bugün

müthiş bir şair tavrı görülür şiirlerinde. sadece internetteki kadar kısmına ulaştıysam da, okuduklarımın arasında en iyisi sinem adlı şiiridir.
son kitabı "dünya lekesi"ni yeni edinmiş biri olarak söylüyorum ki "hasar ayini"nin lezzetini tutturamamış. yine de kürtçenin içinden doğmuş şairler arasında kanımca en yeteneklisi olarak okunmayı ve izlenmeyi hak ediyor kendisi. ya tıkanıp kalacak, ya da daha büyük bir hamleyle karşımıza çıkacak. dilerim ikincisi gerçekleşir.
Kış Kahrı

aslında önce evleri sevmeye giderdi sesin
caddeleri sokak gibi sevmeye giderdi sesin
giderdin! ödü kopardı bütün eşyaların

sonra kuyu kuyu dolaştığım mahcup sular söyledi
yüzünüze güller
üzgün evler bozuk rüyalar
aslında bana herkesin uzağı var dendi
herkesin uzak adında bir masalı
inandım
dedim mutlaka masaldır bazıları

giderdin dedim
gittin ve gittiğin kırk gece sana uyudum
aklım ödünç
ellerim yanlış
dedim benim seninle kırk kere fotoğraffım var
senin bundan kırk kere haberin yok
dedim ve uyandım!
başkasının sesiyle devam ettim dünyaya

yok yok
sonra muhakkak ruhum yırtıldı benim
aklım yırtıldı da bunu sular söyledi
doğru yukarıdan aşağıya düşen şeylere denirmiş
zaten dünyaya masalını düşmeye gelirmiş insan

umur derdik buna artık kalmadı
sonra sonra anladım
insan ancak güzel bir acıyla kalabilirmiş dünyada
bazen gidilirmiş
gitmekle ilgili şiirler okunurmuş ya da
sonra uyandım
başkasının ayaklarıyla devam ettim dünyaya

Seyyidhan Kömürcü
insan ancak güzel bir acıyla kalabilirmiş dünyada
bazen gidilirmiş
gitmekle ilgili şiirler okunurmuş ya da
sonra uyandım
başkasının ayaklarıyla devam ettim dünyaya.

Seyyidhan Kömürcü
siyah

şüşa dile min şikest ! *

zafer ekin karabay içindir

işte! patlayan parantez, sırayı bozan ölüm
söndürüp ışıklarını karşıdan karşıya geçirmeye yarayan hayat
bilinsin ve süssüz siyah bilinsin istiyorum;
mutlak bir ekip çalışmasıdır
üç el oyuk bir yağış biçimidir ölüm

demişken diyelim ve öyledir;
olmayan davaların işi değildir divana kalmak
ya da aşkın ara sokağında balkondan sarkmak
çünkü çocuk oyuncağıdır harç taşımak
taş toplamak, kuyu kazmak
demişken diyelim ve öyledir;

işte! ben dolaylarında hayatını kaybeden eşim
önce aşk, sonra ara sokağında taş taşıyan şüphe yani
bilinsin ve süssüz siyah bilinsin istiyorum;
yok kimseye –makilerin orda- anlatacağım bir şey

demişken diyelim ve öyledir,
hala şüphe taşıyor her taş
süslü cami avlularında yalın ellere tapıyorum
öldüğünü bilmeyen iplerden
hala süslü siyah mektuplar alıyorum
günlerdir –makilerin ordan- yazıyorum;
sigara ve kahveyi saymazsak evde yalnızım
günlerdir söylüyorum;
sigara ve kahveyi saysak da evde yalnızım

aslında günlerdir çok ileri gittiğim de söyleniyor
ısrarla yüzündeki kışa benzediğim ya da
kış dediğim aynamızın önünde elek
günlerdir hoh taşıyorum
taş topluyorum deliklerine
yani ısrarla kuyuları güldürüyorum kendime

işte! ben dolaylarında hayatını kaybeden hayat
önce aşk, sonra ara sokağında taş taşıyan şüphe yani
bilinsin ve süssüz siyah bilinsin istiyorum;
yok kimseye –makilerin orda- anlatacağım bir şey

seyyidhan kömürcü

* ‘içimdeki şişe kırıldı’ ; annemin ölümü karşılama cümlesidir.
kurulamayan cümlelerimizin kahramanıdır.şöyle ki:

ben buraya aslında kal diyen her yerden çıkıp geldim
şaştım, geçerken hiçbir hayata taşınmadan kaldım…
okuyanın uykusunu kaçırsın diye şiirler yazan şair.

"
(...)
aslında sana bir şey anlatacağım ve umrun kopacak
çalışkan o ağrıyla alnımda ölmüş kuşlar
artık her gece özenle bu iki çukuru örtemiyorum
artık bazı yerlere gözlerimi katlayıp gidiyorum
bazen olmak kötü meyveler düşürüyor kalbimden
öyle ki bir odunu sarsalar
onu da içiyorum.
(...)" *
"(...)
bak sen sustukça kalbime kaçıyor sesim
bak kendimin devamı değilim ben
yüzümün devamı değil gövdem
yazık ki terbiye eşyaya mahsus insan unutkan
eskinin eski kıymetiyle utan dedim
utan ve güle kırmızı davran."

