the fountain

entry137 galeri20 video2
    37.
  1. (bkz: ölümü kabullenmek)

    --spoiler--

    Izzi: Remember Moses Morales?
    Tom Verde: Who?
    Izzi: The Mayan guide I told you about.
    Tom Verde: From your trip.
    Izzi: Yeah. The last night I was with him, he told me about his father, who had died. Well Moses wouldn't believe it.
    Tom Verde: Izzi...
    Izzi: [embraces Tom] No, no. Listen, listen. He said that if they dug his father's body up, it would be gone. They planted a seed over his grave. The seed became a tree. Moses said his father became a part of that tree. He grew into the wood, into the bloom. And when a sparrow ate the tree's fruit, his father flew with the birds. He said... death was his father's road to awe. That's what he called it. The road to awe. Now, I've been trying to write the last chapter and I haven't been able to get that out of my head!
    Tom Verde: Why are you telling me this?
    Izzi: I'm not afraid anymore, Tommy.

    --spoiler--
    6 ...
  2. 36.
  3. mart nisan sayısı son derece zarif bir kapağa sahip olan derdi.

    be mübarekler madem bu kadar güzel kapak yapabiliyordunuz da umut sarıkaya'dan ne istediniz bunca yıl. ne diye yıllarca kahrettiniz işindeki gücündeki adamı.
    2 ...
  4. 35.
  5. 34.
  6. filmin müzikleri de gerçekten başarılıdır. özellikle piyano sevenler için.
    3 ...
  7. 33.
  8. bir türlü sonunu getiremediğim film.
    4 ...
  9. 32.
  10. öyle müzikleri var ki; ne izlediğinizi dâhi unutturuyor.
    öyle mükemmel çekim teknikleri, metaforlar da kullanılmış ki -müzikle de birleşince- filmi izlerken gerçekten hipnotize oluyorsunuz.

    bir filmin mesajını doğrudan vermemesi o filmin dandik olduğunu göstermez.

    aşk üzerine, daha doğrusu aşk olgusunun zaman-mekan kavramları içerisinde varlığının sorgulanması üzerine bir başyapıttır bu film benim gözümde.
    5 ...
  11. 31.
  12. --spoiler--
    -merak etme yaklaştık . karanlık bulutların arkasındaki ölen bir yıldız. ve çok yakında xibalba ölecek ve patladığı zaman yeniden doğacaksın , çiçek açacaksın . ve ben yaşayacağım.
    --spoiler--

    renklerin , görüntülerin ve anlatılan masalın içinde kaybolacağınız bir aronofsky şaheseri.bu filmi diğer aronofsky filmlerinden ayıran da bu müthiş görsellikle bütünleşmiş dinginlik aslında. sinemasal açıdan baktığımızda metafor severleri fazlasıyla memnun edecek ve aronofsky sineması diye bir şeyin varlığıyla bizi tanıştıran bir film olmuş the fountain. sahi ölümsüz aşk var mıdır ? ve ölüm bir son mu yoksa başlangıç mıdır ?
    5 ...
  13. 30.
  14. ölümsüzlüğün üzerine irdelenen aronofsky başyapıtı. film klasik savaş, dövüş temaları barındırmıyor. kan ve gerilim öğeleride barındırmıyor. ucuz duygusallık ve aşk öğeleri de burada yok.
    dolayısı ile günümüz gençliğinin bir kısmının bu filme de anlatılmak istenen konuya, verilen mesajları algılamaya ve irdelemeye rağbet göstermesini bekleyemeyiz.
    doğaldır. bazı zihinler daha farklı metodlarda açılır. *
    * :)
    5 ...
  15. 29.
  16. bir Daren Aronofsky başyapıtı. yaşam ile ölüm arasında ki felsefeyi bizlere veren, gerçek sevgi vaar oldukça ölümsüzlüğün kazanılabileceğini anlatan film.

    --spoiler--
    beden toprak olduğunda ekilen tohumdan bir ağaç doğar. ağaç o kadar büyür ki meyve vermeye başlar. işte günün birinde bir kuş o meyveyi yerse, ruhun o kuşla tüm dünyayı dolaşıcağına inanılır.
    sevgi oldukça ağaç da yaşamaya devam eder. her meyvesi ile ruhu içinizde hisseder ve aslında ölümsüzlüğün gerçekliğine inanırsınız.

