bugün

Bana çocukluğumu, temizliğimi, saflığımı hatırlatır. Bir de filmle özdeşleştirdiğim bir hatıra kalmış aklımda, bir arkadaşımın (cennetmekan) dedesi bir akşam Kanal 7' de ( bilirsiniz ki Kanal 7 bir ara sürekli Kemal Sunal filmlerini yayınlardı.) bu filmi izliyordu. ( Muhtemelen dedemizi geçmiş günlere getiriyordu bu film, ne hoş, bir yapıtın küçük büyük fark etmeksizin her insana hitap etmesi) Sonra arkadaşım olan torunu diğer kanalı açıp sevdiği diziyi izlemek istedi, ısrar etti o zamanlar 13 yaşında falandı. Dedesinin birdenbire içi burkuldu ve biraz sinir ve üzüntü ile odasına uyumaya gitti. Bir ağız tadıyla izleyemedi rahmetli Kemal Sunal' ı. Arkadaşıma da kızamıyorum çocuk aklıyla bunu yaptı. Bu filmi ne zaman açsam o yılların saflığı, çocukluğum, o zaman saf tertemiz bir sevgi ile sevdiğim insan ( filmin müziği bana onu hatırlatıyor) ve arkadaşımın rahmetli dedesi gelir. Keşke o ana dönebilsek keşke bir şans daha verilse ; o akşam dedemiz o filmi izleyebilse. Bizde çocukluğumuza, saflığımıza, anavatanımıza * dönebilsek.
Kıssadan hisse bana, düşünüyorum da aslında insanların istedikleri, arzuları, beklentileri ( cennet, acıdan ve tasadan uzak olma, tasasızlık hali) 90 dakikalık bir filme bile sığabiliyor bazen. Bu o kadar büyük bir şey ki. Bu yeterli bana, dünya malında gözüm yok. O yüzden sanata ve sanatçılara ne kadar büyük bir saygı ve sevgi duysak azdır.

* Çocukluk insanın anavatanıdır.
- Doğan Cüceloğlu
Kız için hapishane de yattı gözlerini açtı o ne yaptı bir dilenci gibi para verdi. Vay arkadaş ağlayacaktım neredeyse. Neyse ki kadın tanıdı da Şaban a sarıldı iş tatlıya bağlandı. Faik de 5 milyonuna yansın inek.
merhum kemal sunal'ın duygulandıran filmidir.
diğeri için :
(bkz: garip)
müziği çok güzel olan hem komik hem hüzünlü kemal sunal, kamuran usluer, nilgün bubikoğlu filmi.
http://www.youtube.com/watch?v=2oICpKQl6mE

filmin sonunda hülyanın şabanı elinden tanıması filmin genel konusuna çok uygun olmamış mı? hem filmin bütününe çok uygun olurken hem de bir ufak iç burkmuyor mu?
hülyanın şabanı elinden tanıması, elini bağrına basma sebebi yüzünde saçlarında gezinen elin içinde uyandırdığı ürpertiyi, sevgiyi, hisleri hatırlatması mı yoksa veren ele olan minnet mi?
şaban nasıl emin olacak baktığı gözlerde gördüğü aşk mı minnet mi? hem onun sevdiği hülya aynı kalmış mıydı bakalım.
belki gözleri aynı bakmayacaktı şabana?
ne demişti şaban ölmek istiyorum diye bağıran faik'e ?
bu devirde ölünür mü be abi?
e napalım?
ölme sürün :d

buyrun şaban bey, işte meydan işte elinize üç beş kuruş sıkıştırmaya çalışırken tanıyım elinizi bağrına basan sevdiğiniz. sürünün.

(bkz: şerefsiz faik)
(bkz: şerefsiz uşak)
(bkz: şerefsiz parasızlık)

edit: yaaaa dur dur şeyi anlatmayı unuttum olum.
ben bunu çocukken izlemiştim tamam mı? bir partide millet ağzına bi şeyler alıp üflüyordu, bu da açılıp ses çıkartıyordu *
bende ağzıma kalem alıp evde partiliyordum işte partideki gibi ses çıksın açılsın filan * hayır zeka problemim yoktu biraz fazla değişik bir çocuktum *
sonra ananem gördü beni öyle sen sigara içmeye mi özeniyorsun diye dövmüştü * ahahaha

he amk 7-8 yaşında sigara içmeye özeniyorum * ashajha kadına tarifte edemiyorum ki filmdeki zımbırtıyı, adını hala daha bilmem *
çok tatlı dayak yemiştim o gün ya * cınım ananem
Yeni akit denen cahiller ve yobazlar sürüsünün sözde yazarlarına sinir krizi geçirten karakter.

