"Bradburynin distopik kitabı, kitapların yakılarak ortadan kaldırıldığı, insanların televizyonlara bağlı kaldığı bir geleceği anlatır. Bu gelecekte itfaiye, kitap yakmakla görevlidir. Kitap okumak, bulundurmak yasaktır. Televizyonun günümüz insanı üzerindeki etkisinden yola çıkan Bradbury, bir gün insanların okuma tutkusunun sona ereceğini, bilgiye ulaşamayacağını varsaymaktadır"
çarpıcı bir distopya kitabıdır. kitaplar yasaklanır, bulunduranlar suçludur, kitaplar yakılır, insanlar kitapsız yaşamaya başlamıştır artık ve bir şeyler yapılmalıdır.
okuduğunda veya izlendiğinde insanlara ya da benim gibi düşünmeyen insanlara garip gelen şeyleri anlatan ray bradbury kitabı.
gerçekten güzel bir distopya. sadece kitabını okuyamadım, yakın zamanda onu da okumayı düşünüyorum. tiyatro oyununu ve filmini seyrettim. film, 1966'da çekilmesine rağmen; görüntü ve ses kalitesi açısından birçok türk filmini yerin dibine sokar. zaten senaryo ve oyunculuklar kaliteli. izlemenizi kesinlikle öneririm.
bilim-kurgu türüne dahil edilse de salt bu türün kalıplarına sığmayacak denli engin bir edebi eser. mutlaka okunması gereken kara ütopyalardan birisi.
eserde anlatılan dünya ile günümüz dünyası arasında ilişki kuracak olursak çok farklı olmadığını görürüz. gündelik yaşamımızda televizyon, bilgisayar gibi teknolojik aletleri sıklıkla kullanıyoruz. hayatımıza getirdiği bir takım kolaylıklar yadsınamaz. fakat zaman içerisinde ve kullanılma şekline de bağlı olarak bu araçlar insan zihnini esiri alma yolunda epey ilerlemiş durumdalar. insanlar bu imkanları kullanarak bilgiye ulaşabilmek, dünyanın adaletsizliklerinin ve gerçeğinin farkına varabilmek bir yana büyük bir eğlence ve dezenformasyon deryası içerisinde yüzmekteler. teknolojiyi yok edip ilkel şartlara geri dönelim demiyorum. zaten sorun tekonojide değil onu kullanma şeklimizde. yine iş kişinin kendisinde başlıyor ve bitiyor aslında.
öğrenme ve kendini geliştirme yolunda kitapların ne kadar önemli bir görevi olduğunun farkında olmak elzemdir. kitap okuma disiplini içerisinde edinilen bilginin ve kitap okuma eyleminin insan zihni üzerinde ne kadar önemli ve farklı bir etki meydana getirdiğini öğrenebilmek adına bu anlattığım konuları ve daha fazlasını da kapsayan bir kitabı tavsiye etmek isterim; Neil Postman-televizyon: öldüren eğlence.
teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin okumanın değeri azalmayacaktır. ister kağıttan okuyun isterseniz ekrandan ne okuduğunuz ve nasıl düşündüğünüz önemlidir.
bildiklerinizi ve size sunulanları sorgulayın derim. sorgulayalım ve kendimizi geliştirelim ki; yakılmaya müstahak odunlara dönüşmeyelim.
insanları hızlı yaşamayla asalaklaştıran, düşünemeyen insanların ortaya çıkmasına neden olan sistem ütopyasıdır. Sistemin çarkları haline gelen insanın hiçbir işlevi yoktur. Sadece kullanılmaktadır. Hatta kitapta Montag'ın duygusal bir şiir okuması sonucu hıçkırıklara boğulan kadının kitabı kötü addedip Montag'ın evinden kaçması en etkilendiğim yerlerden biridir. Bir uyanış kitabıdır.
