dün ulaştı elime kitabım, akşam üzeri. heyecanlı bekleyişimin aksine hemen başlamadım. gözlerimden uyku akarken, televizyonla * internetle filan oyalandıktan sonra * başladım. ve daha ilk cümlesiyle -hani duymuşsunuzdur :"hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum."- yakaladı bir yerlerimden. hiçbir kitabı daha ilk sayfalarını okurken "bitirince yeniden okumalıyım" dememiştim. ki ben sevdiğim kitapları tekrar tekrar okumaktan büyük zevk duyarım. çok şey söylemicem kitap hakkında, çünkü ben sevdiğim için okur, şarkıları sevdiğim için dinler ve filmleri yalnızca sevdiğim için izlerim. yetkin hissetmem kendimi gerekçelendirmeye, nedenlere bağlamaya. çünkü ben hiç kitap yazmadım, şarkı bestelemedim, hiç film çekmedim. ama şunu söyleyebilirim ki çok yoğun bir hüzün var bu kitapta. ya da beni çok hüzünlendirdi diyelim. uzun zamandan sonra bir kitabı okurken bu kadar soyutlandı dünya benden. heyecanlandım, gülümsedim, üzüldüm okurken. ve en önemlisi bitmesin istedim, bitmesin. * ve şimdi bazılarının hiç bilemeyeceği, hiç tadamayacağı bir zevki keşfetmiş gibi hissediyorum kendimi...
adeta baş döndürücüdür, zira klişeler, tarih, hayat ve değişmeyen duygular çok güzel harmanlanmıştır. Kitabın ağzından anlatıldığı Kemal bey adeta bir rating kaygısı içine düşmüş bir televizyon kanalı gibi kitabı okutturabilmek için önce cinsel ayrıntıları maksimum hazzı verecek şekilde anlatıyor ve ardından bunu rating kaygısıyla yaptığını ekleyip okuyucuyu yarıyor. Tamamen bir yeşilçam havasında geçen kitapta aslında bugün geriye dönüp baktığımızda o karnımıza kramplar sokan triplerin, kaçamakların, sekssiz aşkların, "masumiyet"in toplumun en elit kesmi için dahi ne kadar gerçek olduğunu gözümüze sokuluyor. ancak bunu yaparken o mutsuz gözüken suratı, alışkanlıkları ve hayatına rağmen Kemal bey bize tamamen mutlu olduğunu ve mutlu yaşadığını söyleyerek bizi ters köşeye yatırıyor. Yani Kemal Bey hayatın hep akıcılığından zevk almış olan bizlere(iyi bir eğitim, iyi bir eş, iyi çocuklar, bol para vs.) anların ne kadar büyük kıymet taşıdığını ve tüm bu akışın içinde, uğruna belki de kitaplar yayınlanabilecek anların üzerine durulup düşünüldüğü zaman insana mutluluk için ne kadar da güçlü bir referans oluverdiklerini gösteriyor. Türkiye'deki o saçma, çarpık ve ahlaksız ahlak anlayışını manyaklaşmış bireylerle gözümüzün içine sokan bu kitap (ki bu bireyler hala etrafımdalar ve binlerceler) bu manyaklığın içinde huşu ve mutluluk içinde yaşanabildiğini gösteriyor.
Kemal Bey adeta umudunu ufak ufak kazarak çıkartan evrimleşip gelişmiş bir Meursault'tur.
gazeteler, tv. programları ve köşe yazarlarının ittifakıyla hakkında son zamanların en büyük reklam kampanyası başlatılan kitapçıların da bu reklam kampanyasına dahil olduğu orhan pamuk'un son kitabı.
--spoiler--
ikinci kattaki dairenin arka odasından, yattığımız yataktan arka bahçede Mayıs sıcağında hırsla küfürleşerek futbol oynayan çocuklar gördük ve birbirlerine söyledikleri edepsiz şeyleri, bizim kelimesi kelimesine yapmakta olduğumuzu fark edip sevişmemizin ortasında bir an durarak birbirimizin gözlerinin içine bakıp gülümsedik.
--spoiler--
--spoiler--
Füsun’un tek tek elbiselerinden sonra, aynı kararlılıkla küçük külodunu çıkarması da bana aynı şeyi, benimle sonuna kadar sevişeceğini düşündürdü. Badem kokulu omuzlarını öptüm, kadife kıvamındaki terli boynuna dilimle dokundum ve göğüslerinin, daha güneşlenme mevsimi başlamamasına rağmen, sağlıklı Akdeniz teninden bir derece açık renk olduğunu görünce ürperdim.
kitabın ana karakterlerinden kemal füsun adlı bir kadına aşıktır ve onun her evine gidişinde bir eşyasını (ç)almaktadır.bunlar kitabın sonunda bir müzeye dönüşmektedir.orhan pamuk gerçekte de kitabın geçtiği çukurcuma'da füsun'un eşyalarını 'masumiyet müzesi' adlı bir müzede sergileneceğini söylemiştir.kitabı aldığınız takdirde ise masumiyet müzesine bir girişlik bir bilete sahip olacaksınız.yazar açılacak olan bu müzeyi ise şöyle tanımlıyor:'rahatça sakız çiğneyebileceğiniz ve istanbul'da öpüşmek için yer bulamayan çiftlerin öpüşebileceği bir mekan.'
çekici istanbul tasvirleri ile süslü, sosyolojik tespitleri bol bir roman. alışık olduğumuz orhan pamuk tarzının dışına çıkarak kolay okunur bir roman olmuş. okumanızı tavsiye ederim.
bugün itibariyle artık kitapçılarda boy gösterecek olan,1975 te bir bahar günü başlayıp günümüze kadar gelen istanbullu zengin çocuğu Kemal ile uzak ve yoksul akrabası Füsun un hikâyesini anlatan, "hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum" sözleriyle başlayan (bkz: orhan pamuk) kitabı..
orhan pamuk'un, ntv'deki röportajında, kitabın henüz yeni piyasaya çıkmış olduğunu göze almadan, gereksiz bir şekilde tüm detaylarıyla anlattığı kitaptır.
gerçekten aşk nedir, aşık olduğumuzda içimizde olan biten nedir, bir adam, kendini bir kıza kaptırdığında, ve ondan karşılık alamadığında, kafasından ne tür düşünceler geçmektedir sorularının yanıtını arayan bir kitap...
Pamuk, romanındaki olaylar zincirini ana hatlarıyla şöyle özetlmiş: "Burjuva bir aileye mensup, orta yaşlı bir adam var. Eğitimi mükemmel, parlak bir geleceği olan bu genç adamın, kendisiyle aynı düzeyde bir eş bulması gerekiyor. Ama yoksul ve güzel bir akrabasına âşık oluyor. Ona kur yapmaya başlıyor. Kızı görmek için onun ailesinin evini sık sık ziyaret ediyor."
içinde varlığımızın en temel temalarından biri olan 'aşk' olan bir kitap...
2008 ocak ayında yayınlanması planlanan orhan pamuk kitabıdır. gazetelerin şişirmesine göre orhan pamuk bu kitabında aşkı sorgulayacakmış. babasının bavulu gibi çalıntı olmasın da, nasıl olursa olsun.