Bu sefer tamam demiştim..
Öyle dramlar,acıklı hikayeler,sakız gibi uzatmalar olmadan kırk yılda bir kere komedi dizisi izleyeceğiz..
Ne mümkün...
Yeni sezon itibarı ile Yalan Rüzgarı'na bağlandı.
Demek ki neymiş..
Olmuyormuş,olamıyormuş...
Bünyesinde bir de yetenek sınavı ile öğrenci alınan ve bacak kadar çocukların boylarından büyük enstrümanları konuşturduğu Müzik ve Bale ilköğretim Okulu barındıran,hem ilkokul binasında hem de fakülte de dolanırken keman,piyano,tormpet,flüt..vs seslerinin birbirine karıştığı yerdir.
Nereye giderse gitsin,park,bahçe,kitapçı..vs ya da evinin salonu,çocuklarının odası yanında mutlaka sosyal medyada paylaşmak üzere sergilediği pozlarını çeken fotoğrafçı taşıdığını düşündüğüm kişi.
Polemiğe girmek istemiyorum,beni tartışmaya çekmeyin,sayın cumhurbaşkanım..vs yorumları ile beni kendine hayran bırakan,olması gerektiği yerden aday olan ve milletvekilliği gerçekleşince de olması gerektiği gibi davranacak, izledikçe Hukuk Fakültelerinin ders programlarını ve içeriklerini merak ettiren hanım aday adayı şeysi..
Ancak tam destek hep destek benden.
Müstahak bu millete
Yetmez ama evet!!!!!
Pek çok şarkısında erkek Tommy kadın da Gina'dır.Kimileri bu ikilinin klasik Amerikan kadın erkek figürünü temsil ettiğini kimileri de bon jovi'ye kariyeri başında destek veren bir ikili olduğunu ssöyler.Bundan 25 yıl kadar ö ce bana verdiği keyif hala aynıdır.Muhhteşem performansı ile yıllardır tadı ayrıdayrıdır.Ayrıca New Jersey'deki fiyat listesiz restaurantı ile gönülleri bir kez daha fethetmiştir.
Yazık ki rakı sofralarının sanatçısı diye okuyorum çokça yerlerde.
Oysa ki Türk Sanat Müziği'ni sadece rakı ile bağdaştırmak ve bu büyük ustayı meyhane seviyesine indirmek Türk müziğin, hiç anlayamamaktan başka da birşey değildir.
internet ortamında çokça rahat bulacağınız vikipedi tadındaki özgeçmişini buraya kopyala yapıştır elbette yapmayacağım.
Çünkü bizde adettir.Sosyal medyada önemli gün ve haftalarda hemen durum ile ilgili bilgiler kopyalanıp yapıştırılır.
Bursalı Müzeyyen Hanım'ı çokça okursunuz bu hafta içinde google aracılığı ile.
Nasıl rakı içtiğini,yanından salatalığını eksik etmediğini,elmayı hop diye eliyle ortadan ikiye ayırdığını ve iflah olmaz kekemeliğini...
Lakin özellikle yeni nesil bilmelidir ki yorumu moda terim ile rol model olmuştur.
Ondan öncesi ve sonrası vardır Türk Sanat Müziğinde.Müzeyyen Hanım gibi okumak önemli olmuştur ve sanırım uzun yıllar da böyle olacaktır.
Alınmaca darılmaca yok,ondan sonra da yetişmemiştir böylesine bir yorum.
Çok mu kıymet bildik zannetmem.Belli ki yeni nesil (galiba yaşlandım)
Öyle ya yeni nesil daha hızlı yaşıyor hayatı ve müzikleri de ona göre hızlı,sert ve bir o kadar da geçici..
Oysa ki yıllar geçse bile 'Gecenin Matemi'ni dinlerken aldığım keyfi alamadım belki de çoğu şarkıda.
Kabul 40'a merdiven dayadım.Belki eski tatlar daha keyif verir oldu.
Ancak ince bir klarnet taksimi sonrası Müzeyyen Hanım sesi aradığım ilk ses hala ....
Nur ol..Cennet mekanın olsun....
