bugün

BULDUM

Bir an kayboldun gibi. Yaşadım kıyameti
Yoruldun ama buldun ey kalbim emaneti

Yeniden su yürüdü dalıma yaprağıma
Bir bakışın can verdi kurumuş toprağıma

Çiçeğe durdu kalbim içtim parmaklarından
Göz çeşmem suya erdi sevda kaynaklarından
Bir aydınlık denizin sonsuz derinliğinde
Yüzüyorum gözünün yeşil serinliğinde

Bir ışık bir kelebek biraz çiçek biraz kuş
Yeni bir ülke yüzün ellerimde kaybolmuş

Soluğum bir kuş gibi uçuyor ellerine
Kapılıp gidiyorum saçının sellerine

Gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar
Bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar

Bir kurtuluştur o an çağrılsa senin adın
Sesin ne kadar sıcak sesin ne kadar yakın

Tabiat bir bembeyaz gelinlik giymiş gibi
Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi

Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım

Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
işte yeni bir dünya peygamber sözlerinden

Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Sevdiğim sairlerden.
Ayrıca dizide benim de aşık olduğum şair. Yok efendim ayrı bir albenisi vardi adamin.cahit abi yaninda zirtti.
Ah bee zehra bayazıt başkaydı hic görmedin kör.

Yaslan göğsüme sevdiğim
Benim gönlüm gök gibidir açık deniz gibidir
Pas tutmaz benim içim yeryüzü gibidir
Toprak gibidir
Sen ki bulut gibisin
Ay gibisin güneş gibi bazen
cogunlukla soyadi beyazit diye yazilan üstadlardan. elini öpmeye gittigimde, elimde bir kutu kitapla yanindan ayrildigim hocam. mükemmel insan. fazla söze ne hacet.
gidişi ile şiirde kocaman bir gedik açılmıştır. gidişi kelimeleri/dizeleri öksüz koymuştur. zaten kaç kişilerdi ki şu yalan dünyada.

ardından ağlamayacağım çünkü biliyorum ki gittiği yerde aramazıda olduğundan daha mutlu.
ardından ağlayacağım çünkü öldüğü gün bir iki tane haber kanalında büyük türk şairlerinden erdem bayazıt dar ı bekaya göç eyledi diye haber yapıldı.

bu durum hala içimi acıtıyor.

yanlış anlamaları gidermek adına şunu da söylemeliyim; cahit sıtkı'da görülen ölüm metaforu korku üzerine kurulmuştur. yani cahit sıtkı ölümden korkar ve ölmek istemez ve şiirlerindeki hakim duygu bunun üzerinedir.

erdem bayazıt'ta ise aksine ölümün gözlerinin içine bakan bir anlayış vardır. bayazıt ölüm korkusu gibi metazorik bir anlayışa şiirlerinde asla yer vermez. aksine mevlana gibi bir kavuşma/düğün gecesi bakışı hakimdir. bunu şu dizesi zaten yeterince özetler:

ölüm bize ne uzak, bize ne yakın ölüm
ölümsüzlüğü tattık, bize ne yapsın ölüm

fakat içi boşaltılıp cahit sıtkı tarancı ile benzerliği sade ölüm temalı şiirler yazdığı noktasına bağlanacaksa bu eminim erdem bayazıt'ı incitecek bir anlayış olurdu.

mekanı cennet olsun büyük şairin.
bu akşam, edepsiz edip(!) ve edibelerin(!) muteber edebiyatçı addedilir olduğu edebiyat âleminden ebedî aleme yürümüş hak ve edep ehli büyük şâir.
ceenetmekân olsun...
bazı adamlar vardır, tanımadan seversin.
tanımadan sohbetine, edeceğin iki kelama özlem duyar, yapamadıkların için iç çekersin.
bu adam tam da öyle bir adam.
öyle güzel bir adam.

