bugün

harf ve rakamların yorumlanması, aralarında özel bir ilişki * kurulması esasına dayanan, kökeni Pithagoras 'a kadar uzanan tarikat.
harflerin allah'ın görüntüsü olduğu inancı üzerine kurulu mezhep.
kuranı kerim'in harflerinden bir takım özel anlamlar çıkaran bir mezhep.
(bkz: kul nesimi)
türkiye'nin, etkisinde kalmaktan fatih sultan mehmed vasıtasıyla kurtarıldığı akım.
(bkz: ibn arabi)

(bkz: kara kitap)

(bkz: cifr)
(bkz: fazlullah)
(bkz: fadlallah esterabadi)
Kur'an-ı Kerim'in harflerinden hikmet çıkarmaya dayanan öğreti ve bu öğreti etrafında toplanmış tarikatın bağlandığı dini görüştür. Derisi yüzülerek katledilen dönemin ünlü hiciv ustası, Azerice,Acemce ve Türkçe'ye son derece hakim olan ve başarılı hicivler yazan Azeri asıllı Seyyid Nesimi de bu görüşe bağlı olanlardandır.
Huruf Arapça'da harf sözcüğünün çoğuludur.
Hurifilik harflerin Allah'ın görüntüsü olduğu inancı üzerine kurulu bir mezheptir.
1339 yılında Horasan'ın Esterabad kasabasında doğan , kendini son peygamber ilan eden Şihabettin Fazlullah tarafından 1386'da kurulmuştur . Genel olarak tasavvuf ve Bektaşilik inancı çerçevesinde incelenen bir mezheptir.
Hurufiler bu inançlarıyla insanın yüzünde de Allah yazıldığını düşünürler :
Bu inanca göre , burun kemiği elif burnun ik tarafı lam gözler de ha harfi olarak , insanın yüzünde iki taraflı simetrik bir biçimde allah yazar.
Zaten Allah bu alemde insan biçimine bürünmüştür.
Fazlullah 1394 'de Şeyh ibrahim adlı bir din adamının fetvasıyla öldürülmüştür.
Ünlü şair Nesimi de Fazlullah'ın halifelerinden birisi olarak bu mezhebi yaymıştır.
Bu konu Emre Kongar'ın Tarihimizle Yüzleşmek adlı kitabında da işlenmiştir.
(bkz: http://tr.wikipedia.org/wiki/Hurufilik)
14. yüzyılda fazlullah-i hurufî tarafından kurulan, harflerin esrarına dayanan bâtınî bir akım.

********************************************************************************************
aslında harflerin esrarıyla ilgili gelenek, eski yunan medeniyetine kadar dayanan çok uzun bir geçmişe sahiptir. bu gelenekte harflerle sayıların kutsallığına inanılıp bunlara çeşitli sembolik anlamlar yüklenmiştir. tabiattaki açıklanamayan birçok gizli güç, harfler ve sayılarla ifade edilmeye çalışılmıştır. söz gelimi pisagor'da buna benzer bazı düşüncelere rastlanmaktadır.

başlangıcı kesin olarak bilinmese de milattan önce 4.-3. yüzyıllardan itibaren ortadoğu'daki bazı dinler arasında ortaya çıktığı düşünülmektedir. baskı altındaki bazı gruplar mensuplarına, gizli kalması gereken bilgileri şifreli şekilde iletme gereği duymuşlardır. ayrıca eski yunan çevrelerindeki ya da o havalideki bazı toplumlarda grek harflerine sayısal değerler yükleyip çeşitli formülasyonlar oluşturarak kehanetlerde bulunma geleneği de başlamıştı(islam kültüründeki "ebced" benzeri).

aynı zamanda yahudi geleneğinde de milattan önceki yüzyıllarda buna benzer bir inanış vardı. ibranicede "gematria" olarak adlandırılan bu inanışta da bazı formülasyonlarla çeşitli kehanetlerde bulunuluyordu. özellikle "kabala"cı çevreler bu türden inanışlara çok meylettiler. onlar da ibrani alfabesindeki harflere sayısal değerler yükleyerek bazı kehanetlerde bulnarak bu geleneği güçlendirdiler.

hristiyan medeniyeti de baskı altında yaşadığı ilk dönemlerde mensuplarına özel bilgileri güvenli bir şekilde aktarmak maksadıyla metinlerin çeşitli yerlerine şifreli ifadeler koydular. hristiyan huruf geleneğinde en önemli şifre yeni ahit'teki 666 sayısıdır. bu sayının deccal'i simgelediğine inanırlar.