Benı hiçbir zaman pişman etmeyen alışveriş sitesidir.Süper hızlı olmayan gönderilerii bile 2 en fazla 3 gün içinde teslim eden,her ne olursa olsun anında cevap veren çağrı merkezine sahip olan ve teslimatta hiç sıkıntı yaşatmayan firmadır.Daha ucuzları elbet vardır ama online alışverışte zannımca .
Selahattin Pınar'ın babası oğlunun müzisyen olmasını istemez.Sürekli kavga ederler.Kavgalar iyice hiddetlenir ve bir gün ünlü besteci kapıyı çekip evi terkeder... Döndüğünde babasının kalp krizinden öldüğünü öğrenir ve bu muhteşem hüzzam şarkıyı O'nun için besteler...'gittin artık seni ben nerde bulup yalvarayım...'
ileride bir Kürdistan kurulur mu bilemem?
Burası Ortadoğu içbirşeye asla dememek gerek.
Ancak kuruluşunu onlarca devletin ittirip kaktırmasına borçlu olacak devlet asla özgür olamaz.
Sınırları büyük abiler tarafından çizilmiş bir oyun parkındaki salıncağında sallanmayı özgürlük sayar,ancak bilmez ki kendi sınırını bile tek başına çizemeyen bir ülke tarih sahnesinde asla kalıcı olamaz.
Varoluşunu 'bir takım' güçlere borçlu olan gün geldiğinde yine o 'bir takım güçler' tarafından silinip gider..
Dünya üzerinde yüzbinlerce millet olabilir lakin devlet kurabilme şansı hepsinde malesef yoktur.
Lakin devlet kurabilmek önce onurlu yaşamaktan geçer!!!
Çok demokratik açılım zurnasının zırt dediği yerdir..
En ileri seviyede 2demokrat' olan ülkemin bir kısım canım aydınları kamuoyunu nasıl 'ikna edecek' bilemem,lakin açılım dediklerinin 'peşkeş' olduğunun en aşikar belgesidir.
Bir uluun bağımsızlık sembolünü tüm medya organlarının gözünün içine baka baka hem de askeri bölgenin içine dalarak söküp atan tuhaf zihniyete hala birşey yapılmamış olması,bilakis bölgede görev yapan skerlerin silahlarına el koyulması hala o 'bir kısım' aydınlara acayip demokratik bir uygulama gelebilir.
Lakin,demokrasi ülkenin ordusunun itibarının yerle bir edilmesi değilidir.
rdunun darbe yapması elbet kabul edilebilir bir durum değildir,ancak,özellikle Ortadoğu gibi tarihin en erken dönmlerinden itibaren her an her ieyin yaşanabieceği,kıpırtının asla tükenmeyeceği bir coğrafyada yaşıyorsanız güçlü ve güvenilir bir ordu sizin için oldukça önemlidir.
Bugün herhangi bir askeri gazinoya bile el kol sallanarak girilemezken,terörün fink attığı bölgedeki kışlanın içine 'dalıp' bayrağın indirilebilmesini haa düzgün okuyamayanlar var mıdır bilemiyorum.
Haftalardır yol kesen,bölge güvenliğini tehdit eden ve tamamen bu güvenliğin sağlanması için orada bulunan askere saldıranlarla mı açılım yapıyoruz?
Peki şu saatten sonra çoluk çocuk orada bulunan görevli personelin güvenliğini kim sallayacak..
Kim garanti edebilir yarın öbür gün lojman bahçesinde oynayan çocuğun kör kurşuna hedef olmayacağını??
Evet,elbette 'analar ağlamasın'..
Lakin tüm olup bitenlerden sonra arsızca televzypn ekranlarında 'halk karakol istemiyor ama' diyenlere bugün alkış tutmak hangi aklın sesidir.
Barışın gelebilmesi için tek yol eli silahlı bir çetenin her dediğini kabul etmek midir.
Bölgede tüm güvenlik güçlerine ve devlet otoritesine rağmen kendi kolluk kuvvetlerini oluşturan bir çete sizce ne demek istemektedir.
Peki sizce istifa müessesei tam da bu zamanlarda çalışmamalı mıdır???
ilginç olanı akşam çıtır çerez eşliğinde seyredilen bir dizinin bu kadar ciddiye alınması,üzerine kocaman sorumluluklar yüklenmesi..
