bugün

odysseus poseidon a verdiği ayar yüzünden başına gelmeyenin kalmadığı,akla hayale gelmeyecek badireler atlatıp bir de ithake ye döndüğünde karısının elden gitmek üzere olduğunu görüp namus davasına düşüşünü anlatan ilyada nın devamı niteliğindeki destandır.
Odysseia'nın bir fantazi prototipi olduğunu bir kez kabul edersek,
daha sonraki yüzyıllar boyunca fantazi edebiyatında tekrar tekrar
ortaya çıkacak olan birçok temanın ilk biçimlerini bu metinde
bulabileceğimizi de görürüz. Bu temaların en önemlilerinden biri,
"siren çağrısı"dır. Çoğu prototip (ve arketip) gibi "siren" de
adını bu metinden almıştır zaten.
Odysseia'da "siren çağrısı" esas olarak cinsel bir çağrıdır ve
erkeklere yöneltilmiştir. Erkek bu baştan çıkarma girişiminden
kulaklarını tıkayarak, yani arzusunu duymazdan gelerek kurtulabilir ancak.
Arzu gözünüze seslenirse, gözlerinizi kapayabilirsiniz, ya da kapamaz,
bakmakla, seyretmekle yetinebilirsiniz; bir röntgenci ya da
"masum tanık" olabilirsiniz. Ancak kulağa seslenen arzu daha tehlikelidir.
Kulağın kapağı yoktur. "Kulak röntgenciliği" ise, gözle yapılan
röntgenciliğin aksine, haz değil yalnızca acı verir.
Odysseus'un siren çağrısından kendini koruma yolu ise,
diğer gemicilerinkinden farklıdır. O, kulaklarını tıkamaz;
tersine çağrıyı duymak ister. Ancak çağrıya uyma tehlikesine karşı da
kendisini seren direğine bağlatır. Gemicilerin kulak tıkaması ile
Odysseus'un kendisini seren direğine bağla(t)ması,
yasak arzunun çağrısına karşı alınan iki tedbiri temsil eder.
Duymamak, egonun arzuya karşı aldığı ilk tedbirdir;
çağrı yokmuş "gibi yapılır", bastırılır, unutulur.
Oysa duyup da gitmemek süperegonun ikincil tedbiridir.
Arzunun varlığı kabullenilir, fakat bilinçli olarak karşı koyulur.
Fantazi edebiyatında yasak arzuya karşı alınan bu iki tedbir,
daima birbirlerinin karşısında konumlandırılmışlar,
fantazi kahramanları daima bu ikisinin arasında
bir tercih yapmak zorunda bırakılmışlardır.
Siren çağrısına uyup uymamak, fantazi öyküsünde
sağ kalıp kalmayacağınızı belirler.
Yüzüklerin Efendisi'nde Boromir,
Yüzük'ün çağrısına uymaya kalktığında ölmek zorunda kalır.
Siren, rengarenk bir böcek yiyen bitki gibidir;
renklere kapılıp gelen böceğin sonu da gelmiştir.*
(bkz: odessa)
(bkz: Odysseus)
bak kahramanı odysseius olan, mitolojik öğelerle bezenmiş, homeros destanı.
"Ben Laertes'in oğlu Odysseus'um. Yurdum ithaka'dır. Benim yurdum kayalıktır; fakat yaşamak için iyi bir yerdir ve dünyada hiçbir yeri ona yeğ tutmam. Beni geniş mağarasında koca olarak tutmak isteyen tanrısal güzellikteki Kalypso'yu bile vatanım uğruna terk ettim.

insana kendi yurdundan ve ana babasının yanından daha sıcak hiçbir yer olamaz. Yabancı bir ülkenin en zengin konağında yaşasa bile, insan gene uzaklardaki baba evini özler durur..."
Odysseus ve Kiklop bölümü:

