bugün

stephen hawking'i anlatan film. film, klasik hollywood parlatması gibi duruyor. izleyince göreceğiz.

http://www.imdb.com/title/tt2980516/

filmi adı, hawking'in de uğraşından gelir.

görsel

http://en.wikipedia.org/wiki/Theory_of_everything

http://tr.wikipedia.org/w...er_%C5%9Feyin_kuram%C4%B1
Bugün galası amerika'da yapılmış biyografik film.

Filmin konusuna gelince ünlü fizik profesöru Stephen Hawking'in Cambridge University'de yaptığı çalışmalar ve oradan başlayan hikayesini anlatıyor.

Film 01 ocak 2015'te gösterime girecek.

Türkiye gösterim tarihi ise 27 Şubat 2015 olarak gözüküyor.

Filmde Stephen Hawking'i eddie redmayne canlandıracak.

Filmin yönetmeni ise belgesel yönetmeni Oscar alan james Marsh.
stephen hawking'in ilk eşi Jane Wilde ile olan evliliği (1965–1995) ve hastalığının ilerleyiş sürecini konu alıyor. (bkz: als) Eddie Redmayne in performansı gerçekten etkileyiciydi.
stephen hawking'in hayatını anlatan eddie redmayne'in oscarlık performans sergilediği(tabi bir benedict cumberbatch gerçeğide var, bu ikisi dururken Michael Keaton alırsa çok üzülürüm) a beautiful mind havasında, fizik-bilim konularına nedense fazla değinilmeyen(izleyicinin sıkılacağı düşünülmüş olabilir, böyle de sanki çok çıplak kalmış) James Marsh imzalı 5 dalda oscar adayı filmdir.

--spoiler--
jane: -kozmolog nedir?
hawking:- zeki ateistler için bir din tarzı
--spoiler--

--spoiler--
nefes aldığın müddetçe umut vardır.
--spoiler--

tahminimce en az 1 oscar alır.
puanım: 8/10
sonunda cok "bitme amina kodugum bitme" diye saydirsam da gayet dogal bir sekilde biten film.
sırf eddie redmayne'nın oyunculuğu için bile izlenebilecek muazzam bir film.
Stephen hawking in evliliği ve hastalığını konu alan film.4 dalda oscara aday . Bir kaç haftaya geliyormuş vizyona buyursun gelsin efem.
izlenildiğinde pişman olunmayacak bir film. filmde fizik ile ilgili pek bir şey beklemeyin. hawkingin yaşadığı zorlukların ağırlıklı olarak anlatıldığı bir dram filmi.

ek olarak diyeceğim ki ; albert einstein in da filmi olsa güzel olacak.
Stephem hawkingin ask hayatina da yer vermis film.
stephen hawking'in bilimsel hayatından ziyade özel hayatını anlatan, yönetmen koltuğuna james marsh'ın oturduğu biyografi-dram filmi.

--spoiler--
genelde filmleri izlerken teknik detayları olabildiğince yakalamaya çalışırım. ışık, sahne, açılar, renkler, kıyafetler, oyunculuklar... ama bu film benim için o kadar yoğun duygularla doluydu ki adam akıllı dikkat edemeden filmin sonunu getirdim. yarısından çoğunu gözlerim dolu, ağladım ağlayacak modda izlerken bir şeylere dikkat etmek gerçekten zor oldu. öyle küçük detaylar vardı ki beni ağlamak ve ağlamamak arasında ki ince çizgide tutan, ciddi anlamda duygu dolu geçti film

her şeyden önce amyotrofik lateral skleroz ile başlamak istiyorum. hani bu insanların ne olduğunu bilmeden, anlamadan, yaşamadan başlarından aşağıya buzlu su döküp başka bir bok yapmadıkları hastalık. yakın bir akrabam bu hastalık ile boğuşuyor senelerdir. filmde o kadar güzel yansıtmışlar ki hastalığın ilerleyişini, o kadar doğruydu ki her şey. o akrabamı görmekten alamadım kendimi. sanırım filmin beni oldukça etkilemesinin en büyük sebebi bu.

