bugün

Ukrayna nın en önemli ticaret limanı ve üçüncü büyük şehri. 14 yy. dan itibaren Osmanlı tarafından kontrol edilen bölge , 1794 çarlık rusyası döneminde Odessa nın kurulması ile Karadeniz coğrafyasının en büyük limanı haline gelir . 1803 yılında Dük Richelieu nün vali olarak atanmasından sonra şehir batı ile rusya arasındaki en büyük ticaret merkezi olur . 1894 yılında Rus imparatorluğunun Moskova , St.Petersburg ve Varşova dan sonra dördüncü büyük kentidir artık Odessa .

2.Dünya Savaşında şehir 907 gün Alman kuvvetleri tarafından işgal edilir . 1942 yılında da kahramanlık ünvanını alır ve şehir baştan başa tekrar imar edilir.

Ticaretin beraberinde getirdiği ekonomik güçle Odessa sanat ve kültür alanında özellikle Sovyetler döneminde önem kazanmıştır . Bir milyonun üzerindeki nüfusu ile 160 km2 alanı kaplayan şehir Karadeniz kıyılarındaki doğal plajları , otelleri ve sağlık merkezleri ile birçok turisti kendisine çeker . Kestane ve ıhlamur ağaçları ile bezenmiş caddelerindeki kafe ve diskoları yaz aylarında Odessa yı Avrupa nın en renkli eğlence merkezi haline getirir . Deribasovskaya Caddesi ve Arkadya Bölgesi yaz aylarındaki turistik çekim merkezleridir . Aynı zamanda Odessa Operası , Sanat Müzesi , Potemkin Merdivenleri ve Puşkin Müzesi görülmeye değer yerler arasındadır.
ilyada'nın kankisidir.
19. yüzyıl sonlarından itibaren ermeni ihtilal örgütlerinin (taşnaksütyun ve hınçak) serbestçe örgütlenme imkanı bulduğu ve bağımsız kongreler düzenleyebildiği,zamanın çarlık şimdiki ukrayna'nın en önemli liman kentlerinden biri.
yavuz ve midilli'nin bombaladığı rus limanlarınan biri.**diğeri de sivastopoldur.
(bkz: odisiya)
(bkz: odysseia)
bir kadinin saçlarindan daha ince kumlarinin oldugu kumsallari ile tam evlenilip yuva kurulacak olan sehir.
sempatik söylenişe sahip ukrayna şehri.
itaka kralı odesseus un truva savaşı yüzünden 20 yıl uzak kaldığı memleketine dönmek için çektiklerini anlatan film örgülü destan.
son yıllarda gerçekleşen türk göçü ister istemez kendini farkettiriyor bu şehirde. sevmiyorum türkler gelince böyle oldu türkler gidince şöyle oldu muhabbetini ancak caddenin ortasında kızlara sarkıntılık yapan, abuk sabuk hareketler yapıp insanların dikkatini çeken kişilerin %90'nı türk öğrenciler. lan bir şey demiyorum ayarla kızı ki dilin varsa bu çok kolay hallet işini ama sarkıntılık etme.

odessa'da eğitim ucuz, hayat da ucuzdur gece alemine fazla girmediğin müddetçe. birkaç sarışının tadına baktıktan sonra kendini kaptıranlar, ailesinden gelen paranın tamamına yakınını gece alemine, içkiye, kumara ve kızlara yatırmaya başlar ki bir yerden sonra işler bocalamaya başlayınca şehri terketmek zorunda kalırlar.

velhasıl tehlikeli bir şehir. ayar kaçarsa kendini kaybedersin.
(bkz: 3713)
(bkz: Organisation der ehemaligen SS-Angehörigen)
* izmirli 6. nesil yazar.

(#7722901)
ah odessa ah, destansı ukrayna liman kenti. beni benden almıştır zamanın evvelinde.
onur air'in bir süredir tarifeli olarak uçtuğu güzelim ukrayna diyarı.
(bkz: edessa)
bu şehre gidip dönerseniz türkiye'de kimseyi beğenmez, türk kızıyla da evlenmezsiniz.

neyse daha sonra ayrıntılı olarak gözlemlerimi yazıcam şimdilik bunla idare ediverin.
odessa ukraynanın en güzel şehri. bir arkadaşımla gidip 6 gün boyunca kaldık. ve döndüğümde bir gezisi yazmaya karar verdim.

