50' li ve 60' lı yılların filmlerini yayınlayan sinema. ilk filmimiz, 1967 yapımı, türker inanoğlu imzalı. başrollerini sadri alışık, filiz akın, nubar terziyan, vahi öz ve mualla sürer ' in bulunduğu bekar odası adlı film.
konu : bir isim benzerliği yüzünden büyük bir mirasa konan bir delikanlının hikayesi.
bekar odası :
( vitrinde arabaya bakarak iç geçirmektedir. ) vites kazım : ahh..ulan..ahhh bu bıyık, mahfetti beni perişan etti, cafer etti, viran etti beni be. bu yüzden arkadaşlar bize işte bıyık kazım dediler. asıl adımızda vites kazımdır ha. ( arabanın tekerleğini değiştirirken ) mayişet davasına binayen, işte burda vazife ifa etmekteyim. hiç mektep görmediğim ve okuma yazma bilmediğim halde, konuşmam ciddi tunturaklı ve tatlıdır yani. işte bu sebebten diplomasız olmak yüzünden, yani bir hicran yüzünden ehliyet alamamakta ve otomobil kullanamamktayım. bu yüzden gamlı bir hayatım vardır. ekseriya otomobilleri gözyaşlarımla yıkarım. her gün her türlü arabayla el ele göz göze olduğum için, genede allahıma bin şükürler olsun. dünyaya gözlerimi 24 modeli fiat marka bir arabanın içinde açmışım. peder merhum, taksi şoförüydü allah rahmet eylesin kendisine, validem sancılanınca tabi ne yapsın, atıyor arabaya annemi, doğru hastaneye koşturuyor onu, bende tez canlıyımdır o zamandan. münasebetsizliğin dik alasını yapıp hastaneye varmadan bir klakson sesi yapıp, atıyorum kendimi dışarı. işte o gün, bugün damarlarımda kan yerine, benzin dolaşıyor arkadaş. işte sülümanın arabasıda geliyo. en padişah arkadaşım derdime derman falan filanla karışık, dodge süleyman. arabasının sesini öteki dünyada olsa tanırım, 48 dodgenin motoruda benim gibi garibandır. oda hafif hüzamdan çalar.
( süleyman arabayla gelir önünde durur ve aşagıya iner )
vites kazım : bombok, yani bozuk biraz şadiye valide nuh diyor peygamber demiyor. anlaşılan vermiycek kızı bize.
dodge süleyman : üzme canını, bi çaresini bulaceğiz elbet.
vites kazım: elbette... ümit fakirin ekmeği ye kazım ye...aa unuttum size sölemeyi benim bide sevgilim var ( fabrika önünde ) bu gördüğünüz fabrikada benim yanlızlığımı, daha doğrusu her neyim varsa bölüşmeye gönüllü melek gibi bir kız var. ayıptır söylemesi benim kırığın adı iffet, methetmek gibi olmasın adı gibi kendide iffetlidir. allah izin verirse evleneceğiz yakında. aa...bakın işte çıktı. iffet...
iffet : bir şoför olsaydın bari. doğru dürüst yövmiye alırdın. gecede işe çıkardın ben uyumaz beklerdim seni. 1-2 sene dişimizi sıkardık. ama sonradan yüzümüz gülerdi hiç olmasa
şadiye : nerden validen oluyormuşum, kazık kadar herifsin, bana abla bile dediğini duysalar gülerler. iliş şuraya, otur. süleyman efendi, bu çiçeklere gençliğimden beri bayılırım. rahmetli bana hep bu çiçeklerden getirirdi.
süleyman : rahmetlinin vefatından sonra, sizde pek yalnız kaldınız şadiye hanım.
şadiye : ah.. hiç sorma süleyman efendi, bu yalnızlık öldürecek beni. süleyman: malumunuz olduğu vesile, biz bugün allahın emri ile...
