bugün

7 şubat 1880'de viyana'da doğdu. orta sınıfa mensup bir yahudi ailenin çocuğundan bridir. henüz beş yaşındayken kendisini ölümle yüzyüze getirecek kadar ağır bir zatürre geçirdi. 1895 yılında viyana tıp fakültesinden doktor olarak mezun oldu. önce oftalmoloji, sonrada genel tıp alanında pratisyen hekim olarak çalıştı. freud'la tanıştı. psikanalizden hayli etkilenmekle birlikte freud'un görüşlerine katılmadı. 1913'te bireysel psikoloji cemiyeti adıyla bir cemiyet oluşturdu. nevrozların ve insan kişiliğinin açıklanmasında organik kusurlar ve yetersizlikler ile, bunlardan ileri gelen aşşağılık duygusuna ve bu duyguyu gidermek için gösterilen güçlü olma çabasına ağırlık verdiği çalışmalarıyla tüm dünyada tanındı.
bireysel psikoloji kuramının babası.
1920 yılında Viyana Halk Enstitüsü'nde verdiği konferanslardan oluşan insan tabiatını tanıma isimli kitabı 1927 yılında almanca olarak yayınlandı.Bu kitapta insan kişilğinin gelişmesinde aşağılık duygusunun ve bu duyguyu gidermek için gösterilen çabaların önemini vurgulanmış.
freud vs alfred
psikanalizin öncülerinden olmakla beraber, fikirleri freud'dan çok farklıdır.

her kişinin eksik olduğu yanlar vardır. çevresel faktörlere ve çevremizde kendimizle kıyaslayacağımız kişilere göre önem kazanan eksikliklerimiz vardır. kimimizin gözü bozuk, kimimizin matematik yeteneği düşüktür. bu durumlarda insanlar aşağılık duygusu yaşar. aşağılık duygusu aslında iyi bir şeydir çünkü bu duyguyla mücadele ederken kendimizi geliştiririz. kişilerin bu aşağılık duygusuyla baş etme yöntemi ve başarılı olup olmadığı, kişiliğini belirler.

aşağılık duygusuyla baş etmenin üç yolu vardır:
1. mükemmellik çabası
kişiler eksik yönlerini aşmaya veya başka bir şeyle dengelemeye çalışırlar. eli olmayan kişilerin ayaklarıyla yazı yazmaları ve hatta ressam olmaları buna örnektir. çirkin bir kadının entellektüel yeteneklerini ilerletme çabası da çok güzel bir örnektir. sağlıklı yöntem budur.

2. üstünlük çabası
burda kişiler eksikliklerini görmezden gelirler, kendilerini diğer insanlardan üstün görme eğilimindedirler. eksikliklerini bilinçaltına iterer. nevrotik problemler yaratır uzun vadede bu yöntem. uzun vadede kişi üstünlük kompleksi geliştirir.

3. çabalamamak
kişi kendisinin eksik bir insan olduğuna inamıştır. ya eksiklerini aşmayı denemiş ve başaramamıştır, ya küçüklüğü boyunca otoriter bir aile tarafından ezik olduğuna, başaramayacağına inanmıştır. kendine olan güveni çok düşüktür. çaba göstermemeyi tercih eder. uzun vadede aşağılık kompleksi geliştirir. nevrotik problemlere işarettir.

adler'e göre, kişi eksiklikleriyle yüzleşmeli ve onları aşmalıdır. yoksa nevrotik problemler geliştirir, sosyal yönden başarısız olur, sağlıklı bir ruh haline sahip olamaz.
bireysel psikoloji ekolünün kurucusudur. freud gibi psikanalist ve avusturyalıdır. freud'un da kitaplarını okumuş biri olarak**; adler freud gibi insanın başına ne gelirse ya yaraktan ya yaraktan gelir demez. kişinin davranış şeklini, nevrotik bunalımlarını; yaşadığı toplumla, işiyle, cinsiyetiyle, yakınlarıyla birlikte ele alır.
bugün laf arasında kullandığımız aşağılık kompleksi'ni adler geliştirmiştir. buna bağlı olarak da oluşan üstünlük kompleksi yine adler tarafından ortaya atılmıştır. bana göre en az freud kadar değerli bir psikologdur.
insanı tanıma sanatını gerçekten iyi bilen avusturyalı psikolog.
Bireysel psikoloji ekolünün kurucusu, Avusturyalı psikologdur.