--
Önünü alamiyorum bu kör gidişlerin yollarda
Herkes bir yere gidiyor önünü alamiyorum
Çaresiz direniyorum bu dönüm noktalarinda kimse
elini uzatmiyor
Bir gürültülü yaşamaga gidiyor dünya boşalan
bir deniz gibi
Bu sesler ormaninda kaybolan bir çag bu.
Nereye gitsem hep apartmanlar çikiyor önüme
Alip başimi duvarlara çarpiyor bu yollar
Gidip gelmelerim bu dar sokaklarda
Insanlarin koşup doldugu bu dar yapilarda
Bir kisir döngüye girmek için bütün çabalar
Biz bunun için mi geldik.
--
Ey hep bir kelime arayan kalbim
Sonra arayan tekrar arayan kalbim.
işin asıl kısmı: şiiri içimizden gelen, içimize iyi gelen şair. yani sana bana vatanıma ülkemin insanlarına dair, yani ölüm risalesi, yani:

gözlerinden göğüme sayısız yıldız akar,
bir gülüşün içimde binlerce lamba yakar.

..

işin vikipedi kısmı: http://tr.wikipedia.org/wiki/Erdem_bayaz%C4%B1t

düzenleme: sözlükte erdem beyazıt diye başlığı var imiş. ne bilelim asıl yazılışı olan erdem bayazıt diye arattık anımsamadı bile. biz de "hiç olmazsa biz açalım dedik!" artık takdir maderatörün.
şiirlerini severek seslendirdiğim büyük şair. (bkz: Adil Erdem Beyazıt)
Şiirlerinde sürekli şehir yaşamını eleştiren, doğallığın güzelliklerini ustaca anlatan, daha 18 yaşındayken bile derin anlamlı şiirler yazan, günümüz çakma şairlerine taş çıkaran büyük Şair.
"Suları borulara almalarına kızıyordum"
Edit: virgül.
"sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
adın kurtuluştur ama söylememeliyim
cankuşum umudum canım sevgilim." dizelerinin sahibi büyük üstad.
Sana, Bana, Vatanıma, Memleketimin insanlarına Dair

"Telgrafın tellerini kurşunlamalı"
Böyle değildi bu türkü bilirim
Bir de içime
-Her istasyonda duran sonra tekrar yürüyen-
Bir posta katarı gibi simsiyah dumanlar dökerek
Bazen gelmesi beklenen bazen ansızın çıkagelen
Haberler bilirim, mektuplar bilirim

Gamdan dağlar kurmalıyım
Kayaları kelimeler olan
Kırk ikindi saymalıyım
Kırk gün hüzün boşaltan omuzlarıma, saçlarıma
Saçlarının akışını anar anmaz omuzlarından
Baştan ayağa ıslanmalıyım
Gam dağlarına çıkıp, naralar atmalıyım

içimde kaynayan bir mahşer var
Bu mahşer bir de annelerin kalbinde kaynar
Çünkü onlar, yün örerken pencere önlerinde
Ya da çamaşır sererken bahçelerde
Birden alıverirler kara haberini
Okul dönüşü bir trafik kazasında
Can veren oğullarının

Bir de gencecik aşıkların yüreklerini bilirim
Bir dolmuşta; yorgun şoförler için bestelenmiş
Bir şarkıdan bir kelime düşüverince içlerine
Karanlık sokaklarına dalarak şehirlerin
Beton apartmanların sağır duvarlarını yumruklayan
Ya da melal denizi parkların ıssız yerlerinde
Örneğin hint okyanusu gibi derin
isyanın kapkara sularına dalan

Nice akşamlar bilirim ki
Karanlığını
Bir millet hastanesinde
Dokuz kişilik kadınlar koğuşu koridorunda
Başını kalorifer borularına gömmüş
Beyaz giysilerinden uykular dökülen tabiblerden
Haber sormaya korkan genç kızların yüreğinden almıştır

