kelkeshoze
786 (lokum gibi)
üçüncü nesil yazar 71 takipçi 800.61 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    ulusözlük ün bitmeye yakın olduğu gerçeği

    6.
  1. kendimi açıklamak zorunda hissettiğim ama uzaktan açık gözüken gerçektir. Başlığı planlayıp açmadım. Bir süredir uğramıyordum. Geldim. Gündemdeki başlıklarda 10-30 arası entry var. içim acıdı, içimi de Twitter a ekşiye değil muhatabı olan platforma döktüm.
    Emek verenin emeğine saygım var. Yukarıda yazdığım üzere bu insanlara ayıp edildi, kendi mücadelesini vermekte olanlara saygım sonsuz.
    1 ...
  2. iphone un ukala bir yavşak olması

    1.
  3. Hızlı yazmak için sözcük önerisini açıyorsun, kafasına göre düzeltme yapıyor. Lan kimsin, ne cüret?? Ben ebegümeci yazarsam ebeveyn diye düzeltmek sana mı kaldı yavşak!?!

    Ayrıca (bkz: derdini sikeyim butonu)

    Ama değiştireceğim, alacam poco yu, takoz ama laf dinliyor, şarjı gidiyor en azından. F/p ürünü elektronikte iyidir vesselam.
    0 ...
  4. formatunus annesinus silkenama

    1.
  5. Aşağıdaki veryansını seslendirmek yerine hastalığa benzetirken yaptığım keşiftir.
    --spoiler--
    Formatın anasını sikmiş, başlıkları adeta sıçmışsınız. içerik desen de bi bok yok.
    --spoiler--
    0 ...
  6. mehmetcengizlemek

    1.
  7. Milletin *mına koyma eylemidir.
    Sözde kalması umut edilip eyleme alenen geçilmiş ve maruz kalınmış olması da üzücüdür tabii.
    0 ...
  8. ak partiye oy verenlerin tepki verme sorunsalı

    1.
  9. Bugünlerde ak partili seçmenden yönetime eleştiri veya isyan veya buna benzer tepkiler beklenmekte. Yersiz olduğunu düşünmekteyim. Çünkü bu şu anlama geliyor:

    Bugüne kadarki cepheleşme siyasetinden tamamen dönmek. Kendisini muhalif veya tarafsız seçmenle aynı kefeye koymak. Halbuki ak parti seçmeni olmak onları özel kılıyor.

    Yaptığı herşey başarılı, her başarısızlıktan başka muhatapların sorumlu olduğu yönetimin başarısız olduğunu iddia etmek. Hiç başlarına gelmedi.

    "Ya hakikaten reisin yaptıkları ülkeyi iyi hale getirmiyor galiba" diye düşünmeye başlayanlar için de koşulsuz kabul ettikleri için pişmanlık, özür ve muhakeme yapmasını bekliyoruz. Yakın çevresi de aynı siyasi görüşte ve ilk iki maddedeki vatandaşlardan kurulu kaç kişi bunu yapabilir?

    Özetle zorlamayın gerek yok. ülkenin yarısından kendini özel görmelerinin diğer yarıyı dışlamak ve onlara aleni haksızlık yapmak olduğunu anlamalarını 10 yıldır bekliyoruz zaten. Hem de her kötü olayda bu noktaya, vicdan ve izanları el verir diye umarak.. yıllarca bekledik, yine bir anda a evet bu kadarı ayıp diyecekler öyle mi? Komiksiniz vesselam.
    0 ...
  10. türkiye neden bu hale geldi

    1.
  11. 50+1, cumhurbaşkanlığı yönetim sistemi, helalleşme, varlık vergisi, 28 Şubat, dolar 10 TL, merkez Bankası faizleri...

    Bu kadar aleni olup bu kadar fazla etrafında dolaşılma nedenini anlayamadığım sorudur. Belli ki esas sorunu gündeme hükmedebilen kimse çözmeye odaklanmış değil. Herkes iktidarı ele geçirme derdinde. Biz alalım veya bizde kalsın da ne olursa olsun kafasında. Parlamenter sisteme dönünce herşey çözülecek öyle mi?

    Tek adamın iki dudağı arasına tüm devlet mekanizmasını koyma hikayesine biz nasıl geldik peki? Buraya gelene kadarki fazlardan herhangi birisi yeterince demokratik miydi?

    icraatin başındaki kişi ne derse koşulsuz yapmaya programlı tiplerin, yetki kullanıp kuvvetler ayrılığı ekseninde işini yürütebileceği mevkilerde oturmasına ne yapacağız peki? Deyin ki iktidar partisi değişti, sadece bir partiye, tarikata, derneğe vs. mensup olmakla o koltuğa gelenlerle mi türk lirası değer kazanacak? Bu tipler mi demokrasiyi uygulayacak?

    Yahu önce bu ülkenin öz evlatlarının hakkını koruyun, biz geri kalanı kendi aramızda çözeriz. Sokma akılla, aklı çalışanları da susturup öncü gördüğü tek kişiden direktif alan tiplerle tuvalete gidilmez, biz 10 yılı aştı ülke yönetmeye çalışıyoruz. E olmuyor lan işte, ki bunlar birbirine de düştü, şu ülkede 35 yıl sonra darbe girişimi bile yaşadık. Siz hala gayrimüslimi, darbe mahkumunu, sözde mağdurları kurtarma çabasındasınız.

    Tek sorun yok ama en büyük soruna illa bir yanıt istiyorsanız o yanıt siyasi partiler kanunudur. O kadar delikanlı iseniz hemen gidin bunu değiştirin sonra konuşalım.
    6 ...
  12. bedava kek dağıtılan millet bahçesi

    1.
  13. (bkz: keklemek) tabirini kek var, börek var diye çığırarak kullandığımız bir dönem vardı. sanıyorum bu kullanım ülke çapına cumhurbaşkanlığı aracılığıyla yayılmış. bu anlamda tanımladığım millet bahçesidir.

    ama aksi bir örnek varsa elbette bu entry editlenerek gerçekler altına yazılacaktır. ben kendi semtimde yanı başıma millet bahçesi kurulma vaadi almıştım ak partiden ama yerel seçimlerde cehape galip geldiği için test edemiyorum. kek bedava değilse de çimlerde yuvarlanmak bedava olurdu herhalde, ona da fiş kesilecek değil ya, hizmet.
    2 ...
  14. tamer karadağlı nihal yalçın vakası

    1.
  15. Çok garip, başka işimiz olmasa analiz edilebilir ama en garibi insanların üzerinden ayrışmayı başardığı bir vakadır.

    https://youtu.be/hsXnO6ICuWI

    Antalya film festivalinde en iyi kadın oyuncu ödülünü Nihal Yalçın almış, ödülü Tamer Karadağlı vermek için sahneye gelmiştir. Buraya kadar normal. Yani kadınlarla empatisi çok düşük bir karakterle özdeşleşen ve gerçek hayatta da pek zıtlık göstermeyen bir oyuncunun en iyi kadın oyuncu ödülünü vermek için seçilmesi çok tuhaf ya. Neyse.