(bkz: Cemil Meriç Mağaradakiler)
filmin rengi ve şehir resmi, şehirde yaşayan insanları görmeden bile bir mutsuzlar ordusuyla karşılaşacağımızı hissettiriyor.
yangın çıkarma görevine iştirak eden üniformalıların selamlaşma şekilleri nazi selamlaşması gibi keskin hareketler içerdiğinden doğrudan akla nazi almanyası ve yaşanan benzer olaylar geliyor.
filmde sevdiğim küçük bir ayrıntı:
montag terfi haberini almıştır ve karısına ifadesizce bunu haber verir, televizyon seyderen karısı ancak 1 dk sonra tepki verebilmiştir ve verdiği ilk tepki televizyon ekranını daha da büyütebilecek olmanın sevincidir.
bir dönem deli gibi aradığım, bulunca bir düzine aldığım, okuyunca hayal kırıklığı yaşadığım, filmi izleyince dumura uğradığım yapıt. bu serüvenimin sorumlusu refik erduran'dır. bir yazısında ballandıra ballandıra anlatmıştı, gaza geldim işte.
--spoiler--
futbolda müsait pozisyonda absürd bir haraket dener ya hani futbolcu, başaramaz. spikerin işte o an kullandığı klişe bu eser için de cuk oturur. "düşünce güzel....(ardından kocaman bir es)" düşünce güzel de, olmamış. yanmayan evler yaptın da o evi kitap dolu yengeyi kitaplarıyla birlikte nasıl yaktın? hadi sistem kitabı yasaklamış da kalem kağıt da mı yok, akılda tutacağınıza, ezberleyeceğinize oturun yazın be birader. söz uçar yazı kalır demişler ki işte budur aslında kitabın manası. amerikada efsaneleşmesi anlaşılır tabi, koyunun olmadığı yerde abdurrahman çelebi denen keçidir kısacası.
--spoiler--
--spoiler--
"here, we're only 50 or so, but there are many, many more scattered around. in abandoned railway yards, wandering the roads. tramps outwardly, but, inwardly, libraries. oh, it wasn't planned. it just so happened that a man here and a man there loved some book. and rather than lose it, he learned it. and we came together. we're a minority of undesirables crying out in the wilderness. but it won't always be so. one day we shall be called on, one by one, to recite what we've learned. and then books will be printed again."
--spoiler--
Ray Bradbury romanıdır. Gelecekteki dünyada kitabın ve içerdiği bilginin hor görüleceğine dair fantastik bir kurguya dayanır. Bu dünyada kitapları yakmakla görevlendirilmiştir itfaiyeciler. Çağımızda da rastladığımız totaliter yönetimlere olduğu kadar kültür öğelerinin çürütülmesine ve modern toplum açmazlarına da değinir. Televizyonun, insan ilişkilerini sona erdirecek boyutta yalnızlaşma sürecine insanı sokabileceğinden bahseder Bradbury. Haklıdır da. Geldiğimiz nokta çok da farklı değildir. itfaiyeci Guy Montag kitaplarla tanışır ve kendini onlardan alamaz. Gözlerini açar, yozlaşmış bir dayatmacılığa karşı yaşamını tehlikeye atar. Romanın sonlarında insanların kitapları akıllarında tutarak bilgi korumacılığı yapmaları da ilginç ayrıntılardandır. Her kişi kendinden sonrakine görevi devreder. Böylece itfaiyenin bulamadığı bilgilerin aktarımı gerçekleşir.
Eski bir Profesör olan Faber'in Montag'a kitaplarla ilgili söyledikleri etkileyicidir: "Kitaplar bize ne tür eşekler ve aptallar olduğumuzu hatırlatmak içindir. Kitaplar, tören alayı büyük bir gürültü içinde caddede ilerlerken, Sezar'ın kulağına "unutma sezar sen de ölümlüsün." diyen pretoryen muhafızlarıdır.Çoğumuz dünyayı dolaşıp herkesle tanışamayız, bütün şehirleri göremeyiz. Bunun için zamanımız, paramız ve bu kadar çok arkadaşımız yoktur. Aradığın şeyler, Montag, dünyada, fakat vasat bir insan için onların yüzde doksan dokuzunu görmenin yolu kitaplardan geçer."