34 yaşında olduğumu yüzüme çarpan doğum yılım. Bundan daha önemlisi ise George Orwell 'in muhteşem romanına adını vermesidir. Orwell 40'larda yazmıştır romanı ancak günümüz siyasal ortamını ve teknolojisini mükemmel bir öngörü ile yansıtmıştır.
Orwell kitabında der ki;
egemen kesimin iktidardan düşebilmesinin yalnızca dört yolu vardır. ya bir dış güç tarafından alt edilecektir, ya ülkeyi yönetmekte kitlelerin baş kaldırmasına yol açacak kadar yetersiz kalacaktır, ya güçlü ve hoşnutsuz bir orta kesimin doğmasına engel olamayacaktır ya da kendine olan güvenini ve yönetme isteğini kaybedecektir. bu nedenlerin hiçbiri tek başına işlemez, dördü de şu ya da bu ölçüde bir arada etki eder. kendini bunların hepsine karşı koruyabilen bir egemen sınıf sürekli iktidarda kalabilir. önünde sonunda, belirleyici etken, egemen sınıfın zihinsel eğilimidir.
Stefan Zweig abim alınmasın ama gelmiş en geçmiş en sağlam roman belki de budur.
Bir de spoiler verelim de tam olsun:
daha sonra ruth, prenses'ten bölümler okurken kızın dudaklarındaki kiraz lekesi gözüne martin'in gözüne çarptı. bi an için ruth'un tanrısallığı paramparça oldu. o da topraktan yapılmıştı. toprağın yasaları, herkes için olduğu gibi onun için de geçerliydi. dudakları kendisininki gibi ettendi. kirazlar, tıpkı kendi dudaklarını boyadıkları gibi, onun dudaklarını da boyuyorlardı. bir kadındı o, tıpkı ötekiler gibi bir kadın. bütün bunlar birdenbire oldu ve onu sersemletti. sanki güneşin gökyüzünden düştüğünü ya da tapılan bir tanrısallığın kirlendiğini görmüştü.
3-5 tane zibidi öğrenci için koca okul binasını Mahmut hocasının çalıştığı özel liseye hibe etmiştir. Madem bir güzellik, favour yapma hevesindesin git milli eğitime bağışla binayı. Özel okula bina hibe etmek de ne amk?
Filtre kahve içemeyen fakirlerin kendilerini kandırmak için uydurdukları bir şeydir. Oldu olacak yer sofrasında için de samimiyetiniz katlansın. Hatta, bakkallarda kilo işi satılan kare bisküvi banın içine, tabi almaya paranız yeterse.