Nihayetinde belgesel değildir,belgesel olma iddiası da yoktur.
Zannımca alanında başarılıdır.Bugün orta hallice bir izleyici hayatında hiç tarih kitabı okumadığı halde en azından Kanunu;'nin dedesi,babası ve oğullarının adını,nerede ne zaman ve hangi şekilde öldüğünü belki de bu dizi sayesinde öğrenmiştir.
Hatta merakı ileri seviyeye taşıyıp kitapçıya giderek dönem ile ilgili kitaplar karıştıran/satın alan da olmuştur.
Orta düzey seyircide merak uyandırabilmiştir,ve işte bu başarıdır.
Popüler bir yapıl olması dolayısıyla da reyting uğruna bazı olaylar olduğundan farklı gösterilmiştir,bu da doğru.
Apaçık bellidir ki Mustafa ve Bayezıd isyan edip tahta hayalleri kurmuş lakin sonunda etrafındaki yeniçeri desteğini birşekilde kaybetmiştir.
Daha çok kadın izleyiciye hitap ettiği iiçn bu ve benzeri olaylar çarptırtırılmış olabilir.
Ancak nihayetinde çay demleyip çekirdek çıtlarken izlenecek bir dizidir.
Büyütmenin alemi yok!!
Peki bilimde nasıl ilerleyeceğiz..Herkesin kendi kafasına göre takıldığı,kendi 'anadilini' öğrendiği bir ülkede bilimsel/sistematik bir çalışma nasıl yapılacak..Ha bilim umrumda değil derseniz bu çocuklrı ortak sınavlara nasıl sokacağız..
içinde birçok milletin barındığı hangi çağdaş ülkede acaba 'anadilde eğitim' vardır.
Ortak çalıştaylar,seminerler,makaleler,araştırmalar acaba nsıl yapılır??
Tarabya tatil köyü yakıştırması yapılırdı..evet çok da özgürdük..elimizi kolumuz sallaya sallaya çıkardık kapıdan..ama işte o özgürlük bize kendimize her daim güvenmeyi öğretti..ille de mühendis,işletmeci olmak gerekmediğini de öğrendik.biz burada eğlenerek kendimize güvendik..tam 8 yılım geçti,lise yıllarımı ise hiçbirşeye değişmeme...
varsın sana tatil köyü desinler,kalbimizde yerin ayrı..eğitim sistemi ile,öğrenciye verdiği değer ile markadır zannımca...
Sözüm sade vatandaşa değil...
Nihayetinde demokrasi böyle birşey..
Sandık çoğunluğu iktidarı alır..
O çoğunluğu nasıl elde edeceğiniz de siyasi ahlakınız ile çok yakın ilişkilidir.
Kömür de dağıtabilirsiniz,ona buna birşeyleri peşkeş de çekebilirsiniz..Ya da sadece siyaset yaparsınız..
Halk görmez,göremeyebilir..Daha başka umudu vardır,yeni bir nefes isteyebilir..vs
Ancak halkı daha ileri noktaya taşımakla,ona bakış açısı açmak ile yükümlü yazar/çize takımı..
işte onlar nasıl hesap verecek bilmem..
Daha fazla çok daha fazla para biriktirebilmek için aslında inanmadıklarını yazıp,içten içe tehlikenin geldiğini görseler bile tam tersi duru planı çıkaranlar..
Halkı gazete manşetleri ile yanıltıp yakın gelecekteki tehlikeden haberdar olup küpünü doldurmaya çalışanlar!!
zamanında oy vermeye sevgi pıtırcığı gibi gidip adeta yüzyılın demokrasisinin geleceğini savunan,değişim rüzgarı esiyor diye geh geh konuşup cümle aleme insan hakları dersi veren sözüm ona 'aydın'lar..
gördünüz mü ne çıktı sandıktan..
Buyrun size çok acayip demokrasi,bir o kadar dramatik insan hakları!!!
Heryerde cepheler,herkes taraf!!
Şimdi elinizde bu bomba bakalım en son kimi patlatacak!!!
80 yıllarda çocuktum ben.
istanbul Boğazı'nın şahane semtlerinden birinde büyüdüm.Çok zengin de değildi ailem ya da çok düşkün.
Lakin mükemmeldi hayatım.Harika bir sokakta yaşadım ben.
