aslında iyi birisin. ne kadar aksine davransanda gözlerinden anlıyorum bunu. daha sen doğmadan sırtına ağır yükler yüklenmiş senin. içindeki ses bile korkutuyor seni. senin etrafına ördüğün duvarların var kendini korumak için. söylediklerin hareketlerin de bunu doğruluyor zaten.
dediğim gibi sen aslında iyi birisin.
seni kötü yapan benim.
seni kötü yapan hayat.
seni kötü yapan sensin.
Söylenmek istenen sözlerin söylenememesi durumu. Enerjiyi boşaltamamaktan kaynaklanan iç sıkıntısı, depresif ruh hali. Zamanla insanın içinde büyür başka bir canlı gibi ve nefes almaya engel olur. Halbuki söyleyebilsen, imkanlar el verse belki de ikiniz de daha sağlıklı ve mutlu devam edeceksiniz hayatınıza. Görülen her fotoğrafta için yanması, duyulan her seste kalbin yerinde küçük bir sarsıntı yaşaması kaçınılmaz. Kıskanmaya hiç hakkının olmadığı bir insanı delicesine kıskanmak. Yaşarken ölüm açık açık. Ölmesek?
çok gürültü yapan oda arkadaşlarına söylenmeyi bekleyen bir "skicem lan yatıp zıbarın artık!" vardır herkesin içinde diye düşünüyorum ben. oha çok devrik oldu.
kimsenin dış görünüşü ile dalga geçmemesi gerektiğini ilkokul öncesi öğrenen ve uygulayan biri olmama rağmen, fırsatçı, yalaka ve koltuğuna sıkı sıkı yapışan genel müdürümüze "şişko keltoş" diye hitap etmek istiyorum, sadece bir kez.
zamk tipsizsin işte naparsan yap tipsizsin. bide gözlükle flan resim çekiniyon, koyyon apaçi. hele sen yok göz kırpmalar, yok millete ince laf söyleme çabaları, her lafda bi serveti fünün havası estirmeler. olmuyor zamk işte olmuyor zorlama.
boğazında düğüm gibi kalan sözlerdir. söylemek istersin ama söyleyemezsin. ya vakit olmaz ya laflar ağızından çıkmaz ya da söyleyecek olduğun kişi buna değmeyecek kadar... neysee sustum.. öyle ya da böyle hep içinde kalır işte onlar.
facebook'ta arkadaş listemde olan ilkokul arkadaşım,
sen nasıl bir şizofrenik salaksın öyle! hayali bir sevgili yaratıp, onun fotoğraflarını profiline ekleyip onun ağzından kendinle ilgili sürekli aşk sözcükleri söylemek nasıl bir acizliktir. başta şaka sanmıştım, ama baktım aylardır durum aynı. ciddi ciddi şüphe etmeye başladım akıl sağlığından. sakın yanlış anlama beni, senin için gram endişelenmiyorum; ama bir insan neden böyle şeyler yapar, anlam veremiyorum. çocukken akıllı bi şeye benziyordun, büyüdükçe aptallaştın demek.
--spoiler--
bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
bu derde düşmeden önce.
bir yer var, biliyorum;
her şeyi söylemek mümkün;
epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; anlatamıyorum.
--spoiler--
"-Seni aşağılayabilirim, sana her türlü suçlamada bulunabilirim, senden herşeyin hesabını sorabilirim: ama seninle yaşadıklarıma yapamam bunların hiçbirini- ne aşağılama, ne suçlama, ne de hesap sormaya el verir onlar, o, yaşadıklarım(ız)-
senin ile benim ilişkimizde varolanlar- varettiklerimiz- seni de, beni de aşan şeylerdir.-
onlar var
dır
lar: var
ettik onları-
el süremeyiz
onlara."
bırak tatavayı bas gaza aşkım bas gaza!
bırak bunları geçti bahar ayları!
bırak yalanı sikiyim inananı!
14 şubatı sikiyim 29 şubat en güzeli.(dört yılda bir gelir enderdir)
söylemek istediğini söyleyebilseydi herkes dönmezdi bu dünya. evet insanı zayıf, ezik hissettirir, kontrolün elinden gittiğini düşündürür. ama yine de heyecan verici bi şeydir bu. kelimeler boğazınızda düğümlenmesi. söyleyemediklerinizi anlayabilecek insan arayışıdır belki amaç.
her şeye rağmen sancılı bir süreç. siz sustukça insanlar bir şirketin bilançosunu çıkarıyor, sözlük kodu yazıyor, proje çiziyor, simit satıyor, yaşıyorlar işte. siz söyleyemediklerinize ölesiye mahkumsunuz. aklınızda tek o var. keşkeler.
aslında hayatın öyle çok büyük bir anlamı da yok "söyleyemediklerimizden" ibaret sadece. söyleyebilsek öyle olmaz ama. herkes uçmuş gibi gezer etrafta.
belki de söyleyemediklerimiz aşktır. olabilir. huzursuzluk çünkü hep. bi türlü mutlu olamama. en güzel anın ardından bile hatırlanan tatsızlık. adı konamayan bir şey. ikimiz de birbirimizden medet umuyoruz acaba o biliyor mudur ne olduğunu diye. yok bi bişey ya diyoruz. ama var. söyleyemediklerimiz var.