bugün

mel gibson'ın senaryosunu farhad safinia ile birlikte yazdığı ve tek başına yönettiği son filmi. mel gibson'ın pazarcı esnafı gibi gittiği her festivalde film hakkında çığırtkanlık yaptığı film, ispanyol işgali altındaki maya uygarlığını günümüze taşıyor. ikinci bir cesur yürek hevesi ile yola çıkılmış izlenimini uyandırıyor..
(bkz: apocalyptica)
maya uygarlığıda bumuymuş dedirtecek konusu ve çekim taknikleri itibari ile başarıyı yakalamış mel gibson filmi.
tarihsel mesajı itibariyle fiyasko görüntü yönetimi ile alkışa değer Mel Gibson filmi.
senaryosunu yetersiz bulduğum bir film.. o konuyla daha görkenmli bir şey çıkabilirdi.. film bitiyor ama doyurmuyor..
--spoiler--
aslında bir kaçış hikayesi, arada o devrin medeniyetinden parçalar da sunuyor.
film the last of the mohicans gibi av ile başlıyor, bir baba ve oğulları tapir avına çıkıyor ve avlıyorlar tapiri.
şunu söylemek gerek, kadrodaki arkadaşların çoğu kızılderili asıllı.
filmde diyalog da yok öyle ahım şahım, zaten konusu tam olarak şöyle, jaguar pençesinin köyü basılıyor ve kardeşleri ile esir alınıyor, daha sonra bunlar teker öldürülürken jaguar pençesi kaçmayı başarıyor ve bunun peşine düşüyorlar. yol hikayesi gibi.
esir alınanlar ünlü sunaklarda kalpleri çıkarılarak kurban ediliyorlar, tam jaguar pençesi kurban edilecekken şansa bak ki güneş tutulması yaşanıyor. lakin kalan esirler bu sefer arenada katlediliyorlar, tek sağ kalan bizim jaguar pençesi. ormandaki kovalamaca güzel, özellikle elinde hiç bir savaş aleti yokken dikenleri koparıp zehirli kurbağanın derisi üzerine sürmesi ve sonra zehirli dikenleri yaprağı kıvırıp boru gibi kullanarak hısmına atması güzeldi jaguar pençesinin. sonra bunu harbi jaguar kovalıyor falan, bizimki hısımlarını birer ikişer alıyor aşağı, özellikle liderin tapir tuzağı ile ölmesi de akılda kalan sahnelerden biriydi. kendisine almost ismini takan savaşçıyı öldürmesi de güzeldi.
kovalamaca diyorduk değil mi, yol bitiyor bizim jaguar pençesi ile iki tane adam kalıyor bunu kovalayan. sahile ulaşıyorlar ve ne görsünler! onlardan bile barbar olan medeni! avrupalılar geliyor gemilerle, işte o anda jaguar pençesi bir hassiktir bakışı atıyor ki filmin beğendiğim sahnelerindendi.
--spoiler--

velhasıl, görselliği ileri derecede bir film. divx ini indirip izleyin, sinemaya gitmeye değer mi muallak.
ülkemizde gösterime 23 mart 2006 de girecek olan, yönetmenliğini (bkz: mel gibson)'nun yaptığı, türü tarihi olan ve maya imparatorluğunun çöküş dönemindeki halk ayaklanmasını irdeleyen 2006 yapımı film.
gidip görülesi film.
televizyonlarda tanıtımı yanlış yapılan mel gibson filmi.

tanıtımlarla filmin konusu arasında dağlar kadar fark var. tv tanıtımlarında maya imparatorlugunun çöküşünden ve ispanyol istilasından bahsediliyor. ama filmin bunlarla hicbir alakası yok. Filmin konusu, bizim güneydoğudaki ağalardan kaçan aşıkların yaşadıklarına benzer şeyler. türk filmlerini çok izleyen biri değilim ama şunu rahatlıkla söyleyebilirim. bizim eski filmleriniz bu konu olarak bu filmden daha iyiler. Yani maya imparatorluğunun çöküşü ispanyolların mayaları kesmesini, büyük dövüş sahnelerini bekleyenler büyük bir hayal kırıklığına uğrarlar.

ama şunu söylemeyim ki filmde hiç bir tanıdık ünlü olmamasına rağmen oyuncular çok yetenekliler. ayrıca ronaldinyaya benzeyen kahramanımız biraz Lost karakteri jack'e benziyor. çok mal bir adam. nereye baksa onun yüzünden ölmeyecek kişiler ölüyor gereksiz atraksiyonlar oluşuyor. bir değil iki değil yani.

sanirim bu filme bir de devam filmi cekilecek gibi bir son yapmışlar.