    --spoiler--
    5 ...
  17. 28.
  18. --double spoiler--

    film hakkında bir diğer gereksiz ayrıntı da lord of xibalba karakterini oynayan (ki burda mayalı rolündedir kendisi) Fernando Hernandez, aynı zamanda apocalypto da tapınak tepesinde kurbanların kalbini çıkaran mayalı rolünde oynamaktadır.

    bu yüzden the fountain ı dikkatle izlemiş olanlar, apocalypto yu izlerken "lan bu herif filmleri mi karıştırmış?" diyebilir.

    --double spoiler--
    3 ...
  19. 27.
  20. Ölüm ve aşkın kutsanması üzerine, tüyleri diken diken edici bir film. Zaman ve mekan kavramlarının aslında değersizliğini gözlerimizin önüne seriyor. Usta; filmi metaforlar ile bezemiş ve Clint Mansell'in mükemmel müzikleri ile hem seyir zevki olarak hem de derinlik olarak ortaya gerçekten bir başyapıt çıkmış.

    Böyle bir filmi izledikten sonra ortalık filmlerini nasıl izleyeceğim, onlara nasıl tahammül edeceğim bilemiyorum açıkçası. Aronofsky bizi bir üst seviyeye çıkardı sinema hususunda desek yeridir *

    Death is a road to awe...

    --spoiler--
    Filmden:

    Mezarının üstüne bir tohum ekmişler. Tohum bir ağaca dönüşmüş. Moses, babasının o ağacın bir parçası olduğunu söyledi. Ağaç haline gelmiş, çiçek olmuş. Ve bir serçe gelip, ağacın meyvesinden yediğinde, babası kuşlarla birlikte uçuyormuş.
    Dedi ki; ölüm, boyun eğmek için babasının yoluymuş..

    Tanıdık geldi mi bu cümleler? Eşkiya desem?
    --spoiler--
    3 ...
  21. 26.
  22. kesinlikle izlenmesi gereken dram/ bilim kurgu türünde bir film. bu türde olmasına karşın aşkı da harmanlayıp film severlerin beğenisini kazanacak kadar ilginç.
    3 ...
  23. 25.
  24. film insanın akıl almaz kaybetme korkusu üzerine inşa edilmiş. bunun ne kadar gereksiz olduğunu da, defalarca tekrarlanan "finish it" nidalarıyla belirgin bir şekilde göstermeye çalışıyor.

    film tamamen metaforik. metaforik ama görkemli ve lezzetli. dişiliğin kutsallığı, sevginin yüceltilmesi, kendini adamanın ancak açık bir yürekle gerçekleştirilmesi halinde sonuç verebileceğini kurgusal anlamda çok başarılı bir şekilde ortaya koymuş.

    bu bir aronofsky projesi. dediğim gibi, pi'den, requiem for a dream'den (başka ne kaldı ki dünya çapında izlenmiş) tüm aronofsky filmleri gibi bir kırılma noktasından geçebilmenin zorlukları resmediliyor. iç çekişmeler, kişisel hayaller...

    fakat belki de ilk defa bu kırılma noktasının aslında bir kırılma değil, bir yücelme noktası olduğunu bu filmle görüyoruz. diğer örnekler başarısız ya da yeterli değilken, the fountain'de, üç zamanda yer alan the conquistador (Tomas, Tommy, Dr. Creo) bu eşiği başarılı bir şekilde aşarak hayat ağacının bir üst seviyesine varabiliyor.

    daha önce de belirttim, tekrar olsun: filmdeki en ürpertici sahne, filmdeki tek dişinin, kraliçe izabel'in, izzie'nin boynundaki minik tüylerin hayat ağacındaki, canlılığa doğru çekilen tüylerle birebir ifade edilmesiydi. bu da aronofsky'nin ve yahudi tanrısının bir ilhamı olsa gerek.
    6 ...
  25. 24.
  26. hayatımda izlediğim en... "görkemli" filmlerden birisi.. Güzel ya da kötü olarak açıklayacak kelime bulmakta zorlandığım..

    film bitecek. yerinizden kalkacaksınız, hiçbirşey hissetmeyeceksiniz önce.. Yürüyeceksiniz biraz, düşüneceksiniz. Sonra balyoz gibi dank edecek. izlediğiniz hiçbir filme benzemediğini o zaman farkedeceksiniz.

