isveç menşeli plak şirketi. millencolin, nasum, randy, refused, raised fist, dropkick murphys gibi türünün önemli gruplarını bünyelerinde barındıran, katalog fiyatları, geri kalan hc/pnu skalasındaki plak firmalarına göre daha ucuz olan firmadır.
her şey this is the new deal ile başladı.. Ah 90'ların sonu.
...azerbaycanlı başka, azeri başka. türkler arasında azeri diye bir millet yoktur. komünist şairler bile 'türk kızları' diye yazar. bunu stalin hıyarı çıkardı. stalin cahil bir gürcüdür, milliyetlerden anlamaz, felaket bir heriftir...
Firavun atem'in ve antik mısır krallığının en bilge büyücüsü. Milenyum halkasının ilk sahibidir. karanlığın efendisi zorc'u durdurmak ve onu ebediyen hapsetmek için devasa bir taş tablet yaptırıp bakura'yı katerina dağındaki mağaranın içine çeker. Milenyum nesnesinin peşindeki bakura mağaraya girer. akabinde de mahad'ın askerleri mağaranın girişini bu taş tabletle kapatır. Bakura ve mahad içeride amansız bir mücadele verirler. Yorgun düşen mahad son koz için kullandığı ayin varlığının formuna bürünür. Bu esnada üzerinden kopan milenyum nesnesi bakura'nın eline geçer ve diabound'u öldürmesine rağmen mahad yenilir. Mağara girişine zorc'u mühürlemek için getirttiği taş tablette kendi silüeti belirir; sonsuza dek büründüğü varlığın formuyla mühürlenir.
1844 yılında fransada doğmuş, fen öğretmeni, sanatçı ve çizgi filmcidir.
patentini aldığı praksinoskop adındaki alet ile sayfalarca çizdiği resimleri, bir bütün haline getirerek perdeye yansıtırdı rahmetli. Aynı zamanda bilinen ilk çizgi filmcidir kendisi.
analog kayıtları belirten müzik terimi. genelde kaset üzerine garaj sound'u ile yapılır. dip gürültüsü kökte, vokal önde, cayır cayır bass tonu ile kulakları tırmalasa da, müzikal samimiyet göstergesidir aslında.
bilgisayarlı, dijitalize edilmiş bok gibi albümleri dinlemek yerine low-fi kayıtların tadına bakmak daha keyiflidir kanımca. Aklıma hemen enthroned'in promo 94 adlı demosu geliyor. Efsane işi gerçekten.
birinci dünya savaşı öncesinden itibaren üretilmeye başlanan alman gemi sınıfı. kriegsmarine'in mekanik savaş çağı boyunca 21 adet gemisi vardır bu sınıfa giren. ingiliz ve fransız birliklerinin, aynı kategori dahilinde 260 gemiye sahip olmasını ve yıllar süren deniz savaşları sonucunda alman donanmasına 19 adet daha geminin eklendiğini ve savaşların bitiminde sağlam olan 15 gemisinin bulunduğunu düşünürsek, rakamlar gerçekten önemlidir. Dönemin en büyük deniz gücü.
Dilimize kırık kanat şeklinde çevrilen, ilk kitabı uçma sanatı yani el arte de volar kadar ödül toplamış antonio altarriba çizgi romanı. antonio uçma sanatında babasının hikayesini anlatmıştı, şimdi de annesinin hikayesini anlatıyor. Diğeri gibi aynı mükemmellikte bu kitap da. yine yıl yıl bölümlere ayrılmış. her bölümün adı antonio'nun annesinin hayatını etkileyen erkeklerden alıntılanmış. çünkü kadın o erkekler üzerinden tanımlanabiliyor ancak. enteresan.
1918-1942 ile başlıyor hikaye. bölümün adı damian. petra'nın babası. antonio'nun dedesi yani. Sadece bu bölümün kendisinden dahi 2 saatlik dram filmi çıkar. petra'nın doğumunda ölen karısı için petra'yı suçlayan bir baba var başrolde. petra'yı doğduğu gün öldürmeye çalışıyor, seneler boyunca onu kabul etmiyor, bütün ailesini dağıtıyor, sarhoş olup işlerinin içine sıçıyor, yatalak oluyor, tecavüze uğrayan petra'yı uzaktan izliyor. gördüğüm en şanssız çocukluk sanırım bu. köyde geçiyor yine hikaye.