şadiye : yüz görümlülüğü adettir bilirsin, öyle masraflı, pahalı bir düğün cemiyeti istemem ama, kına gecesindende vazgeçemem doğrusu.
kazım: elbette... bu senin en tabiii hak ve vazifendir.
şadiye : sonracığıma.. ille ve muhakkak iç güveysi isterim.
( o esnada iffet kapıyı dinlerken, dengesini kaybeder ve içeri düşer...)
şadiye: gözün kör olmasın emi, kaynanama çekmişsin ne olucak. oda böyle kapıları dinlerdi. hadi çık dışarı. iffet: ben kapı falan dinlemiyorum... şadiye : hadi çık dışarı. bütün hırsımı bu zavalı kızımdan alıyorum, 15 senedir pek yalnızım hep içime attım. süleyman: kolay değil tabikim... bundan sonra arslan kazım var. kazım: ( sülümanın elini öpre) allah ömür versin.. süleyman : hele birde torun verdilermi kucağına... kazım: hemde erkek ikiside evelallah. şadiye : ne kazımı... ne torunu... süleyman: sözüm söz dedinya kızı kazıma verdinya şadiye... kazım : muslukmu açtı sülüman... şadiye: siz buraya iffet için mi geldiniz. süleyman: ya niçin gelecektik. başka bir kızın daha olsaydı onuda allahın izniyle ben isterdim...
şadiye : defolun... defolun... kazım : ya, noluyo buna be.. süleyman : anlaşıldı kendine niyetlendi bu yelloz. kazım : oha... şadiye : bu yaptığınızı yanınıza bırakırsam banada gülcemal şadiye demesinler...
( fabrika çıkışı, iffet çıkışta etrafına bakınır lakin kazımı göremez ve kazım ın çalıştığı benzinciye gider...)
iffet : kazım.. kazım...
( kazım iffeti görür şaşırır ve yanına gider..) iffet : niçin gelmedin kazım : bundan sonra ben ne diye geliyim söylesene.. iffet : artık beni sevmiyormusun.. kazım: aşk-ı sevda benim neyime be iffet ha sen ha gökteki yıldız ellerimi boş yere uzatmışım. haddimi bilememişim affet.
iffet : kararım katti.. kaçıcam sana kazım.. kazım : bana kaçıcakmısın. iffet sen delirdinmi ya. iffet: korkuyormusun ? kazım : evet ama senin için korkuyorum. iffet: uzun lafı bırak, gece saat 12 de beni bizim kapının önünde bekle. ( gider ) kazım: ulan gökten bir yıldız düştü desem, kimse inanmaz bana be...
( akabinde kazım o gece iffeti kaçırma girişiminde bulunmuş lakin annesine yakalanmışlar ve karakolluk olmuşlardır.)
( karakol )
komiser : ne rezil herifsin be.. bu kadar suçu birden işlemişssin. kız kaçırmaya teşebbüs, ırza tecavüze yeltenme, haneye hücum, sükutu ihlal. rezil herif sende... kazım : şey.. komser abi.. ben.. ben bugüne kadar kimsenin tavuğuna kışt demedim vallaha... dedimmi sülüman.. süleyman : ( onaylar başıyla ) kazım: dememişim.. şadiye: yalan sölüyor komser efendi yapmadıysa, ekmeğe kör bakıyım. idamını istiyorum. süleyman : sus çarpılacaksın be kadın... sus mahkememi burası. şadiye : bu soysuz, ciğerparem kızım iffetimi sürüklerken sen gözünlen görmedinmi. komiser : sus hanım... tekrarlama artık, otur şöyle. iffet: otur anne... komiser: anlat ulan..( kazıma der ) kazım: şey.. ya sinirlenme be komser abicim.. yani.. efendim ben.. iffet: ben kendi istek ve arzumla... kazım: ya gördünmü doğru söyleyeni.. komiser : senide dinleyecegim sonra.. şadiye : nedemekmiş, ananın yanında kız konuşurmuymuş... iffet: konuşurum tabii... burası hükümet kapısı, üstüme gelme anne... şadiye: sus... cart diye yırtarım ağzını.. komiser : susun be.. kadınlar hamamı değil burası.. şadiye : la havle vela kuvveten...