-seyyidhan kömürcü-
kitaplarının yeni basımı yapılan güzel şair, dost insan.
YAS

seni kırk kez sordular
bilmiyorum dedim
biliyordum

sana kırk yerde yıkanmadım
kirli değilim dedim

kirliydim
kırk uykuyu uyumadım sana
siz uyuyun dedim
uyudular

sana çok
her şeye en az iki defa baktım
kesmedim kesilmesi gerekenleri
kırıldılar

kalbimin çeşitli peygamberleriyle
tutup saçlarına eyyub anlattım
dedim senin de saçların cumhuriyetin ilk günleri

boynun gene boynun ve yüzünün üzgün yerleri
çok baktım ama seyretmedim sonra hiçbir şeyi

çünkü anladım: kırkı çıkmak ne demek
ne demek ölünce hep yirmi bir gram eksilen insan
Dünya lekesi adındaki şiir kitabından sevdiğim "umur" şiiri.

"beni içeride taş atmaya benzeten evlerde üç kusurlu fotoğrafım vardı
yani babamla annemin birbirine kırk yıl anlattığı üç masalım
işte bu yüzden sana her an bir gülü simsiyah verebilirdim
düşün
bir gülü simsiyah
bir gülü dilim dilim

aslında sana bir şey anlatacağım ve ödün kopacak
gittin.
alnında kapkara bir işe başladım
çalışkan o acıyla çıktım karşıma
dedim ağrıma gidiyor dünyadan oluşmuş harfler
dedim bu yüzden yavaştır aklım
sakardır kalbim
öyle ki hayatı sevmek tehlikesi geçiriyorum bazen.

aslında sana bir şey anlatacağım ve umrun kopacak.
çalışkan o ağrıyla alnımda ölmüş kuşlar
artık her gece özenle bu iki çukuru örtemiyorum
artık bazı yerlere gözlerimi katlayıp gidiyorum
bazen olmak kötü meyveler düşürüyor kalbimden
öyle ki bir odunu sarsalar
onu da içiyorum bazen.

güya sana bir şey anlatacaktım
simsiyah.
dilim dilim
gittin.
çalışkan bir acıyla kaldım yanımda
gittin
her gün bir bardak su döküyorum dünyaya."
"boynun gene boynun ve yüzünün üzgün yerleri
çok baktım ama seyretmedim sonra hiçbir şeyi.

çünkü anladım: kırkı çıkmak ne demek
ne demek ölünce hep yirmi bir gram eksilen insan."
Sena isminde güzel bir şiiri var,
"belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya " demiş bir yerinde, insan olup da bunu hayatının bir eşiğinde söylememiş kimse var mıdır?

https://youtu.be/oFVVL1SJeAQ

elim ayağım
epeydir kimin kime ne anlattığını bilmiyorum
adında hem ekmek, hem gül geçen kimseyi görmedim
tanımıyorum
ben biraz yavaş
günde beş defa hiçbir şey yapmayan biri
ben biraz en üzgün baharatlara fena meyilli
mümkünse haşhaş
yoksa benzeri sözcüklerle de kırabilirim kalbimi
diyelim zencefil
diyelim hatmi

elim ayağım
başımdan geçenle aklımdan geçenin karıştığı bu masal
aşk her şeyi daha yavaş yapmaktır diye diye yürüdüğüm bir sokak
kalbinde tef ve delik
kalbinde dünya lekesi taşıyan bir çocuk resmi demişti
madem günde beş vakit kalkıp sana baktım
madem dünyanın bu kadar sabahını ben uyandım
ben uyudum bu kadar uykusunu
diledim dünyaya fena inanmış bir yüzüm olsun
kendimi seninle öldüreceğim dediğim feci bir kalbim
bir elim
bir ayağım
ağzıma doldurduğum rüzgarla üfleyeceğim sözlerim
diyelim fena
diyelim feci

elim ayağım
artık nereye ne götürdüğümü bilmediğim bu sapakta
sesini burada bırakıp giden şeylere baharat diyen o aktar dedi
tamam olmak küfür
tamam etmek hâşâ
bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler
yarım dalgın ve kusurlu geldim ben buraya
günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa
kalıp sana baktım
kalıp sana bakmak oldu dünya
baharatları tek tek
zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane
dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana
dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya

dağlarına yedi
çarşılarına bir kez kar yağan doğu
durup beklemenin durup beklemekle devam ettiği günler
uyanınca da süren rüyalardan geldim ben buraya
diyelim fesleğen vardı
durup fesleğen çalıştım buralarda
diyelim fesleğen çalışmış kadar yoruldum ben dünyada
bil dedim
ilk kez ekmek ve gül geçecek yanımızdan
ilk kez ekmek ve gül geçecek adımızda
yalvarırım beni dünyaya bulaştırma

