şiir bu dönemde;
nazım birimi dize,
bütün güzelliği ön planda,
aruz kullanılır,
din dışı konular işlenir,
parnasizm ve sembolizm akımları etkilidir,
divan edebiyatı nazım biçimleri ter edilir.
hikaye ve roman bu dönemde;
realizm ve natüralizm akımları etkilidir.
çağdaş hikaye ve romanın temeli atılır.
olaylar istanbul'da geçer.
sosyal eleştiri yoktur.
hayal kırıklığı, aşk acısı gibi konular işlenir.
halkın ağzında sakız olan kelimeleri kullanmamak adına sözlüklerden kelime araştırıp bulmuşlardır bu edebiyatçılar. bir de müzikalite bakımından yapmışlardur bu işi. yani halktan kopuk bir edebiyat yapmışlardır. zaten onlara göre sanatın herkesin anlaması lazım değildir.
bu dönemde edebiyata sansür uygulandı falan filan hikaye.onları aşın artık edebiyat son gaz devam etmiştir.sadece konuları alttan alta işlemişlerdir oldukça da başarılı eserler vardır.
bu arada o istibdat dönemini tek bir padişaha atfetmek haksızlığın daniskası.ondan sonra gelen terakkiciler sisteme karşı çıktıklarında direkt idam cezası uygularken padişahımız sürgün ederdi.
istibdatın adı çıktı 2. abdülhamitle ama ondan sonrakilerdir asıl istibdatçılar.ne yapsaydı 2. abdülhamit ülkede borç batağı asker ordu bir dünya işin arasında gazeteleri onu bunu sansürledi ki halkı galeyandan aldı.
ayrıca o batı medeniyeti de sonradan kanımıza girdi geri kalmadık yani korkmayın asortikler.
fen bilimlerini geliştirmek için yayına başlayıp edebiyata dönüşerek evrim geçirmiş dergidir. aslında bu Osmanlı'nın düşüncesini özetler. Osmanlıda edebiyat el üstünde tutulmaktaydı, tasavvufun etkisiyle güçlü bir şiir geleneği vardı. fakat fen bilimleri, bilimsel gelenek yoktu. işte 'her şey aslına rücu eder' sözü gereğince geleneği takip etmiştir...
Servet-i Fünun veya Edebiyat-ı Cedide devri, Türk edebiyatında 1860’tan beri devam eden Doğu-Batı mücadelesinin kesin sonucunu (Batı edebiyatının lehine) belirleyen aşamadır. Gerçekten yoğun ve dinamik çalışmalarla geçen bu kısa dönem sonunda Türk edebiyatı, gerek anlayış, gerek içerik, gerekse teknik bakımdan tamamıyla Batılı bir nitelik kazanmıştır.
Bu döneme Servet-i Fünun adının verilmesi bu edebi hareketin Servet-i Fünun dergisinde gerçekleşmesindendir.Adından da anlaşılacağı gibi önceleri “fen” konularını ele alan bu derginin yazı işleri müdürlüğüne Tevfik Fikret’in getirilmesiyle dergi, bütünüyle bir edebiyat dergisi haline gelir (7 Şubat 1896).
Divan edebiyatına karşı kurulmasına çalışılan Avrupai Türk edebiyatını ifade için kullanılan “Edebiyat-ı Cedide” (yenilikçi edebiyatçıları) teriminin bu harekete ad olması ise, hareketin bu terimi bütünüyle benimseyip, kendi hakkında da sıkça kullanmasındandır.
Bu hareketin 1901 yılında, Hüseyin Cahit Yalçın’ın Fransızcadan çevirdiği “Edebiyat ve Hukuk” adlı makalesinin II:Abdülhamit yönetimince kışkırtıcı bulunarak, derginin kapatılmasıyla son bulduğu kabul edilir.
GENEL ÖZELLiKLERi
1) “Sanat için sanat” ilkesine beğlıdırlar.
2) Cümlenin dize ya da beyitte tamamlanması kuralını yıkmışlar ve cümleyi özgürlüğüne kavuşturmuşlardır. Beyitin cümle üzerindeki egemenliğine son verirler. Cümle istediği yerde bitebilir.
3) Servet-i Fünuncular aruz ölçüsünü kullanırlar. Ancak aruzun dizeler üzerindeki egemenliğini de yıkarak, bir şiirde birden çok kalıba yer vermişlerdir.
4) Onlar “her şey şiirin konusu olabilir” görüşünü benimsemişler; fakat dönemin siyasal baskıları nedeniyle aşk, doğa, aile hayatı ve gündelik yaşamın basit konularına eğilmişlerdir.
5) Şiirde ilk defa bu dönemde konu bütünlüğü sağlanmıştır.
6) “Sanatkârâne üslup” ve yeni bir “vokabüler” (sözvarlığı) yaratma kaygısıyla oldukça ağır bir dil kullanmışlardır.
7) “Kafiye kulak içindir” görüşünü benimserler.
8) Şiirde üç değişik biçim kullanmışlardır.
a) Batı’dan aldıkları “sone” ve “terza-rima”
b) Divan edebiyatından alıp, türlü değişikliklerle kullandıkları müstezat (serbest müstezat)
c) Bütünüyle kendi yarattıkları biçimler
9) Şiirde olduğu gibi romanda da (devrin siyasal baskıları nedeniyle) sosyal konulardan uzak dururlar.
10) Romanda, romantizmin kimi izleri bulunmakla birlikte genel olarak realizme bağlıdırlar.
11) Romanda da dil ağır, üslup sanatkârânedir.
12) Roman tekniği sağlamdır.
13) Yazarlar daha çok yaşadıkları ortamı anlatma yoluna gittikleri için konular, istanbul’un çeşitli kesimlerinden alınmalıdır.
14) Betimlemeler gözleme dayalıdır ve nesneldir.
15) Bu dönem sanatçıları, devrin siyasal baskıları nedeniyle gazetecilik, tiyatro gibi alanlara pek fazla eğilmemişlerdir.