eserleri:

* - Organların Yetersizliği Üzerine inceleme - 1911
* - Nevrotik Yapı Üzerine - 1912
* - Tedavi ve Eğitim - 1914
* - Bireysel Psikolojinin Uygulanması ve Kuramı - 1917
* - insanı Tanımak - 1927
* - Bireysel Psikoloji Tekniği - 1928'de birinci bölüm, 1930'de ikinci bölüm
* - Yaşamı Tanımak - 1929
* - Okulda Bireysel Psikoloji - 1929
* - Yaşamı Tanımak - 1930
* - Psikoterapi ve Eğitim - 1919-1929
* - Nevrozlar - 1929
* - Eşcinsellik Sorunu - 1930
* - Çocuk Eğitimi - 1930
* - Yaşamı Biçimlendirme - 1930
* - Psikoterapi ve Eğitim II - 1929 - 1932
* - Yaşamın Anlamı - 1933
* - Psikoterapi ve Eğitim III - 1933-1937
'Bazen insanlar, kendini beğenmişlik ya da kibir sözcüğü yerine kulağa daha hoş gelen hırs sözcüğünü kullanarak kendilerini biraz temize çıkarmaya çalışırlar.'

'Kadınla erkek arasındaki uzlaşma ve dengenin karakteristik özelliği arkadaşlıktır. Kadın ve erkek arasındaki ilişkide karşı tarafı boyunduruk altına almak, tıpkı ulusların yaşamındaki gibi katlanılmaz nitelik taşır. '

'Kadınların erkeklerden daha az yetenekli olduğu savı bir masaldan, gerçekmiş izlenimi veren bir uydurmacadan başka nitelik taşımaz.'

'Ruhsal ilişkiler örgüsünden koparılıp alınmış bir tek ruhsal olaya dayanılarak insanı tanımak gibi bir işe kalkışılamaz.'

'Tırnak kemirme ve burun karıştırma gibi dikkat çeken kötü alışkanlıklara sahip insanlar, ilgili davranışlarıyla inatçı kimseler olduklarını ele verdiklerini bilmezler.'

'Toplumdan uzak kalmak isteyen biri için, örneğin hep kirli bir yaka ya da pejmurde bir ceketle toplum içinde görünmekten daha uygun ve daha etkili bir çare yoktur. Kendisini başkalarının dikkati, eleştirisi ve rekabetiyle yüz yüze getirecek bir işin başına geçmekten yakayı sıyırmada ya da sevgi ve evlilikten kaçma işinde, başkalarının karşısına bu şekilde çıkmaktan daha iyi ve mükemmel ne yardım edebilir kendisine?'

'Eğer bir insan bir başkasına gerçekten ilgi ve yakınlık duyuyorsa, o ilginin gerektirdiği bütün özelliklere sahip olmalıdır: Dürüst olmalı, iyi bir arkadaş olmalı, sorumluluk duygusu taşımalı, sadık ve güvenilir olmalıdır.'

'Eğer erkek şefkat arıyorsa, kendisini çımartacak, pohpohlayacak kızlar arayacaktır. Eğer ilişkiyi ikili bir yarış gibi görüyor ve bu yarışta üstün gelmeyi istiyorsa, güçlü görünen kızları arayacak, veya yapıları, toplumsal konumları ve güçleri açısından kolayca yönlendirilip güdülebilen kızları yeğleyecektir. Doğal olarak böyle bir seçim pek çok yanlışa yol açacaktır; çünkü hiçbir kız sürekli boyun eğmeye razı olmaz.'