O kadar çok arkadaşım vardı ki,hiçbirşeye değişmem onları hala 38 yaşımda..
Mimar çocuğu,kapıcı çocuğu,demircisi,denizcisi,askeri,nalburu,badanacısı,balıkçısı....
Hemen hemen tüm arkadaşlarımın annesinin başı kapalıydı.Hani şimdilerde 'türbana özgürlük verdi'2 diyenler var ya,yalan,o özgürlüğü herşeyi ile yaşadım ben..Alt katımızda çarşaflı teyzemiz,tarikata üye olduğu muhtemel eşi ve yine çarşaflı kayınvalidesi ile oturur..Biz iki kız kardeş koşar dururuz tepelerinde,bir kere of demediler,tam tersi annem 'ses çok mu' diye sorunca 'çocuk onlar' diye geçiştirdiler.
Yine çarşaflı teyzemiz,bayılıyoruz annesine hatmi toplamaya..Çoluk çocuk bütün mahalle hatmi topluyoruz ona,kaynatsın diye..
Kur'an kursuna gidiyoruz,teravih namazına da..Ama bizim işimiz kikirdemek aslında süreklli...
Canımın içi amcalarım,teyzelerim..Hepsi akrabadan daha can...Ne onlar anneme kapan diyor,ne annem onlara açıl!!
Canımız sıkılıyor karşı komşunun evine gidiyoruz..yıkıyor aklıyor paklıyor eve yolluyor..
Kimin mezhebi ne bilmiyoruz,babamızın işi umrumuzda değil..
Cümlemiz aynı pazardan giyiniyoruz,ha bir de hemen hemen hepimiz popomuza şaplak yiyoruz,komşu teyze kızsa annem 'efelenmiyor'..
Ve şimdi tüm bunları hafızalarımızdan silmeye çalışıyorlar...
iki elim kanda olsa giderim çarşaflı,başı kapalı teyzelerime..Kürt kökenli sevgilim oldu,evlendim onunla,Kürtçe ismi var,mis gibi kızımız oldu..ikisini de dünyaya değişmem..ilginç midir bilmem hem Kürt hem de asker,içinde vatan sevgisi her daim taşıyan eşim ile hep gurur duydum..
Özgürlükleri biz getirdik diyenlere bakın hele!!!!!
Nerede benim çocukluğum...Hadi itiraf edin yaftalamıyor musunuz herkesi..
O Kürt,bu alevi,çarşaflı ise tü kaka,türbanlı ise yobaz,açık ise ahlaksız diye!!!
Yanıyor şimdi Okmeydanı...
Alevi dendi ölen gence..bize ne ki inancından!!!
Bir fitil atıldı şimdi her yer duman altı!!!
15 yaşında ölen çocuk terörist oldu hak etti adeta ölümü..
Ne zaman bu kadar afişe edildi kimliklerimiz..
Kime ne mezhebimizden,dinimizden,ırkımızdan..
Hiç düşündünüz mü neden bu kadar ortaya çıkarılıyor herkesin en mahremi...
Bugün yanan sadece Okmeydanı değil..
Dikkat edin vicdanlar da ateşe atılıyor..
Siz dur demezseniz komşunuza bakacak yüzünüz kalmayacak
Sürüklenmeyin bu iç savaşa!!!!!!!!!!!!!
Dünyevi tüm isteklerden sıyrılıp nefsi her yönüyle terbiye edebildikten sonra erişilen makam.
Gerçek hayat ancak o makamda yaşanabilir der mutasavvıflar.
'her canlının ölümü tadacağını,ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim' derken Mevlana belki de bunu söyler.
Ölmeden önce ölebilmektir hiçlik.
zerre olduğunu farkedip deryaya kavuşabilmektir.
çünkü on yıllar boyunca masa sohbetlerinin en ortasına konmuştur bizzat kendi 'zarı'..
O minnacık zar üstünden mahalle ahlakından ülke siyasetine kadar herşey şekillendirilmiştir.
Ve tüm hayatını bir geceyi bekleyerek ve çoğu kez de korku hikayeleri dinleyerek geçirmiştir.
Ütopik kocakarı korkuları,ahlaki kavramlar,'bakireliğini ispatlayamama' korkusu ile ergenliğini geçirmiştir.