--spoiler--
Yukarıda zikredilen isimler ve özellikle de Kemal Sunal, oynadığı filmlerin kahir ekseriyetinde, islam ile yoğrulmuş Anadolu kültüründesık karşılaşılan ve hürmet edilen isimler ile özdeşleşmiştir. Çok bariz bir örnek olması açısından, "Şaban" ismi neredeyse Sunal'ın göbek adı gibidir. Hatta bazı yörelerde ve yurt dışında Türk popülasyonun olduğu yerlerde bu filmler "Şaban Filmleri" olarak anılır. "Şaban" ismi, bilindiği üzere mübarek sayılan "Üç aylar"dan biridir. Kemal Sunal bu ismi, bihassa saf ve aptal rollerini üstlendiği filmlerde kullanır (ya da kullandırılır). Kemal Sunal filmlerinin yaygınlaşması ve tekrar tekrar verilmesiyle, Şaban, Ramazan, Apti, Hüsnü, Rıfkı, Kamil gibi hürmet edilen isimler, alay edilen ve her şey için kullanılan isimler olmaya başladı. Sokakta oynayan çocuklardan, aptal ve saf gibi görünenleri ile "Şaban" diye dalga geçildi. Ronaldo ve Messi'nin adlarını hayranlıkla söyleyen gençler, Şaban ve Ramazan isimleri ile eğlenir oldu. Bu zamanda ortalama bir semtte oturan bir anne-babanın, çocuğuna "Şaban" ismini, çok istese bile, vermesi kolay olur mu dersiniz?
--spoiler--
roman gibi filmdir.

--spoiler--
şaban kendisiyle uğraşan çocukları def etmeye çalışırken bir çiçek bulur.
çiçeği koklar ve sağındaki camekana bakar.
çiçek yardım ettiği kör kızın çiçekçisinin önünde duruyordur ve kız olanca güzelliğiyle gülümsüyordur.
şaban kızı farkeder ve bakakalır ama kız şaban'ı gözlerinin yeni açılmasından mütevellit kim olduğunu farketmez, niyetini de anlayamaz.
çiçeğin yaprakları şaban'ın elinde dökülürken önce çiçeğe, sonra paraya ihtiyacı var zanneder, acır ve çiçeğin yenisini ve biraz parayı vermek ister. başka bir deyişle onu dilenecek kadar fakir ve aşık zanneder ki bir bakıma öyledir.
şaban yine de bozulur. kendisinin menfaat meraklısı biri olarak anlaşılmasına ve acımasına içerler. hem de o'nun tarafından.
suratı buz keser, kız da çiçek ile parayı vermeye dışarı çıkar...
''dur ne olursun!.. çiçeği beğenmedin mi?'' diye seslenir.
şaban yeni çiçeği alır, yaprakları dökülmüş eskisini bir kenara atar ve yenisini koklayıp gülümser.
kız şaban'ın eline uzanır ve banknotu avuç içine oturtarak parmaklarını banknota kapatır.
bu sırada parmaklarını okşar.

okşarken parmaklarının detaylarına dikkat eder, olanca içtenliğiyle gülümser ve der ki ''sen!''

şaban da ''evet, nihayet beni görebiliyorsun.'' diye cevap verir.

kız da ''evet, görebiliyorum!'' diye yanıtlar ve şaban'a sarılır.

--spoiler--
gördüğüm en romantik sahneyi en sonunda barındıran filmdir. başka bir yerde neden duyamadığımızı anlamakta zorlandığım cahit oben bestesi müziği arka plana koyuyorsun, kemal sunal gibi bir oyuncuyu * işin merkezine yerleştiriyorsun. birden... defalarca izlenebilir sahnedir ama ağlatır uyarayım. filmin bütününü izlemek yerine sadece sonunu izlemeyin ama, hikayeyi kaçırırsınız yazık olur.

filmin city lights uyarlaması olması senaryo akışını biraz saçma yöne çekiyor diye düşünüyorum, sahneler zorlama oluyor falan. ama city lights yerine izlerseniz de benzer tadı bulursunuz. kanımca aşkı daha da iyi anlatmıştır, bu noktada da cengaverliğini daha bir bildiğimiz kartal tibet e saygı duymalı bence.
http://www.youtube.com/watch?v=2oICpKQl6mE
müziği enfestir.
çok güzel bir film. bana göre orijinali olan charlie chaplin'in filmi kadar güzel. bunda kemal sunal ve filmin o eşsiz müziği çok etkili.