'Farklı cinslerden iki eşit insanın görevi olarak tanımladığımız aşk, iki bireyin bedensel ve düşünsel yönlerden birbirlerini çekmesini, başkalarını dışlamasını ve birbirlerine karşı mutlak bir teslimiyetle yaklaşmalarını gerektirir.'

'Gizliden gizliye üstün olma isteği besleyen kızlar, genellikle güçsüz, sakat ya da kendi toplumsal konumlarının altındaki erkeklere yönelirler. Aynı şekilde, hemen el altındaki birinin veya bir akrabanın seçilmesi de, kendinden çok genç veya çok yaşlı bir erkeğin seçilmesi de güçsüzlük duygusunun belirtisidir. '

'Kadının çocukluğundan başlayarak kendisine zorlanan role başkaldırısı ne denli güçlü olursa, ya da aynı şekilde erkek kendisine biçilen ayrıcalıklı rolü tüm saçmalığına karşın oynamamakta ne denli ısrarlıysa, cinsler arasındaki çatışma da o denli şiddetli olur.'
insanı tanıma sanatı adlı kitabını nedenler üzerinde kafa yormayı sevenlere tavsiye ederim. Akla yatkın cevaplar verebiliyor kendileri.
--spoiler--
Tüm yaşamımız, insanların birbirini karşılıklı etkileyebileceği varsayımına bağlı olarak akıp gitmektedir.
--spoiler--

--spoiler--
Her isteyiş, bir yetersizlik duygusuyla ilgilidir, insanda bir doyum, bir hoşnutluk, bir yeterlilik sağlama eğilim ve dürtüsünün doğmasına yol açar.
--spoiler--

--spoiler--
Bir insanın devinimlerinin yöneldiği amaç, o insanın çocukken dış dünyadan aldığı izlenimlerin etkisi altında gelişip ortaya çıkar.
--spoiler--

--spoiler--
Hayatın tek tek olayları bakımından sıklıkla gözlemlediğimiz bir şey var ki, o da bazı kimselerin yaşam konusunda kendilerinde varolan yeteneklerden haberlerinin bulunmayışı ve ilgili yetenekleri küçümsemeleridir.
--spoiler--

--spoiler--
düş, düşü görenin kafasının bir sorunla meşgul olduğunu, ayrıca bu sorun karşısında ne gibi bir tutum takındığını ortaya koyar. Düşte düşü görenin çevresine karşı tutumunu etkileyen toplumsallık duygusu ve güçlülük eğilimi gibi iki etken özellikle rol oynar, en azından bunların düşte hafiften izlerini ele geçirmek mümkündür.
--spoiler--

--spoiler--
Hayatın güç problemleri daima aşağılık duygusu açısından düşünülmelidir. Burada aşağılık duygusu dinamik bir şekilde kendini gösterir. Bu şekil; birçok hallerde heyecan nedeni, nesnenin yanından kaçış veya hayatın sürekli isteklerinden kaçış gibi düşünülmelidir. Zihinsel hayat kaçış düşüncelerini ve kaçış çarelerini aramak suretiyle buna uyar. Duygusal hayat, kaçış arzusunu kuvvetlendirmek amacıyl
a, güvensizlik ve aşağılık halini gösterir.

Hayatın bu arka planında kalma düşkünlüğü bazen, bireyin düşünme ve delil bulma tarzı, bazen de, egemen fikirler, boş suçluluk duygusu ile kuvvetlenir. Bireyi, karşısına çıkan problemlerden uzaklaştıran şey, suçluluk değildir. Bireyin kişiliğini tam olarak buna hazırlayamamasıdır. Yani kişilik yetersizliği.