    Nihal Yalçın sahneye gelmeden sunucu konuyu kadınlardan açınca sanki Nihal Yalçın ın odağı dağıldı. Çünkü normal rutin sahneye gelecek, ödülü alacak, bunun üzerine söyleyeceği bir şey varsa söyleyecek şeklinde olması gerekirken Nihal Yalçın ödül almayı atladı.

    Yani tamer Karadağlı kendisine bir tavır gösterildiğini düşünmüş bile olabilir. Görmezden gelinmiş gibi. Neden olayı böyle görmüyor kimse?

    E sonra da nihal yalçın ın konuşma içeriği üzerinden cepheler oluşuyor falan. Organizasyon rutininde aksayan bir adım var. Tamer Karadağlı da belki iki adım geride takip etmesi gereken bir törende kameraya yakın kalakalıyor. Zaten sözünü kesmiş değil, organizasyonun bir parçası da değil. Yine susturma çabası gibi zoraki mağduriyeti yaratan oymuş gibi tripler yedi adam.

    Herkes kendince haklı ama Tamer Karadağlı ya tepkiler bence çok yersiz. Ottan boktan mağduriyet çıkartan anlayışın özünde ne olduğunu 20 yıldır uygulamalı gördüğüm için, bu şekilde ilerleyen hareketlere mesafeliyim. Kadın erkek eşitliğinden yana tavır almayı bekleriz biz, içinde ataerkil düzeni işine geldiği için besleyen kadınların da olduğu bir güruhun yaptıklarına karşı olduğunu söyleyip erkek olan herkese düşmanlık besleyen anlayışı hoş görmem, göremem. Kusura bakmayın.

    Edit: polemik burada kalamamış arkadaşlar
    https://twitter.com/sputn...atus/1447230323473981446?

    kişilere dokundurmadan görüşümü açıklamaya çalışacağım, dediğim gibi 40ını da bulunca insan polemiğe girme ihtimalinden bile yoruluyor ki karşındaki pek mağdur. bu ülkede simge olmuş, ismi marka haline gelen sanatçıların genel tavrına bakın, bugüne kadar toplumun belli kesimine seslenme veya belli tip insanları hor görme eğilimine hiç girmemişler. kanımca ajda pekkan - sezen aksu arasındaki fark bundan ileri gelmekte örneğin. siyasi tavır almama eğilimine tepkiler olsa da şener şen ve cem yılmaz da öyleler. zeki müren - bülent ersoy farkı da öyle.

    bir de magazin gündemine şu sanatçıya öyle dedi, böyle dedi diye gelen tiplere bakın. bakın hangisinin çok derin birikimi var da mağdur-mağrur olmakta haklı çıkmış.

    Edit2: https://www.sozcu.com.tr/...i-gittigime-pisman-oldum/

    Tamer Karadağlı da sessiz kalmamış ama. Bence kalsa daha iyiymiş. Yani bu olayı ilgisiz cephelere kim çekmeye çalışırsa kaybedecekti. Ben şu açıklamaya kadar sessiz kalmasını da kişiliğine verdim ve takdir ettim.

    Hoş yine böyle başlayacak gibiydi ama Nihal Yalçın ile kendini farklı cephelere koydu ve bitirdi bu kredisini. Bence yediği lincin anlamsızlığından ve Nihal Yalçın ı oyuncu olarak beğendiğinden başladığı nokta iyiydi. Üzerine birlik beraberlik yurttaşlık vurgusu yapmalıydı. Şimdi olaydan popülizm devşirmeye kalkan nihal yalçın ile aynı düzeye düşürdü kendini. Yazık bu ülkeye.
    13 ...
  16. sydney sweeney

    1.
  17. genç aktristir. kanımca 2020 lerin jennifer lawrence ı olacaktır. anlatayım.

    2000 e yaklaştığımız yıllarda herşeyi ile güzel kadınlara alışkanlığımız vardı arkadaşlar. claudia schifer, laetitia casta, cindy crawford, elle mc pherson. cameron diaz.. ama sonra farklı bir tür peydah oldu. oyunculuğu çok iyi güzeller. ama tepeden tırnağa güzellik değil. bazen baktığında sıradan gözüken ama aslında çok güzel olan bir tür.

    scarlett johansson öyle değil mesela, o tepeden tırnağa güzel. böyle, ulaşmanın imkansız olduğunu bildiğin, yanaşmaya zor cesaret edeceğin ama uzaktan sevmeye devam etme hakkın olan türden. sydney ise daha sıradan gözüken ama detaylarda baktığında gözü, yüzü, fiziği çok güzel bir hatun. bir de ortalamadan iri ve güzel olduklarına bahse girilecek göğüsler.
    sanıyorum buna dikkat ediliyor ve ön plana çıkan kadın oyuncular bu dediğim kriterlere daha çok sahip gibiler. sydney de oradan ilerleyecek gibi.
    kendisini gerilim filmlerinde izledim, yani oyunculuğu konusunda yeterince ikna edici ama görüntü faktörü daha baskın geliyor. yaşlandım bu işler için biliyorum ama gençlik zamanına dönüyor zihin bazen.

    edit: böyle başlıklara gözüm kayıp tıkladığımda neden hoşlanmam, örnekleme yapılmamasından. buyrunuz:

    https://wallpapercave.com/wp/wp6069372.jpg
    http://www.celebzz.com/wp...ta-tea-party-in-la-10.jpg
    https://pbs.twimg.com/media/EwOhloWWUAsa5s4.jpg
    1 ...
  18. the voyeurs

    1.
  19. amazon da izledim, yakın zamanda yapılmış bir gerilim filmi izleyesim vardı ondan açıp baktım. genel olarak beğendim. açıp baktım derken: (bkz: sydney sweeney) başlığını da sözlükte benim açacak olmama inanamıyorum gerçekten. sol frame i zaman zaman abazan yazarlar yıkarken (bkz: cem yılmaz).. neyse.