komiser : anlat sende... tepemi attırma kaçırmaya kalkıştınmı bu kızı. kazım: yok ya... kuran mushap çarpsınki yok abi... yalnız bak kız kaçırma meselesine gelince evvelki günmü dünmü biz aramızda mabademizde kararlaştırmış olaraktan. komiser: ha... yaa demek kabul ediyorsun. kazım: neyi kabul ediyorum abi... iffet : aa hayır komser bey, onu ben kaçırıyordum.. şadiye : sus kız... sus... iffet : ne çimdikliyorsun be anne... komiser : tefik efendi... al şunun ifadesini at nezarethaneye, aklı başına gelsin. şadiye : oh olsun.. memlekette kanun var... kazım: ud da var keman da var... süleyman : ( şadiyeye ) bi çarpıcam şimdi... kazım: ( polis memuruna donerek ) senmi alıcan ifadeyi abi... bak şimdi ben cezama razıyım vede ben kazım külduman kalbimin sesini dinleyerekten, bu işe girdim... p. memur : hadi lafı bırak şimdi, adını söyle. kazım : kazım külduman...
komiser : ne kazım külduman mı ? kazım külduman mı dedi... şadiye : kazım kopuğu... komiser : adını tekrar et bakıyım... şadiye: adı batsın... kazım: ulan.. senin adın batsın be, asker postalı kılıklı karı...( komsere döner ve tekmili verir) benim adım kazım külduman abicim... komiser: baba adın... kazım: osman, rahmetli anamında fitnattı. komiser : yaa... allah, allah... oturun şöyle kazım beyfendiciğim...( şadiyeye bakarak ) hanım sen kalk ordan... kazım : ne ? benmi... sülüman yelken olalım hemen... komiser : tabi... rica ederim... kazım: aman... aman abicim, elini ayağını öpiyim, madem eziyet ediceksin bari bizi yumuşatma... süleyman : ben gidiyorum kazım... kazım: aman sülüman, bırakma sülüman... şadiye : bu hayduta hüsn-ü muamele edemezssin komser bey, elini vicdanına koy... komiser : ( şadiyeyi iterek ) sen çekil şöyle bakıyım hanım... karışma herşeye, şöyle buyrun kazım bey. bizde sizi arıyorduk... şadiye : hırsızlıktan mı ? katillikten mi ?... mükafatım nedir ? komiser : tebrik ederim... hayırlı, uğurlu olsun... sizi bulmuş olmak karakolumuz için büyük bir şeref.... şadiye : buldunda daha ne duruyorsun... vur eline kelepçeyi, ben önüme katar mapushaneye kadar götürürüm...
komiser : kazım külduman bey... kazım: buyrun... efendim beyim emredin... komiser: estf. derhal 8. notere gidiniz, veraset ve intikal vesikasını imzalayınız. kazım: anlayamadım komser abi... komiser: tam 10 milyonluk, bir mirası almak için bütün karakollarda aranıyorsunuz... kazım : haa... benmi... ben... hadi ya.... komiser: evet, evet sen... süleyman : kazım... iffet : kazımmm.... şadiye: neymiş komser bey.. anlayamadım... komiser : beyfendiye bir akrabasından, 10 milyon lira kalmış... şadiye : kazım... kazımcım, kız ben sana demezmiydim onun yüzünde asalet var diye... kazım : ah ulan ciyfe moruk... duydun milyonları yağını çekersin dimi... komiser : siz vakit kaybetmeden, notere gidin kazım bey...