islam dünyasında da özellikle muhyiddin-i arabî, cüneyd-i bağdâdî, ibn. haldun, kâtip çelebi gibi birçok âlim bu gelenekten etkilenmiş ve yazdıkları eserlerde bunlardan bahsetmişlerdir.
*********************************************************************************************

timur saltanatı döneminde, 14. yüzyılın ikinci yarısında, devrin bu tür akımlar için müsait havasından faydalanan fazlullah-ı hurufî yukarda bahsettiğim geleneği ilk kez bir sistem haline getirerek tarikat benzeri bir oluşum şeklinde yaymaya başlamıştır. hurufîliği tesis ederken batınîlerin te'vil yöntemlerinden başarılı bir şekilde yararlanmıştır. gerçeği rüya yoluyla bulduğunu söyleyerek arap alfabesindeki 28 harf('lamelif' hariçtir) ve bunlara ek olarak farsçadaki 4 harf ile saylar arasında çeşitli münasebetler oluşturmak suretiyle hurufîlik sistemini yerleştirmiştir.

bu sisteme göre kainat ve tüm varlıklar yedişer çizgiden oluşan iki görünüşle açıklanır. bu görünüşlerin insan yüzünde de bulunduğu ileri sürülür. bütün dinî hükümler 28 ve 32 sayısına uygulanarak tüm dinî hükümlerin insan yüzünde temsil edildiği söylenir.

kur'an'da geçen bütün "fazl" kelimelerinin fazlullah'a işaret ettiğine inanarak onu Allah'ın cisimleşmiş hâli olarak görürler. fazlullah'ın hurufîlik inancını sistemleştirdiği "câvidannâme" adlı eserini ilâhî kitap olarak kabul ederler.

ayetleri ve bütün dinî hükümleri 28 veya 32 harfe uygulayarak te'vile tabi tutarlar. söz gelimi kelime-i şahâdette geçen "allah" sözünü oluşturan harflerin adlarının yazımından on dört harf ortaya çıkar; yine kelime-i şahâdette geçen "muhammed" lafzını oluşturan harflerin adlarının yazımından da on dört harf elde edilir. böylece ikisinin toplamı 28 eder. buna kelime-i şahâdetin ilk kelimesindeki dört harf eklendiğinde 32 sayısı ortaya çıkar. buradan da "demek ki kelime-i şahâdet, arap ve fars alfabesinin tamamını ve bunların içerdiği hurufî mânâları ihtiva etmektedir" düşüncesine ulaşırlar.

verdiğim misalden de anlaşılacağı gibi bu sistemde istenen sonuca ulaşabilmek için sayı eksik veya fazla ise ilm-i hurûf usullerine başvurulur. "allah" ve "muhammed" lafızlarındaki harflerin adlarının yazımından ortaya çıkan hafler alındı, sayıyı 32'ye tamamlayabilmek için gereken dört sayısı ise kelime-i şahâdetin ilk kelimesinden elde edildi. fakat bu kez, bu kelimedeki harflerin adlarının yazımı değil harflerin kendileri esas tutuldu.

farklı sayılara gereksinim duyulması hâlinde mevâlîd-i selâse(maden, bitki, hayvan üçlüsü), anâsır-ı erbaa(hava, su, toprak, ateş dörtlüsü), havâss-ı hamse(beş duyu), şeş cihet(altı yön), seb'a semâvat(yedi gökler ya da tasavvufta aşılması gereken yedi merhale), heşt bihişt(sekiz cennet) ve nüh felek(dokuz gök) tabirlerindeki sayılar kullanılır.

bir harf alfabedeki adıyla yazılıp duruma göre, oluşan kelimedeki harf sayısından veya ebced hesabına göre çıkan sayıdan faydalanılır.

hurûfîlikte ahiret, cennet ve cehennem önemli bir tartışma konusudur. bazı hurûfîler ölümden sonra hayat olmadığına, "birleşik varlık"ların ölüm sonrası tekrar basit hâle dönüşeceğine, insanın, hurûfîliğin esası olan 32 kelimenin bilincine varınca kendisinden mükellefiyetin kalkacağına yani hiçbir dinî hükümle yükümlü olmayacağına inanırlar.

fazlullah; horasan, isfahan, tebriz gibi yerlerde dolaşarak buralarda inancını yaymış ve kendisine halifeler yetiştirmiştir. arkasından gelenler(başta, sağ kolu ve başhalifesi olan ali el-a'lâ) çok şiddetli baskılara mâruz kaldılar, fakat horasan, isfahan, suriye, azerbaycan ve anadolu gibi yerlerde inançlarını yaymaya devam ettiler. inançlarını bazı âlim, şair, sanatkâr ve devlet adamına da benimsettiler; yetiştirdikleri şairler aracılığıyla (bkz: nesîmî) halk nezdinde itibarlarını arttırdılar. kimi zaman saraylara ve sultanlara da etki etmeyi başardılar. "dervîşân-ı helâl-hôr ve râst-gûy(helal yiyenin ve doğru söyleyenin dervişleri) diye tanındılar.

fazlullah-ı hurûfî, hakkında yapılan soruşturmanın ardından şirvan hâkimi şeyh ibrahim'in kadısı bâyezîd'in fetvasıyla 1394'te öldürüldü.