    işte bundan sonra can yakmaya başlayacak.
    6 ...
  27. 23.
  28. evet şiirsel ve orjinal bir anlatım,başarılı oyunculuk, bunlar doğru, fakat başyapıt derken düşünülmesi gereken*, bildiğin yaşamdaki dönüşümü, insanoğlunun biryerde çaresiz kaldığını ve kabullenmesi gereken gerçeklerin olduğunu suratınıza çarpan,bütçesinin hakkını verebildiği şüpheli ve de aronofsky'nin bildik sık tekrarlı geçişlerinden oluşan, (bkz: yeter be adam bıkmadın mı artık) yine de izlenmesi gereken,muhakkak farklı bir yapım.
    6 ...
  29. 22.
  30. hugh jackman ın prestige den sonra izlediğim bir filmi olarak hafızama kazınacak. hele ki hemen öncesinde spiderman 3 gibi gubidik bile diyemeyeceğim bir filmden sonra.

    dalga geçmek için oturup içilen ayranın etkisiyle hafiften geçen içe rağmen öyle buz gibi adamı bile sonunda tavuk dötü şovu yaptıktan sonra gözlerin dolmasına ramak kaldıracak kadar.

    sevdiceğinizden ayılmışsanız, ki bu her türlü bir ayrılık olabilir, ölüm mesafeler olması gerekmez, filmin vurucu gücü ormanda on kaplanı geçip jurasic park ta t rex e ulaşıyor.

    --spoiler--
    ayrıca beyaz adam gelecek yeniden doğacaz temasını işlemesi ve beyaz adamın karşısında boğazını gösteren tapınak bekçisi bile izlemek için iyi bir neden.
    --spoiler--

    bir de before sunshine before sunset ve the eternal sunhine of a spotless mind in arkasından izlemeyin. sevdiceğin babası filan evde olur, dudaklar sandmanin ki gibi kum olur uçar gider uzak diyarlara.
    7 ...
  31. 21.
  32. hakkında sabah akşam konuşulabilecek film. bir başyapıt. bir şaheser.

    tüm hayatım boyunca izlediğim en iyi film.
    4 ...
  33. 20.
  34. 19.
  35. bazen ayrılıkların kavuşmak anlamına geldiğini anlatan ve bunu hayat'la ifade eden eşsiz bir film.
    7 ...
  36. 18.
  37. son kısımlarında izleyiciyi duygulandıran, zayıf bir bedeni ise ağlatabilecek kadar güçlü bir aronofsky filmi. bildiğiniz klasik aronofsky filmlerinindaha da ötesinde farklı bir yaklaşımla, karışık bir kurgu ile anlatıyor ölümsüz aşkı. kii zaman kendinizi aşkın ve hayatın kaynağını arayan wolverine gibi hissederken, kimi zamansa sonsuz aşkı için herşeyi yapmaya hazır ve nazır olan, sevdiği ile sonsuzluğa kavuşma hasretine girmiş bir conquistador olarak görüyorsunuz.

    warner bros un "darren cığım. bu film çok karışık* ondan biraz kısalım bütçeyi istersen" dediğ bir film olmuş. kısmışlar mı bilinmez ama film yine de 10 üzerinden 11 alıyor. izleyiciyi çiviliyor. izzi nin önünde diz çöken wolverine in göz yaşları, "yapamam izzy, bitiremem" sözcükleri ile de yıkıyor.

    2-3 sene sonra bir pi gibi , requiem for a dream gibi baş yapıt olacaktır. herhangi bir aronofsky filmi gibi. değerinin anlaşılması için zaman geçmesi lazım.

    dip not:wolverine dedik ama şunu da eklemek lazım ki hugh jackman yardırmış.
    7 ...
  38. 17.
  39. canlılığın simgesi kadın vucudunun, hayat ağacının dokusuna benzetildiği yegane film. şairane, şaheser!
    8 ...
  40. 16.
  41. 15.
  42. türkiyede ab-ı hayat adıyla gösterilecek olan film.
    2 ...
  43. 14.
  44. animasyon tekniklerinin de bolca kullanıldığı lakin boşa kullanılmadığı film.
    4 ...
  45. 13.
  46. yine aronofsky'den, takılı kalmanın, oluruna bırakamamanın acısı üzerine bir film.

    bırak gitsin, bitir şunu.
    bitir şunu, bırak gitsin.

    kolay mı bırakmak? vazgeçmek, hayatın anlamından?
    8 ...
© 2025 uludağ sözlük