( noterde )
noter : evet, evet sizsiniz, baba tarafından büyük ceddiniz hüsn-ü ali paşanın mirası bu. kazım: bikere bu ismi sevmedim arkadaş... hüsmel kağıdı gibi bişey bu be... süleyman : konuşma ulan sus... evet noter bey.... noter : diğer varislerin, hepsi vefat etmiş olduklarından mirasın tamamı size kalıyor. kazım : kabul edimmi slüman... süleyman : ediceksin tabi... kazım: pekala öyle olsun kabul etmiş bulunalım... noter : buyrun, imzalayın.... kazım : ya... bana bak sülümani sonra yemesinler bizi be.... süleyman : zorlan almıyoruz.... hadi sen yürü... noter : beylerin evrakı hazırmı... buyrun imzalayın... kazım : yalnız, ben parmak bassam olur mu ? süleyman : ayıptır söylemesi, biraz okuma yazma bilmediği için ondan kinaye... noter: olabilir, kanunen bir mani teşkil etmez... kazım: ( parmagı basar ) tamammı bey abicim... süleyman: birde açıga bas... noter: yok, yok istemez mirasın tamamı menkuldur... kazım: ne...
( içeri girerler... galeri sahibinle görüşmeye...)
kazım: ya.. sülüman sen... süleyman: gel kazım.. istediğin bıyık araba olsun, sen ki bugün 10 milyonun imparatorusun.. selamın aleykum... kazım: aleykum selam abi.. galeri sahibi : efendim ney istiyorsunuz.. süleyman : şu bıyık için teşrif ettik.. galeri sahibi: napıcaksınız.. kazım : satın alıcaz be.. galeri sahibi : 90 bin liradır... süleyman: olsun sordukmu... kazım: ya.. pekte ucuzmuş be... sülüman bunun motoru çalıştımı hüzzam ve mağrur iki makam birden, çalar erbabada yaş döker naber.. galeri sahibi: yahu sizin işiniz yokmu... süleyman: hemen çıkaralım çorbacı... kazım: yag ve benzin ikmalide yapalım... süleyman: siftah sen kullan... kazım : elbette... ilk işimiz doğru mahalleye gidip iffeti görmek olucak, bide şadiyeyi... ( galericiye dönerek ) vitrinden derhal kalksın, dışarıya çıksın kapıya... galeri sahibi : kim alıcaksa o beyfendi gelsin... kazım: ben alıyorum lütfen.. parasınıda intikal mahkemesinden sonra hemen vericem... galeri sahibi: ( ayaga kalkar) hadi dışarı burası dalga yeri değil... süleyman : gazeteyi gösterir) bak... oku bakalım.. kazım : bak bak..
( galeri sahibi, gazeteyi inceler)
süleyman : birde şu beyfendiye bak, ne görüyorsun... galeri sahibi: ya.. demek oluyorki kendileri.. kazım: 10 milyonluk miras yedim arkadaş.. na kafa kagıdımda burda inanmassan bak işte. galeri sahibi: aman efendim... dükkanıma şeref verdiniz... sizleri butun kalbimle tebrik ederim.. araba sizlerindir parasını istediğiniz zaman verirsiniz... kazım: sülüman amca iyi kıvırdı... süleyman: elimizde bu gazete olduktan sonra, bize açılmayacak kapının anlını karışlarım... kazım : ( galericiye) kafa kağıdımı toka et.. galerici: sizler istirahat buyrun, bi acı kahvemizi için ben arabayı çıkartıyım müsadenizle. süleyman : ulan kazım... paranın açamıycagı kapımı var be... süleyman: yani memnun demek istiyor o... noter : hayır... hepsi nakit paradır, 1, 5 milyon liralıkta mücevher ve altın... süleyman: nakliyesindenmi korkuyorsun... hepsini şimdi arabaya atar, bir kaç seferde taşırız... noter: maalesef muamele henüz tekemmül etmiş değil... kazım : yani o ne demek ?yani şmdi bu miras benim değilmi yani... noter: sizin ama.... verasetin intikali için açılacak dava, vesaire işlemler 1 ayda biter. o zaman ancak para elinize geçer...
kazım : ya... olurmu öyle şey... biz 1 ayda ne yer ne içeriz... noter: orasını bilmem... süleyman: ben bir küçük kardeşin olarak emrindeyim... şayet kabul edersen elimden geleni yaparım... kazım: sülüman... rican kabul edilmiştir. şuandan itibaren benim yaverimsin arkadaş tamammı... süleyman : tamam....
