin en sevdiği moonspell şarkılarından biri olma özelliğini taşımaktadır ve memorials albümündendir. sözleri için:
Find me with the howling
In the night I will be waiting under
Remember how cold the touch
When you fall with another
Approaching the eternal day
The everlasting nothing between us
The everlasting nothing around us
Returning in your other shape
At midnight the failing wonder
Remember there can be only one
We the trophy of each other
Sanguine - your love comes to me in oceans of blood
Find me with the howling
In the night I am going under
Remember how cold the touch
You have fallen with another
Leave me by the fading
Silenced in the trust
Remember how cold the touch
When we breed one another
Sanguine - your love comes to me in oceans of blood
The everlasting ignorance around us, forever living sickness inside us
The silence still not finished with us, the madness breeding when we do
For you I will cut my veins open and let you hide on them
For you I will cut my veins open, let you live freely on them
Sanguine - your love comes to me in oceans of blood
haberlerde söylenildiğine göre amasra'da heykeli dikilecek olan şarkıcı/oyuncuymuş. kısa süren starlık yaşamında sansasyondan bu kadar uzak durmuşken eminim yaşasaydı böylesine reklam malzemesi yapılmak ve konuşulmak hoşuna gitmezdi. ne diyelim, allah rahmet eylesin.
hiçbir özelliği bulunmamasına rağmen sırf o mükemmel soundtracki sayesinde insanda tekrar tekrar izleme isteği uyandıran film. hele de filmde lestat'ın söylediği şarkıları jonathan davis seslendirince (ki soundtrack albümündeki şarkıların çoğu ona aittir zaten) filmden alınan haz katlanıyor.
1 6 Kimi Räikkönen Ferrari 59 1:21:43.074 2 10
2 1 Fernando Alonso McLaren-Mercedes 59 +2.4 secs 3 8
3 2 Lewis Hamilton McLaren-Mercedes 59 +39.3 secs 1 6
4 10 Robert Kubica BMW 59 +53.3 secs 5 5
5 5 Felipe Massa Ferrari 59 +54.0 secs 4 4
6 9 Nick Heidfeld BMW 59 +56.3 secs 9 3
7 4 Heikki Kovalainen Renault 58 +1 Lap 7 2
8 3 Giancarlo Fisichella Renault 58 +1 Lap 8 1
9 8 Rubens Barrichello Honda 58 +1 Lap 14
10 7 Jenson Button Honda 58 +1 Lap 18
11 14 David Coulthard Red Bull-Renault 58 +1 Lap 12
12 16 Nico Rosberg Williams-Toyota 58 +1 Lap 17
13 17 Alexander Wurz Williams-Toyota 58 +1 Lap 13
14 22 Takuma Sato Super Aguri-Honda 57 +2 Laps 21
15 21 Christijan Albers Spyker-Ferrari 57 +2 Laps 22
16 18 Vitantonio Liuzzi STR-Ferrari 53 Gearbox 16
Ret 12 Jarno Trulli Toyota 43 Retired 10
Ret 23 Anthony Davidson Super Aguri-Honda 35 Mechanical 19
Ret 19 Scott Speed STR-Ferrari 29 Accident 15
Ret 11 Ralf Schumacher Toyota 22 Wheel 6
Ret 20 Adrian Sutil Spyker-Ferrari 16 Engine 20
Ret 15 Mark Webber Red Bull-Renault 8 Hydraulics 11
kimi raikkonen yavaş yavaş tutukluğunu üzerinden atıyor ve şampiyonluk yolunda ne kadar güçlü olduğunu bize kanıtlıyor. yakın zamanda rakiplerinle puan farkını kapatacağını umuyor, darısı avrupa gp'sinin başına diyoruz.
fazlasıyla formal bir programlama dili. adamlar en basitinden bir print fonksiyonunu bile System.out.println("hedehödö") diyerek uzatmışlar. varsın gerisini siz düşünün.
choderlos de laclos'un bir çok uyarlama filmi çekilen les liaisons dangereuses adlı romanının günümüze uyarlanmış hali. film çok sıradan görünse de bazı sahneleri insanın içine oturur. sanırım bunun en büyük nedeni de filmin mükemmel müzikleridir.
tabelasında aynı yazı stili ve aynı slogan kullanılmış şekilde antalya bahçelievler'de de bir adet bulunan cafe. acaba bahçelievler semti barındıran her şehirde laklak var mı diye düşündürür.
ayrıca ankara'dakinin nargilesi çok kötü olmasına rağmen pahalıdır ve bir türlü köz getirmezler.
kliplerinin çoğunlukla çok güzel olduğu, diğer punk gruplarından çok daha farklı ve kaliteli şarkılar yapan grup. özellikle helena'nın klibini izlediğiniz zaman kendinizden geçiyorsunuz. albümleri için:
pisi'den kurulan programlar veya güncellemeler yüzünden bile çökebilen işletim sistemi. başta çok büyük umutlarla kurmuştum; ama şimdi korkudan program bile yükleyemiyorum, ya yine çökerse diye. pardus'u alışana kadar mutlaka ikinci işletim sistemi olarak kullanmak gerekir, zaten windows'un rahatlığından sonra linux tabanlı bir işletim sistemine alışmak hiç kolay olmuyor. fakat gene de ileride çok daha iyi yerlere geleceğine inanıyoruz ve sonuna kadar destekliyoruz.
