bugün

risale i nur'dan bir kitap.
hz yunus'un* kıssasıyla başlar.. hani balık o'nu yutmuş sonra denizin ortasında, gecenin karanlığında ve balığın karnında olduğu halde "Lâ ilâhe ente Sübhaneke inni küntü mine'z-zalimin" diyerek allah'tan yardım istemiş ve sahil-i selamete çıkmış...
ihlâs, iktisat, tesettür - hanımlar, tabiat, yaşlılar, hastalar risâlelerini vb. (sadece bunlarla sınırlı değil) bünyesinde barındıran, risâle-i nûr külliyâtından bir cüz.
Sürekli 10. lema yani şefkat tokadı diye bir kavramın geçtiği ve beni çıldırttığı kitaptır. Yalnız hiç okuma fırsatım olmadı.
ey insan! fâtır-ı hakîmin senin mahiyetine koyduğu en garip bir hâlet şudur ki:
bazen dünyaya yerleşemiyorsun, zindanda boğazı sıkılmış adam gibi "of, of" deyip dünyadan daha geniş bir yer istediğin halde; bir zerrecik, bir iş, bir hatıra, bir dakika içine girip yerleşiyorsun. koca dünyaya yerleşemeyen kalb ve fikrin o zerrecikte yerleşir. en şiddetli hissiyatınla o dakikacık, o hatıracıkta dolaşıyorsun.
hem senin mahiyetine öyle mânevî cihazat ve lâtifeler vermiş ki, bazıları dünyayı yutsa tok olmaz; bazıları bir zerreyi kendinde yerleştiremiyor. baş bir batman taşı kaldırdığı halde, göz bir saçı kaldıramadığı gibi; o lâtife, bir saç kadar bir sıkleti, yani, gaflet ve dalâletten gelen küçük bir hâlete dayanamıyor. hattâ bazen söner ve ölür.
madem öyledir, hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem'a, bir işarette, bir öpmekte batma. dünyayı yutan büyük letâiflerini onda batırma. çünkü çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar. nasıl küçük bir cam parçasında gök, yıldızlarıyla beraber içine girip gark oluyor. hardal gibi küçük kuvve-i hafızanda, senin sahife-i a'mâlin ekseri ve sahaif-i ömrün ağlebi içine girdiği gibi, çok cüz'î küçük şeyler var, öyle büyük eşyayı bir cihette yutar, istiab eder.
*
sadeleştirilmiş şekli çıkmıştır, bu şekilde daha kolay anlaşılmaktadır; fakat eski haliyle kalsaymış daha iyiymiş.
yıllardır kitaplığımda duran, hiç açıp bakmadığım ciltli bir kitap. şimdiye kadar adını lamalar sanıyordum. yeni öğrendim, risale-i nur eseriymiş. lem'a parıltı demekmiş. kısa zamanda kurcalayacağım sayfalarını.
sadeleştirilmemiş haliyle okumak özüne daha sadık olması açısından daha iyidir elbette, ancak basit bir kelime dağarcığına sahip insanlar olarak sadeleştirilmiş hali de bizim faydamızadır.

şimdi meseleye girelim. 3.lem'aları biraz daha önemli buluyorum.

ya baki entel baki virdine dikkat kesilmek daha doğru geliyor.

bir vird; ya baki entel baki ya baki entel baki'den oluşur.

1.sidinde baki-i hakiki yalnız sensin. fani olan elbette baki bir muhabbete ve ezeli ve ebedi bir aşka ve ebed için yaratılan bir kalbin alakasına medar olamaz.

2.sinde ise; madem sen bakisin, yeter. her şeye bedelsin. madem sen varsın. her şey var.

ilkinde fani hayattan masivadan çekilişi, ikincisinde ise bu cerihalardan kurtulmaya olan istidadı sağlamanın anahtarıdır.
görsel

Ey insan! Fâtır-ı Hakîm'in senin mahiyetine koyduğu en garib bir halet şudur ki: Bazan dünyaya yerleşemiyorsun. Zindanda boğazı sıkılmış adam gibi "of, of" deyip dünyadan daha geniş bir yer istediğin halde, bir zerrecik bir iş, bir hatıra, bir dakika içine girip yerleşiyorsun. Koca dünyaya yerleşemeyen kalb ve fikrin, o zerrecikte yerleşir. En şiddetli hissiyatınla o dakikacık, o hatıracıkta dolaşıyorsun.

Hem senin mahiyetine öyle manevî cihazat ve latîfeler vermiş ki; bazıları dünyayı yutsa tok olmaz. Bazıları bir zerreyi kendinde yerleştiremiyor. Baş, bir batman taşı kaldırdığı halde; göz, bir saçı kaldıramadığı gibi; o latîfe, bir saç kadar bir sıkleti, yani gaflet ve dalaletten gelen küçük bir halete dayanamıyor. Hattâ bazan söner ve ölür.

Madem öyledir; hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem'a, bir işarette, bir öpmekte batma! Dünyayı yutan büyük letaiflerini onda batırma. Çünki çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar. Nasıl küçük bir cam parçasında; gök, yıldızlarıyla beraber içine girip garkoluyor. Hardal gibi küçük kuvve-i hâfızanda, senin sahife-i a'malin ekseri ve sahaif-i ömrün ağlebi içine girdiği gibi; çok cüz'î küçük şeyler var, öyle büyük eşyayı bir cihette yutar, istiab eder.

-Lem'alar, RNK | Mariusz Lewandowski, MELANCHOLY II
Biz gidiyoruz, aldanmakta faide yok. Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar; sevkiyat var.
Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir.
Evet, Allah’ı tanımayanın, dünya dolusu belâ başında vardır.
Allah’ı tanıyanın dünyası nurla ve mânevî sürurla
doludur; derecesine göre, iman kuvvetiyle hisseder.
Bu imandan gelen mânevî sürur ve şifa ve lezzet altında, cüz’î maddî hastalıkların elemi erir, ezilir.

-Lem'alar.
Kürt sait'in sayıklamaları.
görsel

“insan küçük bir âlem olduğu gibi âlem dahi büyük bir insandır. Bu küçük insan, o büyük insanın bir fihristesi ve hülâsasıdır.”

(Lem'alar,
Bir deryadır Lem'alar
Anlamayla doludur detaylar şemalar
Ruhuna vurur ÜSTAD dan temalar
Bırakmaz üzerimizde şüpheler amalar
iman dolu her kalbe düşer nema'lar .
görsel