( evde süleymanla resim arayaşına girerler )
kazım : sülüman... na bu işte, bi tek bu resim var elimde, rahmetli büyükbabamın amcası arabacı rıfkı dedem... süleyman: beyenmedim.. ulan bu eski kopuklardan be... kazım : yooo.... çok kıyak adammış he... yürekli, bilekli.... süleyman: hiç 10 milyon bırakacak, surat yok bu adamda be.. kazım: tabi ya... 10 lira bile bırakamadan kalkmış gitmiş fakirim be... süleyman: ne yapaca... gazetecilere, ne diyin ne resim gösterecez... kazım: ya... peki senin sülalende böyle fotoğraf güzeli kimse yokmu ya... süleyman: olmaz olurmu... hepsi büyük, büyük adamlarmış... ama resimleri yangında köşkümüzle beraber yanıp kül olmuş... kazım: atma sülüman, din kardeşiyiz buldun saf çocugu tozutuyorsun dimi... süleyman: kim.. benmi... ulan benim sülalem... madam : ( resimlerle yanlarına gelerek ) bunları bulmuş isem, işinizi görür herhalde... şu merhum babamın babasının babası vahi... saz heyetindeymiş, çok güzel ud çalarmış... kazım : yok canım olmaz böyle, alman imparatoru gibi... madam : şu büyük dayım... kazım: ya.. bu hamamcıya benziyo be... madam: buda sarayın bahçivan başısı imiş... kazım : ya.. buda olmaz.... madam: bu, figıryan amcam zangoçmuş.. kazım : zangoç yaramaz...( o sırada inek resimlerinin bulundugu fotoyu kaldırarak ) ooo aile kalabalıkmış, bunlar kimin oluyor be... madam : ayıp edeyorsun kazım efendi... biz öküzmüyüz... süleyman : bırak şimdi zevzekliği, başka yokmu... madam : ( büyükçe bi tabloyu kaldırarak ) bu ise büyük dayım kirkoryan efendi... sarayların, sultanların misafir olarak geldiğinde herkesler ayaga kalkarmış... süleyman: ooo... bu kirkoryan işimizi görür... kazım: ooo.. hemde nasıl, saray maraylada karışık bu iş tamamdır yani.. madam : kuzum, evladım bu fotografın başına kötü bişey gelmesin... kazım : ya.. ayıp ettin, olmadık şerefli bir mertebeye çıkıcak bizzat... süleyman : az bişey tebdil olacak tabi... kazım: ismide değişicek tabi... büyük bir ünvnıyla resmen bide işi olucak... süleyman : hazine-i hassa-i humayun fedailerinden cigerdelen bedrettin pasa nasıl.. kazım: aman sülüman bu iyi laf... süleyman : sen boşver... her defasında başka bir ism-i şerif buluruz krikoryan efendiye...
madam : vaadini unutmayasın... kazım: imkanı varmı vatuhuicigim... odanın kirası 100 kağıt olucak, 5 senelikte peşin vericem, üstelik oturmadığım gibi kiraya vermenede razı olucam. madam: ne diyeyim sağolasın... kazım : aaa... sülüman ben kimin için zengin oldum...
süleyman : bilmem... kazım : ulan... sizin gibi gariban vatandaşlarım için be... madam: allah gönlüne göre versin... kazım : hadi lan... bırak yağcılığı, hiç hoşlanmam ben bundan.. hadi sülüman..