    doksanlarda erotik tandansta çekilen gerilim filmlerini andırır olmuş. aslında sonları daha gerilimli olma potansiyelindeydi. bir de sürprizleri sıralayalım demeye karar verip twist üstüne twist verirken gerilim filmini hunger games modeli intikamcı kız şeysine çevirmeseler daha iyi olurmuş.

    neyse, temposu yerinde film. son yarım saate çok iyi giriyor, ilk twisti yeyince şaşırıyorsun, sonra üzerinde durduğu izlemek-izlenmek konseptine kapılıyorsun. bağlanacak derken filmin bitmeyeceği tutuyor.. ya keşke kuşların ölme sebebini ucundan gösterse, pippa nın intikam alma-almama ihtimalini havada bırakıp bitirselerdi. bağlamaya kalkınca d sınıfı türk filmi gibi bitti, ona üzüldüm.

    neyse ben sydney i doldurayım azıcık.
    1 ...
  20. cemal abdullah alvi

    1.
  21. Isid kadısı olan, Gaziantep te kuşçu dükkanı işletirken yakalanan, 3 oğlu IŞiD için savaşırken ölen..

    Ne alaka diyenlere şimdi neden bu başlığı benden önce açan olmadı diye haykıracağım, neden mi?

    https://youtu.be/AguXU0gUvX0

    Hatırlamayan varsa (bkz: 22 aralık 2016 ışid in iki askerimizi şehit etmesi)

    Bakın çok az konuda bu kadar net ve sert konuşurum. O çocukların tek damla gözyaşına sebep olanı bulmak ve yargılamak kırmızı çizgimdir. Ki kanına girme ve infaza sebep olma ihtimali bile.. dikta rejiminizi, garip söylem ve yapmadığınız eylemlerinizi, zuladaki servetiniz ve yedi sülalenizi bu işe karıştırmadan ve suyu bulandırmadan bu işi çözecek siniz.. iktidarı muhalefeti kim bu işlere dahil olduysa.. bela okumayacağım, elbet bir gün bu ülkede hukuk sınırları içerisinde cezanızı bulacaksınız.
    1 ...
  22. zihinde yer etmesinin lanet gibi çöktüğü gerçekler

    1.
  23. neyse ki çoğu komik, acı veren hissi olarak benzer mevzuların okuyan kimsenin hayatında yer almadığını umduğum gerçeklerdir. ara ara aklıma geliyor, belki birden fazla entry yazar veya girdiğimi güncellerim ama ilk aklıma gelen en az iki örneği yazacağım.

    yalnız, burayı okuyanlara da lanet gibi bunları bulaştırmış olacağım. o yüzden haberdar olmak istemeyen varsa şimdiden uyarıyorum hemen uzaklaşsın. çeşitli film ve dizilere ilişkin sürprizleri açıklamak sayılmaz, o ayrı kategori. başlığı spoiler a bulamayın rica edeceğim.

    --spoiler--

    Buradan sonra geç olacak gözünü aşağı indirmemek için hala zamanın var.
    --spoiler--

    Peki, o zaman hafif olanından başlayayım.

    "abdullah gül george clooney ile çok benziyor."

    vallahi, arayın google ı bakın. ama özellikle clooney hayranları için çok geç olacak, hakkındaki bütün algı abdullah gül ile eşitleniyor. Belki ikisini de seven veya abdullah gül hayranı olanlar için iyi birşeydir ama.. bulaştırdım bile.

    ve elbette, (bkz: serkan is my girl)

    bu cümleyi görüp videoyu izleyenler için hayat başka akacak artık. Üzgünüm, siz istediniz, ben uyardım. ki zihnimde zaman zaman "serkan is my queen, serkan is my queen girl"diye çeşitlediğim bir versiyonu da var ama, ya yazarken utandım!

    film yazacaktım kendi yazdığımla çelişeceğini fark ettim. tamam bu kadar şimdilik.
    0 ...
  24. hikayesi başrolden daha acıklı olan yan karakter

    1.
  25. birçok örneği olan karakterdir. genellikle fedakarlığı veya cefası, sonucu önemli ölçüde etkileyen, seyir değiştiren bir işlev görür kanımca. bir de elbette hikayenin dram-trajedi olması önemli, daha acı deniyor. airplane filminde başroldeki adamı dinlerken kuruyup kalan yaşlı kadının sonu trajik normalde ama komedi arka planı varken öyle algılanmaz malum.

    ben özellikle, hikayesini tamamladığında derin bir of çektiren, o sıkıntıyı, çaresizliği damarlarımda hissettiren karakterlerden bahsedeceğim. aralarında sonları iyi bittiği yorumlananlar olabilir, ama yaşanan yıllar ne olacak?

    hikaye - karakter şeklinde belirtmek gerekirse;

    harry potter - severus snape
    yüzüklerin efendisi - smeagol
    bojack horseman - beatrice horseman
    çemberimde gül oya - zarife
    istanbullu gelin - garip selimer

    bir de çok sevdiğim iki dizi için verilen örnekleri gördüm de, onlara da detay eğilmek isterim. breaking bad için jesse yazanlara sorarım bir kere, jesse yan rol mü, şaka mısınız? daha beterlerini öngörüp, kabuslardan dönüp, planladığı şekilde olayları sonuçlandıran, diğer baş karaktere de yol açan bir baş karakter hikayesi bu. acıklı olanı yarım kalandır, iyi ve delikanlı yaşansa da boktan ellerde sonlanandır. benim oyum bu dizide hank schrader a. better call saul izlemedim, orada anlatılan daha trajik hikayeler olabilir, onun olmadığını varsayarak söylüyorum.

    boardwalk empire çok havada kalmış, yapımcı katline uğramış bir dizi ama gillian a oy veren var. onunki tamamlanmamış, tamam hali buysa da acıklı pek olmamış bir öykü kanımca. hayatı elinden alınmış olup, herşeye rağmen iyiliği seçip karşılığında hayatı daha bok olan karakterler yanında aşırı mağduriyet eksik kalıyor bence. benim oyum, açık ve net, direkten dönen, zirveye adım kala en büyük korkuları esas olan richard harrow a .
    0 ...
  26. decathlon da satılan malum çantayı kullanan tip

    1.
  27. (bkz: quechua arpenaz 10)

    belirttiğim çanta olduğunu düşündüğüm yetersiz tasvir üzerinden yapılmış eksik analize verilen addır. bu çantayı şirketimiz çalışanlara özel günlerden birinde herkese dağıtmıştı, evin bir yerinde bekliyordu. aradan bir yıla yakın zaman geçti, bilgisayarlarımız değişti. yeni gelen makineyi bir denedim ki bu çantaya sığıyor. şarj aleti, faresi ve birkaç öteberi ile her yere gidebiliyorum, kullanmaya başladım. kendimi öncü yad ediyorum, şirkette de kullanılmaya başlandı. cinsiyet, kişilik, demografik özellik ayrımsız çok farklı arkadaşlarımız da kullandı bunu. buradan karakter analizine gitmek bu sebepten yersiz bu bir.