Flört etse bile en alçak mahalle dedikoduları ile yaftalanmıştır.
Yengesi,halası..sittin sülalei evlenmeden bir gece önce aklına bin türlü vesvese sokmuştur.
Ve işte o geceye tüm bu hurafeler,korkular..vs ile gelmiştir.Görev olarak anlatılmıştır ona cinsellik onca zaman boyunca..'kocaya hizmet' tir bir nevi...
Düğün,dernek..vs derken o yıllarca korktuğu an başına gelince kalakalmıştır işte..,
E bir de karşısında 'aslansın,kaplansın,erkeksin,ne yapsan elinin kiridir' nidaları ile büyütülmüş bir oğlan çocuğu varsa vay haline..
ne isteksizliği kalır,ne 'ulen bakire mi değil mi acaba','aldatılıyor olabilir miyim' paronayaları...
düşün şu kadınların yakasından artık..
Söylenecek çok söz var lakin en akıllıcasını bugün sosyal medyada gördüm.
Ekşi sözlükten bir yazarın aklına gelmiş.
Şöyle diyor:'Yusuf Yerkel denen zatın ingiltere'deki bir okuldaki doktorasının iptali için okuldaki tez danışmanlarına, okul yönetimine falan e-mail atıyorum, ben hiç olmazsa bu pislik için sadece sinir olup oturmuyorum. Size de öneririm.'
Buyrun gerekli adresler ve gönderilecek metin.
Gönderilecek e-mail adresleri:
fa33@soas.ac.uk,
aa106@soas.ac.uk,
comms@soas.ac.uk,
doctoralschool@soas.ac.uk
Mail subject'i: Regarding one of doctorate level graduates
Mail body'si: (sonda ad soyad değiştiriniz)
Dear Sir/Madam;
Yusuf Yerkel, doctorate level graduate of your university, currently advisor of Turkish PM & Deputy Chief of the Cabinet of Turkish PM Office, has been involved in a criminal activity in the aftermath of the unfortunate Soma mine disaster which resulted in the loss of more than three hundred lives.
He was photographed and recorded while beating a citizen who was demanding the resignation of the PM and doing nothing else but protesting. This is his photo, taken by a journalist:
(img:#806076)
And here you can see him (in slow motion) while committing the crime: http://www.dailymotion.co...i-yakinini-tekmeledi_news
I am hopeful that your institution will reconsider the legitimacy of his doctorate, since such actions undoubtedly would dim an academician's honorable reputation.
Best regards,
isim Soyad (a citizen of Turkey)
Bildiğin suntadan masa yapıp tasarım diye yutturan,evin canım ahşap kapısının üzerine dandik malzeme kaplayıp 'salonu ferahlattım' diyen,70'lik nineye minimalist salon düzüp night club tarzı salonlara imza atan,'son dokunuş' yapıyorum diye misal mumu yakıp,yastığı çeviren ve akabinde mimarım diye geçinen şahsiyet.Hayır bir de bunlara mimar deniyor.
Bir de böylelerine özenip 'evimi mimara verdim,o dekorasyonu yaptı' diyenler var.
Tarihi Sarıyer Muhallebicisi'ne aittir.Giriş ücreti yoktur.Etrafta dolanabilir,at,kuzu,inek,tavuk,lama..vs gibi hayvanları izleyebilir,hatta onları besleyebilirsiniz.Çocuklarınızı biniciliğe yönlendirmek istiyorsanız ,açık havada ata binmeyi istiyorsanız bildiğim ekonomik tek yer.Ayrıca buradan Sarıyer Muhallebicisi'ne sahip oldukları muazzam araziyi modaya uyup site..vs yaptırmak içn satmadıkları ve bize bu harika imkanı sundukları için çok teşekkür ederim.
Kurucusu Şeyh Adi Musafır ilginçtir ki Sufi tarikatı olan Adawiyya'ya mensuptur.Bu nedenle bir görüşe göre Ezidilik öncelikle bir tarikat olarak ortaya çıkmış ardından Kuzey Irak,Hakkari dağları civarında yaşayan islam öncesi Kürt inançlarından (magi dini,putperestlik) Mandaeizm ve Dürzilik'ten de etkilenerek farklı bir inanış olarak belirmiştir.
