bugün

veda busesi

Her şey bir gidişe mahkum aslında. Sadece canlılar ölmüyor ki. Eskiyip raflara kaldırılan tek şey giysiler değil. Duygular, yıllar, kağıtlar bile eskiyor ve terk ediliyor. Muhayyer kürdi makamda bir şarkı çalıyor. Uzağa gidiyor adam, geride bırakıyor kadını, aslında bırakmaz zorunda kalıyor. Bir hoşçakal şarkısı için hiçbir zaman geç değildir ki ve her hayat bir hoşçakal şarkısına mahkum.
Janis Joplin Leaving on a Jetplane'i yazarken sanki çok mu farklı bir şey vardı ortada? Orhan Seyfi Orhon'un dizeleriyle arasındaki tek fark dönüşe bağlanan umut. Tam anlamıyla bir veda ile geçici bir vedanın keskin farkı. Bir kere gidiş en dürüstçesi belki de. Her gidişte ayrı bir acı yaşatmak, giden için de kalan için de yeterince kötü değil mi? Gözyaşı kimyasal sonucudur her ayrı düşüşün bence ve marşı da hıçkıra hıçkıra ağladığımız anlar. Bindiğimiz otobüsler, taksiler, uçaklar bizi sevdiğimizden çok uzağa bir yere götürürken aslında hiç olamayacağımız kadar ait hissettirmiyor mu bize? Neyin sesinin sazlığından koparıldığı için bu kadar acıklı olduğu için söylenir tasavvufi hikayelerde. insansa sevgilisinden ayrı düştüğü için acıyı tadar, tatmak zorunda bırakılır. Burda sevgiliyi beşeri olarak düşünmek gerekir sanırım. Tanrıdan kaçamazsınız; ama bir gün tanrı sizden sevgilinizi alabilir, tanrıdan onu kaçırmanın yolu götürebilecek kadar içinde taşımak sanırım O'nu.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar