her ne kadar insan doğası olarak daha eskiyi yüceltme eğilimlerimiz olsa bile, beşiktaş'ın gelmiş geçmiş en büyük efsanesidir. çocukluğumun seba dönemine denk gelmesinden dolayı ölüm haberinin alınması ile birlikte gözden yaşlar süzdürmüştür.
stadın kullanım hakkını alması, fulya arazileri, çilekli tesisleri, hepsini geçtim bjk plazanın ana kapısından içeri girip, şöyle bir başınızı kaldırıp baktığınızda istanbul'un en değerli yerlerinden birine dikmiş olduğu bu binalar bile madden beşiktaş'a nasıl bir çağ atlattığını anlamanıza yeter de artar bile.
en az maddi olarak çağ atlatması, belki de daha önemlisi, maalesef şu an pek elle tutulur bir tarafı kalmamış olsa bile beşiktaş'a katmış olduğu karakteri, duruşu, kupa sevincinde bile takımı aşırıya kaçmadan sevinmesi konusunda uyarması, o kadar makam, mevki sahibi olması, istese beşiktaş adını kullanarak milyonlarca lira kazanma imkanı olmasına rağmen kulüp binasından yürüyerek eve giden, kendisine küfür eden taraftarın arasına girerek maç seyredebilen, mahallenin kaldırımına tabure atıp tavla oynayabilen şimdikiler gibi iki koltuğa oturunca arkadaşını bile gözmezden gelen tiplere rağman selamını kimseden esirgemeyen, mütevazı kişiliğini hep koruyan beşiktaş'ımızın babasıdır. türk futbolunda ki baba lakabını, özel yaşantısında çocuğu olmamasına rağmen beşiktaş'ı evladı gibi koruyup kollaması, gözü gibi bakmasıyla sonuna kadar haketmiştir.
beşiktaş'a kattıklarını hiçbirzaman unutmayacağız ve seni hep beşiktaş'ın babası olarak hatırlayacağız. vermiş olduğun "Beşiktaş için birşeyler yapmak istiyorsanız, kimsenin adamı olmayın." öğüdünü hep aklımızda tutacak, beşiktaş'ı üzmemeleri için karınca kararınca elimizden ne gelirse yapacağız. nur içinde yat beşiktaş'ın dervişi.
senin yaptıklarını asla unutmayacağız sayın başkanım.
bana futbolu sevdiren başkan olarak bir sen vardın,bir de özhan canaydın.
centilmenlik,sevgi,saygı,hoşgörü...
nur içinde yat sayın başkanım.
Belki de bir tarafımın, hem de büyük bir tarafımın bu yaşta hala çocuk kalma sebebiydi o yıllar. Öyle güzellerdi ki öldüremedim galiba.
Sen o yılların bizzat kendisiydin. Çocuk aklımızla çok anlamasak da; derin derin hissettiğimiz, hayatın en güzel, en eğlenceli öğretisiydin bize.
Varken senindir ya, kimse alamaz ve garantidir.
Yokken yaralanırsın o yüzden bir anda, hem de fena yaralanırsın. Ben en çok bugün büyüdüm hayatta.
Ben en çok sen gittiğinde büyüdüm hayatta. Sen varken futbol futboldu da, şimdi başka bir şey sanki.
Sen varken futbol Ahlak Bilgisi dersiydi. Farkında olmadan o ahlakı aldık alabildiysek, saklayabilen sakladı.
Sen varken futbol Hayat Bilgisi dersiydi;
nasıl davranacağımızı, nasıl adam olunacağını, farkında olmadan soktun içimize.
Sen varken futbol zor imkanlarla, eksik teknolojilerle, ama bol sevgi ile çekilmiş eski Türk filmiydi.
Sen filmin başında olmasa da illa sonunda bıyığını burarak gülen ve mutlu sonu getiren Hulusi Kentmen'din.
Sen sarılacak değerlerinden ve ailesinden, -ki o aile Beşiktaş'tı sende-, başka hiçbir şeyde gözü olmayan Yaşar Usta'ydın, korurdun hepimizi.
Mahmut Hoca'ydın, öğrencilerin sonunda hastane odasına, ellerinde yalandan da olsa diplomalarla ziyaret ettiği, aşağıda binlerce başka öğrenci.
Sen varken futbol güzelim bir çilingir sofrasıydı. Açıyordu içimizden bütün kilitlerini. Sadeliğince güzeldi.
Sen varken futbol futboldu da şimdi başka bir şey sanki.
Bizim yürüyüşümüz bile değişti biliyor musun senden sonra? Yani sen ilk gittiğinde, bu ikincisi.
Biz öyle gururla yürüyorduk ki, o zaman şampiyonduk belki.
Sanırdın ki şampiyon olmuşuz, halbuki ikinciyiz belki de. O anda ayırt edemezdi kimse. Çünkü sen varken biz her türlü şampiyonduk.
Şampiyon olanda bizdeki gurur yoktu o anda, tertemizdik çünkü.
Bunun övünülecek olduğu en erdemli yıllardı. Azınlıktık hep, hala da öyleyiz. Ama dünyanın en kalabalık ve en değerli azınlığı.
Sen bizim o azınlığı kalabalık gösterendin biliyor musun? Bizim hiçbir kötü haberimiz çıkmazdı orada burada.
Ya başarı haberi olurdu ilk sayfadan, ya da pek gözükmezdik ortalarda. Biz diğerlerine benzemedik sen varken.
Şimdi belki de en zorlandığımız şey tekrar diğerlerine benzememeye çalışmak.
Seni her geçen gün daha da özlüyoruz. ilk gidişin çok yaralamıştı, şimdi biz hepimiz öldük.
Kimimizin içindeki çocuk öldü ki ben sen gidince defnettim o çocuğu.
Kimimizin dinlediği hikayelerin kahramanı öldü, anlatılacak da yeni bir şey yok.
Kimimiz ise yoldaşını, hayat arkadaşını kaybetti.
Bir ceketle, bir evle Beşiktaş'ta evde yaşadığın o hayat, keşke her birimizden yıl alsaydı ve sen hep orada dursaydın.
Dursaydın be canım başkanım. Biz kimsesiz kaldık şimdi. Atatürk vardı ölse de ölmeyen. O da yalnız değil artık.
içimizde tüm hakkımız sonsuz kere helal olsun, başkanım.
başkanmış da yok bilmem neymiş de ölmüş çok büyük iş olmuştur kimdir lan bu adam hakemlere bakıyorsunuz süleyman şike sezonu yani bu adam için maç satıyorlar. işte bu 8taş denen şikecilerin hepsini varya her maç şike bunun diğer tarafı da var elbet.
"herkesi bir zaman aldatabilirsiniz, bazı kişileri her zaman aldatabilirsiniz. herkesi her zaman aldatamazsınız."
ülke sporunun düştüğü halin reçetesidir kendisi. "süleyman ağabey"lerin olduğu yerde ne haklar yenir ne silahlar patlar ne de canlar yanar. huzur içinde uyu başkanım. mekanın cennet olsun.
süleyman seba gitti.
siyah, yeşil, kahverengi kazakları ve kasketleriyle demir gişelerden bilet alıp girdikleri üstü açık stadlarda maç izleyen o adamlar gitti. ayın sonunu zor getiriyor da olsalar pazar öğle vakti televizyon başına geçip her golde birbirine sarılan, derdi tasayı unutan baba oğullar gitti. yarı çim yarı toprak sahalarda koşturan kısa şortlu topçular, söverken bile adabını koruyan taraftarlar gitti. rakiple yan yana izlenen maçlar, dişe diş mücadeleden sonra karşılıklı oturulan sofralar, dostça maç sohbetleri gitti. kazananın rakibini kırmadan sevinmesi, kaybedenin asilce tebrik etmesi gitti. 2000 yılında çılgın taraftarların "tam 14 sene oldu senin süren doldu" tezahuratlarıyla inönüden başı önünde gitti. farkettiniz mi bilmem ama o seneden bu seneye bi buruktu seba. 2000 sonrası endüstriyel futbola merhaba dedik ve babalarımızdan, dedelerimizden ogrendiğimiz beşiktaşlılıkta gitti. ve 14 senede sadece 2 şampiyonluk yaşadık. şimdi o çılgın taraftar ve kapitalist başkan ve yöneticiler gidip hellaliğini alsın. Nur içinde yat başkan, ruhun hep huzurlu olsun. biz şerefli ikinciliklerle başımız her daim dik yürüdük!
En karizmatik bıyık dalında ödülü hak edecek centilmen insan, iyi bir iş dünyası insanı, iyi bir spor sever, bir Beşiktaşlı için adam gibi adam Süleyman Seba.
hiç şüphe yoktur ki bir ölümü devrin kapanmasıdır. beşiktaşlı duruşu artı kesinlikle bir mâzîdir, soyut ve somut olarak bitmiştir. aslında futbol'un 'fitbol'dan 'futbol' olduğu yıllarda bitmişti zâten. büyük metin'in metin tekin olduğu yıllarda bitmeye başlamıştı.