ODESSA GEZiSi

“Odessa sadece bir şehir değil, Tanrı’nın gülümsemesi “ sokaklarda dolanırken panoların çoğunun altında bunu görebilirsiniz. Gerçekten de öyle olduğunu zamanla anlıyorsunuz. Peki Odessa’nın istanbul’dan farkları neydi?

Öncelikle havalimanından başlayalım. Bizim burdaki 5M migrostan daha küçük bir havalimanına sahipler. inişte kapı girişinde bir asker ve bir de yolcu hizmetleri görevlisi sizi alıp pasaport kontrolüne götürüyor. Burda dünyanın en güzel yolcu hizmetleri memurlarını görme şansınızın ne kadar yüksek olduğu gerçeğini şimdilik geçiyorum.

Pasaport kontrolünde çok kıllanan adamlara (özellikle Türklere) zorluk çıkartıyorlar. Ukrayna polisi gerçekten soğuk bir polis. Sert mizaca sahipler. Önümüzdeki 3,4 kişiye zorlama sorular sordular. Bize sıra gelince , benim soğukkanlılığım, insanın içini eriten gülümsemem ve rusça bilmem ile Seço’nun içinde ferahlık oluştu. Pasaport polisi bize hiçbir şey sormadan içeri aldı.

Odessa Deribasovskaya Caddesinde kiraladığımız eve doğru yola çıkarken özellikle yarım metrede bir ağacın olması insanın dikkatini çekiyor. Kesinlikle ağaçsız sokakları yok. Mimarileri göz alıcı. La acaba bu turistik, tarihi bir yapı mı diye iç geçirirken oranın normal bir ev olduğunu anlıyorsunuz.

Evlerin çok değişik bir sistemleri var. Dikdörtgen bir yapı düşünün,evler bu kenarların üzerinde ve orta alan ise ortak bahçe görevi görüyor. Bahçeye giriş 1940’lardan kalma şifre sistemi ile çalışıyor. Gerçekten komün bir anlayış var. Evlerin dış cepheleri eski gözükse de içerileri mükemmele yakın. Tavanlar çok geniş, ısı sistemi kusursuz. Eve yerleştikten sonra paramızı değiştirmek için döviz bürosu aradık. Ünlü Deribasovskaya caddesi üzerinde ondan fazla döviz ofisi var. Birine daldık. Bayan görevli (neredeyse her yerde bayan çalışıyor, erkek kesim genellikle polis ya da asker ), ukranyaca birşeyler söyledi. ingilizce ya da Rusça biliyor musunuz diye sorduğumda , yes diyerek karşılık verdi. ingilizce konusmaya basladım, o bana halen ukranyaca cevap vermeye devam etti. Değişik bir anlayısları var. 6 yere imza attırdıktan sonra paramızı bozdurduk.

Ekonomi burada çok ucuz. Yerel para birimleri grivna. 1 dolar =8,17 grivna. 100 dolar bozdurup 817 grivna aldık. Yemek içmek çok çok ucuz. Yani oranın en zengin kesminin yemek yediği kafelerde yemek yememize rağmen , en fazla 250 grivna verdik. (2 kişi toplam). Sigara 1,5 dolar civarında. (marlboro ve parliament). Alkol zaten bedava, almayana zorla içiriyorlar. Heralde musluklarından alkol akıyor.