(bkz: kopyala-yapıştır değil alın teri)
http://dharfi.wordpress.c...colunun-serabi-hurufilik/
ortaçağ saçmalıklarının şark versiyonlarından biri.
hurufiler cok iyi ogrenim gormus, kendi zamanlarinin bilge kisileriydi. fakat dupeduz akil fukarasi ve sapiktilar. kur'an'daki harflerde gizli anlamlar oldugunu ileri surerek kur'an'daki gercek anlamin bu oldugunu iddaa ederler, kendi islerine nasil geliyorsa o sekilde yorumlarlardi. yaptiklari propaganda o kadar tesirli olmustu ki zamanin unlu akli basinda bazi din ve tasavvuf alimlerini bile etkilemeyi basarmislardi. Hatta bunlardan bazilari fatih diye anilan 2. mehmet donemi'nde osmanli sarayina kadar girebilmeyi basarmislardi. Fakat sonunda tehlikeli bir durum arzetmeye baslayinca yaptiklari propaganda yakilarak idam olundular da millet bu herzevekilliklerden kurtuldu.
nesiminin sonradan bu itikattan tevbe ettiği rivayet edilir.
burun eliftir. yandan bakınca burun lamm'dır. gözler de ha'dır. herkesin simasında allah yazar kabilinden yaklaşımlar da vardır.

"insanı allaha götüren yollar mevcudadın solukları adedincedir" * vecizesi derdimize sanki bir nebze daha çözüm getirmiştir.
Hurufilikte Araf alfabesindeki yirmisekiz harfin dizilişi ve anlamları şöyledir.

Elif= 1
Ba=2
Cim=3
Dal=4
He=5
Vâv=6
Ze=7
Hâ=8
Tı= 9
Yâ=10
Kef=20
Lâm=30
Mîm=40
Nûn= 50
Sîn=60
Ayın= 70
Fâ= 80
Sâd= 90
Kaaf= 100
Râ= 200
Şın= 300
Te= 400
Se=500
Hı= 600
Zel=700
Dâd= 800
Zı=900
Gayn=1000

Bu sayıların toplamı 5995 tir. Bu sayının rakamlarını birbirleriyle toplarsak 28 eder ki Arap alfbesindeki harflerin toplamı da bu kadardır.

Hava ile ilgili harfler
Ba, Vav, Yâ, Nûn, Sâd, Te, Dad

Toprak ile ilgili harfler
Cim, Ze, Kef, Sin, Kaaf, Se, Zı

Su ile ilgili haberler
Dal, Hâ, Lâm, Ayın, Râ, Hı, Gayn

Harfleri toplayarak yedi güne ayırma

Pazar günü: Aykağ= Bu harfler sıra ile bir, on, yüz ve bin sayı değerinde olup; sıra ile bir yüz on bir değerinde olurlar.

Ve Yine Pazar günü için: Hafada= 888 ve Tasaza

Pazartesi için: Bekere= 222,

Salı için: Celeşe= 333

Çarşamba için: Demete = 444

Perşembe için: Henese= 555

Cuma için: Vesaha= 666

Cumartesi için: Ze’aze= 777

Harflerle Yıldız ve Burç ilişkisi

Bâ, Nûn, Sâd, Ha, Lâm, Gayn, Hı harflerinin yaldızlı Zühal ( Satürn) Burcu ise Devl ( Kova) dır.

Elif, Fâ, Ze, Se harflerinin yıldızlı Müşteri (Jupiter) dir. Burcu ise Kavs (Yay) ve Hût (Balık) tır.

Tı, Cim, Kaaf, harflerinin yıldızı Mirrih ( Mars)tır. Burcu ise Hamel (Koç), Akreb (Kuyruklu) ve Cedi ( Teke) dir.

He, Şın, Kâf, Zı, harflerinin yıldızı Şens (Güneş), burcu ise Esed ( Arslan) ve Kavs (Yay) dır.