Bölgede Ezidilik öncesi sadece Yezid Muaviye için değil tüm Emevi hanedanı için yoğun saygı ve hatta ibadetin yapıldığı kaynaklarda yazılmıştır.Öyle ki hanedanın bazı üyeleri de bölgede Sufi şeyhi olarak hürmet görmekteydiler.Şeyh Adi'nin ise Emevi halifesi Merwan'ın soyundan geldiği 1073 civarında Lübnan'da dünyaya geldiği bilinir.Çok daha ilginç olası ise Ezidiliğin kurucusu Şeyh Adi uzun dönemler Abdülkadir Geylani(Kadiri tarikatı kurucusu,Kürt kökenli islan bilgini)nin hocasından ders almış sofu bir Sufi olarak yetişmesidir.Şeyh Adi Hakkari dağlarnda öldüğünde ise Ezidilik çoktan Kürtlerin yaygın inancı haline gelmişti.Kaynaklarda adı (Şeyh Adi Musafır al-Hakkari olarak geçer).
Zaman içinde Adi şeyhlikten çok da ileri bir mertebeye yükselmiştir Kürt halkın gözünde.
Bilinen yaygın görüş Ezidilerin şeytana taptığıdır ki tamamen önyargıdır.
Ezidi inancına göre tanrı dünyayı 6 günde yaratmış ve sonra da dünyevi hiçbirşey ile uğraşmama kararı almıştır.Dünya işleri onun yüce varlığı için oldukça küçüktür.işte bu nedenle Melek Tavus dünyevi işlerden sorumludur..Mezopatamya'da özellikle Sümer dinindeki Tammuz ile isim benzerliği burada ayrıca dikkat çekmektedir.Aslında bir kısım mutasavvıf Ezidi inancındaki iblis figürünü benimser
(Tam da bu noktada Hallac-ı Mansur'un Tavasin adlı eserindeki Tanrı iblis diyaloğu önemlidir.Buradaki yorum Ezidi inancı ile benzerlik gösterebilir.Tavasin 'Cennet halkı içnde tekliğe en çok inanan ve en çok tapınan iblis'ti' der.Tanrı iblis'ten Adem'e secde etmesini ister,O da reddeder.
Kendisini şöyle savunur:Karşı çıkmamla senin katıksızlığını onaylıyorum'..Senden başkasına ulaşan yolum yok benim..Senden uzak olmak diye birşey yok benim için...'
Tû'un yamacında Musa iblis'le karşılaştı ve ona sordu:'Ey iblis secde etmekten seni alıkoyan neydi?
O da şöyle dedi:Beni secde etmekten alıkoyan Tek sevgiliye bağlılığımı bildirişimdi...')
TAVASiN/Hallac-ı Mansur
Ezidilerin sadece şeyhler ya da din bilginlerinin okuma yazma bilmesine izin verilmesi de yazılı kaynağın yetersizliğinin nedenidir.Mushafa Reş ve Kitab'ül cilve adlı iki kitabı vardır.'En-el hak' dediği için zincirlenen ve sözünden dönmediği için derisi yüzülerek öldürülen önemli mutasavvıf Hallac-ı Mansur'un dedesi de Ezidi kökenlidir.Ve Hallac-ı Mansur'un zindanda kaleme aldığı yazılı tek eseri olan Tavasin'in sonuna vasiyeti gereği bu iki kitap eklenmiştir.(kitapyurdu.com'dan temin edebilirsiniz)
Hıristiyanlardan vaftiz,Musevilikten sünnet,oruç..vs gibi ritüelleri alan Ezidi inancının yıldızı Müzlümanlarla hiç barışmamıştır.(Sünni islam ile ters düşmesinin nedeni Şeyh Adi'nin Emevi kökenli olması olabilir).Öyle ki bir kaynağa göre 1872 yılında Osmanlı yönetiminin Ezidileri askerlikten muaf tutmasını isteyen dilekçede 'müslümanlar sabah namaz kılarken allaha sığınıyorum der,bir ezidi bunu duyarsa hem bu sözleri söyleyeni hem de kendisini öldürmek zorundadır' diye yazar.