Bir de baharlar bilirim
Apartman odalarında büyüyen çocukların bilmediği
bilemeyeceği
Anadolu bozkırlarında
istanbuldan çıkıp, Diyarbekire doğru
Tekerleri
Yamalı asfaltları bir ağustos susuzluğuyla içen
Cesur otobüs pencerelerinden
Bilinçsiz baş kaymasıyla görülen
Evrensel kadınların iki büklüm çapa yaptıkları
tarla kenarlarında
Çıplak ayakları yumuşak topraklara batmış
ırgat çocuklarının
Bir ellerinde bayat bir ekmeği kemirirken
Diğer ellerinde sarkan yemyeşil bir soğanla gelen

Yazlar bilirim, memleketime özgü
Yiğit köy delikanlılarının
incir çekirdeği meselelerle birbirlerini kurşunladıkları
Birinin ölü dudaklarından sızan kan daha kurumadan
Üstüne cehennem güneşlerde mor sinekler
konup kalkan
Diğeri kan-ter içinde yayla yollarında
Mavzerinin demirini alnına dayamış
Yüreği susuzluktan bunalan
içinden mapushane çeşmeleri akan
Ansızın parlayan keklikleri jandarma baskını sanıp
Apansız silahına davranan
Nice delikanlılarin figuranlık yaptığı
Yazlar bilirim memleketime özgü

Güzler bilirim, ülkeme dair
Karşılıksız kalmış bir sevda gibi gelir
Kalakalmış bir kıyıda melul ve tenha
Kalbim gibi
Kaybolmuş daracık ceplerinde elleri
Titreyen kenar mahalle çocukları
Bir sıcak somun için
Yalın kat bir don için
Dökülürler bulvarlara yapraklar gibi

Kadınlar bilirim ülkeme ait
Yürekleri akdeniz gibi geniş
Soluğu afrika gibi sıcak
Göğüsleri çukurova gibi münbit
Dağ gibi otururlar evlerinde
Limanlar gemileri nasıl beklerse
Öyle beklerler erkeklerini
Yaslandınmı çınar gibidir onlar sardınmı umut gibi

isyan şiirleri bilirim sonra
Kelimeler ki tank gibi geçer adamın yüreğinden
Harfler harp düzeni almıştır mısralarda
Kimi bir vurguncuyu gece rüyasında yakalamıştır
Kimi bir soygun sofrasında ışıklı salonlarda
Hırsızın gırtlağına tıkanmıştır

Müslüman yürekler bilirim daha
Kızdımı cehennem kesilir sevdimi cennet
Eller bilirim haşin, hoyrat, mert
Alınlar görmüşüm ki vatanımın coğrafyasıdır
Her kırışığı, sorulacak bir hesabı
Her çizgisi, tarihten bir yaprağı anlatır

Bütün bunların üstüne
Hepsinin üstüne sevda sözleri söylemeliyim
Vatanım milletim tüm insanlar kardeşlerim

Sonra sen gelmelisin dilimin ucuna adın gelmeli
Adın kurtuluştur ama söylememeliyim
Cankuşum umudum canım sevgilim.
'' Sonra sen gelmelisin, dilimin ucuna adın gelmeli.
Adın kurtuluştur, ama söylememeliyim..
Can kuşum, umudum, canım sevgilim.. ''
5 temmuzda ebediyete yelken açan güzel insandır.

onden gidenler icin

onlar gittiler
yalnız bir yemin kaldı aramızda
ben şimdi bu yanda
kasılmış çıplak bir kurşun gibiyim
namluda.

onlar gittiler
topraktan bir işaret taşıyarak alınlarında
ben şimdi bu yanda
gerilmiş bir an gibiyim
doğumla ölüm arasına.

onlar gittiler
gelen zamandan bir haber gibiydiler.

ben şimdi bu yanda
içilmiş bir and için bekleyenim
kurulmuş saat gibi.

onlar gittiler
giderken bir muştu gibiydiler.
- Yüzüme kar yağıyor sanki elinmiş gibi.

https://youtu.be/7flW5XiXmTI