http://www.youtube.com/watch?v=2oICpKQl6mE
Son sahnede gözleri açılan kız şabanı dilenci sanıp para vermektedir.
kemal sunal'ın oynadığı en güzel serilerden biridir.

ne zaman sıkıntılar beni boğsa, yaşamdan soğusam şaban'ın, faik karakterini intihardan vazgeçirmek için söylediği söz tarafını açar, defalarca dinler yaşam enerjisi toplardım

- bak, yarın yepyeni bir gün olacak.
valla billa güneş gene doğacak, kuşlar horozlar ötecek, tavuklar yumurtlayacak, inekler mö diye bağıracak. - arkadan cahit öben müziği-

artık bir etki etmiyor, çok mu sıkıldık ne ?
Ya bu En Büyük Şaban filmindeki müzik nedir ya, insan hiç Kemal Sunal filminde ağlar mı ya ?
charlie chapmanın ünlü city lights filminden uyarlamadır.
Uyarlamalar genelde başarısız olur ama bu film hakikaten güzel olmuş.
Rahmetli kemal sunalın en güzel filmi diyebilirim.
görsel
her seyrettiğimde sürekli intihar etmek isteyen işadamına ait villaya içim gider ve nerede olduğunu merak ederim.
cahit oben'e ait fon müziği cidden çok iyidir. hiç yoktan üzer insanı.
(bkz: cahit oben)'in bestelediği fon müziğiyle daha bir güzel olan kemal sunal filmi.

film beni ne kadar hüzünlendiriyorsa, bu müzik de gözyaşlarımı akıtmama vesile oluyor.

https://www.youtube.com/watch?v=2oICpKQl6mE
Yemişim modern aşk filmlerini. Yeşilçam'ın iyi romantik komedisidir. Açın izleyin bir kez daha. Oynuyor şu anda.
köprü özelleştirilmesinin ilk defa kamuoyunda lanse edildiği kemal sunal filmi.
yönetmenliğini kartal tibet'in yaptığı 1983 tarihli kemal sunal fimi.

alıştığımız kemal sunal filmlerinin aksine hüzün ve komedinin bir arada olduğu ender bir yapımdır.

dinçer çekmez ile yaptığı boksa sahneleri, boğazına sipsi kaçıp vik vik öttüğü sahneler en komik bölümlerdir. ayrıca köprünün kemal sunal'a satılmasında meşhur dolandırıcı sülün osman'a selam çakılmıştır.

filmin sonu, eşsiz fon müziği sayesinde daha bir duygusal olmaktadır.

filmde oynayan ve şu an hayatta olmayan kemal sunal, dinçer çekmez, kamran usluer, reha yurdakul, hüseyin kutman ve yadigar ejder'in mekanı cennet olsun.

edit: filmde görme engelli kızı canlandıran nilgün bubikoğlu, gülşen bubikoğlu'nun alasıdır.

edit2: yaman okay'ı bu filmde polis rolüyle çok kısa da olsa görme şansına sahibiz
az önce izlediğim bir kemal sunal klasiği.
sadece bu fon müziği için izlenesi türk filmlerindendir.
müzik cahit oben'e aittir.

http://www.youtube.com/watch?v=yGRV-uLYafY
bir filmin fon müziği ancak bu kadar güzel olabilirdi. teşekkürler cahit oben.
Olmayan karizmamı yerle bir etmiş Kemal sunal filmi. Film boyunca insan hissediyor zaten filmdeki buhranlı havayı. Sonunda da salla sümük ağlıyorsunuz. Özellikle filmin son sahnesinde sol yanım çok acıdı.
kanımca kemal sunal'ın en güzel filmlerinden biridir. müziği ayrıca çok hoştur bu filmin. özellikle en son sahnesi çok duygusaldır, onun verdiği paralarla gözlerini açtıran sonrada bir dükkan açan kör kızın (bkz: nilgün bubikoğlu) ona sadaka vermeye çalıştığı sahne ve fonda çalan o güzel müzik insanın içini acıtır birazcık...

müziğini dinleyelim hep beraber; http://www.youtube.com/watch?v=9tWkLbnoJUg
Abi o şaban ın hoşlandığı kızın hali nedir yaa . Tamam kör oynuyosun ama bu kadar yapmacık da olunmaz ki.