jean baudrillard

    27.
  1. Her sözüne binlerce anlam yükleyebilen düşünür;

    "Artık inanamıyoruz; ama inanana inanıyoruz. Artık sevemiyoruz; yalnızca seveni seviyoruz. Artık ne istediğimizi bilmiyoruz, ama bir başkasının istediğini isteyebiliyoruz. istemek, yapabilmek ve bilmek eylemleri terk edilmedi ama bir başkasına devredilerek genel olarak ilga edildiler"

    (bkz: ilga etmek)
    17 ...
  2. 1.
  3. evet baudrillard öldü . simulasyon dedi , simulark dedi , tüketim toplumu dedi , baştan çıkarma dedi , simgesel değiş tokuş ve ölüm dedi , kötülüğün şeffaflığı dedi...hasılı bir çok kavrama yeni açılımlar getirdi yani.

    bunları yaparken de postmodern dünyanın o tuhaf görüngüsünde unutulmaz bir sözcü oldu.
    evet yazdıkları şiirseldi , güzeldi ,anlamasak da kulağımıza hoş geliyordu. bazen nietzsche gibi bir balyoz etkisi hissediyorduk metinlerde. bazen cioran gibi coşku , umutsuzluk ve yine alabildiğine karamsarlık vardı. yabancı gelmiyordu bu metinler bize , içinde yaşadığımız dünyanın prospektüsü gibiydi sanki.

    bir doktorun çağın hastalıklarını tespiti ve tedavi uygulama uğraşıydı sanki. ama işte entelektüel dünyanın da bir ikonuydu aslında . yani simulasyonun içten eleştirisiyken kitaplarının da aynı kaderi paylaştığı bir tür sahneydi.

    baudrillard'ın sözkonusu olduğu bir derste , yönelttiğim soruya mukabil hocanın nasıl da baudrillard'a iman ettiğini tüylerim diken diken olarak izlemiştim. sonrasında kendimce bir baudrillard eleştirisi yapmıştım ki , hoca bu tür temelsiz eleştirilerin bu büyük feylesofa yapılamayacağını , bana aynı simülatif ve sahte akademik riyakarlıkla izah etmeye çalışmıştı.

    evet baudrillar'ı okumayı seviyordum şüphesiz . kant'ın bir sözünü yad edecek olursam beni dogmatik uykumdan uyandırmıştı. ama eserlerinde işlediği temaların da benim için ayrıca bir dogma olma ihtimali de her zaman vardı. düşüncenin serüvenidir bu. nietzsche çok baba filozoftur evet ama kitaplarını yayımlatamamanın da ıstıraplarını yaşamıştır. kaale alınmamak önemsiz derken bile nasıl da kaale alınmayı önemseriz ya öyle işte.

    onun için benim gözümde baudrillard , metinlerindeki şiirsellik ve kavramlara kazandırdığı popüler anlamlar dolayısıyla bir edebiyatçıdır. bu önemsemediğim anlamına gelmiyor şüphesiz. tıpkı kafka'nın da bir filozof olması gibi.
    12 ...
  4. 41.
  5. eserlerinde tüm dünyanın bir kurgu olduğunu, medyanın ve ana akımların hepsinin bu kurgudan uyanmamamızı kendilerine görev biçtiklerini, insanların köleleştirildiğini ve kurgulanmış bir yerdeyken bunun farkında olamadıklarını yazmıştır.

    benim en çok ilgimi çeken eserlerinden biri olan amerika adlı eserinde çok iyi bir gözlemleme ile amerika-avrupa karşılaştırması yapar. 1993 yılında gittiği amerika'da tahlilleriyle amerikanın gerçek yüzünü ortaya koyar. mesela, amerikan demokrasisi'nden bahsederken, avrupa’nın nice kıyım ve yıkımın ardından vardığı demokrasiyi, amerika’nın şıp diye benimseyip içselleştirdiğini söyler. disneyland ve hollywood hakkında söyledikleri de dikkat çekicidir.