diğer bir sebebi ise, aynı hawking gibi bilime karşı hissettiklerim. sanırım doktordan aynı sözleri duysaydım, benimde ilk soracağım soru düşüncelerimin bu durumdan etkilenip etkilenmeyeceği olurdu. bazı insanlar hayatı diğer insanlara nazaran çok daha farklı bir şekilde görüyorlar. insanların sıradan bulduğu doğa olayları, bu tarz insanlar için normalden çok daha ötede bir sanat harikası gibi gözükmekte. bazen bulutların gökyüzünde ki hareketini bile izlemek bu tarz insanlara normalden farklı bir haz hissi verebiliyor. bilime aşık olmak böyle bir şey, gördüğünüz en küçük doğa olaylarından bile etkilenmemek içten değil. bu gerçekleşen her küçük doğa olayını insanların kağıt üzerinde formül haline getirmesi ise inanılmaz bir şey. hawking'de bu insanlardan birisi, hemde bu insanlardan bir adım ileriye giderek hiç gözlemleyemediği bir şey hakkında formüller oluşturmuş bir insan. yaşadığı şartlar altında bu tarz düşüncelere öncülük edebilecek başka bir insanın olabildiğini düşünemiyorum. bir insanın kendi kendine yetemeyecek durumdayken, bilim konusunda düşünmesi ve kitap yazması... gerçekten inanılmaz, anlatmaya kelimelerim yetmiyor.

yazının başında teknik detaylara pek girmek istemiyordum ama, son paragrafı yazarken duygusallığı üzerimden attım gibi hissettim o yüzden birkaç bir şey yazmasam olmayacak. bana kalırsa james marsh biraz fazlaca çuvallamış bu nedenle en iyi film oscar'ını alabileceğini düşünmüyorum. diğer oscar'lar hakkında ise tam bir şey söyleyemeyeceğim şu an. ilk olarak sahne geçişleri vasattı, bir anda tüm ortam değişiyor ve üzerinden yıllar geçmiş oluyor. ne hikmetse kimse yaşlanmıyor. çocuklar büyüyor, hawking dışında kimsede bir değişiklik yok. varsa bile yılların insan üzerinde ki etkisi filmde gözükmüyordu. ikinci olarak filmin ilk yarısında ki konu kopukluğu sorunu. bunun sebebini bende tam anlayamadım, senaryo mu böyle yazıldı yoksa filmi çekip çok uzun hissedip kestiler mi bilmiyorum. ama diyaloglar bir incir çekirdeğini dolduramayacak kadar eksikti. birkaç akılda kalıcı söz dışında, yerinde ve filme oturmuş güzel diyaloglar göremedim. hawking'in filmin başında kalemi yerden almaya çalışması, hem als'nin başlangıcına dair ufak bir ipucu niteliğindeydi hemde a beautiful mind filminde gördüğümüz masaya kalem bırakma mevzusuna bir göndermeydi gibi geldi bana. hele ki filmin son sahnesinde hawking'in o kalemi yerden kendisinin eğilerek alması, hayatın tüm zorluklarına rağmen kendi çabası ve azmi sayesinde masadan düşen kalemi yerden kaldırmasıydı. filmin en tatlı sahnelerinden biriydi bence. eddie redmayne çok iyi oynamış rolünü, yalnız jane karakterinde gördüğümüz felicity jones için aynısını söyleyemem. oyunculuğu bana doğruymuş gibi hissettirmedi, yaşaması gereken duyguları bana aktramadı şahsen. bilmiyorum ben belki biraz fazla duygusaldım ve jane karakteri bana çok duygusuz geldi. emin değilim.
--spoiler--

bilimle pek ilgilenmeyen arkadaşlar için söylüyorum, endişelenmeden izleyebileceğiniz bir film. hawking'in çalışmalarından çok çok fazla bahsedilmiyor, üstü kapalı bir şekilde geçiyor. izlemenizi önerdiğim bir film.
Hawking rolunu oynayan elemanin ( ilacla filan felc etmedilerse) oscari almasi gereken film. ben als olsam o kadar inandirici olamazdim herhalde.
@spaylir basi
Ayrica surekli bir gerilim vardi filmde karisi conithinla yattimi yatacak mi cocuk stefindan mi baskasindan mi hemsireyle stefin yatti yatacak derken gerim gerim buzustum
@@spaylir sonu