sinemacıların harry potter hayranlarına kazık atarak türkiye'de gösterime girme tarihini 10 ağustos 2007'ye aldıkları filmdir. nedeni de aynı dönemde seçimlerin yapılacak olmasıymış. her ne kadar çocuk kitabı olmasa da, harry potter kitaplarının hedef kitlesi 18 altındaki çocuklarken, bu filmin gösterime girmesinin seçimleri ne şekilde etkileyeceği merak konusu. tahminimce fanların çoğu film türkiye'ye gelmeden internetten bir şekilde indirip izleyeceklerdir ve bu da filmin gişe hasılatına baya bir düşüş olarak yansıyacak.
polisiye dışında bir türde yazmaması gereken yazar. polisiye romanları öylesine başarılı ki, hikaye kitabını (bkz: aşk köpekliktir) elinize alıp okumaya başladığınızda büyük hayal kırıklığına uğruyorsunuz. en güzel kitabı patasana'dır bence.
nedense, şeker portakalı'nın gölgesinde kalmış kitap, halbuki ondan çok daha fazla can yakar. yaş farkı gözetmeden okunması, okutulması gerekir, tüm yaş gruplarına hitap edebilen ender kitaplardan çünkü.
eğitim olarak değil ücret olarak bilkent'le kafaya oynamakta olan okul. bahar şenlikleri olmamasına, mühendislik fakültesinde sınıf bulunamadığı için 60-70 kişi tıklım tıkış sınıflarda ders işlenmesine, yine aynı fakültede serbest lab bile bulunmamasına (bir zamanlar tek bir adet vardı ama artık onda da çoğu saat ders işleniyor) rağmen utanmadan 15 milyar ücret talep eden bir rektöre sahip. fiyat arttıkça puanlar azalıyor, giren öğrencilerin kalitesi düşüyor ve okulun adı kirleniyor ama rektörün parasını aldığı için, ilerde bu mezunların okulun adını kirletecek olmasını zerre kadar umursadığını sanmıyorum. ha bir de yakında bilgisayar mühendisliği bölümünde öğretim görevlisi kalmayacak bu gidişle, her sene kadro eksiliyor ama yerlerine yenileri gelmiyor.
internet ortamındaki blog sitelerinin yaygınlaşmasından sonra modası geçmiş eylemdir. zira günlüğünüzü genelde kimse okuyamazken blog yazılarınız insanlara kendinizi reklam edebilme, bilmemne kişisinden ne kadar çok nefret ettiğinizi haykırabilme vb. gibi ekstra özellikler içermektedir. yine de günlük tutmanın ayrı bir güzelliği vardır; seneler sonra, üç gün içerisinde beş kişiye aşık olduğunuzu yazdığınız o ortaokul günlüğünüzü okuduktan sonra acı acı gülümser, o halden bu hale nasıl geldiğinizi düşünürsünüz.
doğruluğu bugün üye olmamla kanıtlanan söz öbeğidir. fakat türkiyede binlerce insanın sözlük yazarı olmak için uğraştığını düşünürsek cümlede üzülünmesi gereken bir durum yoktur bence. ekşi sözlük yazarlarının bunu alay konusu yapmış olması ise kendi ayıpları olmakla birlikte uludağ sözlük'e reklam yapma niteliğindedir. zira ben orda bu başlığı gördükten sonra uludağ sözlük sayfasına girdim, inceledikten sonra kaliteli bir sözlük olduğuna karar verip yazar oldum.
2005 yılında filmi gösterime girdikten sonra herkesin ağzına sakız olmuş, daha önce hayatlarında mr darcy adını bir kez bile duymamış olan insanların (özellikle de ergenlerin) matthew macfadyen sayesinde tiryakisi oldukları kitaptır. halbuki çekilen 6 bölümlük dizisi kitabı son filminden çok daha güzel ve ayrıntılı bir şekilde yansıtmaktadır. filminde ise kayda değer şeyler sadece manzara gösterilen sahneler ve macfadyen'in bakışlarıdır kanımca. fakat ne film ne de dizi kitabın eline su bile dökemez. yapılması gereken şey kitabı hatmetmek, dizisini ve filmini de yanında çıtır çerez olarak tüketmektir.
sigara düşmanı insanların, denedikten sonra hayat felsefelerini "sigara içme, nargile iç" olarak düzenlemelerine neden olan mükemmel buluş. nargile içiyorum denildiğinde genelde, "aa, o sigaradan 50 kat daha zararlı, nasıl içersin?" gibi tepkilerle karşılaşırsınız. oysa bilinmelidir ki, sigaradan 50 kat zararlı olan nargile, gerçek tömbeki tütünüyle yapılan nargiledir. adım başı her cafede rastlanan nargile çeşidi ise tütünden çok aroma içermekte ve bünyeye pek fazla zarar vermemektedir. ayrıca nargile eğer nane aromalıysa tadından yenmez.
"bir best seller neden best seller olur?" sorusuna çok rahatça cevap verebilen kitaptır bu. olay kurgusuyla, verdiği bilgilerle insanı başka diyarlara sürükler, kitapta geçenlere inanıp sonra uzun bir süre araştırma yapmanıza neden olur. bazı insanlar, herkesin elinde bulunduğu için bu kitaba ön yargıyla yaklaşıp okunmaması gerektiğini savunsalar da, kesinlikle okunması gereken müthiş bir kitaptır. filmi ise çok mükemmel olmamakla birlikte, beklentileri karşılamaktadır kanımca. sırf tom hanks bile filmi izleyip keyif almak için yeterli.
nurse gelik adında, sangria isimli bir heavy metal grubu olan şahsiyet. grup birleştirme istekleriyle sık sık karşılaşsa da kariyerini solo olarak götürmeyi planlıyor.