Abartılı önyargılar olabilir.Ancak Sünni/ortodoks islam ile Ezidilerin azlaca anlaşamadığı da aşikardır.
Burada El Makrizi tarafından aktarılan hadise önemlidir ve Ezidiliğin Müslümanlar tarafından ilk dışlanışına örnektir.
Kaynağa göre Kürt Hakkari aşiretinin yaşadığı dağlık bölgede Ezidiler çoğunluktadır.Yasaklı cinsel ilişkiyi caiz kılmışlar ve kızalrını Şey Adi soyundan gelenlere anne ve babalarının bilgisi dahilinde sunuyorlardır.Ve hatta Şey Adi'nin Tanrı ile akrabası olduğuna inanırlar.
işte bunun üzerine Al-Şafi okulundan iranlı bir teolog etrafına topladığı ve içinde Sindiyya Kürtlerinin de olduu bir gurupla Hakkari Dağların'na saldırır.Şeyh Adi'nin mezarını yıar kemiklerini çıkarır.
Bu Müslümanlar iel Ezdilerin belki de ilk savaşıdır ve son olmayacaktır.
Ezidilik;farklı din ve mezheplerden beslenmiş ancak özellikle islam öncesi Kürt putperestliğini barındıran sembolleri içerren farklı bir inanç türüdür.
Merak edenler için çok temel bilgi olacak şekilde;
-Yedi Kutsal varlığın lideri Melek Tavus'tur ve bizzat Tanrı tarafından dünya işleri için görevlendirilimiştir.Bu yedi kutsal varlık her yıl Laleş'te toplanır ve bir sonraki yılın gidişatına karar verir.içlerinden dördü ateş,su,toprak ve havayı temsil eder.
-Şeyh Adi'nin hizmetkarı olan ve istanbul'u işgal edip tahta çıkmasına izin verilen Osmandan sonra taht sırası isa'dadır.Şereffeddin mehdi olunca taht Mısır'a taşınacak isa orada 40 yıl hüküm sürecek sonra tahtan feragat edip Şereffeddin ile ölecek,ikisi Kaf Dağı'na gidecek,Cebrail kapıları açacak,önce Hacûc çıkacak 7 yıl tahtta oturacak,sonra Macûc O'nu öldürüp tahta geçecek.Ardından El-Hellac gelip dünyayı kötülükten kurtaracak.
-Ezidiler Şeyh Adi'nin kendileri için dua ettiğini düşünüp namazı günde iki vakitte indirmişleridir.ikişer rekat olan namaz gündoğumunda ve günbatımında güneşe karşı yapılır.Cemat ile namz kılınmaz,ibadet sırasında yalnız olunmalıdır.
-Yılın belli döneminde Laleş'teki kutsal mabedlerini ziyaret ederek hacı olurlar
-Şeyh Adi mezarından alınan bir avuç toprak her daim ceplerinde bulunur,ölürken bu toprak yok ise yanlarında inançsız kabul edilirler ve bir görüşe göre bu topraktan her sabah bir parça yenir.
-Mavi renkli giyisi asla giyilmez,mavi renkten nefret edilir(burada dürzilik ile benzerlik var)
-Doğan her çocuk Şeyh Adi'nin türbesindeki kutsal suda vaftiz edilir.
-Balık,kabak,bamya,fasulye,havuç,lahana,marul yemezler hatta çoğu ezidi bunların ismini anmaz.
-Cumartesi çalışılmaz.
-Çarşamba banyo yapılmaz,cinsel ilişkiye girilmez(çarşamba çarşafa dolanır buradan gelmiş olabilir mi??)
-Faizle borç alıp verilmez
-Şeytan ya da aynı anlama gelecek kelimeler kullanılamaz
-Adet gören kadın kirli sayılır(Anadolu'da çoğu yerde adet göremeye hala kirlenmek denir)
-Kamuya açık yerlerde tuvalete girilemez,hamama gidilemez.