1942-1950 bölümü var sonra. juan batista adı. kendisi franco'ya bağlı, ama gizli olarak kraliyet monarşisi yandaşı bir general. petra onun evinde hizmetçiliğe başlıyor. ispanya iç savaşı uçma sanatında gösterilmişti, burada savaş sonrası iç karışıklıklar anlatılıyor. ispanya iç savaşı da sanırım gördüğüm en sayko savaşlardan biri, milyon çeşit taraf var ve hepsi birbirine düşman.
1950-1985 başlıyor. bölümün adı antonio. yazar antonio'nun babası olan, uçma sanatının başrolü olan antonio. evleniyorlar, çocuk yapıyorlar, sevişmek günah. petra kendini hristiyanlığa iyice kaptırıyor. sürekli başkalarına yardım peşinde koşup o yardıma muhtaç kaldığında onu umursamayan insanlar arasında buluyor. ancak iyi bir katolik olmak bunu gerektiriyor; ne yaşarsa yaşasın günahkar olan hep petra.
1985-1998 son bölüm. adı emilio. baba antonio katolikliğe dayanamayıp kaçınca petra da bir kilisede yaşamaya başlıyor. gittiği kilise yardıma muhtaç insanlara sözde yardım eden bir yer, burada da emilio isimli tatlış var. petra belki de hayatında ilk defa mutlu bir dönem geçiriyor. ve ölüyor.
80 yıl sonra petra'nın sol kolunu tam olarak hareket ettiremediğini öğreniyor herkes. Kitabın ismi de buradan geliyor. babası doğduğu gün kırmış ne yazık ki.
Güzel kurgu, çizimler 90'ların post modern janrı kadar klas. Vaktiniz varsa d&r'dan edinip bir göz atabilirsiniz.
işin membağı amerikan menşeli kaynaklarda gizli. Parapsikoloji olayının canı cehenneme tabi, ben majiden bahsediyorum. işin içerisinde iblislerle iletişim varsa ki majisyenlik bunu gerektirir; gnostik satanizmi yalayıp yutmuş Michael william ford, frater nemidial, scott cunningham gibi Okültizm üzerine doktora yapmış isimlerin eserlerini okumakta fayda var. Antik mısır, sümer ve babil ritlerinden tutun da kliffotik mühür bozma ayinlerini, helenistik döneme ait evoke/invoke telkin zincirlerini bu insanların yazdığı kitaplar içerisinde bulabilmek mümkün.
yükseklikten cinsel haz alma. a love of heights diye de geçiyor. garip olay. ben nötrüm mesela asdfgjk. korkuya empati kurabiliyorum ama bu net saçmalık.
manyak gibi kulelerin tepesine tırmanan insanlar muhtemelen akrofilik arkadaşlar. saygı duyuyordum önceden zaten ama sırf uçkurları adına yapıyorlarsa iyice el pençe divan duracağım.
jean pierre gibrat isimli abimizin yazıp çizdiği çizgi roman. nazi işgalindeki fransa'da geçiyor. kurgu da olabilir ama niyeyse yazarın ailesinin başından geçen olaylarmış gibi geliyor.
şimdi biz nazi işgalindeki fransa deyince aklımıza hemen her tarafın alman askerleriyle dolu olduğunu, fransızların pasif durumda yaşamaya çalıştıklarını ve ingiltere'nin abd'nin falan onları kurtarmaya geldiğini düşünüyoruz. Tarihe tepeleme baktığımızda öyle. ama biraz daha yakınlaşırsak envai çeşit kurtuluşçu fraksiyon olduğunu görüyoruz. başroldeki abla da komünist cepheden kalbi sscb diye atan bir hatun. hapiste sıradan bir hırsızla tanışıyor ve sonra olaylar gelişiyor.
bu bir seri sanırım bu arada. ilk cildi çıktı henüz. Edindim, tatlı gayet. devamını çıkarmasalar bile bu haliyle de güzel bir öykü.
Benim için aşk hep çocukça bir his oldu. Şu ikiliyi seviyorum. Animeyi bile bunların ilişkisinin nasıl noktalandığını öğrenmek için izlemiştim. Pek de iyi bitmedi gerçi.
