bugün

okan bayülgen ve müjde ar ın başrollerde oynadığı, küçük iskender aykırı bir karakterle bu kadroyu desteklediği, hoş senaryosuyla bir yudumda içilen türk sinema tarihinin önemli filmlerinden biri...
büyük delikanlı arap sadonun kolera mahallesini ölümüne kollaması...
Metin kaçan'ın romanı. bu romandan uyarlanarak beyaz perdeye aktarılmıştır.
1997 yılında mustafa altıokların yönetip, okan bayülgen ve müjde ar'ın başrollerini paylaştığı eskiyadan sonra türk sinema tarihinin en güzel filmidir. birde buna porno film gözü ile bakanlar vardır ki, bunlardan uzak durulmalıdır.
okan bayulgen'in oyunculuk sınırlarını zorlayacak kadar iyi oynadığı mükemmel bir yapım.
ağla sevdam adlı şarkı insanı bunalımdan bunalıma sürükler.
-insanın kankası tekerlek olur mu ulan?
-madde mi ağır mana mı?
replikleriyle dost meclisi jargonunu zenginleştiren,tekrar tekrar izlenen ama bıkılmayan türk filmi.
cem karaca "resimdeki gözyaşları"şarkısını,okan bayülgen oyunculuğunu, mustafa altı oklar'ın yönetmenliğini, metin kaçan'ın kalemini konuşturduğu.,gönlümdeki tüm oskarları kazanmış,(özellikle okan bayülgen'e tüm zamanların en iyi erkek oyuncusu),türk sinemasında yeri her zaman ilk 10 olan güzide film...
97 yapım roman uyarlaması..

mustafa altıoklar'dan nefret edememe sebebim.. kitabını okumadan izleyebildiğim ilk film.. sanki okan bayülgen'in müthiş oyunculuğu yetmezmiş gibi, ağla sevdam şarkısıyla da beni bitiren fena fillah.. en iyi uyarlama senaryo dalında akedemi alabilecek kadar kuvvetli bir senaryoya sahip şaheser.. türk sinema tarihinin unutulmazları arasına girebilecek bir başyapıt.. fatanikçesine bağlı olduğum kült filmim..
mustafa altıoklar ın, metin kaçan ın aynı isimli romanından uyarladığı, 1997 yapımı muhteşem yerli film. kanımca yapılmış en başarılı türk filmlerinden biridir. filmi bu kadar başarılı bulmama rağmen diyebilirim ki, metin kaçan ın romanı filme göre daha sürükleyici, daha kendine hastır. bence filmin başarısı romanı takip edebildiği ve ekrana aktarabildiği bölümlerde ön plana çıkmaktadır. bununla birlikte roman ile film arasında ciddi farklılıklarda vardır. bu farklılıklar romanı okumayı düşünen arkadaşlar için burada es geçilecektir. metin kaçan romanında bir alt kimliği, yani romanları ve onların yaşadığı çevreyi (bkz: tarlabaşı) çok başarılı ve gerçekçi bir biçimde dile getirmiştir. mekan tasvirleri, kişiler arası diyaloglar yarmış, olayı bitirmiştir. başlıca karakterler şöyledir:

gıli gıli salih (bkz: Okan Bayülgen)
tina (bkz: müjde ar)
reis (bkz: mustafa uğurlu)
berber ali (bkz: savaş dinçel)
gaftici fethi (bkz: zafer algöz)
arap sado (bkz: burak sergen)
fil hamit (bkz: levent erim)
tilki orhan (bkz: küçük iskender)
puma zehra (bkz: aysel gürel)
balık ayhan
salih in annesi (bkz: sevda ferdağ)
ciğerci tıbı (bkz: zühtü erkan)
kolera canavarı (bkz: mehmet kartal)
reco (bkz: emrah kolukısa)

filmin müzikleride muhteşemdir. özellikle cem karaca nın film için yeniden yorumladığı "resimdeki gözyaşları", yusuf taşkın ın "ağla sevdam" ve demet sağıroğlu nun "bir vurgun bu sevda" şarkıları enfestir. ağır roman tarafımdan defalarca sıkılmadan seyredilmiş ve hatta abartılıp çoğu repliği ezberlenmiştir. (bkz: bokunu çıkarmak) unutulmaz sözleri bünyesinde barındırır. farzı misal:

