allah affetsin ama sözde kendisinin yolunda olanlar yüzünden tengriciliğe olan sempatim artmakta.
artık türgişler daha sempatik, daha anlamlı gelmeye başladı.
allah'ım sen yolundan ayırma ama ben artık anlam veremiyorum.
Eski Türk düşüncesinde Tanrı tektir ve birden çok Tanrı olduğu düşünülemez; buna bağlı olarak da Tanrı'lar/Tengri'ler kelimeleri Türk kültüründe yer almamıştır.
Büyük Hun imparatorluğu Kağanı Oğuz Han (Mete), M.Ö. 176 yılında Çin imparatoruna göndermiş olduğu mektubunda kendisini tahta Gök Tanrı'nın çıkardığını, zaferlerini Gök Tanrı'nın yardımıyla kazandığını belirtmektedir. Yine Büyük Hun imparatorluğu kağanlarından olan Künçin (M.Ö. 160-126), M.Ö. 133'te Çin imparatorunun Ma-i'de kendisine hazırladığı tuzaktan kurtulunca Tanrı takdir buyurduğu için kendini koruyabildiğini söylemiş, bir başka başarısının ardından da Başarısının Tanrı'nın işi olduğunu belirtmiştir. 328 yılında başka bir Türk hükümdarı kazandığı zafer üzerine kollarını göğe kaldırarak Ey Gök Tanrı, Sana şükürler olsun diyerek Tanrı'ya şükretmiştir.
Tanrı, Eski Türklerde manevi tek büyük kudret idi. Bizanslı tarihçi Simokattes, Göktürklerin yir-sub'lara (yer-su'lar; ırmak, dağ, orman vb doğa varlıkları) saygı gösterdiklerini ama yalnızca yerin göğün yaratıcısı bildikleri tek bir Tanrı'ya taptıklarını bildirmektedir.
Eski Türklerde Gök Tanrı'ya kurban olarak hayvan kesilirdi. Kurban olarak koç ve aygır geçerliydi.
Türklerin islâm Öncesi dönemde de vahdet temalı bir inanış olan Kök Tengri inancına mensup oldukları bilinmektedir. Bazı tarihçiler Kök Tengri inancıyla Şamanizmi aynı inanç sistemi olarak görseler de teologlar iki inanç sistemi arasında bariz farklar olduğu görüşünde hemfikirdirler. Özellikle totemizm benzeri bazı uygulamaların Kök Tengri inancında da var olması belki de bu anlayışın bir sonucu olmuştur.
Bu inancın kökenleri Hun Türkleri’ne kadar dayanmaktadır. Öyle ki bu inanca göre, herşeyi görüp gözeten, bilip işleyen ve mekânı gökler olarak tanımlanan bir Tanrı olduğuna inanılmış ve Türk Hakanları’nın da bu Tanrı tarafından yetkilendirildiği düşünülmüştür. Türk Tarihi’nde Kut Anlayışı denilen bu inanç, bir anlamda “Tanrı’nın Onadığı” anlamına gelmektedir.
Göktanrı inancında tabiatla iç içe yaşayan Türkler, tabiattaki bazı şeylere de kutsiyet atfetmişler ancak bunları Tanrı olarak nitelememişlerdir. Örneğin güneş figürü, Türk Kültürü’nde çok önemli olsa da, bahar dönemi kutsal bir havayla geçirilse de bozkurt figürü Tanrısallığı çağrıştırsa da bunlar birer puta dönüştürülmemiş, sadece Gök Tanrı tarafından Türklere gönderilen nimetler olarak görülmüştür.
Eski Türkler’de kutsallık “ıduk” kavramıyla ifade edilmiş ve özellikle birer tabiat unsuru olan sular ve dağlar ıduk sayılmıştır. Öyle ki her boyun bir kutsal dağı olmuş ve bu dağ adeta Tanrı’nın bu boya hediyesi gibi görülüp bu boy için ıduk olarak kabul edilmiştir.
Eski Türkler, Tanrı tarafından gönderilen dişi kurdun soyundan türediklerine (Bozkurt Efsanesi) inanmışlardır ki, bu da bir nevi mitolojik ıduk sayılır.
Tengriciliğin inanç Esasları
Tek Tanrı inancına dayalı bu inanç sisteminde insanların dünyadaki yaşamlarına göre ahirette yer tutacaklarına inanılmış, Tanrı adına kurbanlar (daha çok atlar) kesilmiş, haşre olan inançtan ötürü ölüler eşyalarıyla birlikte gömülmüş ve ölen kişilerin ruhları rahatsız edilmesin diye adeta mezarların üzerine titrenilmiştir. Öyle ki Attila’nın sırf bazı Türkler’in mezarları Margus Papazları tarafından açıldığı için çıktığı bir sefer bile vardır.
Orhun Abideleri’nde rastlanan Tengri lafzı, Köktürkler’den önce de sonra da kullanılmıştır. Öyle ki Büyük Hun Hakanı Mete Han bile Tanrıkut ismini kullanarak, bir anlamda Göktanrı tarafından yetkilendirildiğini belirtmek istemiştir.