Odysseus ile tayfaları bir akşam dağlık bir kıyıya varırlar. Odysseus on adamıyla keşfe çıkar. Bir mağaraya rastlarlar, içeri girer ve konaklarlar. Büyük bir sürü çıkagelir. Sürüyü yuvarlak tek gözlü dev Kiklop Polyphemos gütmektedir. Polyphemos mağaranın girişini koca bir kaya ile tıkar ve hayvanları sağmaya koyulur. Birden çağrısız konuklarını farkeder. Odysseus ondan tanrılar adına konuksever davranmasını diler ama Kiklop acımasızdır; iki adama saldırır, onları köpek eniği imiş gibi tutar, çarpar yere; beyinleri akar toprağa zavallıların. Onları kendine akşam yemeği yapar ve uykuya çekilir; tıka basa yemiştir.
Ertesi sabah canavar iki adamı daha parçalayıp yedikten sonra mağaranın ağzını çarçabuk tıkayarak koyunlarıyla birlikte uzaklaşır. Odysseus devin (zeytin kütüğünden ve bir gemi direği büyüklüğünde) topuzunu alır, ucunu sivriltip ateşte sertleştirir. Akşam canavara şarap ikram eder, canavar ona adını sorar: Hiçkimse'dir benim adım. Odysseus ve adamları o arada kazığı alır, kızarana dek ateşe tutar ve devin gözüne sokarlar. Canavar acıdan böğürür; komşusu Kikloplar
üşüşürler: Beni kör eden bu Hiçkimse'dir. Komşuların hepsi çeker gider. Kiklop kayayı girişten kaldırır; elleri ileride, çıkmaya kalkışacak olanı yakalamaya hazırlanır. Ama, koçların karınlarına asılmış ve bol yünlü postlarına gizlenmiş olarak tümü kurtulmayı başarır.
rahmetli molla ferit amcamın "bu dünyada benim hiçbir istediğim olmadı, hep allah'ın istediği oldu" deyişinden bir zeus farkıyla ayrılan mısralara sahip destan:

"oysa şu yeryüzünde yaşayan insanların kafasındaki ne,
insanların, tanrıların babası zeus her gün ne diyorsa o"
2010-2011 eğitim öğretim yılında verilen edebiyat kitabında yer alır.
okurken beni mest etmiştir.
zira ilgim olan bir edebiyata aittir, bilgim olan mitolojik öğeler taşır ve izlediğim bir filmiyle hemen hemen aynıdır.
(bkz: destan)
ilyada'dan bir karakterin savaştan sonra evine dönerkenki maceralarını anlatan bir destan. yunan mitolojisini kısa yoldan öğretir.
tarihin en güzel hikayelerinden bir tanesidir. ilyada'nın devamı niteliğindedir.

http://oznurdogan.com/201.../odysseia-homerosun-sesi/
Antik yunan edebiyatının ilyada'dan sonra en büyük ikinci destanıdır. Bilinen en eski kaydı mö 6. Yüzyılda peisistratos'un emriyle atina'da yapılandır. Mö 3. Ve 2. Yüzyılda iskenderiyeli filologlar tarafından kayda geçirilip "rapsodi" adı verilen bölümlere ayrılır. Bu dönemlerde çok sayıda yerel yazımı da gerçekleşir. Günümüze gelmiş olan girit versiyonunun en az müdahale edilen olduğu kabul edilir. Odysseia 24 bölüme ayrılır ve 12.000 dizeden oluşur.

Odysseia, troya savaşı'nın kahramanı ve ithake kralı odysseus'un macera dolu vatana dönüş öyküsünü ve karısı penelopeia ile evlenmek isteyen talipleri öldürmesini anlatır. Hikaye odysseus'un ogygie adasındaki esareti ile başlar.

Kitap okunmadan evvel ilyada destanı okunmalıdır.
"Uğraşamam ben bütün insanların derdiyle,
Başımdan aşmış kendi derdim benim."

Homeros, Odysseia.