-Herkesin bir ahiret kardeşi vardır(Anadolu'da ahiretlik geleneği sürer)
-Cenaze sonrası mezarın üzerine yemek ve sopa konur.Din adamı ölğye telkinde bulunur ve meleklere yemek sunmasını ve eğer melekler rahat vermezse sopa kullanamsını söyler.
içe kapalı bir toplumudr.Hala özellikle Batman,Hakkari civarında yoğunlardır lakin 'şeytana tapma' önyargısı nedeni ile çok da ön plana çıkmak istemezler.Bir rivayete göre din nüfus cüzdanlarının din hanesinde x yazar:
Herhangi bir ırkı,milleti ya da cinsiyeti içlerinden biri ya da birilerinin gerçekleştirdiği terör eylemleri nedeni ile toptan etiketlemeyen kimsedir.
PKK tüm Kürt halkını temsil etmediği gibi Kürtlerin hepsi de destekçi değildir.
Yapılmaya çalışılan da işte tam da budur.
'Her Kürt PKK'lıdır' algısını beyinlere kazıtıp ötekileştirmeyi en derinden yapılandırmak!!
Tarihine kısaca bakmak için;
CHP, Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk öncülüğünde 9 Eylül 1923te önce Halk Fırkası adıyla kurulmuştur. 1924 yılında Cumhuriyet Halk Fırkası, 1935 yılında ise Cumhuriyet Halk Partisi adını almıştır.
1927 yılında Cumhuriyetçilik, Halkçılık, Milliyetçilik ve Laiklik CHPnin dört temel ilkesi olarak benimsenmiştir. 1935 yılında Devletçilik ve Devrimcilik ilkeleri de eklenerek Partinin ilkeleri altıya çıkarılmıştır. Partinin amblemi olan 6 ok bu ilkeleri simgelemektedir.
CHP, kurucusu ve ilk Genel Başkanı Atatürkün önderliğinde ulusal bağımsızlığı kazanan, Cumhuriyeti kuran, saltanatı kaldıran, hilafete son veren ve Ulusal Birliği sağlayan Partidir. Hukuk ve eğitim gibi toplumsal alanlarda gerçekleştirdiği reformlarla çağdaş Türkiye Cumhuriyetini biçimlendirmiştir. Ulusal sanayinin ve ekonominin gelişmesine öncülük etmiştir. ikinci Dünya Savaşı sonrasında tek parti konumunun tüm olanaklarına karşın, çok partili rejime geçişi sağlayarak Türkiyenin demokratikleşme sürecinde de öncü misyonunu sürdürmüştür.
1950li yıllarda üstlendiği muhalefet göreviyle demokratik bir rejimde muhalefetin kurumsallaşmasına da öncülük etmiştir. Bu kapsamda parlamenter demokratik rejimin kurumsallaşmasına dönük değişimleri gerçekleştirme ve temel hak ve özgürlükleri geliştirme mücadelesi vermiştir. 1960lı yıllarda Türkiyenin yaşadığı modernleşme sürecinin yansımaları olarak ortaya çıkan göç, kentleşme, sanayileşme gibi dinamikler çerçevesinde toplumsal sınıfların olgunlaşmasıyla birlikte CHP sola açılarak kendisini siyaset yelpazesinde ortanın solunda konumlandırmıştır. 1970li yıllarda ideolojisini demokratik sol kavramıyla tanımlayan CHP, önerdiği sosyal reformlarla düzen değişikliğini hedeflemiştir. Bu süreçte CHP, devlet partisinden halkın partisine, düzen partisinden değişimin partisine dönüşmüştür.
Türkiye Cumhuriyetini kurma ve ülkemizin en köklü partisi olma gibi sahip olduğu ayrıcalıklı tarihsel miraslarıyla, geleneğini ve temellerini en iyi şekilde temsil eden ilkelerin yanı sıra sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini de benimseyen CHP bu çerçevede Uluslararası ölçekte faaliyetlerini sürdüren Sosyalist Enternasyonal ve Avrupa Sosyalistler Partisine de katılım sağlamıştır. Çağdaş sosyal demokrasinin evrensel değerleri olan özgürlük, eşitlik, dayanışma, emeğin üstünlüğü, gelişmenin bütünlüğü ve etkinliği ile demokratikleşme kavramları içinde bulunduğumuz dönemde CHPnin Türkiyede kurumsallaştırmaya çalıştığı ve Programlarında önemle vurguladığı başlıca ilkeler arasında yer almaktadır.'
Cumhuriyet Hak Partisi Türkiye'nin bizzat kendisidir!!