elim ayağım
ilkin ruhunu ve duvarını duayla koruyan bir evde karıştı aklım
karıştı kalbim
doğu dağlarını yedi diyen ninem
her baktığını görmesin diye su içirdi kız kardeşlerime
rüzgar yedirdi her bildiğini demesin diye
işte ona hep bir çukurdan baktım
hep yutkundum ninem ve dünya demeden önce
dağlarını yiyen doğunun adıyla bakışsız bu yüzü seçtim kendime
dedim belki de bir yutkunma yeriydi hayat
o avlu
o dam
o çocukluk
dedim belki de bir yutkunma yeriydi dünya

elim ayağım
yani kalbi yutkunmakla dolu kız kardeşlerim
bu nasıl mümkün
saçlarından başladılar konuşmaya
dedim değil mi ki simsiyah yaşımdayım
değil mi ki ekmeğimi yüzümün teri içinde yedim
ben de gitmeliyim artık o en fena bitkilere
çağırdığım haşhaş
gittiğim hatmi
olduğum zencefil
aslında hep bir odun sarsınlar onu içeyim dedim kendi kendime
duvarımızda dua
dualarda büyülü o nine

elim ayağım
taşıma düşman beğendirmekle geçirdiğim o günlerde
ben iyiyim de kalbim delik
ben iyiyim de burası doğu
ben iyiyim de çevrem kötü diye tarif edildiğim her yerde
bu farz dedim
bu farz
bu kesmediğim şeyleri uzatıyorum sanmanızdaki uzun kusur
bu kalbinizin kenarındaki yavaşlık
cümlelerimi yarım
beni duman eden her neyse onun adına
bu nasıl mümkün ki
önce gözlerimden başladım ben konuşmaya
akşamını gördüm dünyanın
merak kuşku ve bekleme yerlerini
hayatın beni tahtaya çıkardığı bir sabah
kırıldı dünya soğuktur diye yazdığım o kalem
o ayna

gördüm
nereye gitsem ben dik gölgm kamburdu bu dünyada

elim ayağım
sen gittin yağmurun sürdü sonra
denediğim taş çarşıları oldu dünyanın
sabır bitkileri
kırk uykusunu uyuduğum doğu
kırk yolunu yürüdüğüm sokak
hayat hep tuhaf bir yapışkanlıkla kaldı boynumda
dedim kırk sesle yıkansam da gitmez kalbimden sesin
ben dik gölgem kambur
bu leke başka
iyi şair. aklıma gelir içimi sızlatır sanki başka işi yokmuş gibi.
(bkz: sinem)

"(...)
sonra madem insan kal adında bir beladır
insan dalgın bir belgedir kendisiyle hayat arasında
neden eve dönmekten ibarettir hayat
neden bazen simsiyah bir doğruyla denilir:
devletin ve Allah'ın en iyi fikridir kış
bütün evlerin en mükemmel hatasıdır baba
(...) "
Şiirleri ile okuyana “iyi ki” dedirten şair. Ömrü uzun olsun, daha çok yazsın.
"aslında bana herkesin uzağı var dendi,
herkesin uzak adında bir masalı
inandım.
dedim mutlaka masaldır bazıları."
"kalbimin çeşitli peygamberleriyle
tutup saçlarına eyyub anlattım
dedim senin de saçların cumhuriyetin ilk günleri

boynun gene boynun ve yüzünün üzgün yerleri
çok baktım ama seyretmedim sonra hiçbir şeyi" *
yüzünün üzülmeye çalışmış yerlerinden bahsediliyor
güya gövdenin ve sesinin başına su gelmiş,
inanmazdım
herkesle hançersin de kendinle adın çıkmış sanki,
kalbini özenle kırmışsın bütün eşyanın, ummazdım incirin öte hatrı suyun kuşkusuz fikriyle üzgünüm
dilemiştim ki en çok kar yağmasın bu kış
bu kış kalp suyumla ıslanmasın yastık!
dilemiştim ki yo.
Bu adam muazzam bir şair.

elim ayağım
artık nereye ne götürdüğümü bilmediğim bu sapakta
sesini burada bırakıp giden şeylere baharat diyen o aktar dedi
tamam olmak küfür
tamam etmek hâşâ
bir ömür ağrıma gitse de dünyadan oluşmuş harfler
yarım dalgın ve kusurlu geldim ben buraya
günde beş defa hiçbir şey yapmamaktansa
kalıp sana baktım
kalıp sana bakmak oldu dünya
baharatları tek tek
zamanın bizi nasıl terlettiğini tane tane
dünyaya inanmış bir yüzü üzgün üzgün anlattım sana
dedim belki de bir yere üzgün üzgün bakmaktır dünya
adını sol frame'ye getireyim de üç gün dursun öyle dedim. sevdiğim bir şair.

"yok kimseye makilerin orada anlatacağım bir şey"

diyerek cemal süreya'ya diss atmıştır.