entry/Başlık hakaret, küfür, ağır derece argo ifadeler içermemelidir. uludağ sözlük bu konuda çok hassastır. küfür içeren entry silinir. Buna devam eden yazar da silinir.
ee? bir kesime hayvan demek hakaretten sayılmıyor galiba. bütün hayvanlar eşittir ama bazıları daha eşit durumu...
morluğuyla alıp diplere götüren, nilgün marmara sylvia plathanne sexton şiir tarzını ve düşün yapısını açıkça orataya koyan, büyüleyen nilgün marmara düz şiiri.
son derece insani, hakaret içermeyen, farklı görüşlere hoşgörülü, anti faşist, anti şövenist dillere pelesenk olması gereken söylemdir. söyleyenler son derece hümanist, insanlığın ne demek olduğunu çok iyi bilen ve bu kıstasda diğerlerini değerlendirme yetkisi olanlardır.
söylenmesine bile gerek olmayan, tabii ki doğru olan önerme. kişilerin farklı düşünceleri ve farklı amaçları olması insan olmalarına engel olabilir mi hiç. bu artık ya sev ya terk etçiliğin ötesinde ya sev ya insanlığı terk et oldu. yaptıkları hata bile olsa, hata yapmak insanlıktan çıkmaya sebep olmasa gerek. nasıl bir şövenist, faşizan ve hoşgörüsüz anlayış içindeyiz anlamıyorum artık, tek taraflılığın en üst raddesine ulaşıldı.
edit: söylemeyi unutmuşum, başlık pkk'li de olsa insan insandır şeklinde açılmalıydı.
bu ülkede sol ve sağ görüşlü veya hiç görüşsüz bir yığın insanın canını yakan faşizan bir faaliyet olan darbeciliğin yasal yollarla cezalandırılması talebidir.
ufuk uras'ın sonuna kadar arkasındayım, çünkü görüşler "ama"larla bezendiğinde, duruma göre şekil değiştirdiğinde artık hiçbir değeri kalmıyor. darbe denilen o illet bugünlerin sebebiyse, aydınları, gazetecileri, yazarları bir şekilde imha ettiyse, 20 30 yıl öncesinin bilgili kültürlü düşünen kuşağını saçma sapan bir anayasayla ürkütüp apolitikleştirdiyse, düşünce suçu(!) için katiller yaptıysa, tamamen demokrasi dışı ve diktatör bir düzenle insanların hayatından seneler alıp götürdüyse, zaman buna dur deme zamanıdır.
burası dingonun ahırı değil, halkın tercihine müdahale etmek de şaka değil. elbette çoğumuz sevmiyoruz şimdiki hükümeti ve gittikleri yolun sonunu ama bunu yukarıda anlattığım tarzda bir yöntemle durdurmaya çalışmak hem mevcut duruma karşı duranların acizliğini gösterir hem de tükürdüğünü yalamak olur. durum aslında içler acısı bir halde, çünkü bu ülkenin solcu geçinen kitlesi darbeciler yargılansın girişiminde sus pus. ama pkk tabanlı dtp milletvekillerinin adı yazıyor ufuk uras'ın altında. yani durum şunu gösteriyor ki pkk'liler karşı durdukları devletin demokrasisine o devletin sürekliliğine ihtiyaç duyan vatandaştan daha çok katkıda bulunuyorlar. ironik, değil mi?
disk tarafından düzenlenen 12 eylül'e tepki mitingi mottosu. miting 13 eylül 2008 cumartesi izmir'de yapılacaktır, tüm katılımcılara açıktır. "darbeciler yargılansın", "demokrasi dışı müdahalelere hayır" tarzı sloganların atılacağı güzel bir ortam olmasını temenni ediyorum. ayrıntılı bilgi için,
şu an kanaltürk'te melih gökçek'in canlı yayınla sürdürdüğü politikadır. spikerin tüm çabasına rağmen yayın tarafsızlıktan çok uzak biçimde şehirler arası savaşa ve daha da kötüsü siyasi çatışmaya dönmüştür. ne mal olduğu belli olan melih gökçek kendi işini yapmamasının üstünü izmir'e saldırmakla örtmeye çalışmaktadır.
her nedenin bir sonucu oluşturduğunu ve o sonucun da başka bir sonucun nedeni olduğunu söyleyen öğreti. bir çeşit nedensellik zinciri yani. böyelece evrende meydana gelen her olayın açıklanabilir olduğunu ve nedensel mantık çerçevesinde incelenebileceğini vurgular. gerekircilik, tam anlamıyla determinizm yani nedensellik değildir. bu düşüncenin üstüne kurulmuş bir yapıdır. bilimsel ilerlemede yararlı olmuş, dini sistemlere muhalefet etmiştir.