-zamanı kim okşayabilir ki?(kitap bu satırlarla başlar)

-güneş buluttan sıyrılırken
gökkuşağının renkleri koleranın damlarında sevişti.
can sesleri
ezan sesi
hafif esrar kokusuyla karışıp
havayı kapladı. (filmin girişi bu sözlerle yapılır)

-savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye,
zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın,
raksederken mahallenin maşallahı, eyvallahı,
güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın.
şimdilik, ölümüne kadar hayattasın.

- her hayatın bir agırlıgı vardır koçum, seninki kaça tartıyo?

- bir çift kanattınız hüznün rüzgarlarında,
dağılıp gitti melekleriniz beyazın öte dağlarında..
ağlasın ardınızdan bir ağızdan bütün dehşetiyle kolera
sen harbi hayalet,
saglam gariban,
ruhuna el fatiha. (tıbı öldüğünde mezarı başında söylenmiştir.)

-alem göt olmuş (arap sado, berber ali ye dert yakınır.)

-madde mi ağır mana mı? (salih)
-ikisi de ağır!! (anlatıcı)

filmi hala izlememiş olan varsa, önce kitabını okuması sonrada filmi izlemesi şiddetle tavsiye edilir..
filmin soundtrackında bulunan aynı isimli bir parçadır ayrıca.
aynı zamanda meşhur bir çiftetelli çesididir.
birkaç sene önce akm santçıları tarafından müzikali hazırlanmış ve o güzel hikaye bir kez daha mükemmel şekilde seyirciye aktarılmıştır birebir.oyunun renkliliği, müzikleri ve dansçıları ile tekrar oynansa da gitsek dedirten müzikal.
(bkz: masum günahlar)
(bkz: yusuf taskin)**
izlendiginde turkiyede sinema kavrami degisiyor dedirten filmdir.ancak sonra gozlemlenir ki, hic birsey degismemis.degisen sadece agir roman ekibiymis.filmdeki dialoglar, alinmasi gereken dersler, oyuncu performanslari, ve samimiyet almis basini gitmistir.insanlarda onemli etkiler birakmayi basarmis,seneler once vizyonda olan bir film olarak hala adindan bahsetmemizi saglamistir.bundan sebebtir ki; sinema severlerin dvd arsivlerinde yer almaktadir.
hakkında yorum yapmaya gerek olmayan tekrar tekrar tekrar izlenesi Türk filmi
mustafa uğurlu'nun mükemmel oynadığı ama okan bayülgen'in daha da mükemmel oynadığı 1997 yapımı müthiş film. ayrıca cd'sinde şu satırlar yazar:

Dev bir kentin yüreğine, çeşitli kültür ve kökenlerden geldiler...
yaşamı müzik, müziği dansla anlattılar...
belki görünüşleri ve söyledikleri ile şüphe, korku saldılar...
ama sevgi ve heyecanları ile bize bizden daha yakın oldular...
(bkz: unutulmaz sevişme sahneleri)
her gün,
her yerde...
bu oyun oynanıyor,
bu roman yaşanıyor... *
gösterimde olduğu sıralarda ecstasy ve esrar satışlarını artıran filmdir aynı zamanda .
(bkz: al bununla uç)
izlenesi bir filmdir. kult tanımına en yakısanıdır. sevisme sahnesi ve balık yeme sahnesi ile okan bayulgen en iyi oyunculugunu sahnelemistir. muzikleri bir o kadar iyidir ve film gercekcidir, yalındır, yakındır, etkileyicidir.
sibel sürel'e harika dans ve oyunculuk yeteneği, fahir atakoğlu'na da yaptığı müzikler nedeniyle hayranlık duyma nedeni olan oyun..
mustafa altıokların en iyi filmi.
1997 yılında beyaz perdeye yansıyan, yönetmenliğini Mustafa Altıoklar'ın yaptığı, okan bayülgen ve müjde ar'ın başrollerini paylaştığı, tabir-i caize "kenar mahalle"de yaşanan bir takım olayları göz önüne getiren sinema filmidir.