son bir karşılaştırma yapayim. 300 Spartalı Apolcalypto'dan daha iyi bir film.
filmin başında yazan yazıda "her büyük uygarlığın yok oluşuna o uygarlığın kendisi neden olmuştur" mealinde bir söz yazıyor. filmde de maya kabilelerinin kendi aralarındaki mücadeleleri izlediğiniz de, bu ilkel (!) kavimler zaten yok olmaya mahkumdu havası verilmek istenmiş gibi geliyor. oysa ispanyollar oraya gittiler, adamları öldürdüler ve altınlarını yağma ettiler ama zaten mayalılar da bunu hak etmişlerdi gibi bir anlam vermek; hem tarihe, hem ahlaka hem de izleyiciye büyük bir terbiyesizliktir. ayrıca, bilindiği üzere, mayalılar filmde anlatıldığı ve gösterildiği kadar ilkel ve barbar bir uygarlık da değildir. kendilerine ait bir medeniyetleri ve kültürleri varlığı bilinen bir gerçektir.(discovery channel sağolsun) fakat mel gibson sanki kolonyalizmi meşrulaştırmak kendi göreviymiş gibi bir havaya girmiş. ne diyelim, aferin diyemeyeceğimiz kesin!
mel gibson'ın yönettiği son film. yer yer güzel kullanılmış kan sahneleriyle insanı etkileyebiliyor. cok iyi bir film değil ama izlenmesi gereken bir film. insanın içindeki vahşi yanları anlamasına ve içindeki bazı içgüdülerin vahşilik zamanlarından kaldığını farketmesini sağliyor.
çok komik bir panter benzeri hayvandan kaçış sahnesi barındıran film.
önce şunu söyliyeyim ki başroldeki "jaguar pençesi" bey ronaldinyo ya değil, dizilerde sıksık gördüğümüz şu anda binbir gece dizisinde bar işleten trompetçi çocuğa benziyor.gelelim filme, bir kere oyuncular hiç amatör gibi değil gayet profesyonel oynamışlar bence küçük çocuklar bile gayet güzel rol yapmışlar, insanın içindeki vahşileşme eğilimini gözlerinde, bakışlarında çok güzel yansıtmışlar. filmi beğendim, gidilip, görülmesi gereken bir film ancak savaşın burnumuzun dibinde yaşandığı şu günlerde sinir bozacağı muhtemel bir film çünkü bunca zaman sonra bile bugünkiünden hiç farkı olmayan şeyler görüyorsunuz.
ilginç bir film.ormanda yaşayan cıbıl insanlar hayatta kalma mücadelesi veriyor.bunlar sanırım yerli amerikalılar.henüz amerika keşfedilmemiş.film sonunda çünkü adaya katolikler geliyor,bu da amerika'nın keşfi olsa gerek.biraz belgesel tadında,sıkıcı değil ama bazı sahneler fazla uzamış.bu arada ilkel insanlar ne şekilde ölürmüş bunun her şeklini öğreniyorsunuz.
filmin ortalarında bir minik kız gözüküyor izleyenler bilir, hastalıklı...bazı kehanetlerde bulunuyor, o nedir öyle ya exorcist şeklinde korkunç...halka mı demeliydim yoksa.bu arada yeri gelmişken erkekler tanga giymesin başlıklı bir kampanya düzenlemeye başladım filmden sonra...
--spoiler--
iki gün içerisinde 300 ile birlikte izlediğim ve istemesem de kıyaslama yaptığım filmdir. filme gitmeden evvel beklediğim, umduğum aslında belgesel tadında, bana bilmediklerimi, hiç görmediğim ve detaylarını öğrenmek istediğim bir uygarlık hakkında bir çok şey gösterecek bir film idi.

karşılaştığım şey ise;
genellikle kişisel bi hareketliliğin hakim olduğu, aslında merak edilen bir çok olgunun es geçildiği, olması gerekene dokunup yanından geçen bir film idi. baş kahramanımızın şehirden kurtulup ormana dalmasına kadar aslında gayet başarılı geçen, fakat daha sonrasında her aksiyon filminde gördüğümüz karelerin sadece ortam ve şeklin değiştiği bir hal alması istediğim doygunluktan uzaklaştırdı beni. şahsen, esirlerin o şehire girmesi ve bir anda 20 kişilik kabile ortamından kocaman, hareketli ve neler döndüğünü bilmediğimiz bir şehire geçilmesi beni inanılmaz heyecanlandırmıştı. orada olacaklar, orada nasıl bir hayat yaşandığı, neler olduğu ile ilgili bir çok detay verilmesi gerekirken çok kısa kesilmiş.

isterdim ki, filmin büyük bir kısmı o şehirde geçsin ve stargate tadında, bir uygarlığı çok farklı yönleri ile anlatabilecek bir hale gelsin. sadece insanın içinde onlar ne, bunlar ne, şunlar ne yapıyor, bunlar neden burada gibi bir çok soru bırakan ama hiç bir cevap vermeyen bir film haline gelmiş.

fakat yine de, bir çok bildik tanıdık, benzer çerçeveye sahip filmden daha farklı ve daha fazla tat veren bir çalışma olmuş. özellikle oyuncuların, genellikle konuşmaların az geçtiği bu filmde mimik, hareket ve ifadeler ile anlatılmak istenenleri çok güzel anlatmış olmaları çok etkileyici idi.