    çanta ve insanın kendini rahat hissettiği tasarımları ben kendimde oldum olası düşünür ve sürekli bunu ihtiyaca göre güncellerim. üniversite zamanından beri. saçımın şekle girmediği, walkman taşıdığım günlerde büyük ve çok cepli çantalarla dolaştım. fırdöndü tarak, koca bir jöle, birinde kalacaksam yatacak eşya, çeşitli kitap ve defterler doluydu. sonra saçlar lastik tokayla toplanır hale geldi, discman e geçtim;
    discman çantasına kalemleri sokup her derse tek defter kullandım. sonra iş hayatında hep spor çantalı takım elbiseli tip oldum bir süre çünkü bilgisayarımı yanımdan ayıramıyordum. tabletler çıktı, edindim bir tane, sonra takım elbiseye kombin tablet taşınır çantalara geçtim. sonra büyük çanta, sonra decathlon, sonra deri çanta. dönüp duruyorlar. çok şey etmeyin yani.
    0 ...
  28. türk insanının hobi sahibi olmaması

    1.
  29. hobi sahibi olmanın lüks olduğu, hobi sahibi olmaktan daha ciddi başka sorunların var olduğunu hepimiz ön kabul olarak aldığımız için öncelikle doğru olduğunu düşündüğün önerme. mutluluk tanımını insanın kendini bilmesi, hoşuna giden işleri yaparak zamanını sürdürmesi ile değil, ev, araba, aile sahibi olması, düğün dernek yapması, çoluğa çocuğa karışması, hepsi varsa da yat, villa sahibi olup lüks mekanlarda takılmasıyla yapan bir toplumun hobileri olması ne kadar mümkün allahaşkına? ama sırf bundan da değil. zaten hobileri olmadığı için hayata bakışını farklılaştırma ihtimali yok, bu esnekliği yoksa ve zihnini boşaltamıyor, birikmiş sinir ve stresini uğraşlarına aktaramıyorsa; kendi hayatından nefret eden, hayatındaki sorumluluklarını yük olarak gören, yerinden kıpırdamamayı marifet sayan bir insan tipine evriliyor çoğu kişi. şehir hayatında uzun çalışma saatleri ve ev-iş mesafesinden kişisel zamanının kalmaması bundan; ama ben burada bir tavuk-yumurta paradoksu görüyorum. kaç tanemiz, hayatımızı yaşamaya zaman kalmıyor diye evini işine yakın taşıdı veya bunu önceliklendirecek adımlar attı ki, gelip burada çalışma hayatının zorluklarından bahsediyoruz. ekonomik olarak ikamesi olmayan tek kaynak zaman iken, lafta kariyerini düşünür, çok para kazanır bilmemne diye dünyanın bir ucunda olsa işyerlerine gidip, en boktan imkanlara baştan razı oluyoruz ya, orada teslim olmuyor muyuz arkadaş?

    hobilerden nasıl buraya geldik derseniz.. kendine düşünme zamanı kalan, biraz estetik kaygısı olan insan kendine ve sosyal alanına da dikkat eder. göt göte hiçbir toplu taşıma aracına binmez mesela. tost olacağını bile bile iki kişinin sığacağı yere 20 kişiyi arkasında bırakıp, 10 kişiyi ezip, beş kişiyle balık istifi binmez.

    bu arada hobiden bahsederken bile, yine en idealini düşünen, üçüncü kişilerin tek bir laf edemeyeceği düzeyde hobisini yapmadığı durumu hobiden saymayanlarınız var, muhtemelen farkında da değilsiniz. üzülüyorum size. düz kitap okumak bile hobiden sayılmaz. sen o kitapları düzenlemeye, sıralamaya, bakımlarını yapmaya zaman ayırmıyorsan, ayracıydı kalemiydi azıcık özenmiyorsan, kitaplarla ilgili notlar tutup görüşlerini başka insanlarla paylaşmıyor; bunlara bağlı okuma tercihlerini kendin belirlemiyorsan o kitap okuma şekli de bir hobi değil canım kardeşim. ilk aklıma gelenleri yazdım, hakkıyla uğraşan birine sor anlatsın. sen bu kafayla kaç kitabın olduğunu, en son çıkan kitabın kütüphanende olup olmadığını takip eder, aldığın kitapları doğru düzgün okumazsın bile. yağlıboya pahalı, kurs pahalı, malzeme pahalı. e pahalı tabi, sen yedi göbek ev sahibi olmaya kenetlenmişken böyle ülkede kaç ressam var da kimin aklına yağlıboya üretimine girmek gelecek? paso ithal edersin. ülkenin binlerce yıllık geleneğinde işine geleni yok sayarsın, kendi yerli enstrümanlarını bile çinlilerden alırsın, telini aksesuarını zaten onlardan alırsın.

    hobi sahibi olmak, uğraşını sürdürdüğün işi çok boyutlu olarak yapmaktır kardeşim. pahalıysa ucuzunu aramak, işçiliğe para veriyorsan kendin yapmayı denemek, paran yetişmiyorsa neye yetiştiğine bakıp paranın yetiştiğini geliştirmektir. pul alamıyorsun da taş koleksiyonu da mı yapamıyorsun örneğin? kolonyalı mendil de mi toplayamaz bir insan? toprak türlerine bakıp kendi kil yapmayı da mı deneyemez? karakalem eskizini herkes mükemmel mi yapıyor da hemen yağlı boyaya ve tuvale atlamak istiyorsun?