1997 yılında 13-14 yaşları arasındaki bir erkek çocuğunun, "sinema nasıl bir yer acaba?" sorusu aklına düşmüştür ki, meraklanmadan da edememektedir.
karanlık ve kalabalık bir yer olduğunu bilir, sinemaya gitmek ister ama yalnız başına bu ektiviteyi gerçekleştirmek istemez. bir yandaş arar kendisine...
-abi sinemaya gidelim mi?
-ne sineması be oğlum!? ne işimiz var sinemada. atariye gidelim.

çabalar boşadır yandaş bulunamaz. bir gün bütün cesaretini toplar ve cebine parasını da koyup sinemanın yolunu tutar (cebinde de öğrenci kartı vardır).

mum kokulu kadınlar isimli sinema filmiyle aynı döneme rast gelmiştir ağır roman...
hande ataizi'nin arkadasında bulunan beyaz sakallı amca, o filmin seks içerikli olduğunu düşündürür bize ilk bakışta...
14 yaşlarındasın ve bu tür şeylere en çok merak sardığın zamanlardır. içinde bir korku olur, düşünürsün...
sinema salonuna girdin, bardak kadarsın (küçüksün,yaşın küçük)
"-amca bir öğrenci bileti alabilir miyim?
-kaç yaşındasın lan sen!?
-ee. 14 amca.
-vay deyyus! bu yaşta erotik film izlemeye mi geldin lan! s.ktir git!
-ama amca, sinema, kültür filan, diye düşündüm ben...
-hadi lan ordan, kültürmüş, rüyaları süslemek için geldiğin bakışlarından belli."
şeklinde bir diyalog her zaman aklında yer eder. utanırsın, aşşağılanmaktan korkarsın.
bütün cesaretini toplar, bilet satan adamla falza muhatap olmadan biletini alıp yukarıya çıkayı planlar, günlerce kendi kendine gaz verip cesaret depolarsın.
en nihayetinde, sinemaya gidilir.. biletçi de seni fazla sallamaz zaten. film nedir? ayrıntısına takılmadan direk girersin. maksat o ihtişamlı ortamı görmektir.
bi adam elinde bir fenerle "beni takip et" der. edersin. seni bi yere oturtur, karanlıktır, yanındakini bile görmezsin...

film başlar.. soundtrack girer. ses fazladır, heyecanlanırsın.
ilk sahne çok vurucuydu ağır roman filminde..
bir kadın ve bir erkek sevişmektedirler ve sinema salonu onlarin sesiyle inlemektedir.
bir garip korku sarar içini ve oturduğun o koltukta erir, eğilir, büzülürsün. resmen akarsın o koltuğa utancın ve korkundan. bir bakarsın ki, kimsenin umrunda değildir. herkes yaymış bir vaziyette oturmaktadır. cesaretlendirirsin kendini.
yanlış hatırlamıyorsam (!)
"-yeter salyalarını akıttığın" diyor kadın. (bu esnada erkek kişisi rahatlamış durumdadır) daha sonra kadın kendini bir kap içerisindeki suyla temizler filan...
dakka bir gol bir! ilk sahne zaten vurmuştur ki, diğer sıra gelecek olan sahneler tamamen rahatlamıştır insanı.
verilen 10-15 dakikalık arada bütün yetişkin abilerimiz (erkekler) hemen sigaraya sarıldı... hepsinin yüzünde ufak bir tebessüm ve rahatlık gördüm. "budur" dedim! budur sinema.
ilk sinema deneyimim aynı zamanda ilk film deneyimim olmuştu. o filmde ağır roman'dı. ilk sinemaya katkıda bulunan bir genç erkek olarak, bir türk yapımı filme para harcamaktan az da olsa faydamın dokunmasından çok memnum olmuşumdur.
konu ağırdı, roman ağırdı, etkisi hala ağır...
(bkz: ben sende bütün aşklarımı temize çektim)
(bkz: alem göt oldu be reis)
(bkz: şimdilik ölümüne kadar hayattasın)