Vâv, Yâ, Te, Dâd, harflerinin yıldızlı Zühre (Venüs) dir. Burcu ise: Sevir (Öküz) Sünbüle (Başak), Mizan (Terazi) dir.

Mîm, Sîn, harflerinin yıldızı Utarit ( Merkür) dür. Burcu da: Cevza ( ikizler) ve Sünbüle (Başak) dır.

Zal, Dal, Ayn, Râ harflerinin yıldızı Kamer (Ay) dır. Burcu Seretan (Yengeç) tir.
(bkz: murat bardakçı)
ismailiye mezhebinin bir koludur.
hurufiliğe göre yaratıcı olan harftir. bu inanç, konuşan insanı tanrılaştırır.
osmanlıda inançları yüzünden öldürülen tarikattır. düşüncelerinin bir kısmını aleviliğin içinde yaratmışlardır lakin bu adamlara saygılı olunsaydı ilim alanında çok büyük gelişmeler görülecekti.
cifr'i benimseyen panteist bir islami tarikattır. Bu inanışın temeli şudur, Kelam (söz) görünüşünde tecelli eden Tanrı (Hak) kendisine harflerle görüntü buldu. Yani yaratıcı olan harfti. Hurufîliğe göre varlığın görünüşü sesle başlardı. Ses, gizli âlemden gelmiş ve evrende her varlıkta var olmuştu. Canlılarda bu ses aktif halde vardır. Cansızlarda ise potansiyel olarak mevcuttur. Bir cansızı bir cansıza vurursak bu ses meydana çıkacaktır.

Harf ve sayılardan dinsel yorum çıkartan bu tarikata göre sesin olgunlaşmış hali ise sözdür (kelam). Bu da ancak insanlardan meydana geliyordu. "Kuran" sözcüğü de, "sözlü okuma, ağızla söyleme, yüksek sesle söyleme" anlamına gelmektedir zaten. Söz ise harflerden oluşur. Bu duruma göre sesin, sözün aslı harfti. Yani temel yaratıcı olan harfti. Bu nedenle, Hurufîlik konuşan insanı Tanrılaştırır. Çünkü söz, gerçekleşmiş, varlık olarak belirmiş olan Tanrı'ydı. Bu da insanda dile gelmiştir. insan, konuşan Tanrı'ydı (kelamullah-ı natık).

Hurufîlik'te amaç insandı ve insanın açıklanması Tanrı'yı da açıklamaktı. Hurufîliğe göre, harflerin birbiriyle sonsuz sayıda birleşme olanağı vardı. Harfler insan yüzünde de görünüyordu. Örneğin, Arapça "ayın" harfi ağız, "lam" harfi burun, "ye" harfi çene; bunlar birleşince "Ali" insan yüzünde belirmiş olurdu.

Keza Hurufîler, "elif harfini burna, burnun iki tarafını iki "lam" harfine ve gözleri de "he" harfine benzeterek insanın yüzünde "Allah" yazılı olduğunu söylerler. en tanınmış şairlerimizden Nesimi de bir Hurufî'ydi; bu nedenle derisi yüzülerek canı alınmıştır.

"Sofular haram dediler, bu aşkın badesine/Ben doldurur ben içerim, günah benim kime ne?"

Nesimî'nin derisi yüzülmüştü; ama diğer yandan ise Hurufilik Osmanlı Sarayı'nı bile etkilemişti, örneğin Fatih Sultan Mehmed Hurufîliğe ilgi duymuştu. Ama bu yakınlıktan korkan Sadrazam Mahmud Paşa, Şeyhülislam Fahreddin Acemî'yle işbirliği yapıp, oyuna getirdikleri Hurufîleri Edirne'deki Üç şerefeli Cami'nin avlusunda yaktırmıştır. Ateşi canlandırmak isteyen şeyhülislamın ateşi üflerken sakalının ve yüzünün yanması çeşitli rivayetlere neden olmuştur.

Hurufîliği, bir inanç sistemi olarak kurup tarikat haline getiren Esterâbadlı Şihabeddin Fazlullah Hurufî'ydi.
islam dinin deki en ilginç tarikat biraz kabalayı andırıyor.
Fatıh sultan mehmet'ın sultanlık hukmunde yaptıgı belkıde tek hata. Da vıncı nasıl engel olmamıs hayret edıyor ınsan onlerını kesmesıne.

Yıne de ıyı kı varlar, gızlı gızlı yasasalarda.
Şihabeddin Fazlullah dışında değerlendirilmesi gereken tarikat yahut edep halidir.
Çok başka yoldur.

görsel