bugün

insanı bulundugu yerden alıp taa uzaklara götüren parçadır. dinlenesi, aglanasıdır.
zeki müren'in fevkalade yorumladığı güzel bir yusuf nalkesen eseridir.
vedalarşırken sevdiğimiz insanlara kondurduğumuz busedir.
kimine yanaktan, kimine dudaktan kimine de boynundan kondurulabilir. samimiyete bağlı.
zeki müren , muazzez ersoy ve bülent ersoy gibi birçok değerli sanatçımızın seslendirdiği parça. herşeye rağmen zeki müren den dinlemek ayrı bir zevk. *
ne derin, ne huzunlu sarkidir..
yuzune bu turlu bakmayacaktin? hani ey gozyasim akmayacaktin? esnasinda .. o akan gozyaslarini tutana askolsundur..
en güzel bülent ersoy tarafından yorumlanmış şarkıdır. hatta o kadar damar yorumlamıştır ki bu şarkıyı dinledikten sonra kendini jiletle doğrayan adama kimse neden yaptın bunu? diye soramaz. çok geçerli bir sebeptir.*
bir umay umay kitabıdır.
'gelse de en acı sözler dilime
uçacak sanırdım birkaç kelime...
bir alev halinde düştün elime
hani ey gözyaşım akmayacaktın'

kısmı söylenesi en güzel yeridir.hüznün tavan yaptığı kısımdır.nitekim nevizadede ud ve darbuka eşliğinde söylenirken bir-kaç ve düş-tün kelimeleri tek tek söylenerek öyle güzel vurgulanır ki..
dönmeyecek birisi verirse asla unutulmayacak busedir.
özellikle zeki müren'den dinlenilmesi halinde insanı rakıda şnorkelsiz yüzmeye iten şarkı.
muazzez ersoy'un sesi ile bir harika olur.
Ferhat Göçer de çok güzel yorumlamıştır bu eseri.
Birisinden ayrılırken onu hisli bir şekilde öpmek . Ve bu öpücük asla unutulamaz
eser bir sevgiliden ayrılışı vurgulamaktadır ama iki kişilik sıradan bir sevdanın taraflarından birisinin tren garında sarfettiği histerik davranışların sözlerde yansıması olarak değil, yada bunun akabinde işi geyiğe vurupta "en acısızı çabuk ve hızlı olanıdır" şeklinde bir cümleyi kurmayı sağlayacak olanında değil; bu ayrılışın taraflarından birisi bir babadır, diğer taraf ise o babanın kızıdır.
bu baba şair orhan seyfi orhon'dur, bu şiiri ise kızının öldüğünün alametidir, "gözyaşım akmayacaktın" nameleri babanın kızına verdiği sözden ileri gelmiştir ki, alev halinde düşen damlalar sözün tutulamadığını gösterir, bu söz ise kızı öldüğünde ağlamayacağıdır...**

ama her türlü ayrılığa adapte edilebilcek bir formatı vardır özelliklede yusuf nalkesen bestesiyle geriye dönüşü olabilecek ayrılıkları anlatır sanki** ve sevgili geri döndüğünde yüzüne şu bakınızı vermek gerekir: (bkz: demedim mi)***
hababam sınıfına konu olmuş ve fatih'in veda busesi olarak değiştirilen bir konudur. Filmde bu sahneler kıvırcık ve ayşe aşkının ortaya çıkması için yapılmıştır.geyik bir konudur, sevgililerin son buse ile aslında ayrılmadıkları tekrar birleşebileceklerini hatırlatan bir davranış şeklidir.
Her şey bir gidişe mahkum aslında. Sadece canlılar ölmüyor ki. Eskiyip raflara kaldırılan tek şey giysiler değil. Duygular, yıllar, kağıtlar bile eskiyor ve terk ediliyor. Muhayyer kürdi makamda bir şarkı çalıyor. Uzağa gidiyor adam, geride bırakıyor kadını, aslında bırakmaz zorunda kalıyor. Bir hoşçakal şarkısı için hiçbir zaman geç değildir ki ve her hayat bir hoşçakal şarkısına mahkum.
Janis Joplin Leaving on a Jetplane'i yazarken sanki çok mu farklı bir şey vardı ortada? Orhan Seyfi Orhon'un dizeleriyle arasındaki tek fark dönüşe bağlanan umut. Tam anlamıyla bir veda ile geçici bir vedanın keskin farkı. Bir kere gidiş en dürüstçesi belki de. Her gidişte ayrı bir acı yaşatmak, giden için de kalan için de yeterince kötü değil mi? Gözyaşı kimyasal sonucudur her ayrı düşüşün bence ve marşı da hıçkıra hıçkıra ağladığımız anlar. Bindiğimiz otobüsler, taksiler, uçaklar bizi sevdiğimizden çok uzağa bir yere götürürken aslında hiç olamayacağımız kadar ait hissettirmiyor mu bize? Neyin sesinin sazlığından koparıldığı için bu kadar acıklı olduğu için söylenir tasavvufi hikayelerde. insansa sevgilisinden ayrı düştüğü için acıyı tadar, tatmak zorunda bırakılır. Burda sevgiliyi beşeri olarak düşünmek gerekir sanırım. Tanrıdan kaçamazsınız; ama bir gün tanrı sizden sevgilinizi alabilir, tanrıdan onu kaçırmanın yolu götürebilecek kadar içinde taşımak sanırım O'nu.
insanın annesinden dinleyince, pek bir etkilendiği parça.
en güzel tsm eserlerinden.
hoşçakal öpücüğü...
hani bir şehire giderken kız arkadaşın otogara kadar gelir.Son kez yüzüne bakılır son kez gözlerinin içine bakalır.Bi hüzün vardır ama çaktırmamak için gülmeye çalışır ama olmaz.Ve haber gelir otobüs kalkıyor.işte o anda sevgilinin başına bir öpücük kondurulur ve saçları koklanır*.Otobüs kalkar otobüsde sadece tek tek klima tuşu vb tuşların ışıkları yanar,kafa pencereye koyulmuştur ışıklar yol olur gider,işte o anda playerda bi şarkı cıkar ve gözünden bir damla düşer.işte o şarkı bu şarkıdır.
pamela nın yorumunun insanı yerden yere vurduğu güzel parça.
pamela tarafından mükemmel söylenen şarkı.

http://www.youtube.com/watch?v=h9PBIh6ypGs
gelse de en acı sözler dilime
uçacak sanırdım birkaç kelime...

satırları ile olayı bitirmiş altına da imzayı çakmış parçadır.
http://www.izlesene.com/v...abah---veda-busesi/537824
çok uzun sürmesi muhtemel olan buse. * *
muhayyer kürdi makamındadır bu eser. sözler orhan seyfi orhon tarafından esasen bir sevgiliye değil ölen oğlu için yazılmış bir şiirdir. pamela spence hayvanlar gibi güzel yorumlamıştır kanımca.