( gazetelerde kazımın fotolar ve haberi çoktan çıkmıştır.. galeri önünde arabaya bakmaktadırlar )
kazım : nasıl bıyık... nasıl be... süleyman: görülmemiş bişey be... kazım : her geçişimde durup, durup bakardım, sigaramı yakardım vede gönlümden ona benzin koymak, bagajını, farını, kaputunu silmek parlatmak gelirdi içimden..
süleyman : nerden nereye.. şimdi içine sen kurulucaksın, başkaları silecek... kazım : inşallah.. miraslarıma konunca ilk işim bunu burdan araklamak olucak... süleyman : derhal şimdi alicigiz.. kazım: neyi ? süleyman: bunu.. kazım : ya.. delirdinmi sen neylen alıyorsun bunu ya... süleyman : buyur gel benimle, vaziyetin idaresinide bana bırak...
kazım: ya.. sülüman sen... süleyman: gel kazım.. istediğin bıyık araba olsun, sen ki bugün 10 milyonun imparatorusun.. selamın aleykum... kazım: aleykum selam abi.. galeri sahibi : efendim ney istiyorsunuz.. süleyman : şu bıyık için teşrif ettik.. galeri sahibi: napıcaksınız.. kazım : satın alıcaz be.. galeri sahibi : 90 bin liradır... süleyman: olsun sordukmu... kazım: ya.. pekte ucuzmuş be... sülüman bunun motoru çalıştımı hüzzam ve mağrur iki makam birden, çalar erbabada yaş döker naber.. galeri sahibi: yahu sizin işiniz yokmu... süleyman: hemen çıkaralım çorbacı... kazım: yag ve benzin ikmalide yapalım... süleyman: siftah sen kullan... kazım : elbette... ilk işimiz doğru mahalleye gidip iffeti görmek olucak, bide şadiyeyi... ( galericiye dönerek ) vitrinden derhal kalksın, dışarıya çıksın kapıya... galeri sahibi : kim alıcaksa o beyfendi gelsin... kazım: ben alıyorum lütfen.. parasınıda intikal mahkemesinden sonra hemen vericem... galeri sahibi: ( ayaga kalkar) hadi dışarı burası dalga yeri değil... süleyman : gazeteyi gösterir) bak... oku bakalım.. kazım : bak bak..
( galeri sahibi, gazeteyi inceler)
süleyman : birde şu beyfendiye bak, ne görüyorsun... galeri sahibi: ya.. demek oluyorki kendileri.. kazım: 10 milyonluk miras yedim arkadaş.. na kafa kagıdımda burda inanmassan bak işte. galeri sahibi: aman efendim... dükkanıma şeref verdiniz... sizleri butun kalbimle tebrik ederim.. araba sizlerindir parasını istediğiniz zaman verirsiniz... kazım: sülüman amca iyi kıvırdı... süleyman: elimizde bu gazete olduktan sonra, bize açılmayacak kapının anlını karışlarım... kazım : ( galericiye) kafa kağıdımı toka et.. galerici: sizler istirahat buyrun, bi acı kahvemizi için ben arabayı çıkartıyım müsadenizle. süleyman : ulan kazım... paranın açamıycagı kapımı var be...
( arabayla mahalleye gelirler... bakkalın önünde dururlar )
kazım : bakkal efendi... siparicotta sigarası at bakıyım ordan. bakkal ibrahim: o kazım beyfendicigim, imredersiniz baş üstüne ( içeri girer sigarayı alır çıkar) süleyman : banada bir harman ulan...
