film değil diziydi benimkisi.
(bkz: the o.c)
bazılarınız 'bu ne lan' diyebilir. 'bunu mu buldun hayatında iz bıraksın diye?'. olsun deyin.
kendine güvensiz ezik bir karakterin nasıl güçlenebileceğini, hiçbir şeyi umursamayan şımarık ve yüzeysel bir kızın neye dönüşebileceğini, kabadayıların her zaman kabadayı kalmadığını, iyi bir ailenin önemini, gerçek aşkı, ölümü öğretti bu dizi bana. komik yoldan hemde. izleyin derim.
benim hayatımda ilk iz bırakan film Yılmaz Güney'in bir filmiydi.Yaş 6-7 falan, o zaman istanbul'da açık sinemalar var,çekirdek torbalarını alıp sinemaya gidiyoruz ailecek. Tuhaftı lan, bak şimdi aklıma geldi de. Seyircilerin hepsi yakın akraba,komşular falan. Tuvalet falan yok sinemada, çişi gelen çocuklar hemen sandalyenin yanına, ya da duvara falan işiyorlar. Vay be nostalji yaptım sayenizde. Neyse o gün amcamla sinemaya gitmiştik. Az sonra film kesildi, o kadar çok yaşanan bir durumdu ki bu, beklemeye koyulduk . Bu zamanlarda ya elektrik kesilir, ya da film kopardı. Makiniste leblebi falan atardık, küfredenler, dalga geçenler falan. Çünkü makinist de aslında komşumuz. Bu sefer her zamankinin aksine bir hareketlenme oldu, herkes kapıya yöneldi, ne oluyor diye ben de seyirttim, baktım Yılmaz Güney, yanında bir kaç kişiyle içeri girdi, sonra sandalyeye çıkıp içeridekilere el salladı. O sırada be tam da sandalyenin dibinde o koca burunlu, yanık çehreli,kıvırcık saçlı adama bakıyordum. O kadar çok beyaz perde de görmüştüm ki, o aslında orada yaşıyor sanıyordum.Böyle birebir görmek tuhaf gelmiş, hayalle gerçek bir anda birbirine girmiş ben kendimi sinema perdesinde görmüştüm bir an. Yılmaz Güney el salladıktan sonra aşağıya indi, gözlerimi dikmiş bakıyorum, önünden çeklimedim, o da gayrı ihtiyari kafamı okşadı. Fil neydi şimdi hatırlamıyorum, kabadayı olduğu ucuz türk vestern tarzı bir şeydi sanırım. O zamanlar başrol oyuncuları istanbul'daki sinemaları gezip seyircinin ilgisini filme çekmeye çalışırlardı.
ikinci etkilendiğim fil Anayurt Oteli'dir.Anam o nasıl bir senaryo ,o ne güzel oyunculuk, ne güzel atmosferdir ya. Filmden çıktım o kadar etkisindeyim ki, bir tanıdık görsem de konuşsam diye etrafıma bakıyorum. Hala da hiç bir Türk filmi o filmin önüne geçememiştir benim için.
Yabancı filmler arasında ilki Schindler List (inşallah doğru yazdım ) ikincisi içimdeki yangın ve Tatlı Hayat'tır.