bugün

jean baudrillard

eserlerinde tüm dünyanın bir kurgu olduğunu, medyanın ve ana akımların hepsinin bu kurgudan uyanmamamızı kendilerine görev biçtiklerini, insanların köleleştirildiğini ve kurgulanmış bir yerdeyken bunun farkında olamadıklarını yazmıştır.

benim en çok ilgimi çeken eserlerinden biri olan amerika adlı eserinde çok iyi bir gözlemleme ile amerika-avrupa karşılaştırması yapar. 1993 yılında gittiği amerika'da tahlilleriyle amerikanın gerçek yüzünü ortaya koyar. mesela, amerikan demokrasisi'nden bahsederken, avrupa’nın nice kıyım ve yıkımın ardından vardığı demokrasiyi, amerika’nın şıp diye benimseyip içselleştirdiğini söyler. disneyland ve hollywood hakkında söyledikleri de dikkat çekicidir.

özellikle de amerika’daki kozmolit yapıya odaklanır… ayrıca los angeles ile new york arasında da karşılaştırmalarda bulunur. los angeles yataylıklar kenti, new york dikeylikler kentidir… daha sonra seminer için geldiği türkiye'de istanbul hakkında da şöyle der;

"istanbul, jeolojik olarak da pek çok uygarlığın, kültürün dibe çökmesiyle oluşmuş bir tortu kenti. amerikan kentlerinde yukarı, istanbul'da ise derine doğru bir dikeylik söz konusu. aynı şey roma için de söylenebilir. ama rio ya da new york gibi kentler için geçerli değil. istanbul, new york'un aynadaki yansıması gibi. belki psikolojik, bilinçaltı değil ama, bir tür derin zamansallık anlamında, düşler biçiminde de olsa kendini hissettiren tüm o fosil kültürlerden yayılan bir sızıntı söz konusu."