micheal douglas'ın the game (oyun) isimli filmi süper akıcı olup beklenmedik bir şekilde tüm filmi başta sona kafanızda geçirmenize sebebiyet verecek şekilde biter.
Not: hayatım boyunca izlediğim filmler içinde en çok heralde Oldboy (ihtiyar Delikanlı) filminde şaşırmışımdır gerçekten hiç beklenmedik bir sondu sonunu izlerken ana bacı saymamak için kendimi son anda durdurdum.
kaybedenler kulübü, film daha devam edecek gözüyle bakıyorsunuz ama bir bakmışsınız film bitmiş. adamlar akıllı film tutarsa ikinci film için izleyici de merak uyandırmışlar.
akıl oyunlarıdır kesinlikle. özellikle sonunda john nash ödülü aldıktan sonra dışarıda tebrikleri kabul ederken hayali arkadaşlarının uzaktan el sallaması ve farketmemiş gibi yapması mükemmeldir. (bkz: her hatırlandığında tüyleri diken diken yapan şeyler)
ikinci filmse black swan'dır. film boyunca balerin kızdan nefret ettiğim için ölünce çok sevinmiştim.
ve (bkz: inception). herşey düzeldikten sonra aslında hepsinin bir 'rüya' olma ihtimaliyle bitmesi mazoşistçe bir zevk vermiştir.
zaten muhteşem bir konusu olan filme muhteşemlik katmıştır. filmin yönetmenin filmin çekimleri tamalandıktan sonra ölen arkadaşına filmi ithaf etmesi filme ve filmin sonuna ayrı bir anlam katmıştır.