Top Sandviç dedikleri çok gözde bir mekanları var. En azından 3 tane gördük. Birine oturduk. Dünyanın en güzel garsonu bize menüyü gösterdi. Frappoli Pizza aldık. Ve gerçekten mükemmele yakın yapıyorlar. Değişik sosları var. Kendilerine özgü. Daha sonraki günlerde yerel çorbaları olan Bors’u denedik. Seçkin az daha kusuyordu. Fakat sonradan enterasan bir şekilde beğendi. Pancar,Havuç,domates,et,ekmek,makarna vb şeyleri barındıran bir çorba. Tadı güzel denenmeli. Ukrayna kebabı denedik o da gayet güzeldi. Seçkin ben bir lavaş daha yerim dedi. Garsona anlatmaya çalıştık, tamam anladım dedi, bize kaşarlı pideye benzer daha değişik bir yemek getirdi. Bozuntuya vermedik. Yemeye devam ettik. Bana göre en önemli yemeği Blinıy. Bunu anlatmak gerçekten çok zor. Kesinlikle müthiş bir şey. Daha önceden yemiştim, orda da yeme fırsatım oldu. Seçkin de bayıldı. Tarifi gerçekten zor, tadı muhteşem. Ve çeşidi çok fazla.

Sushi burda da çok popüler. Her cafede,restaurantta bir ana menü yemekleri,bir de sushi menüsü getiriyorlar. Kokain adını verdikleri bir sushi çeşidi var. Seço tadına baktı ve beğendi. Ama o akşam karın ağrısından pek uyuyamadı. içeçek menüsü de en az bir 10 sayfa falan var. Herşeyin kokteylini yapmışlar. En ilgincime giden şey , sütlü kahve istediğimizde , kahveyi ayrı getirip, ardından değişik bir aletle sıcak sütü ,ayrı olarak gelip koyması idi. Kahve istediğinizde sadece basit kahve getirmiyorlar, ayrı olarak krema, tatlı bisküvi,kek gibi şeyleri de ek olarak getiriyorlar. Hizmet anlayışları gerçekten çok yüksek.

Gelelim yaşam tarzlarına. Evet mini etek ve topuklu ayakkabı bayanlar için vazgeçilmez olmuş. 18 derece sıcakken de bu şekilde sokakta giyiniyorlar, 5 derece yağmurlu bir havada da. Bunu rahatlıkla görebiliyorsunuz. Ayakkabı dükkanları zaten full çekiyor. Seçkinle her an oraya yerleşip ayakkabıcı dükkanı açıp oligopol piyasaya girmemiz içten bile değil. Mini etek dediğim olay gerçekten hani ilgi çektiği için değil, onların doğal kıyafeti gibi. Çünkü 3-4 çocuklu bir kadın, yanında çocuklarıyla dahi o şekilde geziyor. Fakir dahi olsalar mutlu olmayı, eğlenmeyi seviyorlar. Hayata bir kez gelecek olmalarının farkındalar. Garsonlar bile şarkılara eşlik ederek gülerek servis sunuyorlar. Biz de olsa surat bir kaşık, hadi mesai bitse de siktirip gitsem havası olur.Erkekleri de bir o kadar manyaklar. Biz götümüz dona dona dolaşırken, tşörtlü erkeğe çok fazla rastladık.

Yayalara saygı çok fazla. Işıksız bir yerde, yaya yolundan karşıdan karşıya geçerken kesinlikle duruyorlar. Seçkin özellikle 15 kez falan denedi. Yaya yolunun ortasında dans etti, arkada trafik oluştu , çıkıp da birisi “ la hadi siktir git ordan ezerim bak he “ demedi. Arabalardan söz açılmışken, 1970’ten kalan S.S.C.B’nin verdiği Lada’lar çok fazla. Ama gelin görün ki iki lada arasında BMW ve MERCEDES’lere de çokça rast geliyorsunuz. Ortası yok. Araban ya Lada ya da Lüks marka.