( kazım arabadan iner )
kazım : sülüman, bu yepyeni arabamızın tozu nedir ? süleyman : ( arabadan iner ) alırız abicim.. bakkal ibrahim : ( sigaraları uzatır ) buyrun efendim, sülüman efendi sizde buyrun... oo gule gule kullan, otomofil degil gemi mübarek. kazım: yok canım o kadar mühim degil, yüz bin kagıtçık bişey... yani camları biraz havalı, otomatik falan direksiyon mireksiyon yani mikelaj kimelaj öylemi... süleyman : abimize layık değil ama çok ısrar ettiler, mecburen kullanıyoruz. kazım: ondan aldık... bakkal ibrahim: hatır kırmaz sagolsun, valla her an iftihar ve gururla anıyorum sizi... allah ömür versin, allah başımızdan eksik etmesin. kazım: sagol.. neyse meşgul etmede... sülüman üzerinde bozuk para varsa, benim hesabıma ver... süleyman : hiç bozuk yok...10 bin liranın üstü var mı ? bakkal ibrahim : vallaha almam... ben bir ikram yapmak isterdim emme.. tenezzül itmessin iz diye. kazım: canım, bi günde sen benim misafirim olursun beraber içeriz. ( arabaya biner ) şimdi iffet bekliyor gecikmeyelim. süleyman : beyfendi iffet dedi duydunmu, abimizin hikayesi gözünü aç.. bakkal ibrahim : tabi efendim duyduk biliyom efendim... kazım : iffet hikayesi demek, yengen demek ona göre... gazla sülüman.. bakkal ibrahim: ( arkalarından bakarak ) iffeti kaptı körolası...
( iffetin evine gelirler )
kazım : ( arabadan iner ) iffet... gülüm...yavrum... hayatım... süleyman : haddim olmayarak derimki, kazım küldumanın kim oldugunu hiçbir vakit aklından çıkarma, kazım : ne diyorsun, ne konuşuyorsun... süleyman : herkeslere karşı başka muamele göster... öyle abicim mabicim, gülüm, yavrum deme... şöyle tepeden tepeden selam ver sinek kovar gibi...tamammı.. kazım : öylemi... peki öyleyse sülüman, git çal şu kapıyı bakıyım gazla hadi bakalım gazla, sinek kovar gibi, bundan sonra böyle kendin istedin ne yapalım... süleyman : başüstüne beyim... ( kapıyı çalar )
(şadiye cama çıkar )
şadiye : kazım.. kazım beyfendicigim (der aşağı iner kapıyı açmak için ) kazım : ulan para insanı bir anda beyfendi yapıyor be... şadiye : hoşgeldin... safalar getirdin... boyuna posuna, kara gözüne, nazik gülüşüne kurban olayım... kazım : ( süleymanın kulagına fısıldar ) elini öpeyimmi elini.. senşi iyi gördüm valide... şadiye : sayende romatizmalarım bile kesildi... ( komşulara seslenir ) hey.. nazife... hu.. para milyoneri damadım geldi...( kaızma dönerek ) hasetlerinden çatlıycak hepsi körolasıcalar ama ben tedbirimi aldım çöre otu ile tütsülendim... kazım: ya bırak büyücülüğü şimdi..iffet nerde şadiye : ah canım iffetim kurban olsun sana, berbere yolladım ilk defa onu, banada kına alıcak nerdeyse gelir hadi buyur içerde dinlen sen... süleyman : gidelim kazım... şadiye : aa.. delinin zoruna bak.. sana ne oluyo bırakırmıyım hiç... süleyman : çok işimiz var şadiye... şadiye : haddini bil gebeş... şadiye hanım desen dilinmi aşınır kazım: ya sana ne oluyor be... sülüman haklı maalesef çünkü gitmek mecburiyetindeyim... süleyman : bazı yerlere uğramakta geç bile kaldık... buyrun gidelim hadi.. kazım: gidelim sülüman abicim... şadiye : zihnini çelme damadımın... nerelere götüreceksin.. kazım : bana bak... iffet e hasbi ve kalbi sevgilerimi sunarım, ben şimdi gidiyorum sonra tekrar gelicem hadi eyvallah şadiye... şadiye : akşama gelicekmisin, sofra hazırlıyımmı... kazım: yok zahmet etme hel şu işleri bir yoluna koyayım ondan sonra bütün şarkılar ve kadehler hepsi bizim olucak... hadi gazla sülüman...