bu arabayla ilgili bir motto vardı. araba kullanmayı bu araç ile öğrenen, öğrenebilen her aracı kullanır şeklinde. tabii biraz da goygoyu muydu işin bilmiyorum. ama reno 9 serisine en alışkanlardan biriyimdir herhalde. bu araç bizim ailenin ikinci aracıydı. ilki de yine reno olan aynı serinin sprying modeli. bu aracın bir de meşhur kokusu vardı. seri bir arabaydı aslında ama o hidrolik olmayan direksiyon, sanki kamyon kullanıyorsunuz hissiyatını veriyordu. en çok güldüğüm noktada şoför koltuğunun yukarısında küçücük bir ışıklandırma lambasıydı. el feneri bile daha çok geniş açılı aydınlatıyordu yani. gerçi şimdi şımarıklık gibi olmasın. aracın ilk çıktığı yılları için konfor sayılırdı denilebilir.
döneminin tüm renault modelleri gibi bu da uçan tenekedir. kendisiyle takla atmışlığım var; sayesinde kemer takmamanın hayat kurtardığına şahit olduk. tek taklada tavan direksiyona yapıştı. şasisi orta noktada kırılgan. seyir halinde ikiye bölünmüşlüğüne de şahidim. tüm bunlara rağmen halen daha ikinci el piyasası en dinamik olan arabadır belki. bir günde beş broadway satan biliyorum.
Edit: direksiyonun ağırlığından dem vuranlara renault 12 tavsiye ederim. Bu, onların yanında servo kalır.
ilk arabamdı, severdim de, keçi gibi, dağ bayır hiç teklemeden gitti yıllarca.
Ama hayatımın hiçbir döneminde bu kadar pazulu olmadım arkadaş!
onunla yollarımızı ayırıp yeni bir aşka yelken açtığımda, yeni sevgilimi galeriye geri götürüp, bunun direksiyonu gevşek, kendimi güvende hissetmiyorum demiştim.
Millete madara olmuştum.
Hey gidi günler!
bir dönem öğrencilik yılları, 6-7 bin liram varken arayıp bulamadığımdır.
şehir küçük olunca istediğin modeli, istediğin an bulamıyorsun. *
zor yürüyen bir spring kasa bulmuştuk.
kibrit kutusu olan, ilk kasa.
yürüyeni iyi olsa bile istediğim o değil, fairway tip boradway'di. ikinci kasa.
bütçemi aşanı dahi bulamamıştım.
motoru rektefiye isteyen bir kangoo bile bulmuştum.
7.250'ye yürüyeni iyi bir toros bulmuştuk. toros ne dedim ki, ne cidden.
şahinlere bile 9-10'dan aşağı inmiyorlardı.
kartallar vardı 7'ye. uzak olsun.
taunus dedik, broadway olmayan memlekette hemen taunus da bulamıyorsunuz haliyle.
sonra ne oldu?
biraz beklesin dediiik ve ekonomik bir buhran sonucu o elimde olan 6 bin liracığım gitti.
1985 model şahinim vardı. aynı dönemde de 87 broadway sahibi olan bi üst komşumuz vardı. bir gün arabasının anahtarını atıp "serdar bana bi ekmek alıp gelir misin" diye rica etti. benim şahinden sonra uzay gemisi gibi gelmişti amk!
93 yılında babam almıştı henüz iki yaşında ve 20 bin km'deydi. 10 yıl bindik. Sürekli soğutma fanı arizalanir dik yokuslarda hararet yapardı. Yagmur yağdığı zaman ise kolay kolay calismazdi.
anılarımın biriktiği arabadır.benim için eski günlere gitme aracıdır.uzaklardan gelmesi bile yeter. beyaz arabamız.
karakteristik motor sesi vardır.
benim için araba değildir.hani mercedes ve diğerleri vardır benim için de bu araba boyledir.
uzun lafın kısasır arabanın dibi.
bu araba ile ciddi ciddi hava atıp,caddede,koni amortisörlü aracıma herkesin dönüp baktığı günleri net hatırlarım.şimdi park halinde bir broadway görsem aklıma gelip sersemliyorum.
Broadway, bir nesil için buram buram fukara ve umutlu çocukluk yıllarını hatırlatan, hafif hüzünlü ama bir o kadar tatlı bir hatıradır. Çocuğun, tam da çocuk gözüyle kocaman görünen mütevazi babasına bakışıdır.
zamanında, broadway nişantaşlı ise spring çağlayanlıydı. yani bro nazik kibar, spring daha sert yapılıydı. lakin aynı kasaydı bunlar. makyajla farklı görünüyordu.
öyle dizayn edilmiş bir araba ki içi ferah, kullanırken neredeyse 360 derece görüş açısı veriyordu. bir tane fazlalık yoktu arabada.çizgileri hem sert hem estetikti.
şimdi bile bakıldığında eski bir araba imajı vermiyor o kadar modern çizgileri var ki sanki yeni tasarlanmış. eskimiyor .