bugün

andre maurois tarafından yazılmış kitap
hayat okulunda öğretilen ders. *
nietzsche'nin de dediği gibi ''bazıları seyrederken hayatı en önden, kendimize bir sahne bulup oynamak'' tır.
"yaşama sanatı yalanlara inanmayı bilme sanatıdır."

(bkz: c pavese)
arthur koestre kitabı.
yaşam şeklini sanatla bağdaştıran eşsiz bünyelerin cümlesi.
anadolu insanın inceliklerine kadar bildiği ve icra ettiği sanattır.
o bayram bana ayakkabı almaya karar verdiler.
hazır ayakkabı satan mağaza yoktu şehirde. tek ayakkabı yapan dükkánında ayakkabıcı çıplak ayağımı bir kartonun üzerine koydu, iyice basmamı
söyledikten sonra ağzındaki kurşun kalemi eline alıp ayağımın çevresini çizdi.
o ayağımın çizildiği karton benim ayakkabı numaramdı.
günlerce yeni ayakkabılarımın hayalini kurdum. babamın anlattığına göre ayakkabılarım siyah ve bağcıklı olacaktı.
kapının her çalınışında koştum.
ayakkabılarım bayramdan bir gün önce geldi, siyah-bağcıklı.
o gün onları giymedim. bayram gecesi yatağımın altına yerleştirdim yeni ayakkabılarımı.
arada bir kalkıp kutusundan çıkartıyor, yere koyuyor, yukarıdan, yandan, önden bakıp duruyordum. parlak ve yuvarlak burnunu gecenin karanlığında kim bilir kaç kez okşadım.
uyku girmedi gözüme.
sabahleyin ev ahalisi kalktığında, ayakkabı kutusu kucağımda sandalyede oturuyordum ben.ayakkabımı babam giydirdi.
ayağıma olmamıştı ayakkabılarım, dardı ve canımı yakmıştı.
ama bunu babama söylemedim. o 'sıkıyor mu?' diye sordukça 'hayır' yanıtını
veriyordum.
'dar, ayağımı acıtıyor' desem, geri gidecekti ayakkabılarım ve
ayakkabıcının hemen bir yeni ayakkabı yapması olanaksızdı.
o bayram sabahı canım yana yana yürüdüm.
bir süre sonra acı dayanılmaz oldu.
dişimi sıktım.
topalladım.
soranlara 'dizimi vurdum' dedim, ama ayakkabılarımın ayağımı sıktığını kimseye söylemedim.

doğrusunu isterseniz yaşam dar ayakkabıyla yürümektir.
kimi zaman dar bir maaş, kimi zaman sevimsiz bir iş...
kimi zaman bir mekan dar ayakkabı olur bize, kimi zaman bir çevre, kimi
zaman bir sokak, ya da bir şehir...
kimi zaman dostluklar, arkadaşlıklar, beraberlikler bir dar ayakkabıya
dönüşür.
kimi zaman zamandır dar ayakkabı, geçmek bilmez.
kimi zaman mutlu gözüken bir beraberliktir..
kimi zaman zenginlik, kimi zaman başınızı koyduğunuz yastık...
canınız yanar.
topallaya topallaya gidersiniz.
sonradan öğrendim yaşamın dar ayakkabıyla yürüme sanatı olduğunu...
alfred adlerın insanı tanıma sanatından sonra en bilinen kitabı. Girişteki "adler uzerine" yazısı çok guzel ve açıklayıcı olmuş **. giriş yazılarını pek sevmem ama önce bunu okuyun derim. kitabın içeriği çok zengin ama insanı tanıma sanatıyla* kıyaslarsak biraz üstün körü geçilmiş. en çok üstünde durduğu konular "ilk çocuk-son çocuk" , "3 yaşam sorunu" ve özellikle "aşağılık/üstünlük kompleksi". Aşağılık ve üstünlük duygusunu açarsak ; her insanda belli bir aşağılık duygusu vardır. Ne var ki ilgili duygu tek başına bir hastalık olmayıp bireyin sağlıklı normal çabaları ve gelişimi için uyarıcı rolünü oynar. Asağılık duygusu , ancak bir yetersizlik duygusunun insanı egemenliği altına alması ve onu iyi işler yapmaya teşvik etmek şöyle dursun , depresif ve gelişim gücünden yoksun hale sokması durumunda patolojik nitelik kazanır. O zaman üstünlük kompleksi , aşağılık kompleksine yakalanmış kişinin güçlüklerden yakayı sıyırabilmesi için izledigi yollardan biridir. Yani özetle hepimizde belli bir derece aşağılık kompleksi vardır. Fakat normal bir insanda üstünlük kompleksine rastlanmaz , sadece ileri düzeyde aşağılık kompleksi yaşayan kimselerde görülür. üstünlük kompleksi bir olayin ikinci evresi , aşağılık kompleksinin dengelenmesidir. (bkz: kompenzasyon)

*****
kitaptan bazı bölümler;

--spoiler--
# önemli olan, bireyin eylemle ilişkisini ve eylemin içerisine oturduğu çerçeveyi anlamak, yani bireyin tüm eylem hareketlerine yön veren bireysel yaşam amacını saptamaktır.

# bütün toplumsal olaylari anlamamızı sağlayacak şifre , insanlarin kendilerini gösterebilecekleri bir durumu ele geçirmek için sürekli çaba harcadıkları gerçeğinde saklı yatmaktadır.

# Bir insanı gözlemlemek istiyorsak , en iyisi güçlüklerle boğuşmak zorunda kaldığı zamanı bekler , böylesi durumlarda onun çeşitli duygu ve devinimlerini , ayrıca kendisini başkalarından ayıran karakteristik özellikleri ele geçirmeye çalışırız.

# (hastam) kadınlara karşı kararsiz bir tutum içindeydi. bir kadını sevmeyi ve onunla evlenmeyi istemiyor değildi , gelgelelim o güçlü aşağılık duygusu nedeniyle bu gibi planlara el atmaktan ödü kopuyordu. Bir bakıyorsun bu kıza , bir bakıyorsun bir başka kıza kaptırıyordu gönlünü. Zaten nevrotik insanlarda sık karşılaşılan bir durumdur bu , çünkü bir bakıma "iki kız bir kızdan daha azdır"

# Düşlerin duygusal açıdan esrikliğe sürükleyici nitelik taşıması , ne tuhaftır ki düşlerin oluşumunu engellemek için de bir yöntem tutuşturur elimize. Düşünde gördüklerinin anlamını kavrayan ve düşünde gördükleriyle kendi kendini bir esriklik durumuna sürüklediğini anlayan kimse artik düş gormez !

# bir çocuğun bir şey aşırması , bireysel psikolog için suç oluşturmaktan çok sahip oldukları şeyleri artırma yolunda çocuksu bir girişimdir. insan ancak sahip oldugu bir şeyin zorla kendisinden alındığını hissettiği zaman böyle bir yola başvurur.

--spoiler--