o devirde gayet yaygın olan bir seksüel tercihle "oğlancı"dır. söylevleri dikkatle incelendiğinde bunu çıkarmak hiç de zor değil. zaten tasavvuf felsefesinde oğlancı yani gay ilişkiler oldukça görülen kabul edilmiş kavramlar olmakla beraber islamiyetten önce ve sonra arap yarımadasında da yaygındır. dolayısıyla islamiyetin bir uzantısı olarak büyüyen ama tamamen farklı bir kulvarda gelişen mevlana felsefinde oğlancılık yani homoseksüellik ayıplanacak, yadırganacak, ideolojiyle çelişecek bir durum değildir.
bilgisayarın başında veya bir kafenin önünde veya sahilde veya orda veya burda onu görüp, görmesen de bir şeyler fark edip, aslında senin ona verdiğin değerin onda birini bile sana vermediğini anlamak. kendi kendine rezil olmak, kendini aşağılamak ve bunları bilerek ve isteyerek tercih etmiş olmak, dilenci gibi yalnızca bir gün öncesi için kendi kendine yalvarmak. aylar öncesinden olacakları görüp, adım adım kötülemek daha da kötülemek ve bunu her şeyin farkında olarak çaresizlikle yapmak. aynı hatayı 5 kez 10 kez yapmak ve "nefret"ini kaybedince yine yapapacağını yüzsüzce bilmek. 1 yıl önce hayatında olmayan biri için şu an "onsuz yapamam" diye düşünmek ama kendi kendine ondan önce mutlu değil miydin diye sormamak, sorsan bile kaçamak cevaplar vermek. aptal olduğunu, aciz olduğunu, yetersiz olduğunu, oyuncak olduğunu, kukla olduğuna, "öylesine" olduğunu düşünmek ve sözde özgüvenli geçinirken kendi içinde böcek gibi ezilmek, ezilmek. nefret etmek.
müslüman olmadığın halde eyvallah, allah allah, inşallah ve türevi sözcükleri ağız aşinalığından dolayı günlük hayatına dahil etmektir. öyle kaçılacak, kınanacak bir durum da değildir hani. çünkü o sözcükler genelde toplumda dinsel manalarıyla değil kelime anlamlarıyla benimsenmiştir. misal:
-yavrum okul bu sene bitiyor değil mi?
+inşallah teyze.
şimdi burdaki mana, allah izin verirse allah müsade ederse değildir. umarım, yapabilirsem, görürsek o günleridir. öyle fesatça olayı başka noktalara çekmeye gerek yok. yani ateist adam da dini terimler kullanabilir.
Bir hiç iyilik için gözlerim
evetliyor bir mavi, bir gri,
bir kırlangıç, bir buz pembeyi
Bir hoş esinti omuzlarımı serinletiyor
iki göreli güç dövüşürken yerellik çıkmazında.
Bu an; bu baskıcı bu tiksinç bu anlamsız
bu hoşgörülü bu eşsiz bu gül yüzlü
zaman parçası
Karanlık bir kutu belleğimde
(yaşamamışlığımdan)
Bir Romen sarayının dürtüyor görkem bulutunu,
iç karanlığımda yineliyorum
Görümünü; kusan aslan başlarının
bakışıklı çiçek tarhlarının,
etkiye açık yaşımda-
oylumu sonsuz denize açılan
mermer alanla bütünlenen utku tahtının.
Ve bu an itelediğim ilençlediğim,
kutlandığım, tapınarak sarmalandığım
bu anda
Toprakla kapanmış bir deniz cesedi üzre
oturmuşum o ak melek tenli tahtın
gülünç taslağında...
papatya esansısın sen ve nefti
yaprakların yalnızca
ve sepalleri ve saçların
ki içinde ritmik bir hamparsun
limonciyan notası duyulurdu
floransanlı bir ressam ve
ışık hızıyla gelirdin ki
ben derhal
turunçgilleri
hazırlardım ve
uzun bir süre
tekrenklibirçiçekörtüsüüzerindekonuşurduk
malta şövalyeleri
arka bahçelere kaçarlardı
sarı çiçek tozusun sen ve korno
menekşeler üzerine uzanırdım
ve sepalleri ve saçların
ki içinde ritmik bir
'O und die Nacht, die Nacht'
dolanırdı öyle ve yüreğin
uzun saplı nilüferler gibi
meleksin sen, bırak
ışısın alnın
sonbahar ormanlarıyla
çiçek sularıyla boyanmış
'O und die Nacht, die Nacht'
kayardık
ve altın tozları
serperdik
etrafımıza
bir gün o kuyular aydığı,
o bilinmezlik ağının çözüldüğü,
bir gün o karmaşa yakıldığında
ve tüm insanların candaşlıkları
serildiğinde yüzeye
derin bir kilim gibi,
ve o gün beyaz gülüşler içre dişler,
birbirlerine yaseminler sunduğunda,
çatallı bahçeler melek değnekleriyle
gümüş yalımlarla bezendiğinde...