Degerlenir buralar.
28 şubatta vizyona girecek olan film. birkaç saat evvel bu kadar ders yeter diyip kendimi güzel bir filmle ödüllendirmeye karar verdim. film arayışındayken karşıma çıkıverdi bu film. izlemicem hayır, sinemada izlicem diye kendimle inatlaşsam da inadım 20 dakika sürdü. dayanamayıp izledim. aylarca vizyona girmesini bekledik. şimdi öküz yârime ben dayanamadım izledim desem topa tutar. ihaneet, ihaneet diye kafamın etini yer. neyse, bu aramızda sır olarak kalacak sözlük. sevgili yârimle sinemaya gidip sanki ilk defa izliyormuş gibi tekrar izleyeceğim.

büyük hevesle filmi izledim stephen Hawking tutkunu biri olarak. film iyi, hoştu ama beklentimin dışında bir film olmuş. düşüncelerine daha fazla yer verilir diye beklemiştim. daha çok dram olarak ele alınmış. benim gibi taş kalpli birinin bile gözleri dolu dolu izleyecek bir film olmuş. lise dönemimde amcamın hediye ettiği Zamanın Kısa Tarihi kitabından sonra başlamıştı ilgim. kitabı kitaplığımda görünce bile güç alıyorum. bir şeyler yaparken kitaplıkta ismi gözüme çarptığında " ben zihnimde özgürüm " cümlesi aklıma geliyor. hayatla mücadelesi takdire şayan. ama filmde fizik dünyasına olan katkısı çok sığ anlatılmış. filmi izlediğinde büyük bir bilim adamıymış düşüncesi yerine yazık ya üzüntüsü beliriyor. filmde ajitasyon, başarılarını gölgede bırakmış. yine de filmi beğenmedim diyemem. stephen Nobel i alamadı ama hayatını anlatan film Oscar ı aldı.

bir de eddie redmayne ne oynamış be arkadaş. oyunculuğuna hayran kaldım.

film türkiye de vizyona girdiğinde yaşar nuri Öztürk yine televizyonlara çıkıp yine stephen için dabbee, dabbetul arz diyecek mi bakalım, asıl ben bunu merak ediyorum.
Iyi ben bir hafta önce izledim ne 28 Şubat'ı kardeşim siz yatın. Internet ne diye var.
herhalde yapılmış en iyi biyografi filmlerinden biri. izledikten sonra insanı derin düşüncelere sürükler.
Oscar da hatırı sayılır ödüller alan muhteşem bir film.
filmin eleştirisi: http://sinemahzen.com/the-theory-of-everything/
öncelikle birazdan yazacaklarım bir film eleştirisi değil duygusal çıkarımımdır.

--spoiler--

vay anasını diyerek izlediğim film. yemişim teorisini fiziğini. çok mühim bir gerçek var ortada. filmin afişinde bile görüyoruz. stephen abi var bir de aşık olduğu kadın var. kadın da stephen abiye aşık oluyor. hastalığını bilmesine rağmen her zaman yanında oluyor. stephen abi onu zor duruma sokmak istemiyor. zaten binbir güçlüğün altında, yaşayıp yaşamayacağı belli değil bütün bunlara rağmen sevdiği kadına "git" diyor. onun hayatını da zorlaştırmak istemiyor. aşık olduğu kadın bütün her şeye karşı gelerek stephen abimizle evleniyor çünkü o da aşık. her şey çok güzel.