Hayat problemlerine yetersiz hazırlık daima sosyal duygunun yetersizliklerinden meydana gelmektedir.
--spoiler--
(bkz: insanı tanıma sanatı)
(bkz: yaşama sanatı)
sözlükte hakkında yazılanları okuduktan sonra yazmış olduğu bir kitabı okumayı planladığım bilim insanı..
ha bende kitabı var, diyen olursa hediyesini hediyeyle karşılarım..
ferdi psikoloji kavramını geliştirerek insanın sosyal davranışlarına vurguda bulunmuştur.
motivasyon ve gelişme arzularını inceleyerek, kişinin geri plandaki temel arzusunun üstünlük olduğuna dikkat çeker ve üstünlük isteğinin tatmin edilebilmesi için bilgi, statü, fiziksel kuvvet, gelir gibi hükmetmeyi sağlayacak araçlara sahip olunması gerektiğini söyler. kişinin kendini güçlü kılacak arayışlar içinde bulunduğunu söyler.
adler, freud’un davranışları sevgi ihtiyacı ve cinsel dürtülerin yönlendirdiği görüşünü reddeder.
freud, jung, adler üçlüsünden en realist olanıdır. insanın yaşam üslübunda toplumsallaşamamanın, işbirliğinden uzaklaşmanın hasarlarını incelemiş, yaşamanın anlamı ve amacı kitabını da bu incelemeler sonucunda yazmıştır.
kendisi doktor olmasını küçük yaşta geçirdiği zatürreye bağlamaktadır. teorilerinin çoğunun temelinde aşağılık kompleksi vardır. her insan aşağılık duygusuna sahiptir fakat bu aşağılık kompleksi olduğunda sorun teşkil eder. insanların eksik yönlerini başka bir yönden yükselerek telafi etmeye çalıştığını öne sürer. * yaşamsal sorunlar adlı kitabında da sorunları olan çocuklara onlarla konuşmalarında genelde büyünce ne olmak istediklerini sorar ve buradan yola çıkarak çeşitli tahminlerde bulunur.
azmederek işeyen duvarı deler sözünün bir örneği olarak daha çocukluğundan itibaren yaşadıklarından dolayı doktor olmak istemiş ve olmuştur alfred adler.

abisini kıskanarak büyümüş, ergenliğinin çoğunu "ezik" olarak geçirmiş birisi için bireysel psikolojiyi yaratması takdire şayandır. ayrıca bireysel psikoloji ile yaşantıları arasında büyük bir ilişki vardır. sosyal ilgi ilkesindeki bahsi geçen konuların çoğu başından geçmiştir. insanı toplumun bir parçası ve toplumun ortak gayesi için yaşayan bir varlık olarak görmüş, gerektiğinde insanın toplum çıkarı için kendi isteklerinden vazgeçebileceğini söylemiştir. ve adler'e göre yaşamlarımız başkalarının yaşamlarına yaptığımız katkılar ölçüsünde değerlerdir.
"Prensipler uğruna savaşmak, onlara uygun yaşamaktan daha kolaydır." sözünü söylemiş bireysel psikolojinin kurucusu avusturyalı psikiyatrist.

sözün doğruluğu bugün bir çok insan için* su götürmez bir gerçektir.
insan tabiatını tanıma kitabında 'insan kişiliğinin gelişmesinde aşağılık duygusunun ve bu duyguyu gidermek için gösterilen çabaların anlamı ve önemini dile getiren, bir zamanlar freud'un öğrencisi olmuş, psikanalizin öncülerinden ve bireysel psikoloji kavramının oluşumundan sorumlu insan. öne sürdüğü yöntemler ve düşünce sistemleriyle freud'dan oldukça farklıdır.