    aralara serpiştiremedim, buraya yazıyorum. internete ulaşamadığını kimse söylemesin bana. evet bu kadar yoğun bilgi içerisinde doğrusunu seçmek esas zor olan, bugünlerin mücadelesi ihtiyacın olanı seçebilmek üzerine. bu dünya, dinlediği tek plakla evini terk edip hayatını riske eden müzisyenler, sadece zihnindeki hayalin peşine düşen hayalperestlerin tarihiyle dolu. boyası yoksa boya yapan, elindeki malzemeyi boya ve tuvale ne şekilde olursa olsun dönüştürenlerle dolu. yaşadığımız hayatın zorlukları var ve en yakınlarımız dahil sürekli bir mücadele ve bitmeyen gerekliliklerle bizi işlemeye çalışıyor, ben zorlukları küçümsemiyor veya reddetmiyorum. sadece hobilerle uğraşılan zamanın, insanın kendisine dönebildiği zamanlar olarak görüyorum ve bu seçimi mutlaka yapmakta olduğumuzu işaret etmek istiyorum.
    1 ...
  30. lc waikiki nin başarılı olmasının nedenleri

    1.
  31. başındakilerin profesyonel olmasından dolayıdır. bildiğim kadarıyla patronlarının tek yaptığı, koleksiyon içerisinde bir ürünün ne kadar fiyata satılması gerektiğine karar vermek. o kadar.

    kritik ve iyi bildiği süreci kendi yürütüp diğer fonksiyonları alanının profesyonellerine bırakmak. yani her işin üstesinden gelebileceğini düşünüp altındakilere paspas muamelesi yapmıyor. ki firma satış ve üretim olarak ayrıldıktan sonra satış firması üretim firmasından mal almayı karlı olmadığı için kesmeye karar verebilmesine kadar uzanmış bir profesyonellik ve yönetimdir.
    1 ...
  32. uzaktan çalışmanın kalıcı olması

    1.
  33. insan kaynakları departmanlarının üzerinde ciddi anlamda çalışmasını gerektiren unsurdur. korona günlerinde ortaya çıkan, bazı işlerin uzaktan yapılabileceği, yüzyüze yapılabilen birkaç faaliyete çözüm bulunduğu anda ofislere sınırlı veya hiç ihtiyaç olmayabileceğidir. elbette sahası olan üretim firmaları için yapacak fazla birşey yok, ama özellikle hizmet sektörü ve orta vadede perakende sektöründe merkezi birimlerin çalışma alanlarının daralması, masa sahipliğinin programlara bağlı olması, evden çalışmanın yaygınlaşmasının hem işletmeler açısından karlı, hem çalışanlar açısından yararlı olacağını düşünüyorum.

    bir avantajının da yıllık izinlerin öneminin anlaşılmasının, insanların hakkıyla izin kullanımının önünün açılmasının olacağını tahmin ediyorum. çünkü evden çalışma dediğiniz, yöneticinin atadığı, farklı iş partnerinin beklediği bir işi olmayan çalışanın boşta olması gibi bir durum. hakkıyla bir program dahilinde çalışanları ayrı tutmak gerekir ama, çoğunluk için itiraf edelim durum bu. bir süre sonra zaten ofise geçileceği düşüncesinin de etkisi var. e çalışandan yöneticisi veya bağlantılı kişi iş talep ettiğinde yaptığı bir duruma izin demek de aynı şekilde tuhaf gelmeye başlayacak. ki bu zaten normalleşmiş ciddi anormal bir durumdu.

    güvenlik altyapısı, hukuki özel durumlar da ayarlandığı noktada bu şekliyle yürürlüğe girmesinin önünde engel kalmıyor. çalışanlar ve işverenlerin karşılıklı çabaları ve anlayış değişikliği ile bu iş tamamlanır. son olarak, özellikle geçtiğimiz 12 yılda yöneticilik anlamında berbat bir sınav veren x kuşağını tasfiye edecek olan akımdır kanımca. yine istisnalar olacaktır, canını dişine takıp sonuç alan, çalışkan bireyler nitelikleriyle belirlediğim çerçeve dışında olacaklarının da farkındadırlar sanıyorum. çünkü bu nesil kendinden önceki 1-2 neslin sıfırdan oluşturduğu, piyasaların genişlemesi sayesinde büyüyen işleri kendileri yapmış edasıyla kibire kapılıp gelişime ve arkadan gelenlerin gelişimine engel oldular. şimdi artık onların fantazi dünyasındaki binlerce çalışan orduları, makam odaları fiziken olmayacak, olsa da anlamı kalmayacak. çoğunun bilgisayar kullanımına yatkınlığı yokken teknolojik araçlar ve veri yönetimi iş modellerinin temelini oluşturacak. dolayısıyla yürü ya kulum girip beklemedikleri büyüklükte unvanları takan, makam koltuklarına kurulan, sosyal ilişkiler ve ikili diyalogla yol alan bu anlayışın yeni normalde gidecek yeri kalmadığı için y kuşağı yöneticilerin yaygınlaşacağını da söyleyebiliriz.

    son olarak da, basmakalıp, işi bilmeden atılan adımların çamura batacağı; bu kapsamda kendini yenileyemeyen büyük balıklarla yüzmeye mecali olmayan küçük balıkları, çevik piranhaların ve tecrübeli avcı balıkların mideye indireceği günler yaşayacağız. anlayamayanlar vahşi kapitalizm diyerek kendilerini kandırsınlar.

    bu arada burada yazdıklarımın çoğu pandeminin ilk 3 aydındaki tespitlerimdi. zaman geçti ama iş dünyası çok sınırlı örnek haricinde bu konuları bir sorun olarak ele alıp çözümüne odaklanmadı. kendi şirketimde de işi 3-5 seneye tarih olacak tipler ücret, unvan, araba diye ağlıyor ve ciddi ciddi bunlara kulak kabartılıyordu. Yok, boku yiyene kadar kimse anlamayacak o kesin.
    1 ...
  34. mezuniyetine gitmeyen öğrenci

    1.
  35. gönül kırıklığı olan, okuduğu bölüm ve arkadaşlarıyla umduğu bağı kuramayan öğrencidir. benim üniversite ile ilgili böyle bir durumum var, paylaşmak isterim.

    ben köklü anadolu liselerinden birinden mezun olduğum için, önemlidir arkadaşlar. ne önemlidir, yıllıkta ne yazdı, kim yazdı, nasıl yazdı, ben ne yazdım, nasıl yanıt aldım vs. istanbul üniversitesinin güzide bir bölümünde okuduğum arkadaşlarıma da, ciddi emek harcayıp yıllık yazıları yazdım. karşılığında ise..