    özellikle de amerika’daki kozmolit yapıya odaklanır… ayrıca los angeles ile new york arasında da karşılaştırmalarda bulunur. los angeles yataylıklar kenti, new york dikeylikler kentidir… daha sonra seminer için geldiği türkiye'de istanbul hakkında da şöyle der;

    "istanbul, jeolojik olarak da pek çok uygarlığın, kültürün dibe çökmesiyle oluşmuş bir tortu kenti. amerikan kentlerinde yukarı, istanbul'da ise derine doğru bir dikeylik söz konusu. aynı şey roma için de söylenebilir. ama rio ya da new york gibi kentler için geçerli değil. istanbul, new york'un aynadaki yansıması gibi. belki psikolojik, bilinçaltı değil ama, bir tür derin zamansallık anlamında, düşler biçiminde de olsa kendini hissettiren tüm o fosil kültürlerden yayılan bir sızıntı söz konusu."
    9 ...
  6. 1.
  7. simulasyon kuramını geliştiren 1929 doğumlu fransız düşünür.
    (bkz: simulakra)
    7 ...
  8. 4.
  9. ölmüş,

    yeni öğrendim ve çok üzgünüm,

    ölüm yine koca fırçasını daldırıp kapkaranın içine,
    tanrıya yakın olmanın,
    o nu anlamaya çalışmanın enstrumanını,
    sözü, dili, manayı en çok ve en güzel sunanlardan
    birini daha, kendi türüne,

    boyamış.

    kara, kapkara, hiçce...

    birde bay bilge gittiğinde olmuştum böyle,

    2005 nisanında bilgi de olacağını öğrendiğimde deliler gibi sevinmiştim. bırakıp işi gücü koşmuştum o gün. önce 5 bira parlatıp istiklal de, eskiden ot aldığım tekinsiz sokaklardan geçip varmıştım dolapdereye.

    heryer ışıldıyordu işte.. sonra girip içeri, salona ilerlerken. sevdiğim bir kadını görmüştüm
    ne güzel demiştim, seninde burada olman..

    çok kalabalık olması ve çeviri için yeterli kulaklık olmamasından, sahip olanlarında bir arızadan dolayı bir şey duyamamasından yaşanan kargaşanın bir kenarında durup, biraz duyup kendi sesini, birazda izledikten sonra orada öylece varlığını, minnet ile çekip gitmiştim daha da parlamaya,

    bakımlı kadınların eve dönünce çıkardıkları yüksek topuklu ayakkabılarının, onlarda nasıl bir eksilme ve bozulma yarattığını hep sezerdim ben, fakat bu adamdan öğrendim ne olduğunu ve hepsinin bundan ibaret olmadığını...

    baştançıkarmanın yalan dolanının...
    7 ...
  10. 5.
  11. 'ben yabancılaşmış değilim. kesinlikle 'öteki'yim.
    bundan böyle arzunun yasasına değil, kuralın tümden
    yapaylığına boyun eğiyorum. kendine özgü arzunun
    izini kaybettim' demiştir.
    6 ...
  12. 6.
  13. --spoiler--
    her şey simülasyon olarak yeniden görünmeye yazgılıdır. manzaralar fotoğraf olarak, kadınlar cinsel senaryo olarak, olaylar televizyon olarak... sanki her şey salt bu hapis yazgı yüzünden var...
    insan merak ediyor. sakın dünya da başka bir dünyada reklam metni olarak kullanılmak için burada olmasın.
    --spoiler--
    6 ...
  14. 2.
  15. cool anılar5'ten pasajlar:

    "düşünceler ışık vermezler ve onların ışık kaynağı bambaşka bir yerdedir.
    ancak düşüncelerin gölgesi vardır ve bu gölge , güneşle birlikte döner durur."

    "gerçek , sanalın kastalığı olarak kabul ediliyor.
    düşünce , yapay zekanın çocukluk hastalığı olarak kabul ediliyor.
    imge , tasarımın çocukluk hastalığı olarak kabul ediliyor."

    "kuram ile uygulamanın en mükemmel sentezi , dünya akarken düşüncenin silinip gitmesidir." *

    "denge noktası diye bir şey yok. dengenin eşit olduğu yanılsamasını yaratan tek şey titreşim ; çünkü titreşim sırasında her şey , her iki yanda uçlara yönelir.
    denge , yalnızca sıfır sonuçlu bir denklemin çözüldüğü anda varolur : ölüm anı mıdır bu?"
    5 ...
  16. 22.
  17. "Bugün artık sadece şu duyguların çekim gücü kaldı: nefret, tiksinti, alerji, iğrenme, hayal kırıklığı, bulantı, antipati, bıkkınlık. Artık insanlar neyi istediklerini bilmiyor. neyi istemediklerinden daha eminler. Günümüzün süreçleri red, soğukluk, sevgisizlik, alerji duygusu. nefret de bu tepkisel boşalmaya, içindekini dışa atmaya yönelik paradigmanın bir parçası: Reddediyorum, istemiyorum, uzlaşmıyorum." diyerek kafa kurcalar, tatlı tatlı düşündürür.
    5 ...
  18. 15.
  19. bugun izmir de ailesinin ve yakın arkadaşlarının anma merasiminde bulunacakları ünlü fransız düşünür.
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük