bugün

Metin Erksan'in yönettiği 1964 yapımı türk filmi. 1964 yılı Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı ödülü kazanması ve Hülya Koçyiğit'i sinemamıza kazandırması açısından önemlidir. filmde bir köyde geçen su davası anlatılıyor. erol taş'ın kötü adam imajını perçinleyen bir film aynı zamanda.

--spoiler--
filmin finalinde kötü adam erol taş'ın cesedi sulama kanalında sürüklenmektedir.
--spoiler--
gün itibari ile 1. dadaş film festivali nin ilk filmi olarak gösterilmiş olan güzel filmdir.
berlin film festivali'nde ödül almış ilk türk filmidir. orijinal eser sahibi necati cumalı'dır
hülya koçyiğit yeşilçam'a hızlı bir giriş yapmıştır ve ayrıca bu film 1964 yılında berlin film festivali'nde altın ayı kazanmıştır.
cekimleri edirne ninenez ilcesinde yapilan erksan filmi!
devamı bu sene küresel ısınmaya önlem alınmaması sebebiyle çekilen film.
filmle bir miktar alakalı bir kitap için

(bkz: türk sevgili)
Erksan'ın hikayesini anlatmayı sevdiği kırsal kesime attığı yalın bir bakış.. Kırsalda yaşayan iki kardeş, Osman Ağa* ve Hasan*.. Osman Ağa kendi tarlasından çıkan suyu kardeşinin tüm muhalefetine rağmen köylülerle paylaşmak istemez. O sırada Bahar*la evlenen Hasan, abisinin köylülerden birisini vurmasını üstlenince ve hapise düşünce..

Necati cumalının eserine dayanan senaryo, erksan'ın bir diğer filmi yılanların öcünün fakir baykurtun eserine dayanması gibi, kırsal gerçeğini anlatan bir yazara dayanmaktadır. Köy ortamındaki mülkiyet rejimi sorunundan yola çıkan filmde, Osman Ağa eşitsizlikçi ve açgözlü, kardeşi Hasan ise eşitliliğe ve bilmeden sosyalist hissiyata inanan bireyler.. dualizm iki kardeş arasında kurulunca,insanın aklına ister istemez Habil ve Kabil durumu geliyor. 60'larda Türkiye'deki sol düşünce içinde bayağı popüler olan 'köye dayalı sosyalizm' düşüncesini ifade eden film, izmir'in Seferihisar / Urla taraflarında geçen bir zemine ve şiveye sahip.

Osman ağa'nın bahar'ı taciz ettiği ve sonunda emeline nail olduğu(tam hayvansı) ilişki sürecinde erol taş,türk sinemasının gelmiş geçmiş en abazan karakterini oynuyor. Henüz 17 yaşında olan Hülya Koçyiğit ise, hele ki cinsellik içeren sahnelerde, hiç zorlanmayan performansıyla filmi sürdürdü. Osman ağa'nın ineğin memesini emdiği ve bacağını okşadığı sahneyse, şimdiye dek görülmedik cinsten bir cinsel taciz.. Film boyunca süren gizil köy cinselliği, kırsal kesimin düşünülenin aksine, cinsellik açısından kentten bile coşkun olduğunu gösteren ipuçlarıyla dolu..

Finalde Osman ağa'nın cesedi su arkının içinde sürüklenirken, film hem suyun mülkiyeti hem de kadının duruşu açısından onun temsil ettiği zihniyetin yenilgisini ilan ediyor. hapishanedeki adamın hasan'a verdiği öğüt gibi; bütün illegalliğin altında mülkiyetin paylaşımı var.. "suyu osman ağa'nın elinden almak lazım"..
filmin negatifi tamir edilip bu yıl cannes film festivalinde gösterilecekmiş.
http://www.theautheurs.com sitesinden beleşe seyredilebilendir. seyretmeye de değerdir.

