beni en çok etkileyen yazar olmasına rağmen, romanlarındaki karakterlerin bir anda mutluluğu bulup ahlaksızlığa saplanmaları midemi bulandırır. sevgi-nefret ilişkisini beraberinde getirir.
kitap sever her kişinin kütüphanesinde bulunması gereken yazar. eserleriyle karmaşık düşünceler içine sokar sizi. bazen "işte bu" dersiniz, bazen ise "saçmalama." bu ikilemleri yaşamak adına birebirdir.
steinbeck'le birlikte bana edebiyatı sevdiren, insanın biricikliğini ve küçük bir kozmoz olduğunu, duyarlı her insanın ruhunda karanlık uçurum ve dehlizler bulunduğunu, bununla ancak sevgi ve bilgelikle baş edilebileceğini öğreten, gençlik bunalımlarını en iyi analiz eden ve anlatan muhteşem yazar, şair.
1946 da nobel edebiyat ödülü alan, "bozkırkurdu" adlı şahane eserin yaratıcısı yazar, eleştirmen.
savaş döneminde yaptığı nokta eleştirileri ile savaş sırasında taraflar tarafından oldukça yoğun tepki almış. bu tepkiyi karşıt iki görüşü savunan gruplar birlikte göstermişlerdir tabi o ayrı konu.
üstad hesse zaman zaman psikoza girip göl kenarında tedavi olmuştur. şizofrenik bir kişiliğe sahiptir. van gogh'ta, psikoloji biliminin babalarından sullivan da, nietzsche de aynı dertten muzdaripti. bu kadar derin mevzulara girip bu kadar ustalıkla yazabilmek ancak sıradan yaşamdan uzaklaşıp derin bir tefekküre girmekle mümkün olabilir. son derece duyarlı insanlar sıradan yaşama bazen error verebilirler bu da gayet normaldir. asıl anormal olan normalliğin anormalliğini yaşamak, yani normal sıradan olacağım diyerek kasmaktır.
hesse yi nasıl anlatsak ki? her şey eksik kalır zannımca. ama yine de aktarayım biraz yorum biraz bilgi o benim işte.
okunduktan sonra herhangi bir arkadaşınızın "kalk lan iki tek atalım" tipi cümlelerine dayanamazsınız.yapamadıklarınız için size acayip gaz verir açıl engine ruh ol ulan der. hint felsefesine feci sarmıştır. siddharta'da boncuk oyununda bu açık bir eğilimden öteye gider. ancak orada da bilindik öğreti yollarını izlettirmez illa ki doğaya açılacak illa ki sevişecek sıradan olmamaya kendi nevi şahsına münhasır bir kişilik izleyecektir. klingsor'un son yazı adlı yapıtı da alman ekspresyonizminin en güzel örneğidir. burada yazdığı bir mektubu :
o aptal mektubu ateşe at ve ateşe at
klingsor'unu.
diye imzalaması da sanatsal kişiliğinin ince ayrıntılarından bir doruktur.
yalnızca kaçıklar için parolasıyla yazdığı bozkırkurdu da efsane kitaplarındandır. filme de uyarlaması vardır. harry haller karakteri tamamen hermann hesse'dir.
"sevgili kamala," dedi siddhartha, "koruda sana yaklastigim zaman ilk
adimi atan ben olmustum. sevgiyi en guzel kadindan ogrenmeyi aklima
koymustum. bunu aklima koydugum anda gerceklestirecegimi de biliyordum.
bana yardim edecegini biliyordum; korunun girisinde bana ilk baktigin anda
anlamistim bunu."
"ya yardim etmek istemeseydim?"
"ama istedin. bak kamala; suya bir tas attigin zaman en kisa yoldan
dibi bulur tas. siddhartha'nin bir amaci, bir eregi oldugu zaman da ayni
sey olur.siddhartha hicbirsey yapmadan bekler, hic sallanmadan gecer, bir
yere dogru cekilir, kendini birakir duser;amaci onu kendine ceker
cunku;amacina karsi duracak hicbir seyin girmesine izin vermez kafasina.
siddhartha iste bunlari ogrendi samanalar'dan. akilsizlarin buyu dedigi,
seytanin yaptigina inandigi sey budur iste. seytanlar hicbir sey yapmaz.
herkes buyu yapabilir, herkes amacina ulasabilir: dusunmeyi, beklemeyi,
oruc tutmayi biliyorsa."
iki dünya savaşında da alman militarizmini protesto etmiştir.
bertold brecht ve thomas mann'ın alman naziziminden kaçmalarına yardım etmiştir.