    ya hiçbirşey gelmedi, ya bir yazı yazılmış, duygu barındırması beklenirken şöyle bir uğranıp geçilmiş. bir tanesine aramızdaki bir şakayı hem de küfrü sansürleyerek koymuşken, komple çıkartmış. bir tanesi sayfamda yer yok falan demiş. alt sınıflardan yakın olduklarımdan rica etmiştim, ölü taklidi yaptılar.

    ben de başlarım öyle işe diyerek yıllık sayfalarına dahil olmadım. ne olacağım, dönüp bakmayacağım yıllık sayfasından ne hayır gelir. biri ikisi meşhur olmuş dönem arkadaşlarımı yakınlarıma işaret edip göstermem olur biter. mezuniyete gelince..

    aynı şeyler geçerlidir. lise mezuniyet kutlamaları içerisinde beni en çok buran, geren, ailelerin de geldiği kep atma töreniydi. okul bahçesindeydi ama, aşık olduğun kızla yan yana gelemezsin, şöyle içinden geldiği gibi sarılamazsın, aile gelmiş salak kardeşim kendisini görmek istemem diye gelmemiş, anne baba desen zaten ayrı frekanslarda..

    üniversitede de kep atma törenini hipodromda yapacağımızı duydum. lan en son balık istifi bir yerden bir yere 19 mayıs törenlerine hazırlıkta gittik, o gidişin travması kalkmadı üzerimden yıllarca. böyle saatlerce sırada beklediğin, allahın günü tören olacak da müdür gelecek de konuşma yapacak. onun çok büyük çaplı ve dolayısıyla daha kontrolsüz olanı. sonra da hipodrom çimlerine kep attığını konuşacaksın. gitmedim arkadaş, gitmem öyle etkinliğe.
    1 ...
  36. misvak dergisi nin ülkenin mizahına yön vermesi

    1.
  37. 32 mayıs'tan itibaren mor güneş doğduktan sonra geçerli olacak önermedir. makul bir üslup ile yazıldığı için gerekçelerini de leman örneği ile açıklayabilirim:

    doksanlı yıllarda leman uzak ara en çok okunan mizah dergisiydi. mizah çok kaliteli olmakla beraber yapılan sadece mizah değil, bildiğiniz politik siyasi yorumlama idi. sadece iktidar muhalefet karşıtlığı darlığında değil ama, her anlamda her açıdan. ben ki o yıllarda haber bültenleri ile işim olmazdı, eminim o dergi beni daha adamakıllı donatmıştır.

    somut gerçeklere gelirsek, o dergiden dizi ve film senaristleri çıktı. siyasi yorumcu çıktı. kendisi başka bir mizah dergisi ekibi daha çıkartacak bir mizah dergisi ekibi daha çıktı. ülkenin en önemli stand up komedyeni çıktı. reklamcılar, ajanslar çıktı. hazır yemek franchise veren mağazalar çıktı. yani mizah kültürünü birçok farklı alanda yapabilmiş bir ekolden bahsediyoruz.

    verilen örnek ve en iyiler diye seçilen karikatürler sadece teknik olarak yeterliliği değil, espri niteliği bile tartışmalı işler. bu anlayış ve düzeyden çıksa çıksa trol çıkar, leman dan çıkanları zoraki çıkartmaya kalkarsanız eyyam çıkar, peşkeş çıkar, torpil çıkar.

    isterdim ama mizaha tahammüllü bir iktidar olsun da bu arkadaşlar böyle bir işe soyunuyor olsun. geç değil yeter ki emareleri görelim hep birlikte.

    zaten kendi düşüncesinde olmayanların aralarında konuştuğu bir mevzu olarak var olmasalar kanımca yok olup giderler. veya 90-2000 ler lemanı olmaları 3-4 nesil geçtikten sonra ancak olur.
    0 ...
  38. vatan hainliğinin en net tanımı

    1.
  39. vatan, üzerinde yaşam kurmuş insan topluluklarının yerleşik düzen kurduğu topraklar ve bu sınırlar içinde kalan her varlığı ifade eder. bu kapsamda, aşağıdaki şekilde olacağını düşündüğüm tanımdır:

    --- spoiler ---
    vatanın varlık, bütünlük ve/veya mevcudiyetini ortadan kaldırmaya çalışma, üzerindeki yerleşik düzen ve yaşanabilirlik hali ile vatandaş özellik ve niteliğini bozan işler yapma eylemlerinin en az birini, vatanın ve bir kişi bile olsa vatandaşın aleyhine olduğunu bilerek ve kasten gerçekleştirmesidir.
    --- spoiler ---

    örnekleyelim. türkiye benim vatanımsa; türkiye'nin varlığını ortadan kaldırmaya çalışan haindir. millet ismini küçülten, tartışmaya açmaya cüret eden, ülkenin işleyiş biçimini dağıtmaya teşebbüs eden, bayrağına ve devlet büyüklerine, tarihine saygısızlık eden haindir.
    türkiye'nin bütünlüğünü ortadan kaldırmaya çalışan haindir. ulusalcı diye tanım yaparak toplumun bir kısmını ayrıştıran hain, tanımın farkında olmadan ulusalcı işte diyen salaktır.
    türkiye'nin mevcut halini ortadan kaldırmaya çalışan haindir. ülke sınırlarını genişletme aşkıyla var olan vatan toprağını hakkı olmayana açan, peşkeş çeken, terk eden haindir.
    türkiye'nin yerleşik hayatını bozan haindir. doğasını mahveden, insanlarının sağlığını bozan, göçmen kuşları ortadan kaldırıp tarihi varlıklarını tanınmayacak hale getiren, tarihi niteliğini yok edenler haindir.
    türkiye'nin yaşanabilirlik halini bozan haindir. insanların hayatını devam ettirme durumunu tehlikeye atan, ailesini geçindirme, vatana millete yararlı bir fert olma kaygısı önüne başka şeylerin geçmesine ön ayak olan, vatandaşların birbiriyle iletişim kurmasını tehdit gören, vatandaşlar arasında cepheler açan, ekonomisini kendi ve çevresi, sınırlı ve belirli kişilerin lehine yönlendiren, diğer vatandaşların hayatına müdahale etmeyi hak gören haindir.