http://www.theauteurs.com/films/1328/watch
--spoiler--
erol taşın su üstünde akıp gitmesi, türk sinema tarihinin en çarpıcı sahnelerindendir.
--spoiler--
zamanında berlinde en iyi film ödülü almış necati cumalı eseri..
yazarın diğer bir eseri için; (bkz: tutun zamani)
martin scorsese'nin kuruculuğunu yaptığı world cinema foundation tarafından görüntü kalitesi yenilenmiş filmdir. Dry Summer olarak çevrilmiştir adı.
biraz önce türkçe halini ingilizce altyazıyla izledim. anadilimden erek kültüre yönelik bir çeviriyi inceleme açısından ilginç bir deneyim oldu.
etkileyici ve çocukluğunda erol taş'tan korkan biri için ürkütücü filmdir.
necati cumalı'nın toplumsal sorunları ele alan, içinde çok güzel hikayeler bulunan kitabı.
'kaatil' ve 'esma ile ismail' hikayeleri içimi çok acıtmıştı.
- erol taş'ın ilk kez başrol üstlendiği ve kendisine, kötü oyuncu karakterini yaftalayan, hülya koçyiğit'i ise ünlendiren film olmuştur.

1964 berlin film festivali'nde haklı bir birincilik* kazanan bu film, yönetmenlerin, ayda ortalama bir film çektiği dönemlerde 9 ayda tamamlanabilmiştir. aynı yönetmene* ait yılanların öcü filmiyle birlikte, türk sinema tarihi'nin başyapıtlığı için çekişirler. filmin özgün müziği de yunan asıllı ve akademi ödüllü müzisyen manos hacidakis'e aittir.
toplumsal bir mesele olan su sorununa, kooperatif bile olamayan köylülere, bir ağanın sıfırdan doğuşuna, dönemine göre harika bir sinema diliyle cevap vermiş filmdir. özellikle af da güvercinlerin uçurulması, tregedyalardaki ulak (haberci) görevinin filmde bir deliye verilmesi, ağanın kendi suyunda yükselip-boğulması döneminin çok önünde sahnelerdi. bu yönüyle susuz yaz türk sinemasının yüz akıdır.
ketçapsız patates kızartmasına benzer... zordur...
necati cumalı'nın aynı adlı romanından uyarlanan film; sinemamızın uluslararası alanda aldığı ilk ödüllerden birisini getirmiştir. buna rağmen filme dair tuhaf bilgiler de vardır.
tek yapımcılığını üstlendiği film olan: susuz yaz'ı, yapımcısı yurtdışına kaçırmıştır. buradaki
alıcılara içerisine müstehcen sahneler eklenmiş halde illegal yollardan satmaya yeltenmiştir.
erol taş'a "en iyi yardımcı erkek oyuncu" dalında ödül kazandıran film.
berlin film festivali'nde altın ayı ödülü almıştır. bu ödülden 10 yıl sonra, sinemamızdan sansürün kaldırılmasıyla vizyona girmesi istenmiş, ancak, susuz yaz avrupa'dan bir türlü geri dönmemiştir. bunun üzerine film, hülya koçyiğit'e benzeyen alman bir figüranla tekrar çekilerek filme birkaç pornografik görüntü eklenip avrupa'da tekrar piyasaya sürülmüştür. filmin adı I had my brother s wife ( kardeşimin karısına sahip oldum ) adıyla değiştirilmiştir.
filmde kadınsızlık ve susuzluk anlatılmıştır. başrollerini, hülya koçyiğit ve erol taş paylaşmıştır. filmin yönetmeni, metin erksandır. necati cumalı nın eserinden esinlenilmiştir. sinema dalında, göğsümüzü kabartan ilk filmdir.
otomobil bagajın da yurt dışına kaçırılıp berlin film festivalinde altın ayı alan büyük usta metin erksan filmidir.
metin erksan'ın en az sevmek zamanı kadar değerli filmidir, türk sinemasının temel taşlarından olan ve döneminin filmlerinden çok farklı bir havada geçen filmdir.

izlemek lazım, ustaya saygı için en azından..
ingiltere de kardeşimin karısıyla yattım diye çevrilmiş olan film.

görsel
bu yaşıma kadar hülya koçyiğiti asla beğenmeyen birisi olarak, susuz yaz filmi durumu anlamam yardımcı olmuştur. hülya Koçyiğit o zamanlar yeni, körpe, taze, teen, petite olduğu için o kadar güzelmişki, ünlü olduktan sonra nasıl bir muamele çektirlerse kadına kadın yavaş yavaş çirkinleşmiş. tıpkı hadiseye olan gibi. türkiyeye geldiği ilk zamanı hatırlıyorum, birde şimdiki haline bakıyorum. helal olsun bunu yapanlara.
(bkz: 2014 türkiye de yaşanan kuraklık)
sadece bir film değil.