bugün

Amazon’un diğer 3 dizisi gibi 2015 yılının başlarında izleyicileri ile buluşacak. Mozart in the Jungle, kitaptan uyarlanmış bir dizi ve kitabın yazarı Blair Tindall.

Mozart in the Jungle: Sex, Drugs and Classical Music isimli romanından esinlenerek ekranlara yansıtılacak olan dizinin yönetmen koltuğunda Paul Weitz bulunuyor. Dizinin baş rollerinde ise Malcolm Mcdowell, Loka Kirke ve Gael Garcia bulunuyor. Unutmadan ekleyelim dizinin konuk oyuncu olarak ağırlayacağı bir isim var ki, dünyaca ünlü keman virtüözü Joshua Bell.

Mozart in the Jungle konusunda, biri yaşlı diğeri genç olan iki maestronun üstüne odaklanmış. New York Senfoni Orkestrası’nın emektar şefi Thomas ve geçmişi parlak bir dahi Rodrigo. Rodrigo’dan Senfoninin başına geçmesi istenir, gelir gelmez radikal değişikliklere giden genç dahi, emektar şef Thomas’ı rahatsız edecek ve karşılıklı kılıçların çekilmesine sebep olacaktır. Dizinin gerek konusu ile gerekse senaryosu ile gelecek vadeden diziler arasına ismini yazdırdığına değinelim.

Mozart in the Jungle 30 dakikalık bölümlerden oluşacak.

http://www.dizimerkezi.ne...rt-in-the-jungle-tanitim/
bu aralar yeni bir diziye başlasam mı diyenlere ilk önereceğim seri. kitabı okumadım ama dizi gerçekten keyifli. adında da dediği gibi bolca sanat, biraz seks, güzel kadınlar ve adamlar var. bir klasik müzik eserinin zarafeti ve heyecanı da var, daha ne olsun.
Mükemmel bir dizi. Klasik müzik sevmeyenleri sevdirecek cinsten.
dizi üzerine okunası bir yazı. http://www.gerekeniyap.co...ozart-in-the-jungle-izle/
bastan sona heyecan icinde izlenilen bir dizi. muzik camiasindaki muzisyenlerin hepsinin izlemesi gereken ve ders cikartabilecekleri bir dizi. ne yapmali ne yapmamali sorularina yanit bulamayan muzisyenler belki yaptiklari hatalari beyaz camda gorup kendilerine gelebilirler. ayrica dizi o kadar hizli bitiyor ki anlamiyorsunuz.
Şöyle diyorum,tabi ki benim görüşüm,Mozart In The Jungle ve diğerleri,üstelik adındaki metafor da cabası...
dün itibariyle izlemeye başladığım dizidir.
sıcak çikolata tadında, olduğunda musmutlu eden, olmadığında çok da sinirimi bozmayan, baharın gelişi gibi gelen dizidir efendim.
klasik müzik severler. çerezlik dizi arayanlar. 25 dakikalık, her sezonu 10 bölümlük gayet eğlenceli bir dizi.
bohem hayatı yaşayan bir sanatçı topluluğunu anlatan enteresan dizi. sex drugs and classical music diye devam eden kitaptan uyarlamış.
(bkz: lola kirke)
(bkz: gael garcia bernal)
2005 yılında müzisyen Blair Tindall New York Senfoni orkestrası'nda yaşadığı enteresan kariyerini anlatan "Seks, Uyuşturucu ve Klasik Müzik" adlı kitabını yayımladı. Kitabı ilginç kılan şey klasik müzik sanatçılarının hiç te öyle dışarıdan bakıldığını gibi elit bir yaşam sürmedikleriydi. Onların da kişisel hırsları, egoları, ihanetleri, kalleşlikleri vardı. Kitap bu nedenle ABD'de çok büyük ilgi gördü. Bu ilgi sayesinde de Amazon Stüdyoları, senaryo yazması için Roman Coppola, JAson Schwartzman ve Alex Timbers gibi önemli isimlerle anlaştı. Ortaya ince esprileri olan, dramı az ama izleyiciyi ilham denizlerinde yelken açmaya zorlayan bu dizi çıktı.

Dizi, izleyenlerini New York Filarmoni Orkestrası'nın çalkantılı sahne arkasına götürüyor. Müziğin yapım aşamasında nasıl perişan edici bir serüven olduğunu, bir enstrümanda ustalaşmak için nasıl adanmış bir çabaya ihtiyaç duyulduğunu bu dizi sayesinde anlayabilirsiniz.