    vatandaş özellik ve niteliğini bozan haindir. vatandaşlık kavramını manipüle ederek farklı maddi manevi değerlere tahvil etmeye kalkanlar, vatandaşlığın kıymetini kaybettiren, başka herhangi bir değerler sistemini entegre etmeye çalışanlar, vatandaşları kendi uygun gördüğü manevi değerlerle yargılayıp hakkı olmayan yargılar veren, hain ilan etmeye teşebbüs edenler haindir.
    0 ...
  40. ilk kez bebek arabası alacaklara tavsiyeler

    1.
  41. hayat tarzınıza göre sade, kullanışlı, yeter sayıda özellik ve taşıma kolaylığı bazında bakarak bu işe başlayın diye ilk cümleyi kuracağım tavsiyelerdir.

    işte yok port bebesi varmış, 360 dönermiş, çantası varmış gibi nitelikleri geçin. paranıza göre iyi mal alın tabi, en kıymetli varlığınıza alıyorsunuz. son cümlemi idrak edemediyseniz edeceksiniz merak etmeyin.

    bir kere hafif, bagaja sığar ve taşınabilir olması önemli söyleyeyim. ben aldığım zaman arabaya 1000 tl kadar ödedim, benden 6 yaş büyük çocuğu olan arkadaşım 6 yıl önce benden fazla ödeyip aldığı bebek arabası vardı; tekerini ön koltuklara falan koyup öyle bagaja sığdırdıkları, her indi bindide montaja girdikleri model tekne gibi bir arabaları vardı. ben ise bagajdan arabayı çıkartırım, yanına uzanıp klipsini açar, arabayı tutma kolundan tutup havaya doğru salladım mı açılır. bebeğimi arabadan alıp kolunu çeker yere doğru ittiririm kapanır. bagaja koyarım bitti gitti. yanımda taşımam gerekiyorsa pazar arabası moduna girer, küçük yaşında bana bakar şekilde, büyüyünce öne bakar şekilde araba işlev görür. yeter kardeşim, abartmayın. çanta dediğiniz de makul büyüklükte yeterince gözü olan bir çanta alıp tutma koluna astın mı bitti. kime, hele de şu günlerde, gidip yatılı kalacaksın da bebeğe döşek seremediğin için arabadakini kullanmak işine gelecek? gerek yok, geçin bunları ya. ha hayat tarzına göre lazım olduğuna karar verirsen de al bir portbebe ayrıca, onu kullan.

    son olarak, bebek koltuğuyla birlikte önden düşünen avantajlıdır. bizim arabanın oto koltuk işlevi olan ana kucağı vardı. tak çıkar görece pratikti ama, ne bileyim sonradan aldığım 0-36 kg koltuk baştan elimde olsa daha rahat ederdik gibi geliyor bazen. bir de çocuklar nasıl alışıyor bilmiyorum, bizimki ayaklandı ayaklanalı arabada zaptedemiyoruz o yüzden baston gibi de kullanılan bir araba diye düşünmüştük, iki yaşa basmadan fazlalıkmış gibi gelmeye başladı.

    siz kendi yaşam tarzınıza göre düşünün, benimki bebek seyahatleri avm ve ev ziyaretleri döngüsünde geçen bir tarzda, tek çocuklu durum içindi, farklılıkları kendinizce değerlendirin. öyle bir durum vardır ki portbebe evde sabit iş görmüştür, portbebelisini alın. otomobilde taşıma yok, sokakta kullanacağınız yaşam tarzınız vardır, kocaman tekerli olanlarından alın. maddi durum elveriyordur, vereceğim markalardan bir tane, portbebeli azmanlardan bir tane alın. araç koltuğunu 0-36 aldınız, baston bebek arabası alın, çocuk çok küçükken kanguru kullanın. bebeğiniz arabasında çok rahat eden tiptedir, 360 dönen çok aksesuarlı olanından alın; size kalmış yorumlamak.

    kendi deneyimimi özetleyerek toparlayayım: belirttiğim şartlarda bebek arabasının yer kaplamaması ve taşıma kolaylığı inanın herşeyden önemli, biz ona yatırım yaptık. diğer opsiyonları gerekirse tamamlarız dedik. araba marka ve model önerileri;
    kraft pocket ve mamas papas armadillo. benzer yeni modelleri farklı markalar da çıkarmıştır, olayımız şu: arabamız en fazla araba+ana kucağı olarak iki parçaya ayrılacak ve araba katlanır-kolay taşınır hale dönüşecek.

    kanguru aldık ama kullanmak nasip olmadı, özellikle 1 yaş sonrası alışırsanız rahat edersiniz. araba opsiyonel kalır hatta almadan da devam edersiniz. bir tane çanta olabilen yatak aldık ki, muhteşem pratik bir olay. başka hiçbirşeye ihtiyacınız olmaz, o yatağa sığmayacak boyuta geldiğinde zaten basit tedbirlerle her koltuk onun yatağı olabiliyor.
    0 ...
  42. ömrün boşa geçtiğinin göstergeleri

    1.
  43. hayatınla ilgili hatırladığın en güzel anların detayını düşündüğünde böyle bir koleksiyonun var olmadığı ama var olduğu düşüncesinin tüm olumlu havayı yarattığını fark etmek.

    sohbete oturduğunda anlattığın hatıra ve enstantanelerin 10 yıl veya daha öncesine ait olması.

    seni diğer insanlardan ayıran hobilerin veya karakteristik özelliklerin eyleme dökülmemekte olduğunu fark edip kim olduğun sorusuna yanıt verememek.

    özel, üstün veya farklı bir insan özelliği düşündüğünde aklına başka bir insanın fena özellikleri veya sende olmayan imkanlarının gelmesi.

    sosyal medya sayfanda veya whatsapp grubunda karşına çıkan bir gönderiden başka insanlara anlatacak yeni bir şey bulamamak.
    1 ...
  44. pandemi tiyatrosuna inanmayanlar kulübü

    1.
  45. yapay zekanın şişirilmiş bir balon olması

    1.
  46. evet ne kadar gelişmiş ve fazla sayıda olursa olsun algoritma ve fonksiyonların toplamı hala insan zekası karmaşıklığından çok uzakta. ama pareto yaklaşımı ile, %80 lik sabit kitleye ulaşan %20 lik hizmetler karmasını algoritmaya teslim ettiğinizde muazzam insan gücünden tasarruf edebilirsiniz.
    3 yıl iş tecrübesi ile iş unvanına data scientist yazmaya utanmayan, matbaaya başkaldırmış hattatların torunları için balondur tabii. patlat da görelim kardeş.
    0 ...
  47. 56 akp linin istifa edip iyi partiye geçmesi