ama film yarısından sonra resmen blue valentine filmine dönüyor. kadın arabada dırdır etmeye başlıyor. normal bir aile değiliz demeye başlıyor. üstüne kilisede tanıştığı adama aşık oluyor. işte gerçek hayat burada başlıyor. o gülüşüyle sana sonsuz huzur veren kadın, ben hep buradayım diyen kadın, yaşama tutunma sebeplerinden olan kadın senin en çaresiz halinde gidip başkasına aşık olabiliyor. ayağa kalkamaz, konuşamaz, kendi tuvaletini kendin yapamaz durumdayken bile, kıskanma hissini yaşatabiliyor sana.

evet kadının da kendince haklı olduğu yönler var. o da insan olduğu için onun da ihtiyaçları var. o da normal bir hayatın özlemini çekiyor. ne yapsın kendi kendine işkence mi etsin diye düşünmedim değil. ancak bir de adamın yaşadığı hayata bakıyorsun stephen abimiz neler başarıyor o haliyle. insan üstü şeyler yapıyor. o zaman sen de bir şeyler feda edeceksin.


--spoiler--
Bu gece izlediğim ve şiddetle tavsiye edeceğim film. Eddie redmayne öyle bir oynuyor ki film boyunca stephen hawking'i izlediğinizi düşünüyorsunuz. Objektifliği tartışılabilir ancak kesinlikle harika bir filmdi ve duyguları oldukça iyi aktarabildiklerini düşünüyorum. Hastalık sürecini de iyi işlemişler, özellikle filmin sonundaki flashback sahnesinde bunu daha iyi anlıyorsunuz.
--spoiler--
kimileri'nin @12'de dediği gibi stephen hawking'in bilimsel hayatından ziyade özel hayatını anlatan bir film olmuş. eğer bilimsel şeyler izlemek duymak istiyorsanız bunun yerine tesla ya da einstein belgesellerini izlemenizi tavsiye ederim. neal donald walsch'ın tanrıyla sohbet kitabını da okuyabilirsiniz, çünkü bu kitaptaki görüşler hawking'in görüşüyle yani evrenin sınırsız olduğu görüşüyle uyuşuyor. hatta bu kitap çok daha ileri gidip bir çok başka soruya da cevap veriyor.

ben filmden memnun kaldım çünkü hawking gibi bir adamın bile 2 kere evlenmesi beni biraz hayal kırıklığına uğratmıştı. ama adamın aslında nankör olmadığını görmüş olduk. filmde, her ne kadar bizim kültürümüze uymasa da, erken yaşta evlenenlerin birbirlerinden nefret etmese bile sıkıldıkları ve ikinci kez aşık olabildikleri de anlatılmış. bazı filmler çok sahte çünkü sadece bir kez aşık olunabileceği mesajı veriyor. oysa bu film gayet realist ve önceden çok aşık olan insanların ikinci kez aşık olabileceğini ve bunun utanılacak değil hoşgörüyle karşılanması gereken bir şey olduğunu gözler önüne sermiş.
--spoiler--
eddie redmayne'nın söke söke oscar kazanmasına vesile olmuş, eddie sayesinde güzel olmuş film

bu güzel oyunculuk için teşekkür ederim kendisine, içimi ısıttı
eddie redmayne'in akla daniel day lewis'in my left foot performansını getiren bir performans sunduğu film. ikisi de egolarını işin içine katmadan sadece karakterlerini yüceltmiş ve her türlü övgüyü haketmişlerdir.
Eddie redmayne çok iyi oynamış ancak film bir şekilde ilerlemiyor. Acıklı, herşeyini kaybetmeyi düşündürüyor ama bunu sıkılarak yaşatıyor. Hawking özelinden bakarsan şık bir film. Ancak yalnızca sinema açısından bakıldığında biraz yavan kalıyor.
Buram buram holivud kokan, sırf oscar için çekilmiş film.
filmi izlerken adama acimaktan sanatsal konusuna odaklanamamistim. harbiden oynayan herif en iyi erkek oyuncu odulunu hak etmisti ama.
Eddie redmaynenin oarmak ısırtan bir oyunculuk sergiledeği film.