--spoiler--
ilk sezonda zor durumdaki orkesteranın üzerine Meksikalı genç ve dahi maestro Rogrigo De Souza güneş gibi doğar. Onları kimi zaman konser salonunun dışına çıkartarak değişik yerlerde çalmaya ikna eder, kimi zaman da çalınacak eserler konusunda radikal kararlar verir. Bu arada çıtır obuacı Hailey ile de mercimeği fırına verir. ilk sezon bir yandan orkestra karakterleri arasındaki ilişkileri, bir yandan da müzisyen olmanın ne yaman bir çile olduğunun anlatılmasıyla biter. ilk sezon çok beğenilir.

ikinci sezonda bu şekilde beklentilerle başlar. Fakat tempo çok yükselmez. izleyiciyi çok heyecanlandırmaz.

Üçüncü sezon ise Venedikte açılır. Minik çılgın maestromuz De Souza, efsane opera sanatçısı La Fiamma'yı ilerleyen yaşına rağmen sahneye çıkmaya ikna etmiştir. Sevgilisinden ayrı kalamayan Hailey Venedik'e gelir. Öte yandan kahramanımız da Hailey ile başka kadınlar arasında kalmaktadır.
--spoiler--

Maestro Rodrigo De Souza'yı canlandıran 1978 doğumlu Gael Garcia Bernal karakterine sevimli, yaratıcı, mütevazi ve iyi niyetli bir hava vermiş. Eleştirmenler dizideki performansını öve öve bitiremezken bu dizideki rolüyle 2016 Altın Küre Ödülleri'nde Müzikal ve Komedi Dizileri dalında en iyi erkek oyuncu ödülünü aldı. 2017 yılında da aday oldu ama bu sefer ödülü Atlanta dizisindeki Donald Glover'a kaptırdı.

Hailey'i canlandıran 1990 doğumlu Lola Kirke ise, Girls dizisinde de oynayan Jemima Kirke'nin kız kardeşi. Altın Küre Ödülleri'ne koltukaltlarını traş etmeden katılması yahut "free the Nipple /Meme Uçlarına Özgürlük" gibi kadınların üstsüz gezmesini savunan filmlerde oynamışlığı var.

Eğer Klasik müziğe TRT3 ve Pazar konserlerinden aşinaysanız dizi sizi bambaşka bir boyuta götürebilir. Dizinin Soundtrackleri şimdiden internetin en çok tıklanan dizi müzikleri arasında. Pilot bölümde bile kullanılan parça sayısının 17 olduğunu belirtelim. Dizinin eğlenceli noktalarından biri de Maestro'ya sık sık yol gösteren ama zaman zaman onunla kavga da hayaletler olarak karşımıza Mozart, Beethoven veya Çaykovski'nin çıkması.

Aslında içinde sayısız klasik müzik eserinin kullanıldığı dizi içinde biraz daha az seks ve uyuşturucu sahneleri olsa çocuklara ders niyetine bile seyrettirilebilirdi. Doğurduğu klasik müzik sevgisini izleyenler dile getiriyorlar.

(Episode, Sayı:2,Deniz Özturhan)
Çok güzel dizi. Yeme de yanında yat dizisi. Bir an önce eve gitsem de izlesem dizisi.
Konuları farklı da olsa Ben biraz how to make it in america tadı aldım. Bunun da süresi kısa 25
dakikalık ve bir sezon 10 bölüm.
Onun dışında soundtrack muhteşem. Hatta öyle ki şarkıları mı shazamlasam diziyi mi takip etsem bilemiyorsunuz. Hele ki 1.sezonun son bölümlerinde eski maestronun kübadaki görüntüleri eşliğinde çalan müziklere aşık oldum.
bana çok samimi geldi bu dizi. Bunda içinde ispanyol havasının ve ezgilerinin de yeri olabilir. Bir ispanya aşığı olarak bu milletin el attığı her işi sıcak buluyorum ben.
Yeni şarkılar keşfettirip sanat camiasının içine sokuyor sizi. Obuayla içli dışlı oluyorsunuz. Maestroluğun sadece baton sallamaktan çok daha fazlası olduğunu öğreniyorsunuz mesela.
alakasız olacak ama diziden biraz da da vincis demons tadı aldım. Belki de başrol tom rileye benzediği içindir bilemiyorum. Hatta ilk başta o sandım googlelayınca öğrendim o olmadığını *
Her (bkz: günün klasik müziği) başlığını gördüğümde aklıma gelen,

Bitmesine rağmen içimi sıcacık yapan dizi. Sanat, müzik ve insan üçgenine köşeleri yok ettiren ve birbirine harmanlayan,


--spoiler--
italya da son sezonunun geçmesiyle beni benden alan
--spoiler--

Hani yıllar sonra gelip devam etse tüm sessizliğimle gülümsetebilecek minnoş bir internet serisi.

iyi ki vardı.
Amazon prime dizisi. Konu olarak Ny senfonisindeki eski şef giderek yerine rodrigo adında yeni bir şef geliyor.Koroyu istediği gibi ama alışılmışın dışında hazırlıyor. Klasik müzik sevenlerin kaçırmamasi gereken bir dizi.
Gündemdeki Haberler
güncel Önemli Başlıklar