filmin sonu ise, bütün film boyunca hangi tarih aralığında geçtiği ile ilgili pek fazla ipucu vermeyen, uygarlığın bile aztek mi maya mı olduğunu anlayamadığımız bir şekilde devam eden olaylar zincirini bir anda bir aydınlığa kavuşturan, anaaaa diye seslendiren ve daha sonra filmden kopup bir anda medeniyetler arasındaki farklılıkların türlü türlü nedenlerini beyin içerisinde koşuşturtan bir son olmuş.

eğer serisi çekilecek ise, filmin ikincisinde bu uygarlığın bilinmezlikte kalan gündelik yaşamı, gelenekleri, hayat tarzları ve o hengame içinde neler olduğunun daha fazla incelenmesini isterim.

son olarak ben, filmin başındaki "medeniyetler dışarı bir güç ile değil kendi kendilerine yıkılırlar" tadındaki cümlenin aztekler, ispanyollarla ilgili olmadığını düşünüyorum. anlatılmak istenen, filmin bir çok yerinde geçen farklı bir açılım idi bence. insanı dış kuvvetlerin yıkmadığı, kendi içine korkuyu yerleştirirse işte o zaman kendi kendine yenildiği idi. nasıl medeniyetler kendi içlerinden yıkılıyorlarsa, insan da içine yerleşen korku nedeniyle yenilir, dış güçlerin etkisi ile değil. ve tam tersi olarak içinde korkusuzluk varsa işte o zaman kazanır.

dip not: 300 filmi ile yaptığım kıyaslama ise; iki filmde de toplumların ve uygarlıkların işlenmesi mevcut idi. fakat bu film, 300 filmindeki gibi çirkince ve adice, bir toplumu eleştirmemiş. bu film bir toplum için; "zorbalık ve mistizmden dünyayı kurtarıp parlak bir geleceğe çıkacağız" dememiştir, 300'de olduğu gibi.
--spoiler--
hayatımda en çok güldüğüm film

--spoiler--
adamın kasıklarına yaprak sürdükten sonra eşiyle oral sex yapması sonucu ortaya çıkan görüntü beni benden almıştır.
--spoiler--

gerisinde boş olan bir film.
bir grup, kabile, ırk, toplum her neyse kendi aralarında bölündüyse ve dış tehdite karşı bir olmayı başaramazsa dağılmaya mahkumdur diyen filmdir. helal mel gibson'a beğendim ben.
çekimleri harika bir şekilde yapılmış, filmlerinde kan efektini kullanmayı çok seven mel gibson'un yönettiği, keyifle izlenebilecek macera filmi. makyaj olayı had safhaya ulaşmış cidden. ayrıca kimi yerlerinde güldürürken bazı yerlerde de iç burkuyor. bir de son olarak jaguar paw'ın karısı suda doğumun mucidi sanırım. izledikten sonra pişman olunmayacak bir film özetle.
amerika'da 8 aralık 2006 da ülkemizde ise 23 martta vizyona girmesi ile dağııtımci firmanın türk seyircisini çokta sallamadığı gerceğini ortaya koyan film.
ismi telaffuz edilirken 1-2 saniye durulan, sonra söylenen film.
sorunun filmi Türkiye'ye getiren firmadan kaynaklanmadığı film. Bu işler Hollywood'taki diasporaya, ilişkilere, film sezonu takvimine bağlıdır. Bunun dışında film girişte izleyiciyi bir braveheart beklentisi içine soksada, daha sonra bunun daha ziyade aksiyon ağırlıklı olduğu ortaya çıkıyor. Hunt-hunter ilişkisine dönüşmesi hayal kırıklığı yaratabilir.
maya uygarlığının görsel anlamda çok güzel yansıtıldığı film. yalnız filmde atlamadan geçilmeyecek bir yanlışlık var ki değinmeden geçemiyeceğim.

--spoiler--
güneş tutulmasını 40 saniyede gerçekleştirerek yuh dedirten filmdir ayrıca. ayın güneş e ilk temasından çıkışına kadar. nasıl böyle bir hata yapılabilir anlamıyorum.
--spoiler--
bazı kopyalarının 1:31:38 zamanında where's waldo oyunundaki waldo karakterinin göründüğü film. bendeki kopyasında da buldum.

bulan başka bir vatandaşın videosu:
http://youtube.com/watch?v=Xwr16bpqWPE
afişle heyecanlandıran filmle hezeyana uğratan film. hiçbir unsurun dozajını tutturamamış. çocuğun birden dile gelip ah etmesine gülmek istesem de çocuğun yüzü müthişti.
izlediğim en saçma filmlerden biridir.görselliğe lafım yoktur fakat film kopukluklarla doludur.arenadaki serbest bırakılan esirlerden biri kaçabilmiştir fakat diğerlerine ne olmuştur.onlar öylece bekliyorlarmıdır.filmde malkoçoğlu tribinde bir eleman vardırki hiç bir türlü ölmemektedir.ayrıca film sonunda gelen gemiler ne için gelmiştir.