    1.
  48. maalesef yanlış giden birşeylerin düzelme belirtisi görünümlü, esasında toplumsal çöküşü hazırlayanların hayatta kalma çabası olan hareketlerden birisidir.

    bu elli altı kişi balyoz ergenekon davasını ölüme savunmadı mı? açılım rezaleti devam ederken devletin terörist ayağına gidip affetme yargılamalarına tepkisiz kaldı mı? rüşvet ve talan düzenine kendileri ve yakınlarını asla bulaştırdılar mı? tarikat ve cemaatlere mesafeli kalıp çocuk tecavüzlerindeki partilerinin tutumuna sessiz kaldılar mı?

    bu soruların hepsinin yanıtı hayır ise lafım yok. ama.. ama çok büyük bir ama, siz doldurun gerisini.

    tanım: çöküş kesin de olsa bir seferde olamayacağını, insanların da he deyince renk değiştirmeyip ara geçişte de çok canların yanacağını, çok mağdurların oluşacağını gösteren olaylar bütünüdür.
    0 ...
  49. şaka maka doların 1 12 ye kadar düşecek olması

    1.
  50. avro-dolar paritesidir o. veya dolar kurundaki toplam düşüştür, inanmayan 1 tl kaç dolar onu hesaplasın.

    son olasılık da, doların 1 aralık'a kadar düşecek olmasıdır. e daha bugün düşmüş daha ne olsun??

    tanım: son birkaç yıldır ayda bir hakkında yazsam, ülke ekonomisinin ne kadar başarılı olduğunun resmini çekeceğim iddiadır.
    0 ...
  51. acun ılıcalının dijital tv platformu kurması

    1.
  52. iyi hoş da bip var mı bip?
    mesela olacak o kadar gibi siyasi hicvi bol türk serilerini ekrana getirmek konusunda ticari kaygılar mı ağır basar, otokontrol mü?
    temeli maliyet kaygıları üzerine kurulu bir iş modelinde, o işin gerçek severlerine içerik üretmeyi dener mi yoksa kitleyi hedeflemek için magazin gündemine girmeyi mi yeğler?

    örnek vereyim: o ses türkiye'nin farklı ülke muadillerinde yapılan sahne şovları ve düet hazırlıkları bizimkilerden çok daha kaliteli. hadi maliyeti de geç, ingiliz muadilinde jüri üyelerinin ikisi tom jones ve jennifer hudson this is a man's world şarkısında battle olarak isimlendirilen tür düet yapıyor. atışma, düello, çarpışma, mücadele sözcükleri ile o ses türkiye yi birlikte aratmak istedim ben de, ne bulacağımı merak ediyordum. öyle ya, yıldız tilbe'sinden mfö süne sağlam isimler geçti jüriden, illa vardır diye.

    çıka çıka, yarışmacı için seda sayan'ın murat boz'u paraladığı, diğer jürlerin birbirine laf soktuğu görüntüler çıktı. oysa müzik programı ve müzisyenler işin içindeyse, 3 saatlik programın 2-2,5 saati müzikle geçmeli. diyeceğim bu kadar, her türlü farklı konsept programa bunu uyarlayın, sonra da siz deyin bu model tutar mı tutmaz mı?

    tanım: eski program teliflerinin, eski-yeni program karmalarıyla oluşmuş katalogla kurulacak abonelik platformu gelirleriyle amorte edilebileceğine aklı kesmiş türk ticaret ve medya devinin büyüme potansiyeli gördüğü alana yatırım yapması durumudur. elbette yatırım tavsiyesi değildir.

    Not: son zamanlarda takipçisi fazla olan leyla ile mecnun ve şampiyonlar ligi maçlarının platformda yer alması sürekliliği sağlayacak gibi. ama kalıcılık konusu hala ciddi anlamda şüpheli.
    0 ...
  53. 108 km hızla 1228 lira trafik cezası yemek

    1.
  54. yerleşim yerinden 108 km hızla geçip sözüm ona eleştiri hakkını kullanan ayıya haklı basılan cezadır.

    kimse canını sokakta bulmadı, insan hayatı bu kadar ucuz değil. şahsına münhasır yaşayacaksın diye kimse olağan hayatına devam ederken o hayatı riske sokmayı normal karşılamaz. uyun tabelalara ve hız sınırına kardeşim, kimse keyfinden yapmıyor bunları. senin gibi onbinler o kurallara onca hatırlatma ve uyarıya rağmen uymadığı için o ceza o kadar yüksek. olsun, o hızda gittiğin bir gün en az bir insanın hayatının kararma ihtimali ile teraziye koyduğunda birşey değil.
    0 ...
  55. doktorların izinlerinin iptal edilmesi gerekliliği

    1.
  56. olmayan gerekliliktir. her önemli gündem başlığından ülke bekasının sorgulanmasına geliyorsak devlet idaresinde sorun vardır, neden bu kadar gündemin içerisinde meclisi kapatıp iki üç ay yatışa geçtiler? oradan başlaması gereken yazar zırvası.
    0 ...
  57. yeni türkiye de çerez yenememesi

    1.
  58. 2010 lardaki yaşam standardımdan daha ileriye gittiğimi düşünmekle birlikte, o dönemde çok rahat erişebilip bugün erişemediğim en belirgin tüketim malzemesi olarak kuruyemişin eksikliğini sadece benim fark etmemiş olduğuma sevindiren tespittir.

    o zamanlar, evet maliyeti diğer çerezlerden yüksek de olsa bir paket pringles ikamesi olacak fiyatlara erişip, bugün maliyeti kurtarmadığından olsa gerek piyasada bulamadığım bir kuruyemiş var. şimdi o do çoroz mo diye çıkışan olur ondan açıklıyorum. çerez evet, yeni mezun maaşıyla gözüm kapalı uzandığım bugün üretimden kalkan bir tür. iyisi mi başlığı altında anlatayım (bkz: dor leo tropicana mix) ama çerezin eskisi gibi yenemediği bir ülkede yaşadığımız gerçeğini, sadece çerez başlıklarında dolaşarak da görebileceğiniz acıklı durumdur. ama müstehak, yer fıstığını da göremediğimiz zamanlar gelse yine politik davutçuluk yaparsınız siz.
    0 ...
  59. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2024 uludağ sözlük