"kendini başkasının yerine koyabilme yeteneği, bir insanın başka bir insanla konuşması esnasında ortaya çıkmaktadır. bir kimse ile özdeşleşme mümkün olmazsa, o kimseyi anlamamız imkansızdır. dram, bu yeteneğin sanat alanındaki ifadesidir. kendini başkasının yerine koyabilme yeteneğinin başka örneklerine, bir insanın başka bir insanın tehlikede bulunduğunu fark etmesi halinde duyduğu acayip bir rahatsızlık duygusunun ortaya çıktığı durumlarda rastlıyoruz. bu duygu o derece kuvvetli olabilir ki, insan, kendisi için herhangi bir tehlike olmasa bile, elinde olmayarak savunma hareketleri yapar. birisi bardağını düşürdüğü zaman yapılan o çok iyi bilinen hareketi hepimiz biliriz. bir kriket oyunu sahasında bazı oyuncuların topun gidişini birtakım beden hareketleri ile izlediklerini, böylece sanki topun gidişini etkilemek istermiş gibi hareketlerde bulunduklarını görürüz. aynı şekilde futbol maçları sırasında da büyük tribünde yer almış olan bütün seyirciler, tutmuş oldukları takıma doğru eğilecekler ya da top öteki tarafta olduğu zaman birtakım karşı koyma hareketleri yapacaklardır. bunun herkeste rastlanan bir belirtisi, bir otomobilde bulunan kimselerin, tehlikede olduklarını hissettikleri anda ellerinde olmadan yaptıkları o hayali fren hareketidir. yüksek bir binanın üstünde cam silen birini gördüğü zaman bir kasılma ve savunma hareketi yapmaksızın geçebilen pek az kimse vardır. bir konuşmacı birdenbire şaşırıp da konuşmasına devam edemediği zaman, dinleyiciler bir rahatsızlık ve sıkıntı hissederler. özellikle tiyatroda kendimizi oyuncuların yerine koymaktan ya da kendi içimizde çok çeşitli roller oynamaktan kolay kolay kendimizi kurtaramayız. bütün hayatımız, özdeşleşme yeteneğine sıkı sıkıya bağlıdır. bir başkası imişiz gibi hareket etmeyi ve hissetmeyi dile getiren bu yeteneğin kaynağını arayacak olursak, doğuştan gelen bir sosyal duygu ile karşılaşacağız. bu, gerçekten de, evrensel bir duygudur ve birbiriyle ilişkili unsurlardan oluşan bütün bir dünyanın kendi içimizdeki yankısından başka bir şey değildir; insan olmanın kaçınılmaz bir ayırt edici niteliğidir. bize, kendimizi kendi dışımızdaki nesnelerle birleştirme yeteneği vermektedir."
kendisi 1937 de Aberdeen de hayatını kaybetmiştir.
bireysel psikoloji kuramının isim babası. en bilinen kitabı insanı tanıma sanatıdır. genelde ergenler okur. yazık.
Bir ders sırasında saçmaladığını söyledikten sonra hocanın bana gıcık gitmesiyle hayatımın iki b eksisinden birini bana aldırmış olan kişi.
Öğrenmeyi öldüğü güne kadar sürdüren psikiyatrist...
dahası her insanda bir miktar aşağılık kompleksinin olmasının doğal bir gerekliliğini vurgulamış bireyin kendini gerçekleştirebilmesinin bu aşağılık kompleksine bağlı olduğunu söylemiştir. psikanalizi kabul etmekle birlikte freud gibi herşeyi cinsellikle açıklama yoluna gitmemiştir.
kardeş sıralamasıyla ilgili söyledikleri çok enteresandır. büyük orta ve küçük kardeşin psikanalizini yapar ve büyük kardeşe yüklenen suçluluk ve yetersizlik duygularını çok etkileyici bir şekilde açıklar. en son bildiğim 20 küsur psikolojik kuram içersinde en dişe dokunur şeyler söyleyen üç beş kuramcıdan bir tanesidir. bireysel psikoloji kuramının kurucusudur. ama döneminde yine jung gibi kendiside freud un egosu yüzünden çok ses getirememiştir. sonradan söylediklerine itibar edilmiştir.
kişilik kuramları'ndan söz ederken; freud dan sonra ilk sırada bahsedilen önemli bir bilim insanıdır.
doğuştan gelen kişilik özelliklerinin olduğunu kabul eden bir kişinin; çocuk eğitemeyeceğini ve eğitmemesi gerektiğini savunmuştur. çok katı ve sabit fikirli bir tutum olmuş.

artık günümüzde kişiliğin sadece aşağılık kompleksinin üzerinden ne ölçüde gelindiği veya üstünlük duygusunun ne miktarda kazanıldığının kişiliği tanımada ve belirlemede yeterli olmadığı anlaşılmıştır. mizaç denen doğuştan gelen belli bir kişilik potansiyelinin varlığı ortada.