"kendi kafasıyla düşünemeyecek ve kendi kendisinin yargıcı olamayacak kadar rahatını sevenler, yasaklara olduğu gibi boyun eğerler. böylelerinin işi kolaydır, savaşan askerler olurlar. herkes kendi işini kendi görmelidir".
"bu kitapta cocukluktan beri icimde tasidigim almanya'yi ve almanlik ruhunu bir kez olsun dile getirmek ve onlara duydugum sevgiyi itiraf etmek istedim. bugun, alman olan herseyden nefret ediyorum cunku."*
coca cola light reklamlarında ki hayali tiyatronun fikir babası, şu dünyada yaşamış insanlar arasında kendime en yakın hissettiğim, seçim hakkım olursa öldükten sonra yanına gideceğim insan.
bozkırkurdu isimli romanı sadece ve sadece başkası sizin okumanız gerektiğini düşünüyor ve okumanızı söylüyorsa okunmalı ve de sadece başkasının okuduğunu anlayacağı düşünülüyorsa tavsiye edilmelidir, özeldir.
1877 de almanya' nın küçük bir kasabasında doğdu. daha gençlik yıllarından itibaren şiirler yazdı. ilk kitabı ticari bir fiyasko olsa da o hayal kırıklıklarına yenilemeyecek kadar inançlı bir adamdı. yazmaya devam etti ve sonunda alman edebiyatının en önemli yazarlarından birisi oldu. kitaplarında idealizm ve nihilizm **arasında gidip gelen, tanrı inancı ve gündelik hayat arasında sıkışıp kalan, düşünen, sorgulayan ve dolayısıyla acı çeken insanlar vardı. hindistan' a yaptığı yolculukta tanıştığı ve çok etkilendiği doğu kültürünü jung' un psikanalizi ile birleştiren hesse, uygarlığın yıkıcı etkileri ile baş edebilmek için, kişinin öz benliğini geliştirmesine yönelik bir dünya görüşüne bağlandı.metinlerinde, doğu' nun gizemciliğini, zaman zaman mistisizme ** varan biçimde işledi. 1919 yılında yazdığı en öenmli ronalarından biri olan demian, ilk önce romanın da başkahramanı olan emil sinclair takma ismiyle yayımlandı.
hesse' nin babasının ölümü, en küçük oğlu martin' in tehlikeli hastalığa yakalanması, karısının; onu hastaneye tedavi görmeye zorlayan ve gitgide ciddileşen ruhsal bozukluğu, hayatında eğişimlere yol açtı. ruhsal çöküntüsüyle, ancak doktor yardımıyla mücadele edebildi. hesse'nin iç dünyasındaki bocalamaları yaşatan demian, büyümek, korkular, inanç ve ölüm gerçeği üzerine bir başyapıttır.
+seni geride bırakmak için uyanıyorum. sen rüyalarımda nöbet tutuyorsun! *
siddharta adlı guzel romanın yazarı.alman yazar .ikinci dunya savasında savas karsıtlıgı ile almanların nefretini kazanmıstır ve yasamının geri kalanını isvicrede gecirmistir.dili akıcıdır, icinde bir cok etkileyici soz vardır. annesi ve babası din adamıdır ancak o butun baskılara ragmen ilahiyat okulunu terkedince yogun baskı altında kalmıstır. ailesi tarafından deli oldugu bile dusunulmus bunun icin hastanede yatmıstır. bu ve buna baglı bir cok nedenden oturu dine karsı degilim ancak dinin yasanıs bicimine karsıyım gibi bir cumlesi vardır.
doğu insanına tanıdık gelen bütün batılı yazar/düşünürler gibi doğu tedrisatından geçmiş, rahle önünde diz çökmüşlerden. siddharta'sından daha fazla bozkır kurdunda hissedilen bu etkiyi, ondan yıllar sonra karşılaştığınız gurdjieff'i okuduğunuzda farkediyorsunuz.
bir de şu yaşlandıkça algı eşiği yükselenler için, çeşitli dönemlerde yeniden okundukça ilk kez okumuş etkisi yaratır insan üzerinde. (gerçek yazarların ölmeyişi bundan sanırım.)