Gece hayatına bakacak olursak, kumarhene çok fazla var. Strip klupler sıra sıra. White Rabbit denilen ünlü Strip Kulüp bile var. Gece kulüpleri de çok ünlü. Biz Palledium denilen gece kulübünü tercih ettik. Sportif takımlarımızı çekerek saat 23.00 gibi kulübe geldik. Bayanlara ücretsiz, erkeklere ise 70 grivna (onlar için yüksek para ). Kapıda 1 bodyguard,1 de işletme müdürü var. Müdür olan “Face Controll “ yapıyor. Evet bu gerçekten var. O saatlerde kulüpte boş masa çok olmasına rağmen, bizi Center dedikleri yere yani tam merkeze ve dans pistine en yakın yere oturttular. Burası Avrupanın en büyük gece kulüplerinden birisiymiş. içeçeklerimizi söyledik. Ayrıca nargilede bulunuyor. Değişik bir nargile getirdiler ve sanırım alkollüydü. Seçkine burası 1 saate dolar dememle beraber, saat 23.45 civarı kulüp tıklım tıklım doldu. Ve dans pistinin (bunu kesinlikle abartıp söylemiyorum) , en az %95 i bayandı. Çünkü kulüp, bayana giriş ücretsizdi. 1-2 tavşan kılıklı erkek de pistte dans etmeye çalışıyordu ama , gruplar halinde, tekli hallerde bayanlar eğleniyordu. Orda dans eden 1-2 erkek de ortamın verdiği alevden dolayı eriyip, atmosfere karıştılar. Bu gece kulübü atmosferi burada gerçekten olağanüstü. Kesinlikle gidilip görülmeli. Bunu sadece heryer bayan kaynadığından dolayı kurmuyorum, verilen hizmet, içerideki tasarım, dj lerin enerjikliği (3 dj aralarında değişim yaparak çalıyordu), sahnenin genişliği ve arada çıkan dansçılar vb... her türlü şey görülmeye değerdi.

Gece vaktinde sokağa bile çıksanız korkacak bir şey yok. Beyoğlundaki ara sokaklara benzeyen yerleri var. Burda olsa götümüzü keserler diye girmezsiniz. Fakat orada olunca sorun olmuyor, ya da biz kaldığımız günlerde görmedik.

Şehirde erkek azlığından mıdır nedir bilinmez, eşcinsel bayan çok fazla. Sokak ortasında el ele tutuşup öpüşen iki bayan görebiliyorsunuz. Ya da kendileri de içlerinden “ ben bu kadar güzelim, benim güzelliğimi taşıyacak bir erkek olamaz, o yüzden benim kadar güzel biriyle beraber olayım “ deyip eşcinselliğe dönen bayan oranın da fazla olduğunu düşünmekteyim.

Potemkin Merdivenleri özellikle görülmesi gereken bir yer. En tepesinden Odessa Limanı’nın görünüşü mükemmel. 200 basamak var burada. Merdivenle de inebiliyorsunuz, ama fantazi arayanlar hemen bitişikte bulunan finikülerle aşağıya inebiliyor. Merdivenlerin sağında ve solunda çeşitli hediyelik eşya satanlar bulunmakta. He bunların yanı sıra merdivene oturup manzaraya karşı sevişen kesim de az değildi. Koca merdivenlerde oturup sigara içen 2 kişi de sadece bizdik sanırım.

Opera Binası, Avrupadaki en büyük 10 opera salonuna sahip olanlardan biriymiş. Gerçekten de kadraja sığmayacak kadar büyük bir yerdi. Buranın önünde gelin damat ve yanlarında tanıdıklarını çokça görebilirsiniz.

Pushkin Müzesi de bir müzeden çok mimarisiyle dikkat çekiyor. Ve önünde evlenen evlenene. Ayrıca kaykay yapan gençlik alanın genişliğinden ve müzenin mermerlerindne faydalanıyor. Kimse de bu nedir demiyor. O meydanda bir yandan paten yapanı, bir yandan kaykay yapıp düşeni, bir yandan sokak çalgıcılarını, bir yandan evlenip etrafta koşup fotoğraf çektirenleri, bir yandan at üstünde gezenleri ,bir yandan oturup içkilerini yudumlayanları, bir yandan “hepinizin ak “ deyip sevgilisinin üstüne atlayanları kısacası o meydan apayrı meydandı. Herşeyi görebilirsiniz.