Gök Tanrı inancında Ahiret, Cennet ve Cehennem
Bu inanca göre ruh (tin) ölümsüzdür. Ölenlerin iyilerinin uçmak'a (cennet kavramının karşılığı) gideceğine inanılırken, kötülerin tamu'ya (cehennem kavramının karşılığı) yedi kat yerin dibine gideceği dile getirilmiş ve tabiata saygılı olunduğu ve töreye uyulduğu sürece Tanrı’nın kendilerinden razı olacağına inanılmıştır.
Dahası, Göktanrı’ya kurban sunulurken, her boy kendisi için kutsal sayılan dağda bu kurban törenini gerçekleştirmiş ve kesilen kurban ya iyilik meleği “Bay Ülgen” ya da kötü ruhların sembolü “Erlik Han” adına kesilmiştir.
Bunların dışında Türk inanç sisteminde Atalar Kültü denilen ölen ataların ruhlarına saygı ve bu ruhların o toplumu koruduğu inancı da egemen olmuştur. Ayrıca doğayla içiçe yaşamanın bir sonucu olarak Şamanizm inancı da yaygın olarak var olmuş, şaman ya da kam denilen din adamlarının tabiatın ruhuyla trans kurduklarına da inanılmıştır.
Özetle, Türkler’in tarih boyunca putperestlik gibi mantık dışı dinlerden uzak durduğu ve genellikle vahdet üzere bir imanlarının oldukları anlaşılmaktadır. Türklerin islâm Öncesi dönemde de vahdet temalı bir inanış olan Kök Tengri inancına mensup oldukları bilinmektedir. Bazı tarihçiler Kök Tengri inancıyla Şamanizmi aynı inanç sistemi olarak görseler de teologlar iki inanç sistemi arasında bariz farklar olduğu görüşünde hemfikirdirler. Özellikle totemizm benzeri bazı uygulamaların Kök Tengri inancında da var olması belki de bu anlayışın bir sonucu olmuştur.
Tengricilik ya da Gök Tanrı inancı, Türk ve Moğol halklarında, şimdiki inanç sistemlerine katılmadan önceki yaygın inancıdır. Tengri'ye ibâdet etmenin yanında Animizm, Totemlik bu inancın ana hatlarını oluşturmaktadır. Tengri, bugünkü Türkçedeki Tanrı kelimesinin eski söyleniş şeklidir. Orhun Yazıtları'nda ilk çözülen kelimedir.
bir arkadaşım hayatımda gördüğüm en sağlam ideolojiye sahip insandı. ben türk milliyetçisiyim arapların kılıç zoruyla direttiği dine inanmam. sadece gök tengriye inanırım demişti. şöyle bir bakınca garip geliyor insana ama etraflıca düşününce çok mantıklı.
islamın arapçı dozajı arttığı için, islamiyet insanların üzerinde bir baskı haline dönüştü, insanlar ciddi anlamda deizme yöneldi.
tengricilik de, bir nevi türk deizmidir. kökü eskilere dayanır.
ayrıca şunu belirtmek gerekir ki; deizm, kesinlikle bir inançtır.
deizme göre,
“allah, tanrı, tengri” birdir, tek tanrı inancı hakimdir.
tanrı bütün varlıkları var etmiş ve evrenin işleyiş şeklini belirlemiştir. sonrasında dünyadan elini eteğini çekmiştir.
din yoktur, fazlası yoktur.
peygamber, kutsal kitap ve din gönderdiğine inanmak akıl dışıdır. zira, akıllı bir canlı olan insan, tanrının varlığını keşfedebilecek zekâya sahiptir.
insan, sadece ahlaki kurallara uymakla yükümlüdür ve iyi insan olmak esastır.
inşallah(Tanrı dilerse) bir on sene sonra Türk nüfusunun %20-25'inin bağlı olacağı inanç.
Çeşitlikte zenginlik vardır. Nüfusun %100'e yakının müslüman olması çok da iyi bir şey değil aslında. insanı köreltiyor. Hatta hristiyanlık, musevilik de islam gibi dogmatik dinler olduğundan deizmin, tengriizmin artması çok daha iyi.
günlerdir "deizm tehlike" falan diyorlar ya.
hatta bugün bahçeliyan da hönkürdü bu konuda.
aslında deizm tehlikesi falan yok.
deizm dedikleri şey tengricilik.
ve türk genci, türk evladı aslını arıyor, aslına ulaşıyor.
tengricilik türk evlatları arasında yaygınlaşıyor.
yükseliyor.
yani türk evladı öz dininde benliğini bulup, arapçılığı reddediyor.
bakınız, tengricilik islamın özüdür.
arap puta taparken türk göklere bakıyordu.
işte asıl korktukları bu.
arapçılık düşüyor, iblis muaviye'ye küfrediliyor.
akp'lilerin de, bahçeliyan'ın da asıl korkusu bu...