Deribasovskaya Caddesi her an cıvıl cıvıl bir yer. Bayağ büyük ve uzun. Dükkanlar 7/24 açıklar. insanlar her daim burda gibiler. Normal bir bayan bu caddede akşam 20.00 a kadar mini etek ve topukluyla dolaşırken, akşam 20.00’ dan sonra süper mini ve topukluyla dolaşmaya başlıyor. Gerçekten ilginç bir ayrıntı, ama gerçek böyle. Kafelerde 20.00’dan sonra yer bulmak oldukça güç. Panayır alanında herkes keyfince eğleniyor. Kaleshikovla atış standında tüpgaz kuyruğu gibi sıra var. Biz sırayı göze almadık, boşalır dedik, gittikçe arttı. Enterasan bir hevesleri var. Bu caddede en çarpıcı nokta,sürekli olarak birileri yanınıza gelip ukranyaca bişeyler diyorlar. Örneğin, 3,4 kez üst üstte büyük ihtimal dilenen kişiler bizleri rahatsız etti. Biz de bundan ket vurarak, yürüdüğümüzde yolda bizi durduran 2 tane 1.80 lik bayanın dediklerini dinlemeden uzaklaştık. Ve unutulmaz bir olay ise, gece vakti dışarıda kafede otururken,yanımıza yaklaşıp ukraynaca birşeyler dedikten sonra , sinirli bir şekilde i’m witch , i will cure you , deyip yanımızdan koşarak uzaklaşan bir kadına da şahit olduk. Kadın arkamızdan ellerini hokus pokus yapa yapa gitti. Seçkin de en son ana avrat dümdüz gidiyordu kadına. Böyle enterasan bir cadde.

31 Ekim’de Cadılar Bayramı’nın hazırlığı da vardı. Girdiğimiz bir kafede balkabaklarıyla karşılaştık.Seçkinle ben, öncelikle kafenin pamuk prenses ile bir ilgisi olduğunu düşünsek de sonradan Hallowen (cadılar bayramı) amblemlerini görünce, olayı kavradık. Bayağ bir önem verdikleri kesin. Ne yazık ki o gün akşamı döndüğümüz için bayrama katılamadık. Halbuki seçkin’in pembe panter ve benim vampir kostümüm hazırdı.Banko gidecektik.

Taksi kısımlarına gelirsek, gecenin bir vakti taksi kullanmak zorunda kaldık. Saat yaklaşık olarak 01.00 idi. Koca caddede araçlar vızır vızır geçerken, en az 5 tane sivil araç bize sinyal yaktı,bunlardan 3 ü de yanımızda durdu. Kısacası burda her araç taksi. Siz parayı veriyorsunuz adam götürüyor. Götümüz tırstığı için, ve istanbuldaki mantıkla düşündüğümüz için ( götürüp böbreği çalarlar falan), hiç birine binmedik. Taksi bulmaya çalıştık. ilk sorduğumuz taksiye gideceğimiz yeri söyledik, adam birşey demeden camı kapatıp gaza basıp gitti. ikinci gelen taksiyle bir şekilde anlaşıp gideceğimiz yere gittik. Taksiler Lada da olabiliyor, Fiat da...

Havalimanlarında X-ray denilen olay yok. Girişte sizin bavullarınız aranmıyor. Yani birisi içeri girip tarasa ya da bomba soksa, kimsenin umrunda değil. Götümüz tırsa tırsa uçağa bindik. insanına o kadar çok güveniyorlar.

internet olayına gelecek olursak, her yerde Wifi var. Hepsi de yüksek hızlarda.

Aklıma geldikçe gezi hakkında daha eklemeler yapacağım. Şimdilik bu kadar...
cennettir.
eski ss üyeleri birliğidir.
gidecekseniz yazın gidin pişman olmazsınız. eğer kızlar için gidiyorsanız kızlar rusçası olmayana vermiyor haberiniz ola. gidilmesi gereken yer ise arcadia bölgesi var orada bütün gece kulüpleri var.
güzel bi şehir ancak yaşanılmaz türk, arap ve asyalı dolu.
hayatımı değiştiren şehirdir.Herşeyi güzel değildir.Zengin ve gösterişli arap türk şehirleri gibi değildir ama candır.
son zamanlarda yabancılara yönelik şiddet olaylarıyla can sıkan şehirdir. bizzat her gün görüştüğüm türk arkadaşlarımın başına gelen talihsiz olaylar tedirgin etmiştir.

aryıca amına koyim senin putin. durduk yere huzurumuzu bozdun ibne!
ne yazık ki dün 38 canın yakılarak öldürüldüğü şehir.